> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Din Psikolojisi > Yetişkinlikte din
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yetişkinlikte din  (Okunma Sayısı 3406 defa)
10 Kasım 2010, 12:32:59
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 10 Kasım 2010, 12:32:59 »



C- Yetişkinlikte Din
 

Yetişkinlik, ergenlik ve gençlik yıllarını izleyen ve hayatin sonuna kadar devam eden dönemin genel adıdır. Kendi içinde “ilk yetişkinlik”, “orta yaş” ve “yaşlılık” olmak üzere üç farklı gelişim safhası ola­rak incelenir. Bunlardan herbir safhada müşahede edilen gelişim özellikleri farklı çizgiler taşır. Son yıl­larda geliştirilen yetişkinlik gelişim teorisi, bu dö­nemi, birçok defa tekrarlanan “içice kriz” olayı ile açıklamaya çalışmaktadır. Öyle görünüyor ki bu dö­nemde kişi, kişiliğinin daha çok farkına varmakta, bütünleşmek ve olgunlaşmak için içten içe bir zor­lama duymaktadır. Kendi kendisiyle yüzyüze gelen, o âna kadar farkına varmadığı yeni gerçeklerin far­kına varan kişi, bunları hayatın bütünü ile temasa geçirme ve içselleştirme noktasında büyük sıkıntılar yaşayabilmektedir. Bu bunalım ve sıkıntıların kisinin dini tecrübe, inanç ve dinî uygulama du­rumlarını etkilemesi kaçınılmazdır. Buna karşılık, kişinin daha önce benimsediği dinî inanç ve de­ğerlerin, ferdî hayat yapılarındaki bu olgunlaşmada belirleyici rol oynaması imkân dahilindedir. [472]

 
1- İlk Yetişkinlik Döneminde Din (22-40 Yaş)
 

Bu döneme girildiğinde, ergenlikte yaşanan dinî şüphe,   kararsızlık  ve   çalkantıların   nisbeten   du­rulmaya başladığı görülür.  Dinî hayatta bir den­gelenme,  yeniden yapılanma,   eski  inanç ve  alış­kanlıkları    gözden    geçirip    düzenleme    yönünde gelişmeler yaşanır. Bu gelişmelerin duygusallıktan akılcılığa doğru oluştuğunu söylemek mümkündür. Böylece, genellikle bu dönemde kişi ya dinî şüp­helerini çözümleyerek, kendisi açısından tatmin edici olan dine dayalı bir hayat felsefesi geliştirmekte, ya da kendisine herhangi bir anlam ifade etmediği için ya da çok az bir öneme sahip olduğundan, kendi ai­lesinin dinini reddedebilmektedir. Her iki durumda da genç yetişkinler için din, birinci derecede öneme sahip   bir   ilgi   alanı   olmaktan   uzaklaşmaktadır. Dönem başında müşahede edilen dinî ilginin bu dü­şüşü, daha çok ibadetlere katılımdaki düşüş ve bazı dinî    faaliyetlere    ilgisizlik   gibi    göstergelere    da­yanmaktadır.  Bu göstergeler çerçevesinde yapılan bazı araştırmalar [473], bu devrenin başlarını, “hayatın en az dindar olunan safhası” olarak tanımlarlar. As­rımızın ortalarında Batı ülkelerinde yapılan birçok araştırma 18-30 yaşları arasında dinî faaliyetlerde kesin bir düşüş olduğunu göstermiş, 30 yaşından sonra ise sürekli bir artışın varlığını ortaya koymuştur [474]. Taplamacıoğlu'nun ülkemizde yaptığı bir araştırma [475], dinî hayatın yaşa bağlı olarak gös­terdiği değişime ilişkin araştırma sonuçlarını des­teklemektedir. Buna göre, 16-30 yaşlarında dinî uy­gulama en düşük seviyeye inmekte, daha sonra yaşla birlikte devamlı artmaktadır.

Öyle görünüyor ki, dönemin başlarındaki dinî il­gisizlik, daha sonraki yıllarda evlenip bir aile kur­manın ve ana-baba olmanın kişeye yüklediği sorumluluklann hissedilmeye başlanmasıyla ortadan kalkmakta ve  tekrar dine  karşı yeniden bir ilgi uyanmaya başlamaktadır. Bunun önemli bir sebebi, çocukları iyi yetiştirmek, onlara iyi örnek olmak ar­zusu olabilir. Fakat şüphesiz, dine olan bu ilgi ar­tışı, sadece sosyal ve ahlakî güdülerle açıklanamaz. Esasen insanın psikolojik varlığı,  sürekli bir “ge­nişleme” dürtüsünün etkisi altındadır. Artan yaşla birlikte yaşanan tecrübeler, kişiyi kendi kendisiyle daha fazla karşı karşıya getirmektedir. Böylece bu dönemin ortalanndan itibaren ruhî yaşayışta bir de­rinlik göze çarpmaktadır. Kişi gerek kendi benliği, gerekse çevresi ile hesaplaşmakta, aynı zamanda hayatın   genel   bir   muhasebesini   yapmaktadır. Bütün bu süreçler, birçok sıkıntı ve bunalımla bir­likte, “şuur genişlemesi”ne yol açan tecrübeler ha­lini almaktadır. Bu bakımdan kişi bu dönemde dinî gerçeği  derinden  kavramaya  başlayarak  kendine maletmeye ve içselleştirmeye yönelmektedir. [476]


2- Orta Taş Döneminde Din (40-60 Yaş)

 

“Orta yaş krizi”, Jung gibi bazı psikologların il­gisini çeken bir konu olmuştur. Kişi 35-40 yaşları arasında önemli psikolojik değişiklikler  ya­şamaktadır. Bu dönem bir anlamda kişinin “kendi kendisiyle  hesaplaşma” dönemidir. Daha  önceki hayat safhalarında yapılan işler gözden geçirilip de­ğerlendirilir.   Gençlik  ideallerinin   ne   ölçüde   ger­çekleştirilebildiği, hayattan beklenenlerle elde edi­lenler arasındaki farkın ne olduğu araştırılır. Çoğu zaman  kişinin  kendi  kendisiyle  giriştiği  bu  he­saplaşma tatminkâr bir sonuca ulaşmaz ve başarılı olmuş bile olsa kişi bu sonucu boş ve anlamsız birşey olarak değerlendirme eğilimi gösterir.  Mevcut hayat yapısı, ulaşılmak istenen şeyleri elde etmede yeterli olmadığı zaman, aradaki çelişki çok büyük öl­çülere varabilmekte ve kişi hayalkırıklığına ve ümit­sizliğe düşmektedir. Sonuçta, hayatını gereği gibi de­ğerlendiremediği hükmüne ulaşmakta ve “pişmanlık duygusu” hissetmektedir. Böylece kişinin orta yaşa uyumu, meydana gelen değişikliklere hazır olmama, bedenî rahatsızlıkların boy göstermesi, öğrenme güç­lüğü ve en önemlisi motivasyon eksikliği gibi se­beplerle daha da güçleşmektedir. Çünkü, gençlik ve ilk yetişkinlik yıllarında olduğu gibi, kişinin artık ha­yattan beklediği ve onu çalışıp çabalamaya itecek bir motivasyonu yoktur veya azalmıştır. Kişi artık önün­deki zamanın kısaldığını hissetmekte, gittikçe artan bir duyarlılıkla karamsar bir ruh haline girmektedir. Hayatını geçen yıllarla değil, geriye kalan zaman ile ölçmektedir. Hayatın kaçınılmaz olarak ölümle son bulacağı duygusu, orta yaşa yaklaşan yetişkini, bir an durup varlığının mânâsı üzerinde düşünmeye zorlamaktadır. Orta yaş krizini atlatan kişiler, ha­yatın eninde sonunda kaçınılmaz olarak ölümle noktalanacağı hissinin bir sonucu olarak, kendi ben­liklerinin daha da derinden farkına varmakta ve kendilerininki ile birlikte diğer insanların eksiklerini, zaaflarını daha kolay kabullenmektedirler. [477] Bütün bu ruh halleri içerisindeki kişiler için genel olarak dinî değerler büyük önem taşır. Bu dönemde dine duyulan ilgi artmaya başlar. Daha önceki yaşlarda ilgi ve tatmin konusu olan şeylerin giderek kişinin hayatında önem ve etkisini yitirmesi ve ilgi alanının daralması sonucunda, artık hâkimiyetini kaybeden ilgilerin yerini almak üzere din, orta yaşlıların ha­yatını doldurur [478]. Bir anlamda din, bu yaştaki insanlann psiko-sosyal uyumu açısından vazgeçilmez bir hayat tarzıdır. Özellikle önceki hayat dö­nemlerinde az-çok dinî inanç ve tecrübeler sahibi olmuş kimselerin, bunları yeni baştan ve daha ciddî bir şekilde hayatlarına katmadan, tam bir psi­kolojik dengeye ulaşmaları güç olacaktır.

Bu dönemin bir diğer özelliği de, dinî hayatın ve onun insanı yönelttiği hedeflerin, bazı kimseler için giderek artan bir taleple arzu konusu haline gel­mesidir. Tasavvufî (mistik) hidayetlerin özellikle bu dönemin başlarında vukûbulması [479], sıradan bir dinî hayatın ötesinde daha derûnî tecrübeler elde etmeye duyulan ilgi dikkat çekici bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde, birçok kişi sı­radan dinî hayattan, dinî arzunun üstün olduğu davranışa   doğru   gelişme   göstermekte   veya   geleneksel dinî hayattan, daha içten tasavvufî bir ha­yata geçiş yapmaktadır. Böylece, esasen dindar olan şahıs, daha kuvvetli ve daha sürekli bir şekilde dinî tecrübelere sahip olmaya başlamaktadır. Bu durum onun dinî ilgisini, keşf ve müşahedeyi ar­zulayan bir dinî hayata yöneltmektedir. [480]

 
3- Yaşlılık Döneminde Din (60 Taş ve Sonrası)
 

İnsan hayatının son dönemi gerek fizyolojik ve gerekse    psikolojik    bakımdan    çok    önemli    de­ğişikliklerin yaşandığı bir safhadır. Bu dönem du­rağan ve değişmez olmayıp, aksine çeşitli güçlerin etkileşimini ihtiva eder. Bu güçlerin temelinde, ha­yatın bütün safhalarının zorlanmalarına rağmen, varoluşunu sürdürebilmiş olmanın bilgeliği ve iç-görüşü bulunur. Yaşlılık öyle bir dönemdir ki, bir yandan gelişim sürdürülürken, öte yandan gerileme ve  yaklaşmakta  olan  ölüm  bulunur.   Bedenî  ge­rileme ve rahatsızlıklar bir tarafa bırakılırsa, yaş­lılıkta tecrübe edilen en önemli duygusal sarsıntı “ayrılık kayıpları”dır. Kişinin özellikle kendi gençlik imajını kaybetmesi, giderek artan çeşitli hastalıklar, akraba, dost ve yakınlar arasında sıklaşan ölümler, gençlerin çalışma, öğrenim ve evlenme sebebiyle evi terketmesi, gidenin yerine konacak kimse olmaması yalnızlık ve soyutlanma duygularına yol açar. Toplumsal statü ve saygınlığın yitirilmesinin getirdiği rol yoksunluğu, yaşlının kendisini işe yaramaz ola­rak hissetmesine yol açabilir [481].

Yaşlı kişi ölüm gerçeği ile içice yaşar. Bu da onda ölüme yaklaşmış olmanın şuurlu ya da şuurdışı kor­kusunu uyandırır. Fakat yaşlı insan, artık hayatın sınırlı olduğunu bilir ve yok oluşun kaçınılmazlığını idrâk eder. Bu bakımdan dinî inançlar yaşlılar için önem taşır. Bu önem yaşlı insanın varoluşunu ve ölümünü anlama ihtiyacından kaynaklanır. Nitekim bazı araştırmalar [482], yaşlılarda Allah inancının daha kesin ve kararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan, ölüm sonrası hayata, cennet ve ce­hennemin varlığına, ilâhî mahkemeye duyulan inanç, ileri yaşlardaki insanlarda belirgin bir oranda artış göstermektedir. Yaşlı insanlar çoğu zaman geç­mişi onarma çabasına da girerler. Geçmişteki yan­lışlarının ve günahlarının yarattığı suçluluk ve gü­nahkârlık duyguları içerisinde kendilerini bağışlatıcı davranışlar gösterirler. Yaşlılıkta dua, ibadet ve dinî uygulamanın sıklık ve sürekliliğindeki artış bu yön­den de açıklanabilmektedir. Fakat bütün bunların yanında, önceki hayat devrelerinde yaşanan dindarlığın kendi gelişimi yönünde zirveye ulaşması da sözkonusudur. Yaşın ilerlemesiyle zirveye ulaşan dinî hayat, ergenin zirveye ulaşan dinî şuur ve tec­rübesinden çok farklıdır. Ergenlerde, duygusal te­laşla birarada ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yetişkinlikte din
« Posted on: 19 Mart 2024, 11:27:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yetişkinlikte din rüya tabiri,Yetişkinlikte din mekke canlı, Yetişkinlikte din kabe canlı yayın, Yetişkinlikte din Üç boyutlu kuran oku Yetişkinlikte din kuran ı kerim, Yetişkinlikte din peygamber kıssaları,Yetişkinlikte din ilitam ders soruları, Yetişkinlikte dinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes