Konu Başlığı: Sofraya Açılan Odalarımız Gönderen: Zehibe üzerinde 10 Kasım 2011, 00:06:51 Sofraya Açılan Odalarımız Kasım 2005 - 83.sayı Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı. Dünya evimizde Kâbemiz bir tanedir. Dünyanın hangi odasında yani coğrafyasında yaşıyorsak yaşayalım; hangi ırktan ve renkten olursak olalım, yolumuz aynı Kâbe'ye çıkacaktır; çıkmalıdır. Bilindiği gibi, özellikle ahşap evlerimizde odalarımız sofaya açılmaktadır. Sofa, özel odalarından çıkan ev halkının ortak mekânıdır. Hatta evin sofası büyük ise, bu mekânlarda sohbet etmek ve serinlemek için kullanılan sedirler veya değişik türde yer minderleri vardır. Apartman dairelerimizde dar koridor halinde inşa edilen antrelerden farklı olarak bizim sofamız, ruhumuzun genişliğine paralel bir biçimde inşa edildiğinden bedenimizi sıkmaz, gözümüzün açılarını daraltmaz. Evimizde buluştuğumuz bir ortak mekân olan sofa düşüncesinden hareketle, yaşadığımız dünyamızda “bütün yollar Kâbe'ye çıkar” diyebilir miyiz? Cevabımız evet ise, bu durumda Kâbemiz , herkesin birbiriyle hemhal olduğu kutsî bir zemin olarak bütün müminleri kucaklayacaktır. “Muhakkak müminler kardeştirler.” (Hucurat, 10). Bu ayetin tecelli ettiği bir alandır Kâbe. Ancak bu ayetin devamındaki uyarıyı hiçbir zaman gözden kaçırmamalıyız: “Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki size rahmet edilsin.” Yani, artık bu mekânda mümin insanlar arasında fikir tartışmalarından doğan ihtilaflar ve kişisel ilişkilerden doğan dargınlıklar olmamalıdır. Mukaddes Kâbemiz'de sadece bedensel anlamda bir arada bulunmamız neyi ifade eder ki! Kalbimiz aynı Varlık için çarpmıyorsa, ruhumuz aynı havayı teneffüs etmiyorsa, bu mekânda gözlerimizden akan yaşlar aynı duygularımızı yansıtmıyorsa, bedenlerimizin yan yana durmasının ne anlamı olabilir ki! Evimizde ebeveynlerimizin ayrı odaları, hatta odalarının içinde ayrı banyoları olabilir. Çocuklarımızın ayrı odaları olabilir; hatta belirli bir yaş sonrasında cinsiyetlerine göre çocuk sayısınca odalar ayrılabilir. Misafirlerimizi en iyi bir şekilde ağırlamak için özel odalar tahsis edebiliriz. Ayrı odalarımızın olması, hem mahremiyet gereği hem de hayatın bir zarureti olarak karşımıza çıkar. Ancak unutmamalıyız ki, evimiz, günün belirli vakitlerini ayrı odalarda geçiren ev halkının hepsinin ortak mekânıdır. Dünya evimizde Kâbemiz bir tanedir. Dünyanın hangi odasında yani coğrafyasında yaşıyorsak yaşayalım; hangi ırktan ve renkten olursak olalım, yolumuz aynı Kâbe'ye çıkacaktır; çıkmalıdır. Mümin olmamız, müslüman olmamızı kuşatır. Yani mümin olmak, müslüman olmaktan çok daha derin boyutları içerir ve tabii ki çok daha zordur. Hucurat Suresi'nin 14. ayetinde bu durum Cenab -ı Hak tarafından ısrarla belirtilmektedir: “Göçebe Araplar: ‘inandık' dediler. De ki: ‘İnanmadınız, fakat İslâm olduk deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi.” Bundan dolayı, yukarıda bahsettiğimiz ayetimizde “müminler kardeştir” buyrulmu ştur. Ancak müminler kendi aralarında üstünlük tartışması yapmazlar. Çünkü onlar bilirler ki, Allah katında üstünlük ancak takva iledir. Böylece “sonuç, takva sahiplerinin” ( Tâhâ , 132) olacaktır. Müminler birbirlerini eleştirmezler, farklı parkurların insanları olsalar bile yüzlerinin tek Yaratıcı'ya dönük olduğunu bilirler ve onlar “iyilik ve takva üzerine” (Mücadele, 9) konuşurlar . İnsan nasıl kâmil bir mümin olabilir diye düşünürsek, tabii ki bunun sırrı kalbimizdeki imanın kalitesinde bulunmaktadır. Kalbimizde yeşeren ve gelişen imanımız, hangi ölçüde tek Varlığa yönelebilmişse ve hangi ölçüde bütün yaratılmışları, bütün müminleri bu Varlıkla bütünleştirebilmişse, yani en azından mutmainne derecesinde tevhide ulaşmışsa, kemal noktasındaki olgunluğa doğru yola koyulmuş demektir. Böyle bir insanın, diğer insanların farklı algılama ve pratikleri ile uğraşması mümkün müdür? Derdi Allah olan insan, diğer insanlara Allah adına hizmet etmeyi şiar edinmi ştir. Onların gönüllerini kırmamaya çalışmaktadır; çünkü o gönüllerde var olanı bilmektedir. Unutmayalım ki Mukaddes Kâbemiz'in içinde odalar yoktur ve Kâbe'nin varlığımızdaki izdüşümü kalbimizdedir. Kâbemiz'e açılan kapı, kalbimizde yer almaktadır. Kalbini kötülüklerden, diğer insanların fitnelerinden ve diğer insanlar hakkında kötü düşünmekten arındırmış insan, tevhide ve Kâbe'nin sırrına ermiş demektir. |