> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Din Psikolojisi > Din psikolojisinin ilkeleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Din psikolojisinin ilkeleri  (Okunma Sayısı 4184 defa)
11 Kasım 2010, 12:51:49
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Kasım 2010, 12:51:49 »



5. Din Psikolojisinin İlkeleri
 

Başlangıçtan itibaren din psikologları arasında farklı eğilimler ve yaklaşımlar bulunmakla birlikte, araştırmacıların çoğu şu temel ilkeler çerçevesinde çalışmalarım yürütmektedirler: [39]

 

a) “Aşkın” (Transcendant; müteâl) olanı araştır­ma dışı tutma :
 

İnsan tecrübesinin sınırlarını aşan, deneye konu olmayan varlık ve bununla ilgili mesele­lerin tabiatı ya da hakikati, bilimsel psikolojinin üste­sinden gelemiyeceği bir konudur. Bu yüzden din psi­kologunun “aşkın” olanı, Yüce Tanrı'yı parantez içine alması metodik bir zaruret olarak kendisini gösterir. Buna karşılık psikolog dikkatini kutsal, ilâhî ya da Mutlak Varlık olduğuna inandığı şeyle temas kuran insanın kendine has tavır ve davranışlarına yöneltir. Burada psikologun dinî inançları, sözlü, sembolik ve davranış ifadeleri seviyesinde, müşâhade edebildiği kadarıyla ele alması ve sistemleştirmesi, bilimsel bir araştırma için yeterli olacaktır.

Bu noktada şöyle bir soru sorulabilir: Dinin, insan benliğinden bağımsız olan “aşkın” kutbunun dışta tutulması gerçekten mümkün müdür? Din, Allah'la insan arasında bir ilişki olduğuna göre, Allah'ı hesaba katmaksızın dinî olayı tasvir etmek nasıl mümkün olacaktır? Bu mesele iki yönlü bir güçlüğü ortaya koymaktadır. Bir yandan; dini bi­limsel ölçüler içerisinde incelemek, diğer yandan ise; dinî değerlerin kendi hakikatına zarar vermeye­cek bir sınırı göz önünde bulundurmak. Ne yazık ki çoğu zaman psikologlar sırf dış gözlemcilikle yetin­mekte ve üstünkörü bir inceleme sonucunda dinî niyeti, sırf insanî bir olaya indirgemektedirler. Bu tipik bir “psikolojist” tutumdur; her dinî olayı insa­nın kendi dinamikleri ile açıklamakla yetinmeyip, son noktada dini, psikolojinin bir ürünü imiş gibi ele almaktadır. Böylece, insanda tabiatüstü bir bo­yutun varlığını bize göstermek yerine, bu manevî boyutu sırf insanî ve tabii dinamizmlerin ikinci de­recede bir olayı durumuna düşürmektedir.

Bütün bunlara rağmen, dini inanç ve davranışı canlandıran niyeti, bu niyete varlık kazandıran ger­çek değerinden soyutlayarak incelemek bir ölçüde mümkündür. Ancak, yukarıda sözü edilen iki yönlü güçlüğü uzlaştırmak gerekmektedir. Herşeyden önce psikolog, Allah'ı, müşahede edilebilir bir olay gibi ele almaktan sakınacaktır. Tanım yoluyla bile Allah, psikologun alanına ait bir konu değildir. Gerçekte hiçbir tecrübî metod Allah'ı müşahede edilebi­lir bir olay olarak ele alabilecek durumda değildir. Psikolog nazarında Allah, insanın ancak tam anla­mıyla insanî faaliyetleri içerisinde kendisine başvur­duğu yerde mevcuttur. Diğer taraftan psikolog, dinî hayatla psikolojik hayatı bir ve aynı tutamaz. Dinî şuur ve davranışın niyete bağlı (intentionnel) ve bir başvuru ya da atıf sistemiyle ilgili (referentiel) özelli­ğini psikolog dikkate almak zorundadır. Psikolojik inceleme dünyaya, başkalarına ve Allah'a açık bir şuur olan insan şuurunun bu aslî özelliğine saygı göstermek zorundadır. Dini, kendi kendisi üzerine kapalı bir insan anlayışına indirgemek, Din Psikolo­jisinin asıl konusunun tabiatını değiştirmek olur.

Aşkın Varlığın, metod gereği dışta tutulması ilke­si aynı zamanda psikologun, açıklama faktörü ola­rak Aşkın Varlığın müdahalesine başvurmasını en­geller.    Din   psikologu   dinî   olayları   açıklarken, bunları doğrudan doğruya Allah'ın etkisine bağla­mak yerine,  insanın kendi dinamikleri açısından düşünmek durumundadır. Çünkü, Allah'ın etki ya da müdahalesi bilimsel müşahedeye olduğu gibi açık değildir. Objektif bakış açısı, hiçbir yerde insan davranışları   ve   tecrübesi   içinde   tabiatüstü   bir gücün görünebilir belirtisini keşfedemez. Tabiatüs­tü sadece, insanın içine koyduğu âyetleri çözmesini bilene kendisini gösterir. Fakat bunun için psikolo­jinin yorumlama metodu dışında bir başka yorum­lama ilkesine başvurmak gerekir. Tam anlamıyla yalnız metafizik veya ilahiyat kaynakları, görünebi­lir insanın içindeki görünmeyen tabiatüstünün be­lirtilerini tanımaya imkân verir.

O halde Din Psikolojisi, sebepler ve olaylar zinci­rinin içine bir tabiatüstü açıklama faktörünü dahil edemez. Din Psikolojisi dini, kişiliği ve toplumu et­kilediği nisbette inceler. Prensip itibariyle Din Psikolojisi, Allah'ın varlığı meselesiyle uğraşmaz;  bu anlamda o tarafsızdır [40].

b) Aşkın olduğuna inanılan gerçeklik ve kişi­ler arasında  canlı  bir  şekilde  kurulmuş  olan, şekil  olarak   dinî   ilişkiye  değer  biçmenin imkânsızlığı :

Her kişinin, kişiliğinin bütünü nisbetinde   bağlandığı   (muhtemelen   serbest)   vaziyet alışı, rakamlarla ifade edilebilir bir gözlem konusu değildir. Veliliğin psikolojik testi yoktur.

c) Asıl bilimsel araştırmanın alanı heyecanlar, motivasyonlar, sözler, bilgiler, inançlar, tutumlar, davranışlar vb. genelleştirmeye elverişli ve müşahedeye açık çeşitli ruhî hallerdir :

Ruhî hal­ler, eğilimler veya şuurlu ya da şuuru etkisi altına alan   insanî   tepkiler   toplamı   olarak  yorumlanır. Bunların faktörleri, mekanizmleri ve kanunları bi­limsel determinizm anlayışına uygun olarak araştır­ma konusu olabilirler.

d)  Ruhî haller bizatihi dinî veya ahlâkî değil­dirler; fakat hiç olmazsa sübjektif olarak bunlara dinî anlam veren bir bağlanma içinde benimsen­miş olabilirler :

Ruhî bir olayın “dinî” bir mahiyet kazanması ancak kurulu bir dine, bir din olayları ilmi (din fenomenolojisi) ne veya belirli bir kültüre mahsus adlandırmalara başvuruyla olur. (Böylece, ilkel kültür içinde bir tabiat olayı karşısında “büyüsel” bir davranış dinî davranış olarak sınıflandırıla­bilir; fakat bir Müslüman ya da Hıristiyan kültürün­de dinî davranışın anlamı daha başka olacaktır).

e)  Ruhî olgunluk ve manevî olgunluk iç içe bağlantı halinde değildirler; biri diğerine göredir :

Fakat manevi olgunluk, bizzat kendiliğinden onları harekete geçirmeksizin veya geçici olarak onların yerini almaya koşmaksızın (mucize hariç), normal olarak kendini ifade etmek için, ruhî olgunluğa uygun düşen şekilleri davet eder. Bu iki grup “kuv­vet alanları” birbirlerinden hiç ayrılmazlar, fakat farklı kalırlar.

f) Yaşanmış, hayat tecrübesine katılmış gerçek din ve ruhî hallerin bazı çizgileri arasındaki bağlan­tı, bu ruhî çizgiler üzerindeki bazı faktörlerin etkisi gibi, ancak bu incelemeye göre ayarlanmış değer­lendirme vasıtaları düzenlenirse açıkça anlaşılacak­tır. Böylesi araçları meydana getirme, onların ayar­lanması ve geçerli hale getirilmesi, günümüzde pozitif bilim olarak Din Psikolojisinin en büyük gö­revini oluşturur [41].



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Din psikolojisinin ilkeleri
« Posted on: 19 Mart 2024, 06:00:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Din psikolojisinin ilkeleri rüya tabiri,Din psikolojisinin ilkeleri mekke canlı, Din psikolojisinin ilkeleri kabe canlı yayın, Din psikolojisinin ilkeleri Üç boyutlu kuran oku Din psikolojisinin ilkeleri kuran ı kerim, Din psikolojisinin ilkeleri peygamber kıssaları,Din psikolojisinin ilkeleri ilitam ders soruları, Din psikolojisinin ilkeleriönlisans arapça,
Logged
11 Kasım 2010, 13:23:25
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 11 Kasım 2010, 13:23:25 »

Allah razı olsun abla emeğine sağlık

Din psikolojisi, mantık, ahlak, hukuk ve estetik gibi kendi alanlarına birtakım ilkeler getiren, kural (norm) koyan normatif bir bilim dalı da değildir. Kesinlikle değer yargılarıyla uğraşmaz, sadece olayları olduğu gibi tüm ayrıntılarıyla tanıtmak ve betimlemek (tasvir etmek) ister. Bunun sonucu olarak, insan ruhunun derinliklerine, dinsel bilince nüfuz etmek ister. Böylece, onun değişme ve gelişmelerini gözlemek ve bunları sınıflara ayırarak genel sonuçlara varmakla, bilim düzeyinde geçerli bilgilere erişmiş olur.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes