> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Rumeli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rumeli  (Okunma Sayısı 881 defa)
03 Kasım 2011, 21:06:09
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 03 Kasım 2011, 21:06:09 »



Rumeli


Haziran 2005 - 78.sayı

Ahmet MİROĞLU
kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Kosovalar, Pilevneler bizsizdir
Yosun tutmuş camileri ıssızdır
Boynu bükük minareler öksüzdür
Açmaz olmuş Kızanlık'ın gülleri
Biz neyledik o koskoca elleri…

                                                                        Serdengeçti


    Maya Dağ'dan Kalkan Kazlar


    “Sınırları Meriç'ten öte geçmeyen bir neslin çocuklarıyız” demiştik bir yazımızda (Semerkand, Temmuz 2004). Öyledir. Fakat bu durum, geçmişimize de bugünkü sınırlardan bakmamızı gerektirmez. Gönüllere ve zihinlere ise, ne geçmişte ne de günümüzde sınır çizilebilmiştir. Onun için Yemen Türküsü ve hiç görmediğimiz, belki bilmediğimiz Muş/Huş Kalesi hâlâ burnumuzun direğini sızlatır. Acaba dünyanın bir başka yöresinde böyle destansı bir müzik parçası ve güçlü bir ifade tarzı var mıdır dersiniz?

    Kışlanın önünde redif sesi var / Açın çantasını, bakın nesi var? / Bir çift kundurayla, bir de fesi var. / Ano (Ana) Yemen'dir, gülü çimendir / Giden gelmiyor, acep nedendir?

    Türkünün Yemen dediği yeri Yemen mi sandınız? Aslında Yemen gidip de gelmeyenlerin kaldığı diyarın, diyarların adıdır. Belki de özellikle Rumî 1315'de (miladi 1899) doğdukları ve Birinci Dünya Savaşı sırasında 15 yaşında oldukları için “15'liler” olarak anılan küçük dev Osmanlı erlerinin tertemiz alınlarından vurulup düştükleri her yer Yemen'dir… Vurulup düşmüştür ama geride kalanları inandırmak güçtür:

    Mızıka çalındı düğün mü sandın? / Al yeşil bayrağı gelin mi sandın? / Yemen'e gideni gelir mi sandın? / Dön gel ağam, dön gel, dayanamirem / Uyku gaflet basmış uyanamirem / Ağam, öldüğüne inanamirem ...

    * * *

    Yemen, Arabistan, Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Kahire, Trablus, Bingazi … haritanın alt kısmındaki göz ağrılarımızdır. Bir de haritanın batı tarafı var ki, orada da bizi Edirne ötesindeki göz ağrıları bekler. Deliorman, Şumnu , İskeçe, Şıpka, Niş, Saraybosna , Filibe, Yanbolu , Silistre , İşkodra , Kavala, Gümülcine , Dedeağaç … Böyle uzar gider. Buradan da bize, Trakya dediğimiz kesimle Rumeli türküleri hatıra kalmıştır. Vardar Ovası adlı parça belki de bunların en bilinenlerinden birisidir.

    Maya Dağ'dan kalkan kazlar / Al topuklu beyaz kızlar / Yârimin yüreği sızlar / Eğlenemem, aldanamam / Ben bu yerlerde duramam...

    Türküde denildiği gibi o yerlerde duramamışız. Aziz olduğumuz zamanlar asırlar sürmüş, ama ardından gelen günlerde düşmanlar bizi zelil kılmış. Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi'nin dediği gibi:

    “Azîz-i vakt idik, a'dâ zelîl kıldı bizi...”

    Kanaatim odur ki, bizi zelil kılan düşman değildir. İslâm'dan uzaklaşmakla, dinin gereğini yerine getirmemekle muhtemelen biz kendi kendimizi zelil kılmışızdır. Tekrar aziz olmanın zamanı geldi de geçiyor bile...



