> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Tabiatın Ruhunda Yolculuk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tabiatın Ruhunda Yolculuk  (Okunma Sayısı 1064 defa)
08 Temmuz 2011, 23:08:30
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 08 Temmuz 2011, 23:08:30 »



Tabiatın Ruhunda Yolculuk

Ocak 2011 - 145.sayı


Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

İnsanın varoluş şifrelerini çözebilen kişi, tabiatı da keşfetmiş olur. Bir başka ifadeyle, insanın tabiatı ve tabiattaki temel unsurların sembolize ettiği anlamları idrak edebilmesi için derinlemesine yoğunlaşması, kendisini tanımasını da kolaylaştıracaktır. İnsan, tabiat içinde var olmuştur. Dolayısıyla tabiat, insan için yaratılmıştır ve insana hizmet etmektedir. (Nahl, 12-14)

Mevlâna hazretlerinin buyurduğu gibi, iki parmağımızın uçlarını gözümüze koysak ve böylece dünyadan bir şey göremesek de, bu alem ve yeryüzü yok değildir. Gözünü kapatmadığı halde tabiatın muhteşem güzelliklerini ve barındırdığı ilâhi tezahürleri göremeyenlere ne demeli! Evet, insan hem kendi iç dünyasına (enfüs) kıvrılmalı, derununda sakladığı sırları ifşa edebilmeli, hem de yaşadığı çevredeki tabiatın öğeleri (âfâk) üzerine tefekkür etmeli ki, sonsuz zirvelerde yaşayacağı tecrübelerle kişisel miracını sürdürebilsin.

Sonsuz bir hayatın perdesi

Bu dünya ve içinde barındırdığı her şey, “gehvâre-i fenâ” şeklinde ifade edilen fânilik beşiğidir. Yani dünya, sonsuz bir hayatın perdesidir. Ancak bu noktada dikkat etmek gerekir ki, yaşadığımız hayat sonsuz bir hayatın sahnesidir. İnsan ise, bu dünya sahnesini süsleyen tabiatın tüm öğeleri arasında yer alan sonsuz bir hayatın figüranıdır.

Bediüzzaman Said Nursî hazretlerinin “Mektûbat” isimli eserinde buyurduğu gibi, “Biz dini severiz. Dünyayı da yine din için severiz.” ifadesi bu açıdan anlamlıdır. Din dünya için, dünya ise din için vardır. Dünya ve içindekiler, Rabbimizin birer ayetleridirler. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme!” (Lokman 18) ikazını, kibrin hoşnutsuzluğuna önemli bir vurgu yapmakla birlikte, tabiatın yaratılmışlığını ve kutsîliğini hissedip mahcubiyet duyarak tevazu içerisinde tabiatla bütünleşebilme olarak da anlayabiliriz.

Kalp gözüyle bakabilseydik

Tabiatın ruhunu hissedebilmek için öncelikle tefekkür etmeyi bir ibadet ruhu ve disiplini içerisinde sıklıkla yapabilmeliyiz. Yüce Peygamberimiz s.a.v.’in, “Bir saatlik tefekkür bin senelik nafile ibadetten hayırlıdır.” şeklindeki hadisi şerifi (İ. Canan, Kütüb-i Sitte, 16/147-151), günümüzün yoğunluğu arasında belki de artık yeterince yapamadığımız tefekkürün önemini bizlere hatırlatmaktadır.

Hem ruhumuz, hem de tabiatın ruhu, ancak tefekkür deryasına daldığımızda, istiridyeden bir incinin gözükmesi gibi o deryanın bir nüvesi olarak kendisini bizlere açabilecektir. İnsanın tabiatla dost olabilmesinin sırrı, onun öğelerini aynı bütünün birbirini tamamlayan parçaları olarak görebilmekten geçiyor.

Hayatımızda tabiatın hangi öğesi gereksizdir ki! Tabiatın bütünlüğünden hangi öğeyi çıkarabiliriz ki! Yeryüzünün herhangi bir parçasının boş yere yaratıldığını veya bu unsurun az ya da çok olduğunu söylemek, şu ayeti kerimeye göre, inkâr alametidir: “Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık, bunlar bir tesadüf eseri değildir. Bu düşünce, inkâr edenlerin zannıdır, yani onlar kâinatın boş bir tesadüf eseri olduğunu söylerler. Ateşten vay hallerine o nankörlerin!” (Sâd, 27)

Lichtenberg’in işaret ettiği gibi, biz tabiatta kelimeleri değil, sadece baş harfleri görürüz; sonra da onları okumaya kalkınca, yeni kelimeler sandığımız o şeylerin gene başka kelimelerin baş harfleri olduğunu anlarız. Tabiatta her bir harf, her bir alamet yeni bir dünyanın kapısıdır, yeni bir perspektife geçişimizdir. Algılama düzeyimizi bu zeminde yükseltebilmemiz için gerekli olan sıçrama tahtamız ise, tabiatın bizler gibi canlı bir varlık olduğunu idrak edebilmektir. İnsan canlı bir varlık olarak bu dünyada varsa, diğer varlıklara da ancak canlı olmaları durumunda gereken önem ve değeri verebilir.

Varlıkların zikir korosu

Hadid Suresi’nin ilk ayetinde, “Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı tesbih eder.” buyrulmasıyla, tabiatta yer alan her bir varlığın tesbihlerinden oluşan ve süreklilik arz eden ilâhi bir musikisi olduğunu anlamaktayız. Düşünebiliyor muyuz; çok sert esen bir rüzgârın uğultusundan şikâyet ederken acaba hangi haldeyiz? Ağaç dalları ve yapraklarının esintileri bizler için ne anlam ifade ediyor? Gece uyurken farklı hayvanatın sesleri bizi rahatsız mı ediyor? Kasvetli bir günde çakan şimşekler ve gök gürültüsü bizi korkutuyor mu? Akmakta olan suyun ruhumuzu dinlendiren şırıltılarına zikirle katılabiliyor muyuz?

“Allah’ın yarattığı şeylerin gölgelerinin dahi nasıl sağdan, soldan sürünüp Allah’a secde ederek döndüğünü görmediler mi?” (Nahl, 48) Bu ayette buyrulduğu üzere, her şeyin gölgesi yerde uzanıp kısalarak sürekli Allah’a secde etmektedir. Ya ay tutulmasında gördüğümüz celalin bir tecellisi olarak düşünebileceğimiz o gölgeye ne diyeceğiz? Acaba ay tutulması esnasında evrenin o muhteşem zikir ve secdesine bizler de iştirak edebiliyor muyuz?

“Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Halbuki onlar, bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, herşeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır.” (Neml, 88). Tabiatın canlı oluşunu hissedebilmenin ve bu durumu kalben tasdik edebilmenin insan için zor bir aşama olduğu söylenebilir. Ancak, görüp de donuk varlıklar olduğunu sandığımız yüce dağlar, yukarıdaki ayete göre bulutların yürümesi gibi yürümektedirler. Bu durum, Allah’ın bir takdiridir; yarattıklarına verdiği bir değer göstergesidir. Rabbimizin ilâhi özelliklerle donattığı tabiatın bu öğelerine karşı nasıl ilgisiz kalabiliriz ki?

Varoluş tabiatın içinde

Çok süratli olarak hareket eden bir araba aniden durduğunda nasıl insanı beklenmedik bir biçimde fırlatıyorsa, sürekli hareket halinde olan kâinatta durağan olursak, fiziksel veya ruhsal intiharlarla tabiatın manevi alanının dışına çıkarılabiliriz. İnsanın belki de asıl kaybı budur; kendi varlığı için yaratılan ve onu tamamlayan öğelerden habersiz yaşamak! Tabiattan kovulmak…

Oysa Aristofanes’in dediği gibi, akıllı bir insanın dünyası, bütün dünyadır. Çünkü bu insan, tabiatın her yaprağında var olan yazıları okuyabilmektedir. Kainat onun için, okudukça kendisine ve kendisinde olana kavuştuğu ilâhi bir kitap hükmündedir. Bu kişinin tabiat dostluğu, bir görev değil, kendi varoluşsal doğallığından ve duyarlılığından kaynaklanan doğal bir sonuçtur. Şuurlu insanın aklen ve/veya kalben düşündüğü şey, aslında tabiatla özdeşleştirdiği şeydir.

Allah’ın iyilik ve gücünün, bizim kadere müdahalemizi gerektirmeyecek kadar büyük olduğunu anlayabilen insan, kendisini kendisi gibi canlı olan tabiatın kucağına bırakır ve böylece kendisiyle barışık bir şekilde huzur ve mutlulukla donanmış hayatını bütün hücrelerinin katıldığı ibadet, iman ve ihlâs içerisinde sürdürür.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tabiatın Ruhunda Yolculuk
« Posted on: 29 Mart 2024, 10:00:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tabiatın Ruhunda Yolculuk rüya tabiri,Tabiatın Ruhunda Yolculuk mekke canlı, Tabiatın Ruhunda Yolculuk kabe canlı yayın, Tabiatın Ruhunda Yolculuk Üç boyutlu kuran oku Tabiatın Ruhunda Yolculuk kuran ı kerim, Tabiatın Ruhunda Yolculuk peygamber kıssaları,Tabiatın Ruhunda Yolculuk ilitam ders soruları, Tabiatın Ruhunda Yolculukönlisans arapça,
Logged
09 Temmuz 2011, 00:18:00
Selvihale

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 434


« Yanıtla #1 : 09 Temmuz 2011, 00:18:00 »

rabbim razı olsun ...rabbim bizleri affına nail etsin...aşkına gark eylesi..amin..şu anda  öyle birşeyle rabbim imtahan ediliyorum ki... :'(  rabim ne olur sabır ver bana amiinn duarınıza muhtacımmmm
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes