๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Din Psikolojisi => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:26:13



Konu Başlığı: Hidayette ilahî müdahele
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:26:13
4- Hidayette İlâhî Müdahele
 

Dine dönüş yapan ya da  din  değiştirenlerin büyük çoğunluğu, kendi şuur ve iradelerinin ötesindeki güçlerin dinî değişimlerinde etkili olduğunu belirtmektedirler. Psikologlar,    şuurdışı   birtakım faktörlerin hidayet olaylarında önemli rol oynadığını genel olarak kabul ederler. Fakat kişi ötesi manevî ve ilahı güçlerin kişiyi etkileyip etkilemediği me­selesi psikologlar tarafından ancak dinî amaçlı olarak ele alınmakta ve bu konu psikolojik açıklamadan ayrı tutulmaktadır. Genel olarak din psi­kologları hidayet olayını, kişinin kendi iç di­namikleri açısından ele alıp açıklama eğilimi taşırlar. Bununla birlikte, dinî bakış açısıyla psi­kolojik bakış açısını birarada koruyarak bunlan bir ortak noktada buluşturmayı amaçlayan teoriler de ortaya konmuştur. Hidayet olayında Allah'ın müdahelesinin insan psikolojisinde hangi yolla iş­lediğini açıklamaya yönelen bu görüşler, “âni” hi­dayet örneklerinden yola çıkmakta ve konuya iki farklı yönden yaklaşmaktadır.

W. James'e göre Allah'ın insana müdahalesi alt şuur yoluyla olur. Ansızın gerçekleşen hidayet olayı da, bu alt şuur faaliyetinin bir sonucudur. Ani hi­dayet, o ana kadar şuurdışı kalmış bir kısım psi­kolojik unsurun ve dinî karakterin, aydınlık şuur alam içinde infilâk etmesiyle meydana gelir. Bazı kimselerde, farkına varmadan zihnine giren dinî motifler, şuur altında “kuluçkaya yatma” devresi geçirirler. Şuur altında biriken şuurlu ya da şuur dışı izlenimler kalabalığı, bir süre sonra öyle bir gerginliğe ulaşır ki, bir patlama ile açık şuuura ken­dilerini gösterirler. Bu durum, kişinin tam an­lamıyla kendisini koyverdiği ve kendi kendine tes­lim olduğu, bir başka deyişle tam bir alıcı durumuna geçtiği bir anda, Allah'ın müdahelesi so­nucu gerçekleşir. Bununla birlikte James, bu te­orisinin bazı hidayet olaylarını açıklamakta yetersiz kaldığını yine kendisi ifade etmektedir [510].

Vergote, ani hidayetlerde Allah'ın müdahelesinin şuurlu bir yolla gerçekleştiğini ileri sürerek, James'i tenkit eder. Bilindiği gibi, hidayet olayında kişilik ye­niden organize olmakta ve yapılanmaktadır. Yeni kabullenme ile eski inançlar arasında öyle hayret verici bir nisbetsizlik vardır ki, James'in anladığı şekilde ani hidayet olaylarını, şuuraltına ait eğilimlerin şu­urlu   benlik   katına   baskını   olarak   yorumlamak mümkün değildir. Şüphesiz ki, ani hidayetlerde şu­urlu olarak idrak edilemeyen hatıralar ve dinî duy­gular daha önce kişide barınıyorlardı. Fakat bu yep­yeni “aydınlanma” bir psikolojik “otomatizm” olayına veya “şuuraltı sürüp giden kuluçka yatma”ya in­dirgenemez. James, kendi teorisini açıklamak için, “kişilik bölünmesi” ile sonuçlanan marazı (patolojik) durumlara başvurmaktadır. Oysa ki, bu iki olay ara­sında önemli bir fark vardır. Hastanın kişiliği, şu­urlu hasta ve ona kendisini benimseten yabancı davranış ve fikirler arasında kendini gevşemiş bulur ve akıl ve tecrübenin normal ölçülerine başvurmak için hiçbir vasıta bulamaz. Buna karşılık hidayette kişiliği bölen çatışma, kişinin rıza gösterdiği dinî ha­kikatin karşısına çıkan şeyden, kişiliğin duygusal kaynaklarından birdenbire beliren herşeyden ileri gelmektedir. Vergote, ani hidayetin başlangıç saf­hasındaki ilâhî iradeye karşı “direnme” olayına dik­kat  çekerek,  bu  direnmenin  şuurlu benlik mer­kezinden  doğan  kendiliğinden  bir  tenkidi  temsil ettiğini belirtir. Bu durumda Allah'ın müdahelesi şuuraltı yoldan değil şuurlu bir tarzda hissedilir. Yani, kişide birdenbire meydana gelen değişme, yeni be­nimsenmiş    olan    dinî    hayatın    birdenbire    gö­zükmesinden çok, zaten varolan, kişide önceden az-çok yerleşmiş bulunan dinî duygu ve inançlara karşı direnişin aniden yıkılması olarak yorumlanabilir. Bu olayda  Allah'ın  müdahelesi  “duygusal  şok”   ma­hiyetindedir. Diğer olaylarda da görüldüğü gibi, duy­gusal bîr şok, bir üzüntü ya da ilk aşk hamlesi ve­silesiyle ani kuvvetli bir heyecan baskını, insandaki bütün dirençleri ortadan kaldırabilir; en iyi yer­leşmiş alışkanlıklar bozguna uğrar, en sağlam kanaatlar tersine dönerler. Aynı şekilde, âni bir dinî aydınlanma çok iyi yerleşmiş dirençleri ortadan kal­dırabilir. Fakat kişiliğin derinliğine yeniden ya­pılanacağı zamana kadar bu dirençler yeniden or­ganize olmaya başlayacaklar ve çatışmaya gireceklerdir. Benliğin ikiye bölünmesinden bir süre sonra kişiliğin dinî bütünleşmesi tamamlanana kadar çatışmalar sürecektir. [511]