> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Varlığın Derûnundan Gelen Musiki
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Varlığın Derûnundan Gelen Musiki  (Okunma Sayısı 721 defa)
06 Ekim 2011, 13:06:23
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 06 Ekim 2011, 13:06:23 »



Varlığın Derûnundan Gelen Musiki



Nisan 2006 - 88.sayı

Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Ruhlarının hakikatine varmış ve alıcı frekanslara sahip üstün insan için yani insan-ı kâmil için her sesin, ilâhî anlamda bir musiki değeri vardır. Gerçek bir sûfi, her sesin ona sevdiğinden müjde getirdiğini duyar; her sözcük onun için adeta Allah’ın bir vahyidir.

Kainat güzellikler diyarıdır. Yaratıcı olan Yüce Allah her varlığı, kendisinin sonsuz olan ve insanın idrakine ve hayaline sığmayan güzelliği ile bezemiştir. Yaratılmış varlıkların içerisinde en güzel olanı hissedebilecek tek varlık insandır. Çünkü Allah, insanı kendi ruhu ile donatmıştır. “Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulaklar, gözler ve kalpler yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Secde, 9). Ayet-i kerimede belirtildiği üzere, insana bu ruh ile birlikte ayrıca “kalp”de ihsan edilmiştir.

Ruha ve onun mekânsızlık içerisinde bir mekânı olan bir kalbe sahip insanoğlu, var oluşundan gelen bu ilâhi dinamiklerle güzelliğin mutlak kaynağına doğru koşmaktadır. Bizler için önemli olan, bu koşunun farkına varabilmemizdir. Koşuda mıyız? Hangi hızla koşuyoruz? Veya koşamıyorsak yürüyor muyuz?

Muhteşem evrende bir gerçekliği olan insanın içinde, evrenin güzelliğini kavrama gayreti vardır. Dünyanın yaratılışından beri insanoğlunun gökyüzüne olan merakı ve ilişkisi, temelde bu organik bağa dayanır.

Snyder’in dediği gibi, donanmış ruhlar bu lütfu idrak etme ve metafiziksel anlamda bir şiiri duyumsayabilme yetisine sahiptir... İşte hakikatin özünü anlayabilecek bir duyarlığa tutulmuş ruh, ‘o en büyük son’, göksel güzelliğin yaratılışına, belki de en çok musiki ile yaklaşabilecektir. Hatta belki de bu yüce sona, bazen gerçekten ulaşılabilir. Çoğu zaman insan, gayet dünyevî bir harpten çıkan, ama neredeyse meleklerin aşinası olduğu notalarla ürpertici bir hazza kapılabilir...

Ruhumuz, sürekli olarak gördüğümüz ve içinde yaşadığımız güzellikler diyarında, evrende kanatlanabiliyor mu? Veya en azından bu telaşı yaşayabiliyor mu? Bir musiki eserini dinlerken, ilâhi bir esinti içerisinde iken, eğer güzelliği kavrama konusunda ruhî bir kaygımız varsa, işte o zaman özümüz tezahür ediyor demektir. Bir başka ifadeyle, özümüz hem içe hem de dışa doğru genişliyor demektir.

Aksi durumda, gök ve yer ve ikisi arasında yaratılanların niçin yaratıldığını tam olarak idrak edemez ve aşağıdaki ayette de belirtilen inkâr düzeyine düşmüş olabiliriz:

“Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık; yani bunlar bir tesadüf eseri değildir. Bu, inkâr edenlerin zannıdır (onlar kainatın boş bir tesadüf eseri olduğunu söylerler).” (Sâd, 27)

“O inkâr edenleri Hakk’a çağıranın durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (yani işittiği sesin manasını anlamayan hayvanlara haykıran) kimsenin durumu gibidir. Onlar, sağır, dilsiz ve kördürler; onun için düşünmezler.” (Bakara, 171)

Musiki, evrendeki ses ile sanatçının kalbinden gelen sesin ruhta buluşmasıdır. İnsanlığa kalıcı ve evrensel eserler sunan hakiki müzisyenler, insanın evrenle bütünleşmesini anlayabilen ve bunu yaşayabilen insanlardan çıkmaktadır. Çünkü musiki, evrende sürekli olan, fakat ancak sezme duyarlılığına sahip insanların algılayabileceği nice sesler ile sanatçının sesinin buluşmasından veya bu seslerin sanatçının kalbindeki tezahüründen başka bir şey değildir.

Musiki esrarlı bir kuvvete sahiptir. İnsan ruhunu, Bezm-i Elest aleminden kanatlandırıp, sonsuz deryalara sürükleyebilir. İlk paragrafta zikrettiğimiz ayet-i kerimede, ruhun üflenmesinden sonra kulakların yaratıldığına işaret ediliyor. Niçin kulaklar? Ayrıca dikkat edilmelidir ki, kulaklar gözlerden önce vurgulanmaktadır. Duymamak, evrenin doğal seslerinden uzak yaşamak, musiki deryasından bir katre bile olsa nasiplenememek, insan için görmemekten daha büyük bir azap olsa gerektir!

İlâhî esintileri duyabilmemiz için, Bediüzzaman Hazretleri’nin de belirttiği gibi, önce kulağımız iman nuruyla aydınlanmalıdır. Kulak iman nuruyla ışıklandığı vakit, kainattan gelen pek çok güzel sesleri işitir. Her varlığın kendi hal diliyle çıkardığı sesleri, zikirleri, tesbihleri anlar. Hatta bu iman nuru sayesinde rüzgârın eserek çıkardığı sesler, bulutların çarpışmasından çıkan gök gürlemeleri, deniz dalgalarının çırpınışları, yağmurun şıpırtıları, kuşların cıvıldaşması, ağaçların hışırtısının her birisi birer “Rabbanî kelâm ve ulvî tesbih” haline gelir ve kulak bunlarla aydınlanır.

Böylece kainat, ilâhî bir musiki dairesine dönüşür. Türlü türlü sesler, çeşit çeşit terennümler, kalplere ulvî bir hüzün, rabbanî bir aşk verir, onu nurlu alemlere götürür… (İşârâtü’l-Îcâz, 77-78)

Ruhlarının hakikatine varmış ve alıcı frekanslara sahip üstün insan için, yani insan-ı kâmil için her sesin, ilâhî anlamda bir musiki değeri vardır. Gerçek bir sûfi, her sesin ona sevdiğinden müjde getirdiğini duyar; her sözcük onun için adeta Allah’ın bir vahyidir. Bundan dolayıdır ki, tasavvuf ehlinin musikiye verdiği mana, maddi alemin değil, mana aleminin yansımaları olduğudur. Medeniyetimizin kalp atışlarının hissedildiği mekânlar olan dergâhlarımız, bu yansımaların işitilmesinden dolayıdır ki, tarihte kalıcı iz bırakmış nice musikişinasları yetiştirmişlerdir. Onun için musiki, bir gönül işidir.

Sezai Karakoç, Hz. Peygamberimiz’e vahyin gelişini, “Tek ses Cebrail’dir” mısraıyla ilâhî bir ses olarak yorumlar. Vahyi tasvir ettiği şiirine “Ses” adını vermiştir. (Zamana Adanmış Sözler, 45-48). Kulağı iman ve aşk ile dolan olan bu sesi duyacaktır:

“Bir tavandan geliyor ses
Bir duvardan geliyor
Dört bir yandan geliyor
Oku Rabbinin adıyla.”

Hemen hemen bütün aşk yolcuları tarafından benimsenen sema’, duyulan ilâhî sese ruhen ve bedenen verilen bir cevaptır. Bu cevabı sunabilmemiz için varlığımız, naturel anlamda bir beden-zihin ve ruh üçlüsü üzerinde yükselmelidir.

Sûfilerin sema’ ile Bezm-i Elest arasında bir bağlantı kurmaları da bu gerçeğe dayanır. “Elestü bi Rabbiküm?” şeklindeki ilâhî hitabı keyfiyetsiz ve şekilsiz olarak dinledikten sonra, o ilâhî hitabı işitmenin zevki kalplerde yer tutmuştur. Hz. Adem’in yaratılmasından sonra bu gizli sırları, insanın zuhur eden halden dolayı bir nağme veya güzel bir kelime olarak işitmesiyle, Elest Bezmi’ndeki zevkli dinlemenin hatıra gelmesi üzerine kalplerimiz sema’ ederek evrene doğru kanatlanmaktadır.

Mevlâna Hazretleri’ne göre musiki, cennet kapılarının sesidir… Anlatılan hikâyeye göre adamın biri Mevlâna’nın bu sözüne karşı çıkar ve gıcırdayan kapılardan nefret ettiğini söyler. Bunun üzerine Mevlâna Hazretleri’nin cevabı şöyle olur: “Sen kapılardan kapanış sesini duyuyorsun. Benim işittiğim ise açılırken çıkardıkları sestir.”

“Davul gümbürtüsü ile tatlı ney sesi yankılanır Allah Hu!
Raksla kızıl şafak, kıvançla ayakta der Allah Hu!
Orta yerinde yücelen ses, ey sen yağan nur;
Tüm dönen gezegenlerin ruhu dönerek der Allah Hu!”

Evren, musiki ve insan üçlüsünü dikkate alan Hz. Mevlâna’nın unutulmayan ve yok olmayan musiki nağmeleri hakkındaki sözlerini Mesnevi’nin 733-743. beyitlerinden aktaralım:

“Hikmet sahibi kişiler; ‘Biz’ derler, ‘Hoşa giden bu musiki nağmelerini gökyüzünün ve gökyüzünde bulunan yıldızların dönüşünden aldık.

Halkın tamburla çaldığı, ağızla söylediği sözler, gökyüzünün dönüşünden çıkan seslerdir.’

Müminler derler ki: ‘Cennetin ruhani tesiri ile bütün çirkin sesler güzelleşir

Biz hepimiz, bütün insanlar, Adem’in cüz’leriyiz. Biz cennette iken o nağmeleri dinlemişiz. Ruhumuza sindirmişiz.

Balçıktan yaratılmamız bizi bir şüpheye düşürdü. Ama yine de hatırımızda o nağmelerden, o güzelliklerden bir şeycikler var.’

‘Fakat’ derler, ‘Mihnetler toprağı ile yoğrulduktan sonra, bu yüksek, bu güzel, bu hafif nağmeler, nereden, nasıl o manevi zevki ve neşeyi verecek?’

Demek ki güzel ses dinlemek, aşıkların gıdasıdır. Bu güzel, bu hoş sesleri dinleyişte, buluşma, kavuşma hayali vardır. Yani ezeldeki ilâhî huzuru ve o tatlı hitabı hatırlama zevki mevcuttur.

Gönüldeki hayaller, güzel sesle gelişir; hatta o hayaller, güzel ses yüzünden şekillere bürünür.”

Yaratılmış her varlığın bir musikisi vardır veya her varlık herhangi bir ses karşısında farklı şekillerde tepki vermektedir. Her şey, sese karşı duyarlıdır. Japon araştırmacı Masaru Emoto’nun, suyun moleküler yapısının, insanların dinlemiş olduğu müzik türlerinden ve kullandığı sözcüklerden etkilendiğini belirleyen çalışmasını zaman zaman hatırlamalıyız.

Hasan Aycın ile yapılan bir röportajda kendisine hangi tür müzik dinlediği sorulduğunda, “Saatin tik taklarını dinliyorum.” cevabı bu bakış açısıyla anlam kazanmaktadır.

Kısaca musiki insanı kendinden alır. Bir zikir anlamıyla dinlendiği zaman musiki, isyan etme eğilimi daha fazla olan nefsi aşarak, aradaki engelleri kaldırır ve insanı işte o zaman Allah’a yaklaştırabilir. Musiki, insana bir nevi kendinden geçme hali verir. İnanan bir insan için musiki, onu özlemini duyduğu şeye doğru götürür. Özlemini duyduğu şeye, “Mutlak” olana doğru yolculuğa çıkar. İyilik ve güzelliğe bir seyahate çıkıştır bu; yani Allah’ın cemaline kavuşma…

Musikiyi, sahibi adına, sesi verenin adına yaparsak, O’nu zikretmiş olmaz mıyız? O zaman, müziğin ritmiyle kalbimizin ritmi üst üste çakışırsa, kolaylıkla duaya dönüşmüş olmaz mı? Musiki çoğu kez bizler için, pek çok metafizik alana giriş kapısı olabilir. Kozmik düzend...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Varlığın Derûnundan Gelen Musiki
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:11:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Varlığın Derûnundan Gelen Musiki rüya tabiri,Varlığın Derûnundan Gelen Musiki mekke canlı, Varlığın Derûnundan Gelen Musiki kabe canlı yayın, Varlığın Derûnundan Gelen Musiki Üç boyutlu kuran oku Varlığın Derûnundan Gelen Musiki kuran ı kerim, Varlığın Derûnundan Gelen Musiki peygamber kıssaları,Varlığın Derûnundan Gelen Musiki ilitam ders soruları, Varlığın Derûnundan Gelen Musiki önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes