> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Din Psikolojisi > Dini kabiliyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dini kabiliyet  (Okunma Sayısı 4030 defa)
11 Kasım 2010, 12:13:43
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Kasım 2010, 12:13:43 »



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


Dinî Tecrübe
 

Gerçekle doğrudan doğruya kurulan ilişki sonu­cu elde edilen bilgi ve idrakler, insanda “tecrübe” denilen iç yaşantılara varlık verirler. Tecrübe, dün­yayı ve hayatı duygusal ve sezgisel bir kavrama tar­zını ifade eder. Dinî yaşayış ve davranışın ayırıcı özelliği, tabiat üstü ile, Allah'la olan ilişkidir. Bu ilişkiyi yaşayan insanlar açısından dinî tecrübe, inancı doğrulayan kesin bir değere sahiptir. İnançlı insan dinî yaşayışı esnasında, ilâhî gerçekle bağlan­tı içerisinde bulunduğu duygusuna sahiptir ve İlâhî Varlık da bu insana hitaben kesintisiz tebliğde bu­lunur. Dinî tecrübe bir bakıma insanı kendi varoluş sınırlarının ötesine taşıyarak, bir “Başka” varlığın huzuruna getirir. Böylece Allah'ın varlığının tecrü­besini yapmaya başladıktan itibaren, O'nun kesin bir gerçeklik olduğuna inanılır. Allah da kendi varlı­ğını, bir iç huzur veya insana yüce bir dünya aça­rak varoluşu alabildiğine yükselten ani bir parıltı ya da mucizevî bir yardım olarak hissedilen bir olay ânında, karşı konulmaz bir şekilde kabul ettirir. Bu karşılıklı alışveriş içerisinde kişinin dini gelişme ve olgunlaşma imkânlarını gittikçe artırır. [205]

 
A- Dinî Kabiliyet (Fıtrat)
 

İnsan doğuştan dinî bir kabiliyete sahip olarak dünyaya gelir; dinî yaşayışın temelinde de bu istidat ve kabiliyet vardır. Son zamanlarda çocuk psikoloji­si üzerinde yapılan araştırmalar, çocuğun dinî inan­ca karşı hassas ve eğilimli, dinî inancı kabullenme­ye hazır ve istekli olduğunu ortaya koymuştur [206]. İnsandaki dinî duygu ve tecrübeleri, inanca yol açan dinî ilgi, istek ve arayışları yöneten kaynak, bu fıtrî güç ve kapasitedir. İnsandaki bu dinî kabiliyetin nasıl bir tabiat ve özelliğe sahip olduğu ise farklı görüş ve düşüncelere yol açmıştır, İslâm literatü­ründe “Fıtrat” kavramı ile ifade edilen insan yaratılı­şının anlamı üzerinde durmak gerekmektedir.

Birşeyi başlangıcında yarmak, kazmak anlamına gelen “fatr” kökünden türemiş olan “fıtrat” kelimesi, ilk yaratılış anlamına [207] gelmektedir, ilk yaratılış, mutlak yokluğun yarılarak içinden varlığın çıkması olduğuna göre, bu yarma sonucu ortaya çıkan ilk varlık hâli fıtrat demek oluyor. Böylece fıtrat, ilk ya­ratma faaliyeti sonucu yaratılışın aldığı ilk tarz ve şekli, henüz dış tesirlerle etkilenmemiş ve başkalaşı­ma uğramamış olan varoluşun ilk saf hâlini ifade eden teknik bir terimdir. Fıtrat, bütün insanlar için ortak ve genel olan yaratılış özelliğidir. İslâm anlayı­şına göre bu yaratılış tam, eksiksiz, kusursuz, gelişip olgunlaşmaya elverişlidir. Bu ilk yaratılış özelliği ile insan, kendi Yaratıcı'sını tanımaya, O'na yönelip bağlanmaya da müsait bir yapıdadır. Daha doğuştan insanda varolan bu inanma eğiliminin yönü tek Allah'a doğrudur. Kur'ân'da bu durum şöyle açıkla­nır:

“Sen yüzünü, Allah'ı birleyici olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki, O, insanları bunun üzeri­ne yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler” (Rûm: 30/30). Belli başlı bütün sahih hadis kitapla­rında yer alan bir hadiste de şu anlamdaki ifadelere rastlanmaktadır:

 “Her doğan fıtrat üzere doğar; sonra ana-babası onu yahudi, hıristiyan, mecûsi (bir farklı rivayette de 'hatta müşrik') yapar..” [208].

Bu hadisten anlaşılan odur ki, insanın dinî geli­şiminde, doğuştan getirilen fıtrî-dinî eğilim ile, ço­cuğun hayatında ana-baba ile temsil edilen çevre özelliklerinin karşılıklı etkileşimi başlıca etken ol­maktadır. Aslında bu durum yalnızca dinî gelişim için değil, kişilik gelişiminin her yönü için geçerli olan bir psikoloji kanunudur. Uzun tartışmalardan sonra bilim adamları bu konuda görüş birliğine ulaşmış bulunmaktadırlar. Hadiste ifadesini bulan bir başka önemli husus da, fıtratın davranışlar üze­rinde belirleyici bir etkisi olmakla birlikte, bunun zorlayıcı olmamasıdır. Fıtrat, çevre şartlarına göre şekle giren esnek bir tabiata sahiptir. Her ne kadar insanda Allah'a inanmaya ve bağlanmaya yönelik bir eğilim varsa da, çevre şartları bunu, İslâm'ın dı­şında bir başka din ve inanç kalıbına göre geliştirip şekillendirmeye ya da onu büsbütün köreltip orta­dan kaldırmaya yönelik bir etki gösterebilmektedir.

Buna göre, çocuk doğduğu anda onda hazır ve sınırları belirlenmiş bir din ya da Allah inancı yok­tur, fakat buna tabii bir eğilim vardır. İbn Teymiyye'nin işaret ettiği gibi, çocukların fıtrat üzere yara­tılmış   olmaları,   doğdukları   anda   bilfiil   İslâm'a inanmış olmalarını gerektirmez [209]. Ancak, eğer olum­suz ve bozucu çevre şartlarına maruz kalmaksızın fıtrat üzere gelişmelerini sürdürebilirlerse, tevhide ve hakikate ulaşmaya güç ve imkanları mevcut bu­lunmaktadır. Fakat çoğu zaman, fıtratın bu tabii ge­lişimini olumsuz yönde etkileyen içte psikolojik ça­tışmalar   dışta   ise   çoğu   zaman   elverişsiz   çevre şartlarının varlığı da bir gerçektir [210]. Bunun sonu­cunda da insanların büyük çoğunluğunun fıtrat dü­zenleri geçici olarak bozulabilmekte, daha doğrusu üzeri kalın bir sisle kaplanmaktadır. Buna rağmen, genel hayat düzenleri dine uzak ya da dinden tama­men ayrı birçok insanda darlık, sıkıntı ve çaresizlik durumlarında fıtratta mevcut olan dinî eğilimin ken­diliğinden  canlandığı  da  müşahede  edilmektedir. Fakat bu durumlar ortadan kalktığında, çoğu insa­nın tekrar eski hayat düzenlerine geri dönüş yapma­ları da bir gerçektir. [211] O halde bu tabii eğilimin kişilikte iyice kökleşip yapı­lanması, uygun bir çevre içerisindeki dinî telkin, eği­tim ve öğretim faaliyetlerinin sonuçlarına olduğu kadar, ferdin kendisinin de, toplumun ona sunduğu dinî değer ve ideallerle uyum ve uygunluk içerisinde bulunmasına, bunları kendi amacı haline getirme yolunda içten talep, arayış ve çabasına bağlı bulun­maktadır.   Gazzâli'nin  belirttiği  gibi,   fıtrat  ancak bilgi, eğitim ve ahlâk yoluyla gelişip olgunlaşır. [212]

Fıtrat hadisinin farklı bir rivayetinde; “...konuşmaya başlayıncaya kadar fıtrat hâli devam eder,   daha   sonra   ana-babası   onu   yahudi   veya nasrâni yapar”[213] ifadeleri yer almaktadır. Burada, çocuğun dinî gelişiminde ana-baba ile kurulan ileti­şimin önemi vurgulanmaktadır. Dil, ana-baba ile, daha doğrusu onların temsil ettikleri kültür değer­leriyle ilişki ve iletişimi sağlayan en önemli araçtır. Çocuk yetişkinlerin dinî dünyasına dil vasıtasıyla girmektedir. Kendisinde konuşma yeteneği gelişinceye kadar tevhide dönük olan fıtrî özelliğini koru­maktadır,   îfade   gücünü   kazanmaya   başladıktan sonra, dil aracılığı ile fikirler, inançlar ve değerler aktarılmakta, ailede yaşanan bütün manevî hayat dile yansımaktadır. Çünkü, aynı dili konuşan bir topluluk içinde ortak dil, yaşantı için bilinçsiz ola­rak kabul edilmiş bir kategori dizisi sağlar ve bu, dili konuşanların ortak kategori sistemi tarafından dışlanan   yaşantıları   görmezden   gelmelerine   yol açar. Böylece, konuşmaya başlayan çocuk, o âna kadar kendisine telkin edilenleri bir ölçüde aynen telaffuz etmeye başlayarak,  ana-babasının dinine ilk adımı atmaktadır.

Fıtratın biçimlenmesi bu genel psikoloji kanunu çerçevesinde olmakla birlikte, çevrenin olumsuz et­kilerinden büyük ölçüde uzak kalarak, saf ve salim fıtratını koruyup geliştirme gücüne sahip olan istis­naî kimselerin varlığı da bir gerçektir. Esasen insan, çevresinin zavallı ve çaresiz bir kopyası değil­dir; potansiyel olarak kendi çevresini aşma ve ona yeni değerler katma gücüne de sahiptir. Bu anlam­da Kur'ân'da, çevrenin değerlerini aşarak, fıtrattaki ana ilkeye uygun bir gelişme yolunun imkânına işa­ret eden olaylar zikredilmektedir. Hz. ibrahim örne­ği ile dile getirilen bu fıtrata dayalı gelişme yolu, “haniflik” [214] olarak isimlendirilmektedir. Putperest bir toplumda yetişen ve putperest bir babanın çocuğu olan Hz. İbrahim'in yaşadığı tecrübeler, dinî kabili­yetin akla dayalı bir gelişim yolu içerisinde nasıl açığa çıktığını hangi safhalardan geçerek şekillendi­ğini anlama konusunda bizi aydınlatmaktadır: İlk başta, içgüdüsel tarzda içten doğma yüce bir varlık duygusu ve sezgisi ile sarsılan Hz. İbrahim, bu duy­gunun kendisini davet ettiği “başka” varlığı bulup anlamaya koyulmuştur:

“Gece  basınca bir yıldız gördü, ‘işte bu benim Rabbi'm’ dedi; batınca, ‘ba­tanları sevmem’ dedi. Ay'ı doğarken görünce, ‘işte bu benim  Rabb'im’  dedi;  batınca,  ‘Rabb'im beni doğruya  eriştirmeseydi  andolsun  ki,   sapıklardan olurdum’ dedi. Güneş'i doğarken görünce, ‘işte bu benim Rabb'im, bu daha büyük’ dedi; batınca ‘ey milletim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uza­ğım’ dedi. Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri ya­ratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben puta ta­panlardan değilim”. [215]  Bu  âyetlerin ışığında düşünülecek olursa, akla dayalı bir yolla gelişen fıtrî-dinî eğilim şu safhaları izlemektedir:

a-  İçten doğma bir duygu ile, Yüce bir Kudretin varlığının sezilmesi (Kudsiyyet duygusu).

b- Bu Yüce Kudreti arama arzusunun uyanması ve somut kozmik unsurlar üzerinde araştırma ve düşünme.

c-  Âlem ve Allah tecrübelerinin birbirine karış­ması; somut varlıktan soyut varlığa geçişteki boca­lamalar.

d- Kendi gerçek sıfatları çerçevesinde Allah'ın varlığını sezme ve kavrama.

Böylece; fıtrî dinî eğilimin dış âlem tecrübesine bağlı olarak bir dinî tecrübeye yol açtığı görülmek­tedir. Bu gelişim tablosuna göre, dinî tecrübe açık ve kesin, sınırlan belirli bir “Allah tecrübesi” ihtiva etmemekte, fakat böyle bir tecrübeye kişiyi sevketmektedir. Dinî tecrübe ile Allah tecrübesi arasında, gelişim yönünden öncelik-sonralık farkı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dini kabiliyet
« Posted on: 19 Mart 2024, 16:59:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dini kabiliyet rüya tabiri,Dini kabiliyet mekke canlı, Dini kabiliyet kabe canlı yayın, Dini kabiliyet Üç boyutlu kuran oku Dini kabiliyet kuran ı kerim, Dini kabiliyet peygamber kıssaları,Dini kabiliyet ilitam ders soruları, Dini kabiliyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes