๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Din Psikolojisi => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:56:24



Konu Başlığı: İman ve kişilik
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:56:24
6- İman ve Kişilik
 

Kişilik  ve   karakterin   oluşumu,   doğuştan  ge­tirilen ve sonradan kazanılan çok sayıda faktörün etkileşiminin bir sonucudur. Genel olarak iman ile kişilik arasında karşılıklı bir ilişkinin varlığı sözkonusudur. Temelde dinî iman, bütün kişiliği kap­sayıcı bir özelliğe sahiptir. Olgunluk seviyesinde ve tam bir tutum halini almış olan iman, kişiliği mey­dana   getiren   herşeyi   kuşatabilen   tek   ruhî   fak­tördür. Din, duygular, arzular, inançlar, dünya ve toplumla ilişki ve davranışlar içinde kendisini gös­teren bütün psikolojik hayatı üzerine alır ve her ba­kımdan kişiliğe nüfuz eder. Aynı şekilde din, ferdin geçmiş  hayatı  içindeki  en  karanlık ve  derindeki köklerini kavrar; en sürekli, en derin duygusal bağ­ları ele geçirir ve üzerinde aklın karar vermek zo­runda olduğu daha büyük tecrübeyi meydana ge­tirir.   Böylece   mümin   tutum,   davranışın   bütün görüntülerini    birleştirmeye    ve    bir   yapıya    kavuşturmaya yönelir.   Yapı,   kişiliğin   değişik  alan­larını bir merkez etrafında birleştirerek toplayan hiyerarşik bir örgüttür. İşte din, kişiliğin yapısına yön veren temel tutumu etkiler ve belirler. Benimsenmiş dinî   inançlar,   ferdin   kişilik   yapısında   bir   “bü­tünleşme” meydana getirme gücüne sahiptir. Dinî tutum halleri içerisinde bütünleşme gücünü gerçekleştiren şey, Allah'a imandır. Allah'a imanın, ha­yatın bütün parçalarının ve insan faaliyetlerinin herbirinin uygunlukla tamamlanıp birleştiği kişilik bütünleşmesi sağlayan [316] psikolojik, insan tabiatındaki zaaf noktalarını ve aşırılıkları den­geleyen [317] ahlâkî etkisini çoğu inananların kendi hayatlarında tecrübe etmiş olduklarını ifade ede­biliriz. İman kişide yapılanınca, sürekli ve etkili bir motivasyon faktörü olarak, davranışlara kendi bakış açısını benimsetir. Kişi, dinin çerçevesinde kendini bir biçime sokmaya başlamasından iti­baren, küçük ya da büyük birçok olumsuz etkiler karşısında imanını koruyacaktır.

İman ile kişilik arasında genel olarak karşılıklı bir ilişkinin varlığı müşahede edilmektedir. Dinî inancın kişi tarafından benimsenmesindeki kuvvet derecesi ile, o ferdin kişiliğinin genel yapısı üzerindeki etkisi dikkate değer bir olgudur. Aynı şe­kilde, kuvvetli ve sağlam kişilik yapısına sahip kim­selerin de güçlü inançları olduğu müşahede edilmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada [318], yüksek derecede organize olmuş, farklılaşmış dinî inanç ve tutumlara sahip olan kişilerin kişilik ya­pılarının, daha alt seviyede organize olmuş inanç­lara sahip kimselerin kişilik yapılarından belirli bir şekilde ayrılmakta oldukları tesbit edilmiştir. Buna göre, yüksek derecede organize olmuş dinî inançlara sahip kimseler, kuvvetli “ben” (ego) yapısına sahip bulunan ve kişiliklerinin kuvvetli ve zayıf taraflarını şuurlu bir şekilde görüp, bunları kabul eden kim­selerdir. Bunlardan daha az yüksek derecede or­ganize olmuş inançlara sahip olanların “ben” ya­pılan zayıf, “üst-ben” (süperego) yapılan kuvvetlidir; bunlar   sadece   “iyi”   olan   taraflarını   kabul   edip, “kötü” olan taraflarını bastıran şahıslardır. Öte yan­dan, yüksek derecede organize olmuş dinî inanç ve tutumlar,    bunlara   sahip   kişilerdeki   “ben” yapılarının tamamlayıcı bir parçasıdır.   Bunları  karakterize eden şuurlu çift değerlilik (iyi-kötü) ve iki­lik  eğilimi,   diğer  tutumları  da  karakterize   eder. Daha az organize olmuş dinî inanç ve tutumlar ise, fertlerdeki temel psikolojik ihtiyaçları yöneten kuv­vetli “üst-ben” yapılarının bir eseridir. İyi ile kötü arasındaki,  şuurlu bir şekilde kabul edilenle şuurdışı bırakılan arasındaki ayrılık bu tutumlarda, diğer tutumlar için de -meselâ; ana-babaya karşı tutumlar-  bir örnek  meydana getirmektedir.   Buna göre, yüksek derecede organize olmuş dinî inanç ve tutumlar, bunlara sahip fertleri olumlu istikamete götüren bir “ego standardı”dır. Buna karşılık, daha az organize olmuş dini inanç ve tutumlar ise, “ben'in savunulması”na yarayan bir koruyucu görevi görür.

Gerçek bir iman sayesinde farklılaşmış ve bü­tünleşmiş bir kişiliğe sahip kimselerin dinî zihniyetleri, diğer yapılarla karşılıklı ilişki ve irtibat ha­lindedir. Bu bakımdan her zaman yeni bir düzenleme ihtimali vardır. Oldukça farklılaşmış dinî bir zihniyete sahip kimse, inançlarının kendisine tel­kin ettiği duygu ve düşüncelerle çelişen olumsuz bir tecrübeyle karşılaştığı zaman, esas dinî sistemini değiştirmeden onu kolaylıkla kendine maledebilir. Bu hadise, onun dinî inançlarından birisi üzerine bir etki yapsa bile, esas dinî inanç sistemi bundan fazla bir zarar görmeyecek, değişmemiş kalacaktır.

Öte yandan, bütünleşmiş bir dinî iman sahibi kimse için, diğer sistemlerde -iktisadî, siyasî, ilmî, sosyal..- meydana gelebilecek herhangi bir olay, dinî sistemi üzerinde de etkisini gösterebilecektir. Dine karşı her iddia veya delilin, dinî sistemi diğer inanç­larına sıkıca bağlı olan bir insan üzerindeki net te­siri, kasdedilenin tam aksi olabilir. Bu durumda inançlı bir insana yöneltilen tenkit ve saldırılar, eski mevcut inançları daha kuvvetlendirme [319] gibi bir sonuç doğurabilir. Böylece, gerçek bir dinî inancın gerek zihniyet yönünden gerekse psikolojik ve ahlâkî yönden, kendi içinde tutarlı ve dengeli, aşırılıklardan uzak, bütünleşmiş bir kişilik tipinin oluşmasında önemli bir etken olduğu ileri sürülebilir. [320]



Konu Başlığı: Ynt: İman ve kişilik
Gönderen: Kevser 9 üzerinde 24 Haziran 2014, 13:23:56
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh(...)
Bu kişilikler bence en başta ailenin çocuğa veya kişiye yükledikleri kişilik özellikleridir... Çünkü bazen aile sebebiyle temeli iyi atılmayan çocuk ileride üzerinde oluşan baskılara belkide karşılık verecek kadar direnemeyecek...
Oluşlan bu kişilik bazen çevreye aile fertlerine hem maneviyatta hemde normal yaşantıda zarar vermesine yol açabilir...
Dinimizde "ben" anlayışına hoş bakmamaktadır...Dikkat edersek KUR'AN-I KERİM'de RABBİM'iz biz veya siz olarak hitap etmiştir(...)
Alemlerin RABBİ bu şekilde bir hitap yaparken bizim yaptığımız egolar çok boş ve saçma kalıyor(...)


Konu Başlığı: Ynt: İman ve kişilik
Gönderen: Kader 7/C üzerinde 24 Haziran 2014, 14:11:12
Bir mü’min içtimaî-siyasî, sosyal hayatında veya bir cemaate “halim, selim, mütevazi olarak ve herhangi bir beklenti içine girmeksizin” Allah rızası için dahil olur. Veya, bu hasletleri edinmeye çalışır.