> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Din Psikolojisi > Dinî güdüler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dinî güdüler  (Okunma Sayısı 4209 defa)
11 Kasım 2010, 12:24:26
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Kasım 2010, 12:24:26 »



B- Dinî Güdüler
 
1- Engellenme ve Dinî Davranış
 

Güdülenmiş, tatmine yönelmiş bir ihtiyaç, istek ve arzunun, kişinin kendisinden ya da çevreden ileri gelen türlü sebeplerle hedefine ulaşamamasına ve doyumsuz kalması durumuna “engellenme” (frustrasyon) denir. Engellenme durumunda kişide gerginlik artar, öfke, kaygı, sıkıntı ve çaresizlik duy­guları ortaya çıkar, idrâk yapısında değişiklikler olur ve yeni tatmin yolları aranmaya başlanır.

Başta Freud ve Marx olmak üzere, dinin ilahî ha­kikatini ve objektif varlığını dikkate almayan çoğu sosyal bilimciler dinî davranışları, engellenme du­rumlarının sonuçları olarak açıklamaya yönelmiş­lerdir. Bu görüşe göre din, tatmin bulmamış insanî arzu ve isteklerin bir ifadesi ya da yan ürünüdür. Başlangıçta insan, doğrudan doğruya insanî ve dünyevî bir konuyu hedef alan, hiçbir Tanrı fikrine yer vermeyip, sadece insanî bir tatmin bulmak ümidi içinde hareket ederken, engellenmiş olan ar­zularına bir cevap bulmak için farklı bir yöne yöne­lerek dindar hâle gelebilmektedir. Böylece dinî tutum ve davranış, insanın zaaflarından, insanî bir tatminsizlikten doğmaktadır. Bu bakımdan dinin, yolunu şaşırmış bir insanî araştırma olduğu düşü­nülmekte, engellenmeden doğması sebebiyle de onun aslı esası olmayan gerçek dışı bir olgu, asılsız bir idrak, bir yanılsama ve sapma olduğu ileri sü­rülmektedir.

Bu başlık altında tabiat, dünya ve toplum çevre­sinin ve ölüm olgusunun yol açtığı engellenme du­rumları ve bunlar karşısında insanın çaresizliğinin hangi tür davranışlarla giderilmeye çalışıldığını in­celemeye çalışacağız. [146]

 
1.1 Tabiat ve Dünya Olayları Karşısındaki Ça­resizlik ve İlâhî Yardım Talebi:
 

İnsanın gücünü aşan, acz ve çaresizlik içerisinde bırakan tehlikeler ve felaketler karşısında çoğu in­sanlarda, tabiatüstü bir kurtarıcı ve ilâhî yardıma başvurma eğiliminin kendiliğinden uyanması, sık sık müşahede edilen bir durumdur. Böylesi durum­larda, ilkel ya da medenî çoğu insan dualar ve adaklar vasıtasıyla bütün insanî sıkıntılarını tanrı­lara, ruhlara, Allah'a veya Allah nezdinde tasarrufta bulunmaya yetkili kılınmış olduğuna inanılan kim­selere (veliler, azizler) açarlar. Bu evrensel davranış tarzı bazı psikologları, dinî davranışın temelde bir “psikolojik kendiliğindenlik”den kaynaklandığını ileri sürmeye sevketmektedir. Burada izlenen dü­şünce şeklini şu soru tam olarak açıklar: Yapı ola­rak dinî inançtan önce gelen ve onu destekleyen bir kendiliğindenlik olmasaydı, insan uçsuz bucaksız kâinatın içindeki bir yerlerde fırtınalardan, hasta­lıklardan, düşman askerlerinden., daha kuvvetli bir görünmez varlığın kendisini işittiğine ve derhal ken­disiyle ilgilenmeye yöneldiğine böylesine kesin bir inanç besler miydi? Şüphesiz ki, böyle bir dinî dav­ranışın ruhî kendiliğindenliğini açık ve kesin olarak ispatlayacak müşahedeler pek yoktur. Her insan belli bir dinî kültür çevresinde yetiştiğine göre, bu davranış, onu harekete geçiren dinî atıflar sistemi bağlamında yer alır. Psikolojik mekanizma hiçbir durumda saf olarak işin içine girmez; kültürle etki­leşim içerisinde bir ifade kalıbına dökülür. Öte yan­dan, din sadece belirli insanî durumları hedef almaz; olumlu ya da olumsuz bütün insanî varoluş durumları içerisinde insana hitab ve etki eder.

Freud'ün din ile ilgili meşhur “yanılsama” teorisi, tabiat ve toplum karşısındaki insanın acz ve çaresizlik tecrübeleri üzerine kurulmuştur. Ona göre din, insan ırkının tabiat güçleri karşısındaki çaresizliğini yenmek için geliştirdiği psikolojik bir çabanın ürünü olarak doğmuştur. Küçük bir çocukken de insan ana-babasıyla olan ilişkilerinde kendisini benzer bir çaresizlik durumunda bulur. İşte insanın çaresizliği­ni katlanılabilir kılma ihtiyacından doğan, kendi ço­cukluğu ile insan ırkının çocukluğundaki çaresizlik hatıraları yığınından inşa edilen bir sistem olarak din [147], tabiat karşısında bunalan insanın güçsüzlü­ğüne karşı mümkün tek yardımı temsil etmektedir. Her seviyedeki başarısızlıklar ve hastalık, insanı ka­derine sığınmaya zorlamaktadır. Çaresizlik duygusu içinde insan kendini çocuklaşmış bulur ve onda ilkel eğilimler yeniden uyanırlar. İnsanî tabiatın dilekleri canlanırlar ve bunlar büyüsel duaların cazibesine kapılırlar. Böylece, çocukların ve bazı ilkellerin duy­gusal durumuna dönüş yapan dindar insan, yardım ve mükafat ihtiyacının, herşeye gücü yeten bir Baba (durumundaki Tanrı)nın müdahelesi yoluyla gerçek mânâda tatmin edileceği inancına sahiptir. Gerçekte o, sırf kendi sihirli başeğmelerini Tanrı'ya nakil yapar; insanın şahsen meydana getirmeye yetersiz olduğu şeyi Tanrı gerçekleştirecektir diye inanır. Böylece, çocuğun babasına duyduğu özlem, insanî zayıflığı sebebi ile tecrübe ettiği korunma ihtiyacına uygun düşer. Çocuğun kendi çaresizlik duygusuna karşı savunma tepkisi, yetişkinin kendi şartlarında tecrübe ettiği çaresizlik duygusuyla uygunluk arzeder. İşte kendi karakteristik çizgileriyle dini doğuran da bu çocukça çaresizliğe karşı geliştirilmiş olan sa­vunmadır[148]. Freud'e göre, ilkel insan nasıl dünyanın yaratıcısı bir Tanrı'ya, kabilesinin reisine ve şahsî bir koruyucuya ihtiyaç duymakta ise, günümüz in­sanı da aynı tarzda davranmakta, o da bir koruyu­cuya ihtiyaç duymakta ve Tanrısının desteğinden vazgeçmemektedir [149].

Yapılan bazı araştırmalar, çaresizlik tecrübeleri­nin kendiliğinden dinî bir davranışa sevketmede önemli rol oynadığını göstermektedir, Vergote tara­fından düzenlenen küçük bir ankette, [150] insanların çoğunun ahlâkî ve maddî güçlükler içerisinde bu­lundukları zaman, kendiliklerinden Allah'ı düşün­dükleri ortaya çıkmıştır. Bir diğer araştırma [151], bu hususta meslek ve sosyo-ekonomik seviyenin önemli etkisini haber vermektedir. Çiftçiler ve işçiler maddî ve ahlâkî güçlükler içerisinde Allah'a daha fazla baş­vurmaktadırlar. İlâhî yardım talebi karşısında, ken­dilerine yardım edildiği duygusuna sahip oldukları zaman minnettarlık duymaktalar, fakat hayalkırıklığına uğradıklarında isyan etmektedirler. Ayrıca, müzmin hastaların davranışlarının da aşağı sosyo­ekonomik kesime yakın olduğu müşahede edilmiş­tir. İkinci Dünya Savaşı boyunca ve sonrasında Amerikalı askerler üzerinde yapılan bir araştırma­da [152], askerlerin %75'i, ölüm tehlikesi durumunda duaların kendilerine çok büyük yardımı olduğunu be­lirtmişlerdir. Duaya en fazla, ölümle en fazla karşı karşıya bulunan ve en fazla korku duyan kimseler başvurmaktadırlar. Burada anlamlı olan şey, bu davranışın askerlerin eğitim seviyeleri veya dinî inanç derecelerinden bağımsız olmasıdır. Çatışmayı tanıyanların

%29'u daha dindar, %30'u daha az din­dar hâle geldiklerini söylerken, %41'i, kendilerinde herhangi bir değişme olmadığını belirtmişlerdir. Fakat Allah'a imanlarının arttığını söyleyenlerin oranı %79'dur. Daha az dindar hâle gelen askerler, ibadetlerini yerine getiren müminlerin ölümü ve savaş korkularının kendilerini şüpheci kıldığını itiraf etmişlerdir. Bu cevapları değerlendiren Allport, savaş alanındaki iğrençlikler manzarasının askerle­rin bazılarını şüpheci kılarken, duanın rahatlatıcı etki tecrübesinin diğerlerini daha dindar kıldığını, fakat her durumda savaş tecrübesinin geleneksel dindarlığı zayıflatmakta ve buna karşılık gerçek dinî imanı artırmakta olduğu [153] sonucuna ulaşmaktadır. Bu ve buna benzer müşahedeler, insanî çaresiz­lik ile ilâhî yardıma başvurmaya doğru bir hareket arasında bir bağın varlığını göstermektedir. Hayatın maddî şartları, türlü felaketler ve yıkıntılar içinde insanlar, Allah'ın umulmadık müdahelesine büyük önem vermektedirler. Din duygusunu içten gelerek uyandıran durumlar bu durumlardır. İnsanların hemen çoğunda dua ve ibadet yapmak için en kuv­vetli eğilim savaş, deprem, hastalık, kaza., gibi çok büyük maddî yıkıntılar içinde, ölümle yüzyüze bu­lunduklarında ve özellikle asıl kendi ölümleri karşı­sında kendisini göstermektedir. Ölüm tehlikesi ve daha genel olarak maddî yıkıntılar ve hastalıklar karşısındaki çaresizlik, kendiliğinden dinî davranı­şın en güçlü kaynakları arasında yer almaktadır.

Din, diğerleri yanında, bu tür engellemeler karşısın­da telâfi edici bir rol oynayabilir. İnsan kendisini tehdit altında hissettiği zaman, en temel arzusu olan “yaşama isteği”nin tatmin edilmesine kadar, herşeye gücü yeten Allah'a yalvarıp yakarır. Bu du­rumlarda dua, bir yardım isteme çığlığıdır. Şüpheci ve inançsızlar bile, aşırı çaresizlik durumlarında Allah'a dua etmeye ve O'ndan yardım istemeye yö­nelmektedirler. Uç durumlarda insanda, varlığın ta­mamen Allah'a ait olduğu duygusu uyanmaktadır. Arzu ile tatmin arasına bir uçurum açıldığı zaman, insan faniliğini keşfedebilmektedir. Varoluşu çöktü­ğü anda, kendi akıbetine kendi kendisinin sahip ol­madığını kuvvetle tecrübe etmektedir.

Bununla  birlikte,   çaresizlik  tecrübelerinin   so­nuçları basit ve tek yönlü değildir. Bu sonuçlar şu başlıklar altında dile getirilebilir:

1- Çok yoğun bir şekilde tecrübe edilen ve içinde kişinin kendi varlı­ğını tehdit altında hissettiği çaresizlik durumları, ilâhî yardıma kendiliğinden başvurmaya en çok sü­rükleyen bir faktördür.

2- Çaresizliğin insanı ilâhî müdaheleyi davete sürüklemesi için, yaşama arzu­sunun sıkıntıya üstün gelmesi gereklidir. Çöküntü veya    umutsuzluk   gibi    sırf   olumsuz   duygular, Allah'a doğru bir hareketi asla desteklemezler; aksi­ne bunlar, gerekli dinamizmi insandan uzaklaştıra­rak,  böyle bir hareketi kösteklerler. 

3- Çaresizlik tecrübelerinin uyandırdığı dinî hareket dürtüsel ve geçici bir tabiata sahiptir. Böylesi davranışlar, şahsî olarak içten benimsenmiş bir dinî yaşayışa uzun süreli ve kalıcı olarak sevketmezler. Durum şiddeti­ni kaybettiği ve şartlar normale döndüğü zaman, Alla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dinî güdüler
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:16:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dinî güdüler rüya tabiri,Dinî güdüler mekke canlı, Dinî güdüler kabe canlı yayın, Dinî güdüler Üç boyutlu kuran oku Dinî güdüler kuran ı kerim, Dinî güdüler peygamber kıssaları,Dinî güdüler ilitam ders soruları, Dinî güdülerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes