> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İslamî İlimlerin Varlık Sebebi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslamî İlimlerin Varlık Sebebi  (Okunma Sayısı 820 defa)
24 Nisan 2010, 01:38:47
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Nisan 2010, 01:38:47 »



İslamî İlimlerin Varlık Sebebi

Alimlerin ve onların geliştirip sistemleştirdiği İslâmî ilimlerin, Allah'ın Kitabı ile inananlar arasına girdiğini, İslâmın saf, arı-duru halini bozduğunu söylemek hayli zamandır pek moda. Bu görüşe göre alimler , imamlar, ilimler olmasa, İslâm en katıksız haliyle anlaşılacak, yaşanacak. Acaba sahiden öyle mi olacak?

Yazıya, günümüzde hemen hepimizin sıklıkla karşılaştığı bir söylemden hareket ederek başlayalım: “Elimizde Kur'an (bazıları buna görünüşte Sünnet'i de ekler) varken başka bir şeye ihtiyacımız yoktur. Kur'an, ihtiyacımız olan her şeyi açık biçimde ihtiva etmekte iken, araya sokulan başka unsurlar bizi asıl kaynağa doğrudan ulaşmaktan alıkoymakta ve kaynakla aramızda birer engel teşkil etmektedir.”

Din anlayışımızı yeni baştan şekillendirmemizi teklif eden bu söylemde yer alan “başka unsurlar”ın iki anlamı vardır:
1) Ulema,
2) Kur'an ve Sünnet'i hakkıyla anlayabilmek için ulemanın geliştirdiği İslâmî ilimler.

Ne zaman Kur'an ve Sünnet'i gereği gibi anlayabilmek için ulemaya ve İslâmî ilimlere ihtiyaç bulunduğu söylense, yukarıdaki görüşü dillendirenler buna şiddetle itiraz etmekte, hatta işi “şirk ithamı”na kadar vardırmaktalar.

Akademik ünvanların desteğinde cazip bir dil ve parlak bir üslup kullanıyor, halkın şöyle düşünmesini istiyorlar: Adına “ alim ” denen insanlar geçmiş devirlerde Din'i kendi şartlarında anlamış ve yorumlamışlardır. Onların bu anlayış ve yorumları İslâmî ilimleri oluşturmuştur. Günümüz dünyasında o alimlerin söyledikleri miadını doldurmuş durumdadır. Şimdi değişen şartlar ve ahval doğrultusunda Din'i yeniden yorumlamak gerekir. Üstelik onların yaptığı, büyük ölçüde Din'i zorlaştırmaktan, Din'in ana kaynaklarıyla aramıza engeller koymaktan ibarettir.

Değil mi ki Kur'an kendisini “apaçık bir Kitap” olarak nitelendirmektedir? Şayet onu anlamak için özel bir eğitimden geçmek veya birtakım ilimleri bilmek gerekliyse, onun kendisini bu şekilde tavsif etmesinin ne anlamı olabilir?

Benimseyenlere, “geleneğe başkaldırma”nın keyfini yaşatması, birtakım kayıt ve bağlardan kurtulup “özgürlüğe kavuşma” hissini tattırması dışında bu söylemin kıymet-i harbiyesi nedir? Cevabını arayacağımız soru bu.

Kur'an'ın “apaçık bir Kitap” olması ne demek?

Bahse konu ettiğimiz söylemin en gözde delillerinin başında, Kur'an'ın, kendisini “apaçık bir Kitap” olarak tavsif etmesi geliyor. Meselenin böyle “mutlak” bir ifadeyle kapatılamayacak kadar önemli açılımları bulunduğunu söylemeye kalkıştığınızda hemen “Kur'an'a muhalefet etmek ve Allah'ın mesajıyla insanlar arasına engeller koymaya çalışmak”la suçlanıyorsunuz.

Acaba işin doğrusu ne?


Kur'an'ın kendisini “apaçık bir Kitap” olarak tavsif ettiği doğru (mesela bkz. Bakara, 99; Hicr, 1; Şuarâ , 2…). Ama bizzat Kur'an'da müşahede ettiğimiz başka doğrular da var. Bunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

1. Kur'an, nazil olduğu dönemden bu yana insanoğlunun karşılaştığı her türlü problemin birebir çözümünü açık bir şekilde ihtiva etmekte midir? Bu soruya “evet” cevabı vermek mümkün olmadığına göre, “Kur'an'ın apaçık bir Kitap” olmasının, insanoğlunun karşılaştığı ve karşılaşacağı bütün meselelerin birebir çözüme kavuşturduğu anlamına gelmediği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Burada muhtemel bir yanlış anlamanın önüne peşinen geçmiş olmak için hemen bir parantez açalım: Yukarıda, “Kur'an, insanoğlunun meselelerine ‘birebir' çözüm getirmemektedir” dedik. Bu, meselelerin çözümünün Kur'an'da kimi zaman somut biçimde, kimi zaman da ilke düzeyinde verildiği gerçeğini göz ardı ettiğimiz anlamına gelmemektedir. Burada kasdımız, her türlü meselenin somut çözümünün bir “şablon” olarak Kur'an'da yer almadığını anlatmaktır.

2. Bir önceki maddede ifade ettiğimiz gerçek karşısında şöyle bir muhtemel itiraz ileri sürülebilir: “Kıyamete kadar vuku bulmuş ve bulacak bütün meselelerin tek tek çözümü Kur'an'da mevcut değildir, bu doğru. Ama bu durum, Kur'an'ın kendisini “apaçık bir Kitap” olarak tarif ettiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bu demektir ki, Kur'an'da hiçbir kapalılık, anlaşılmazlık yoktur ve Kur'an'da yer alan her ayet, herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir yapıdadır.”

Bu itiraza şöyle mukabele ederiz:

Kur'an'ın kapağını açıp sureler ve ayetler arasında arı-duru bir zihin yapısıyla gezinmeye başladığımız vakit göreceğiz ki, bu “apaçıklık” durumu, bütün ayetler için geçerli değildir.

Söz gelimi Kur'an'da bazı surelerin başında “huruf-u mukattaa” dediğimiz birtakım harfler bulunduğunu biliyoruz ve bunların anlamı konusunda insanlar tarafından son söz hiçbir zaman söylenemeyecektir. Demek ki Kur'an, “huruf-u mukattaa” noktasında “apaçık bir Kitap” değildir.

Yine Kur'an, ihtiva ettiği ayetler arasında “muhkem” olanlar yanında “müteşabih” olanların da bulunduğunu (bkz. Âl -i İmran, 7) haber vermektedir. Eğer “Kur'an'ın apaçık bir Kitap” olduğu vakıasını, ihtiva ettiği her ayet hakkında geçerli kabul edersek bu durumu nasıl açıklayabiliriz? İlgili ayetin ifadesinin nerede bittiği konusundaki ihtilaftan sarf-ı nazar ederek konuşacak olursak, ister müteşabih ayetlerin anlamının sadece Allah Tealâ tarafından bilindiğini söyleyelim, isterse “ilimde rüsuh sahibi olanlar”ın da bu ayetlerin anlamına vakıf olabileceği görüşünü kabul edelim, problem varlığını sürdürmeye devam edecektir. Zira ikinci ihtimali kabul ettiğimiz takdirde bile Kur'an'ın bazı ayetlerinin sadece belli insanlar tarafından anlaşılabilecek bir yapıda olduğunu söylemiş oluruz ki, bu da “Kur'an'ın apaçık bir Kitap” olmasının her ayet hakkında geçerli bir durum olmadığını itiraf etmek demektir.

3. “Kur'an'ın apaçık bir Kitap” olduğu söylenirken, ilmî ve kültürel seviyesi ne olursa olsun her okuyanın Yüce Allah'ın muradını tam olarak rahatlıkla anlayabileceği kasdedilir ki, konu hakkında işlenen en önemli hata belki de budur.

Mesela Hz. Ömer r.a. gibi büyük bir sahabinin bile bazı ayetlerin/kelimelerin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda başkalarının görüşüne müracaat etmek zorunda kaldığını biliyoruz. Kaynaklar onun, Abese, 31 ayetindeki “ebbâ”, Nahl, 47 ayetindeki “tahavvuf” ve Nisâ , 12 ve 176 ayetlerindeki “kelâle” kelimelerinin ne anlama geldiğini bilmediğini ve başkalarına sorduğunu nakletmektedir. (Belirttiğimiz ayetlerin tefsirlerine bakılabilir.)

Yine tefsirlerde ve Ulûmu'l-Kur'an kitaplarında Sahabe'den pek çok kimsenin, manasını anlamadığı kelimeleri/ifadeleri bizzat Efendimiz s.a.v.'e sorarak öğrendiğini anlatan rivayetlerin varlığından haberdarız. Konuyu fazla uzatmış olmamak için ayrıntıya girmeyeceğiz.

Bütün bunlar bize açık bir şekilde göstermektedir ki, Sahabe gibi Hz. Peygamber s.a.v.'in eğitim ve terbiyesinde yetişmiş, fasih Arapça konuşan ve Arap dilinin bütün inceliklerine vakıf olan neslin bile bazı ayetlerin (veya ayetlerdeki kelimelerin) manasını anlamadığı oluyordu.

Öte yandan Kur'an'da “mücmel” (tafsilatı verilmeyen) ayetler bulunması da konumuz açısından önemli bir vakıadır. Mesela namazı ve zekâtı emreden ayetler böyledir. Namazın nasıl, ne vakit ve kaç rekât kılınacağı... ile zekâtın ne miktar, ne zaman ve ne şartlarda verileceği soruları Kur'an'da açıklığa kavuşturulmamıştır. Öyleyse bu ve benzeri konulardaki mücmel ayetlerin “apaçık” olduğunu söylemenin pratik bir anlamı bulunmadığını kabul etmek zorundayız.

Kur'an bizi neye yönlendiriyor?

Meselelerimizin birebir somut çözümü için kendimizi Kur'an ayetleriyle sınırlandırmanın doğru olmadığını ve Allah Tealâ'nın da bizden böyle bir şey istemediğini hem bizzat Kur'an'a dayanarak, hem de pratikten hareketle söylemek zorunda olduğumuza göre, başka hangi kaynaklara başvurabiliriz?

Kur'an'da Hz. Peygamber s.a.v.'e itaati emreden ve O'na muhalefeti yasaklayan pek çok ayet bu konudaki en temel açılımı önümüze koymaktadır. Bir diğer ifadeyle, Kur'an'ın ya hiç değinmediği veya değindiği halde kısa/kapalı geçtiği hususlarda yine bizzat Kur'an'ın emir ve yönlendirmesiyle Sünnet'e başvurmak durumundayız.

Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber s.a.v.'in Kur'an ayetlerinin izah, tefsir ve beyanı sadedinde varit olmuş pek çok rivayet bulunduğunu biliyoruz. Bu rivayetler bize “Kur'an'ın en yetkili müfessiri” olan Efendimiz s.a.v.'in, vahyin ilk elden muhatabı ve vahyi açıklamakla görevli elçi olarak Kur'an dışı bir vahiy türüyle Kur'an'ı tefsir ve beyan ettiğini göstermektedir.

Buradaki “Kur'an dışı vahiy” kaydı son derece önemlidir. Kıyâme Suresi 18-19 ayetlerinde Kur'an'ın beyanının bizzat Yüce Allah tarafından yapılacağı vurgulanmaktadır. Beyana muhtaç Kur'an ayetlerinin tümünün yine bizzat başka Kur'an ayetleri tarafından beyan edildiğini söyleyemeyeceğimize göre, bu ayetlerin beyanının Kur'an dışı bir vahiyle Efendimiz s.a.v.'e bildirilmiş olduğunu söyleme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Keza Kur'an'ın beyan edilmesinin Hz. Peygamber s.a.v.'e verilmiş bir görev olduğunu ifade eden ayetler (örnek olarak bkz. Nahl, 44) de burada zikredilmelidir. Eğer Kur'an'ın “apaçık bir Kitap” olmasını, bütün ayetlerin herhangi bir izah ve beyana gerek duyulmadan herkes tarafından anlaşılabileceği şeklinde anlamak doğruysa, o zaman Hz. Peygamber s.a.v.'e Kur'an'ı beyan etme görevi veren ayetlerin ne anlamı olabilir? Dolayısıyla burada ya Hz. Peygamber s.a.v.'in, zaten açık olan ayetleri yeniden açıklamak gibi fuzuli ve gereksiz bir işle iştigal ettiğini -hâşâ- söyleyecek, ya da Kur'an'ın bazı ayetlerini ancak O'nun açıklamaları sayesinde gereği gibi anlayabileceğimizi itiraf edeceğiz demektir.

Kur'an'ın bizi yönlendirdiği ikinci önemli merci “ alimler /bilenler”dir. (Zümer, 9; Nahl, 43; Fâtır, 28…) Kur'an'ın, Yahudi ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslamî İlimlerin Varlık Sebebi
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:11:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslamî İlimlerin Varlık Sebebi rüya tabiri,İslamî İlimlerin Varlık Sebebi mekke canlı, İslamî İlimlerin Varlık Sebebi kabe canlı yayın, İslamî İlimlerin Varlık Sebebi Üç boyutlu kuran oku İslamî İlimlerin Varlık Sebebi kuran ı kerim, İslamî İlimlerin Varlık Sebebi peygamber kıssaları,İslamî İlimlerin Varlık Sebebi ilitam ders soruları, İslamî İlimlerin Varlık Sebebiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes