๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 06 Temmuz 2011, 17:23:10



Konu Başlığı: Sadıkların Dereceleri
Gönderen: Zehibe üzerinde 06 Temmuz 2011, 17:23:10
Sülemî’nin Risaleleri

Şubat 2011 - 146.sayı


Ali KAYA kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Sadıkların Dereceleri

(Fakr ehli) mutasavvıflar o kimselerdir ki, yüce Allah onlar yüzünden peygamberine şu hitapta bulunmuştur:

“Sabah akşam Rablerine yalvaranları kovma!”

Onlar, kendilerine fukara adını verdiler. Çünkü bildiler ki fakirlik kulluğa yakışır, zenginlik tanrılığa... Onlar öyle kimselerdir ki yüce Allah, onları kitabında şöyle nitelendirmiştir:

“(Sadakalar) Allah yolunda kuşatılan o fakirlere mahsustur ki, onlar yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Utanmalarından dolayı bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları işaretlerinden tanırsın.” (Bakara, 272)

Onların işaretleri, güçleri yettiğince emirlere boyun eğmek, başa gelenlere razı olmak, her vakti hikmetle geçirmektir. Yüce Allah, onları başka bir yerde şöyle nitelendirmiştir:

“(Sadakalar), yurtlarından ve mallarından çıkarılan, sadece Allah’ın keremini ve rızasını isteyen göç etmiş fakirlere (verilir).” (Haşr, 8)

Onların maddeye önem vermediklerini, dünyaya aldırmadıklarını, bütün bütün Allah’ın keremine dayandıklarını haber vermiştir. Onlar öyle kimselerdir ki yapıp ettiklerinden, sözlerinden zikirlerinden ve ibadetlerinden geçmişler, bunlardan hiçbirine razı olmamışlar, bunlara bakmamışlardır. Çünkü bütün sıfatlarından tamamen fani olmuşlardır.
Onları bu makama ve bu rütbeye ulaştıran adap ise şunlardır:

Başlangıçta nefslerine çeşitli riyazetler yaptırırlar. Her şeyden önce de güzel tevbe, zühd, halktan, dünyadan ve dünya ehlinden yüz çevirme, sahip oldukları her şeyden el çekme, ülfet edilen şeylerden kaçma, dış arzulara karşı gelme, bâtinî sırları gözetme, şeyhlere saygı, kardeşlere ve arkadaşlara hizmet, gelen yardımlarda dostları kendilerine tercih, her zaman devamlı mücahede, kendi fiillerini değersiz bilme, kendini hakir görme, sonra bu dereceden de yükselip bütün işlerinde Allah’a güvenme...

Tevekkülün en aşağısı, rızıkta Allah’a güvenmedir. Bunun esası da her şeyden yüz çevirip Allah’a baş vurma, O’ndan başka ne zarar ne de yarar verecek bir şey görmemedir.

Bundan sonra yakîn, sonra Allah’a güvenmek, sonra işleri Allah’a bırakmak, sonra gaybden zuhur edecek gerek kötü gerek iyi her şeye razı olmak, sonra bela ve mihnetlere katlanmak, sonra gelen belaları şükürle karşılamak, sonra bir davada bulunmadan, şikâyet etmeden nimetlerden huzur duyduğu gibi belalardan da huzur duymak, nimetlerden lezzet aldığı gibi, hatta ondan daha çok belalardan lezzet almak, zâhiren ve bâtınen kadere rıza, zâhiren ve bâtınen Hakk’a ve Hak ehline sarılmak, müslümanlara saygı göstermek ve halka Hak gözüyle bakmak...
Bütün bunlar Hak yolcularının makamlarının halleridir. Bundan sonra da bunların bir ahlâk yüksekliği değil, bir istidrac ve tuzak olduğundan korkmak gerekir. Sonra korkuda da kusur ettiğinden korkmak, sonra ummak lazımdır.
Ummak, korku kaplayan kalbin, Allah’ın kullarına vaadettiği lütfuna yönelmesi, O’nun keremiyle bu makamların eksikliklerinin ve bozukluklarının kendisinden gideceğine dair güzel zanda bulunmasıdır. Daha sonra da yürüdüğü bu yolları yeni baştan ikinci kez yürümektir. Ta ki sülûk yolu tam doğru olsun ve gerçek iyice ortaya çıksın.
Bayezid Bistamî şöyle demiş: “Ne zaman sona ulaştığımı sandımsa bana, bu daha işin başıdır, diye seslenildi.”
Ebu Osman Mağribî’nin de şöyle dediğini işittim: “Makamları üç kez yürüdüm. Ne zaman sonuna vardımsa denildi ki: Onu tekrar başına çevirin ki cahil kalmasın.”

Ebu Osman ilave etti: “Bunu sülûkte ileri gitmiş birine sordum, dedi ki: İyiliği istenen herkes sondan başa çevrilir ki, onda bilgisizlik ve aldanma eseri kalmasın.”

Sufilerin Halleri

Tasavvufun gerekleri dörttür: Adap, ahlâk, mücahedeler ve haller.

Adap, çalışmaktır. Ahlâk ve mücahedeler Sünnet’e uymaktır. Haller ise Allah tarafından bir vergidir.

Adap çoktur. Bunlardan bir bölümünü zikredeceğiz. Bu zikrettiklerimizle bundan ötesi çıkarılabilir.

Tasavvufun adabı her şeyin başında nefsi hor görmektir. Zira ben dedemin şöyle dediğini işittim: “Nefsi kendisine büyük olanın, günahı kendisine küçük gelir.”

Bunlardan biri de dünyadan yüz çevirmek, dünya muratlarından nefsi men etmek, nefsin arzularına aykırı gitmek, şüpheli şeylerden kaçınmak, susmaya devam etmek, ruhsatlar aramaktan vazgeçmek, çarşılara az gitmek, istemekten utanmak, “ben ve biz” sözlerini bırakmak, hallerini Kitap ve Sünnet’e vurmaktır.

Ahlâka gelince: Güzel ahlâk, cömertlik, tevazu, (başkalarının sıkıntılarına) katlanmak, hükümleri rıza ile karşılamak, ihvana az muhalefet etmektir.

Mücahedeler: Nafileleri yapmak, oruca devam etmek, çokça gece-namazı kılmak, gözü, dili, kulağı aykırılıklardan korumak, ibadette temiz niyet, iyilikle emir, kötülükten men hususunda azimli olmak ve benzeri şeylerdir.
Hallere gelince: Zühd, takva, tevekkül, işleri Allah’a bırakmak, huşu, teslim, ihlâs, yakîn, korku, Allah’tan umma, kanaat ve benzerleridir.

Tasavvuf büyüklerinin tarif ettiği hallerin bir kısmı hakkında bazı fasıllar zikredeceğiz. Bunları okuyan kimse onların yolunu ve ahlâkını öğrenmiş olur:

Bunlardan biri, Ebu Süleyman Daranî’nin dediğidir: “Sufi, dünyanın, isyanların ve emre aykırı hareketlerin bulanıklığından arınan kişidir.”

Serî es-Sekatî’ye tasavvuftan sorulmuş, o da şöyle demiş: “Tasavvuf üç mananın adıdır: (Mutasavvıf o kişidir ki) marifetinin nuru takvasının nurunu söndürmez, Kitap ve Sünnet’in dış anlamına aykırı bir bâtın ilminden söz etmez. Allah’ın lütfettiği kerametler, kendisini Allah’ın sır perdelerini yırtmaya sürüklemez.”

Ebu Abdullah el-Kuraşî şöyle demiş: “Tasavvuf, on makam üzerine kuruludur. Birincisi dünyaya ait her şeyden çok değil, az edinmek; ikincisi kalbin sebeplere bağlanmadan Allah’a güvenmesi; üçüncüsü sağlık zamanında elden geldiğince nafile ibadetler yapmaya çalışmak; dördüncüsü dünya nimeti elden gidince insanlardan dilenmeye çıkmadan sabretmek; beşincisi yardım alırken (helali ve haramı) seçmek; altıncısı diğer işlerle değil Allah’ın emirleriyle meşgul olmak; yedincisi gizli zikri bütün zikirlere tercih etmek; sekizincisi şeytan vesvese verdiği sırada ihlâsa sarılmak; dokuzuncusu yakîne yapışıp halini şikayetten vazgeçmek; onuncusu Allah’ın verdiği garantiye güvenmek ve kalbin Allah’ın zikriyle mutmain olması.”


Konu Başlığı: Ynt: Sadıkların Dereceleri
Gönderen: Selvihale üzerinde 06 Temmuz 2011, 23:20:49
Rabbim razı olsun....Rabbim bızı sadıklarla birlikte cem eylesin ..Rabbim aşkıyla tüm ümmeti Muhamedi yaksın inşallah...