๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 10 Temmuz 2011, 07:51:59



Konu Başlığı: Toprak Olur Gibi
Gönderen: Zehibe üzerinde 10 Temmuz 2011, 07:51:59
Toprak Olur Gibi



Aralık 2010 - 144.sayı


Elvida ÜNLÜ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Yola gireceğim diyorsun. Yolda olmak nedir biliyor musun?

Yolda olmak nedir, O’ndan öğren. En güzel yoldaştan öğren. En güzel yoldaki.

Bir yolda olmak sonuna kadar yoldan sapmamak demek.

Yol nereye çıkarsa; uçuruma varsa düşünmeden atlamak, denize varsa düşünmeden dalmak demek.

Isınsa sıcağında kavrulmak, soğusa yolla birlikte üşümek demek. İncelse yol kadar incelmek. Büyüse yol kadar büyümek kocaman olmak demek. Yolda olmak demek, yolda ölmek demek.

...

Güneş yalnız ışıtır, ısıtır. Asla üşütmez. Ay yalnızca geceleri görünür bize.

Çiçekler mevsimleri geldiğinde açar, başka bir mevsimde açmazlar. Yolunda giderler bir ömür emrolundukları üzere.

Sadece insana verilmiş yoldan sapma iradesi.

Hatta yolu kapama ya da yolu bozma iradesi.

Allah Rasulü s.a.v. yol açtı bizlere, insanlığa. Ufuk oldu ve o yolda oldu bir ömür, bin ömür. Günlük hayatında, ibadetlerinde, ahlâkında, alışkanlıklarında… Bir yolu oldu O’nun. Bir sünneti oldu.

Her adımında, her anında

Ahlâkından sorsalar O’nu tanıyan herkes, onu yalanlayanlar bile diyecektir ki O doğrudur, O emindir. Güvenmediği insanlara, şerlerinden emin olmadığı insanlara bile emniyet verdi. Sözünde durmayan insanlara verdiği sözlerde durdu. Tek yüzü oldu O’nun. Herkese, iki ya da pek çok yüzü olan insanlara bile hep o yüzünü gösterdi
Ve bu ahlâk ölçülerinden zerre taviz vermedi. Girdiği yoldan bir adımcık sapmadı.

Doğruysa -ki doğruydu- hep doğru; her şart ve zeminde, herkese karşı. Eminse -ki emindi- hep emin; her şart ve zeminde, herkese karşı.

. . .

Arkadaşı Ebu Bekir r.a. ile Medine’ye hicret edecekleri gece Mekke, Peygamber s.a.v.’i öldürmeye azmetmişti.

Kapısına kadar gelmişlerdi Peygamber s.a.v.’in. O haberdardı gelenlerden. Gelenlerin niyetlerinden.

Gelenler, öldürmeye azmedenler, en kıymetli eşyalarını öldürmeye geldikleri Allah Rasulü s.a.v.’e emanet etmişlerdi.
Efendimiz s.a.v. o emanetleri Hz. Ali r.a.’a vererek sabah olunca sahiplerine teslim etmesini söyledi. Ve yürüdü Medine’ye. Arkasında bırakarak şehrini, kendini öldürmeye azmedenleri, yürüdü. Kendine emanet edilenleri sahiplerine bırakarak yürüdü. Medine’ye hayatın kalbine, dünyanın vicdanına yürüdü.

. . .

Bir gün Saib isimli bir tüccarı Allah Rasulü s.a.v.’a takdim ettiler. Saib’in çok doğru, dürüst bir adam olduğunu söylediler. Peygamberimiz s.a.v. da “Ben onu sizden daha iyi tanırım.” dedi.

Saib de şöyle dedi:

“Evet. Ticarette arkadaşlık etmiştik. Bütün hesapların gayet mükemmeldi.”

. . .

Ne zorludur Bedir günü.

Bir avuç müslüman koruyacak şimdi İslâm’ı.

Kim kalır o bir avuç müslüman yok olursa?

İşte böyle tehlikelidir ahval müslümanlar için. Bu arada ashaptan Huzeyfe bin Yeman ile Ebu Hasil (Allah her ikisinden de razı olsun) Mekke’den Medine’ye gelirken müşrikler tarafından yakalandılar. Müşrikler Peygamberimiz s.a.v.’in ordusuna katılmak için mi Medine’ye gittiklerini sordular. Onlar da böyle bir niyetlerinin olmadığını, harbe iştirak etmeyeceklerini söylediler. Böylece Medine’ye geldiler. Peygamber s.a.v.’e olanları anlattılar ve savaşa katılmak istediklerini söylediler. Peygamberimiz s.a.v., insanların en emini, arkadaşlarına şunları söyledi. Onlara ilke olsun diye, bizlere ilke olsun diye:

“Biz verdiğimiz söze mutlaka riayet etmeliyiz. Allah’ın yardımı bize yeter.”

Yüzü hep gülen bir peygamber

Allah Rasulü s.a.v. insanlarla münasebetlerde tutarlı olmayı da örnekler. O’ndan bir gün iyi, bir gün kötü muamele görmek mümkün değildir.

Müsamahalıdır. Yumuşak huyludur. Güler yüzlüdür. Kibar tavırlıdır. Kırmaz asla. Öyle ki, ayağının altında kalsa dal kırılmaz.

Arkadaşları O’nun bu hallerindeki devamlılığı ikrar ederler. Her zemin ve zamanda.

Bir yolculuğa çıkacağı zaman en son kızı Fatıma r.a. ile vedalaşırdı. Seferden dönüşte de ilk gördüğü kişi kızı Fatıma r.a. olurdu.

Fatıma r.a.’yı ayağa kalkarak karşılar, en güzel yere oturturdu.

Kızına gösterdiği bu özeni terk ettiğine rastlanmamıştı.

. . .

Yüzü hep gülen bir peygamberdir. Yüzü hep gülen bir insandır. En umutsuz anlarda bile. Ümitsiz değildir. Hele arkadaşlarını gördükçe…

Cerir bin Abdullah r.a. Hz Peygamber s.a.v.’in arkadaşlarındandı. Rasulullah s.a.v. onu gördükçe tebessüm ederdi. Cerir r.a. der ki: “Peygamberin bu adetini terk ettiğini hiç görmedim.”

. . .

Enes r.a. küçük yaşlarından başlayarak Efendimiz s.a.v.’e hayatı süresince hizmette bulunmuş seçkin bir sahabidir. Der ki:

“Peygamber bir gün olsun bana, ‘bunu niçin böyle yaptın’ demedi.”

Tesbihin taneleri dağılmasın

Allah Rasulü s.a.v.’a soruldu:

– Allah katında amellerin en makbulü hangisidir?

Buyurdu ki:

– Allah’ın katında amellerin en makbulü, az da olsa devamlı olanıdır.

Devama işaret etti. Çünkü devamlı ibadet devamlı irtibat demekti. Devamlı rabıtasıydı yaratılanın yaratıcısıyla. Devamlı zikir haliydi. Biz O’nu anardık, O bizi anardı. O’nun katında anılmaktı.

Bir gün Hz. Aişe r.a.’ya sordular:

– Peygamber bazı günlere, bazı zamanlara özel hareketlerde bulunur muydu?

O şöyle dedi:

– Hayır, O’nun ameli yoğun bir bulut gibiydi. Nasıl yoğun bir bulut nihayet buluncaya kadar devamlı yağarsa, Peygamberin amelleri de aynı şekilde sonuna kadar devam ederdi.

. . .

Bir gün de Hz. Aişe r.a. Peygamberimiz s.a.v. için şöyle dedi:

“Bir iş işledi mi onda sebat ederdi.”

Allah Rasulü s.a.v.’in geceleri namaz kılmak itiyadı vardı. Bu adetini ömrü boyunca terk etmemiştir. Yine Hz. Aişe r.a.’dan alınan bilgiye göre sağlığında bir değişiklik olursa gece namazını oturarak kılardı.

. . .   

“İşte böyle. Yola girersin. Yolda olursun, olursun, olursun... Düşe kalka da olsa, ağır aksak da olsa. Ve gün gelir kaybolur gider yol olursun.” dedi.

Anlattı bir aralıkta, çünkü anlat demişti Peygamber s.a.v.

Bugün burada duyduklarını burada olmayanlara, olamayanlara anlat.

Belki o çok daha iyi anlar. Belki o yolun hakkını çok daha iyi verir. Belki o yol olur, toprak olur gibi...