๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Din Psikolojisi => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:46:56



Konu Başlığı: Duanın kabulü ve işleme mekanizması
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:46:56
5- Duanın Kabulü ve İşleme Mekanizması
 

Dua eden kişiler büyük bir ihtimalle dualarının kabul olacağına inanırlar. Daha doğrusu, duayı mümkün kılan onun gerçekleşeceğine olan bu inançtır. Zaten bu inanç zayıflamaya başladığı andan itibaren, dua da o kişi için anlamsız gelmeye başlar. [382] Bununla birlikte, dua gerçekten kabul olunmakta mıdır? Dua yapan kimse bunun kar­şılığını elle tutulur bir şekilde elde etmekte midir? Duanın yaşadığımız dünyada müşahede edilebilir etkileri var mıdır? Bu ve benzeri sorular, herkes ta­rafından olumlu bir şekilde cevap bulmayabilir. Allah'ın sonsuz güç ve kudretine duyulan inanç ve güven bakımından olduğu gibi, kendi hayat tec­rübeleri içerisinde duanın somut etkilerini mü­şahede etme bakımından da insanlar farklı ko­numlarda olabilirler.

Belirli şartlarına uyularak yapılan hiçbir duanın karşılıksız kalmayacağı, dinde merkezî bir fikirdir [383]. Burada psikolojik bakış açısı, bu şartların in­celenmesini değil, fakat duanın kişi psikolojisindeki işleme mekanizmasının tarzını ve insanı hangi yolla etkilediğini ortaya koymayı gerektirmektedir. Konu ile ilgilenen bütün araştırmacılar, duanın kesin bir etki gücüne sahip olduğunu müşahede ederler. O halde bu nasıl olmaktadır?

Çağdaş psikoloji, şuurlu güdülerle yöneltilen davranışların yanında, “şuuraltı benlik” tarafından güdülenmiş olan davranışların varlığını da temel psikolojik bir kategori olarak kabul eder. Bu nok­tadan hareketle bazı din psikologları, şuuraltı olay­larla dinî davranışlar arasında dar bir alanda da olsa bir ilişkinin varlığını kabul ederler. Bu nok­tadan hareketle James, ferdî varlığın sınırları öte­sinde mevcut olan ve dini tecrübe hâlinde ken­disiyle bağlantı kurulan Kadir Varlığın, bu sınırların ötesinden şuuraltı hayatını harekete ge­çirmekte olduğunu [384] ileri sürmüştür. Yani James'in anlatmak istediği, Allah'ın kendi di­rektiflerini bildirmek için müminin şuuraltını kul­lanmakta olduğudur. Bu yolla müminin hayatına katılan “ilâhî telkin ve ilhamlar”, onu arzu ettiği he­defleri gerçekleştirmeye yönelten bir etki icra etmektedir. Günümüz psikolojisinde “telkin” olayları geniş bir şekilde incelenmiştir. İnsan, gerek şuurlu gerekse şuuraltı yollardan, kendisine yönelen uya­rıcılardan etkilenme ve duruma göre dış telkinleri kabul etme özelliğine sahiptir. “Şuuraltı telkin”, hipnotizma olaylarında varlığı açıkça ispat edilen psikolojik bir gerçektir. Şuuraltı veya şuurdışı yol­larla kişinin şuurlu davranışları etki altına alı­nabilmektedir.

İşte James, duanın işleme tarzının da böyle “şu­uraltı ilâhî etkiler”in alınması şeklinde olduğunu anlatmak istemektedir. Onun ünlü “şuur akışı te­orisine göre, şuurdışının derinliklerinden kay­naklanan duygular, arzular ve düşünceler, şuura doğru devamlı akıp gitmektedirler. Psikolojik sü­reçlerin ilk doğuşu anında pekâla Allah bu elemanlardan bazılarına kendi mührünü vurabilir. Bu durumda onlar zihnimizde dinî bir değer kazanırlar. Duayı takip eden bekleme durumunda, vuku bulan bütün hadiselerde, hayatın getirdiği izlenimlerin coşkun akını, bazı olaylar, belirli düşünceler, bazı tasarılar ve arzular, alınan kararlar -ki bunlar insan için zorlayıcı bir damgadır- içinde Allah'ın bu etkisi kendisini farkettirir. Neticede dua eden kişi kendisini, bazı faaliyetleri gerçekleşmiş, bazı acıları teselli bulmuş, bazı plânları bir kenara bırakılmış, diğer bazılarının gerçekleşmesi için baskı altına alınmış bulur. Bütün bunlardan dolayı, İlâhî Kud­ret’in damgası insana, kaçınılmaz ödev veya mu­cizevî kurtuluşun işareti olarak gözükür. Buna göre, dua insan hayatında önemli değişmelere yol açabilmektedir. Dua yolu ile meydana gelen de­ğişme önce ferdin derûnî hayatında başlamaktadır. Allah'la kurulan ilişki, ferdin ruhunda başlayarak dış dünyayı da değiştirmektedir. Anlaşılacağı üzere bu değişiklik ruhî hayatın yalnızca şuurlu bö­lümünde olmaz, aynı zamanda o, şuurdışı kalan benliğin bütünlüğünde, varlığımızın meçhul bölgelerinde de görülür. Şuurlu olarak ortaya konan dua arzusu, yavaş yavaş ilerleyerek ruhun bi­linmeyen tabakalarına nüfuz eder. Bu tabakaları değiştirir, tedricî olarak direnmeleri kırar. Şuurdışından kaynaklanan dirençlerin altedilmesiyle bir sükûnet sağlanmış olur. Bundan böyle dua ki­şide, onu arzu ettiği fiilleri yapmaya teşvik edecek gizli bir canlılık yaratır. İşte duanın ferdi arzusuna yaklaştırmasının temel mekanizması bu şekilde işler. Dua iç engelleri yıkar, fertte basan için gerekli şuurlu ve şuurdışı bölgeleri uyumlu hâle getirir, varlık bütünlüğünün ağırlığını çevre, şartlar ve in­sanlar üzerinde artırır. [385]