Konu Başlığı: Dua güdüleri Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Kasım 2010, 12:47:49 4- Dua Güdüleri
Dua insan ile Allah arasında bir haberleşme, bir iletişimdir. Bu iletişimin yönü insandan Allah'a doğru işlemektedir. Normal olarak insan, doğrudan doğruya Allah'la ilişki kurma, O'na hitap etme vasıtasına sahip değildir. Normal kelime alışverişi olabilmesi için, iki taraf arasında varlıksal eşitlik bulunmalıdır. Bu, dilin temel ilkesidir. İşte bu ilkeyi bozacak bir durum ortaya çıktığında insan Allah'a hitap edebilir, O'nunla konuşma yeteneğine sahip olur. Bu öyle bir hâldir ki, bu hâlde insan, kendi zihnini günlük durumun üstünde bulur. Böyle bir hâl meydana gelince insanın zihni gerilir, gerilir ve kopma derecesine gelir. İşte bu noktada insan Allah'a doğrudan doğruya söz söyleme durumuna gelir. Böyle bir durumda insan, normal mânâda insan değildir; kendi benliğinden üstün bir varlığa değişmiştir. İşte bu olağanüstü durum içinde, yani ruhun ve zihnin Allah'a yükselmesiyle sonuçlanan durum içinde geçen böyle bir konuşma olayına dua denir. İnsanı bu duruma getiren, dili bu şekilde kullanmağa elverişli kılan sebepler çok değişik olabilir. Bu, Allah'a karşı duyulan derin sevgi, minnettarlık, hürmet ve zühd olabilir; veya türlü tehlikeler karşısında duyulan sıkıntı, gerginlik, acz ve çaresizlik olabilir; türlü istek, ihtiyaç ve taleplerin ağır baskısı olabilir. İşte gerçek anlamda dua, insanı her zamanki şuurun dışına çıkaran bu olağanüstü durumlarda kendisini göstermektedir. Duanın meydana gelmesi, insanın kendisini, normal şuuru aşan üstün bir durum içinde bulmasına bağlı olmaktadır. Çünkü insan kalbi yalnız bu üstün durumda (limite situation) bayağı düşüncelerden, dünyevî gailelerden arınır ve buna bağlı olarak konuştuğu dil ruhi bakımdan yüksek bir nitelik kazanır. Dua, kalbin Allah'la konuşmasıdır; ancak insan kalbi yüksek bir şuur durumuna geldiği zaman dua olabilir [378]. Gençlerin duaya yönelişinde gelecek endişesi, günahlarını affettirme ümidi, sınavlarda başarılı olma arzusu, sevilen birinin ölümünden duyulan üzüntü, hastalık ve tehlikeli durumlarda yardım ve güvenlik isteği., gibi sebeplerin büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır [379]. İnsanların büyük çoğunluğunun, genellikle çaresizlik ve mahrumiyet anlarında Allah'a yalvarıp yakardıklan müşahede edilmektedir. Dua yapmaya sürükleyen bu çaresizlik ve mahrumiyetler, mahiyetçe çeşitli olabilmektedir. Bununla birlikte, duanın niyetinin, belli bir boşluğu doldurma niyeti olması gerekmez. Müşahedeler göstermektedir ki, şuurlu olarak Allah'a inanmayan birçok insanın, büyük çaresizlik anlarında, varlığını inkâr ettikleri Allah'a dua etmektedirler. Böylece, dua ile sıkıntı arasında belli bir bağ ortaya çıkmaktadır. Bu sıkıntı şuurlu veya şuurdışı suçluluk duyguları veya bir dış tehlike tarafından uyandırılmış olabilir [380]. Umutsuzluk ve çöküntüden dolayı keskinleşmiş şuurlarında sürekli Allah'a yalvarmaya sürükleyen iç baskının olduğu kimselerde de durum aynıdır. Onlar bundan dolayı hayrete düşerler. Zira kendilerini ikiye bölünmüş hissederler. Bir yanda resmî olarak inançsız bir şahıs, diğer yanda da sessiz varlığını kendi yalvaran şuuru ile ortaya koyan ikinci bir şahıs. Bunlar serbestçe dua etmezler. Dua onlarda kendiliğinden meydana gelir. Aynı şekilde bu tip insanlar, onlarda kendiliğinden uyanan yalvarıcı niyete şuurlu olarak katılmazlar; bunu sadece kendi ihtiyaç sahibi bağımlılıklarının alçakgönüllü bir itirafı olarak tecrübe ederler. Böylece, yalnızca çaresizlik anlanyla sınırlı kalan dua inanç bunalımı da doğurur. Çeşitli felaketler ve musibetlerin yol açtığı sıkıntılı durum içerisinde çoğu insanda kendiliğinden uyanan ilâhî yardım talebi, bazı kişileri isyan uyandıran hayal kırıklıklarına maruz bırakabilir. Bu isyan, özellikle ilâhî kanunlara bağlanılarak, kendisinden kurtulunan suçluluk duygusunun ürünü olabileceği gibi, tersine isyan suçluluk duygusuna da yol açabilir. Aynı zamanda isyan dinî inancın reddedilmesiyle de çözülebilir. Buradaki psikolojik mantık şöyle bir sıra izler: Talep, hayal kırıklığı, isyan, hınç ve inançsızlık. Kişinin kafasındaki Allah düşüncesi, Allah'ın “yardım ediciliği ve acıması” noktasında yoğunlaşmış ise, çaresizlik durumundaki yardım talebinin çeşitli sebeplerle sonuçsuz kalmasının meydana getirebileceği hayal kırıklığı isyanı, kanun tanımazlığı ve suçluluk duygusunun bastırılmasını tahrik eder. [381] |