Balkanlar yahut Rumeli


Balkanlar, adını batıdan doğuya uzanan ve Bulgaristan'ı ikiye bölen dağ silsilesinden alır. Büyük İskender'in imparatorluğu, eski Yugoslavya ile Arnavutluk hariç, Balkanların büyük kısmını kapsamaktaydı. Milattan önce üçüncü ve ikinci yüzyıllardaysa Balkanlar'ı Romalılar ele geçirdi. Bu imparatorluğun ikiye parçalanması üzerine (395) Balkanlar da ikiye bölünerek kuzeybatı kısmı Roma, geri kalan topraklarsa Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna kaldı. Siyasi ayrılığı dinî ayrılık takip etti (1054) ve bu safhadan itibaren Katoliklikle Ortodoksluk Balkanlarda amansız bir mücadeleye girişti. Fetihler işte tam bu esnada başladı ve Osmanlı, bölgede Ortodoksluğun hâmisi olarak Roma Katolikliğiyle yüzyıllarca mücadele etti. Boşnaklar ve Arnavutlar başta olmak üzere, bölge halklarının bir kısmı da bu devrede müslüman oldular.

Osmanlı hakimiyeti döneminde Balkanlar “Rumeli” olarak anılmaktaydı. Aslında önceleri sadece Balkanlara değil, Roma ve özellikle Bizans İmparatorluğunun hakim olduğu toprakların tamamına “Rum İli (Arz-ı Rum)” denilirdi. O zamanlar Roma ve Romalılar Rum diye adlandırıldığından, Arz-ı Rum veya Rum İli Roma ülkesi demekti. Yalnız Türkler değil, Araplar ve İranlılar da Roma toprakları için bu adı kullanırlardı. Bu sebeple Hz. Peygamber s.a.v. döneminden, Selçuklular devrine kadar Anadolu hep Rum İli olarak anılmıştır.

Anadolu'nun fethi tamamlandıktan sonra bu defa Marmara ve Ege Denizlerinin karşı kıyısındaki topraklar Rumeli olarak anılmaya başlandı. Nitekim 1300'lerden itibaren Rumeli artık sadece Balkanların adıydı. Yüzyıllar sonra Osmanlılar bütün Balkanlara egemen oldular fakat aynı adı kullanmayı sürdürdüler. Ne zaman ki gerilemeye başladılar, o zaman Rumeli adı yalnızca elde kalan Osmanlı toprakları için söylenir oldu. 1900'lerde Rumeli, Osmanlı açısından Arnavutluk, Makedonya, Batı ve Doğu Trakya'yı kapsayan küçük bir yer demekti artık. Osmanlı Devleti'nin 20. yüzyılın başındaki Rumeli toprakları ise, 3 bölge ve 6 vilayetten ibaretti: Arnavutluk Bölgesi ( İşkodra ve Yanya vilayetleri), Batı ve Doğu Trakya Bölgesi (Edirne vilayeti), Makedonya Bölgesi (Selanik, Manastır ve Kosova vilayetleri).

Balkanların fethi


Osman Bey'in kurduğu, oğlu Orhan Bey'in Bursa ve Balıkesir yörelerini de alarak genişlettiği Osmanlı Beyliği, kısa sürede Marmara denizinin güney sahillerine ulaşmış, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına dayanmıştı. Orhan Bey'in büyük oğlu Süleyman Paşa, 1354 yılında Çanakkale Boğazı'nı geçerek Bolayır'ın kuzeyine, Rumeli'ne ayak basmıştı. Osmanlıların Rumeli'ne geçişi için 50 yıl yetmişti. Süleyman Paşa'nın avda atıyla beraber düşüp ölüşünden (1359) dört yıl sonra Edirne alındığında, Osmanlı tahtında Birinci Murat vardı. Birinci Murat 1364'de Edirne'yi başkent edindi.

Aslında Türkler Rumeli'ne (Balkanlara) Osmanlı'dan önce de ayak basmışlardı. İlk defasında milattan sonra 300 yıllarından itibaren Karadeniz'in kuzeyinden geçerek gelmişlerdi. Bunlar Oğur ( Utrugur , Kutrugur ), Bulgar, Peçenek, Oğuz, Kuman (Kıpçak) gibi Türk boyları idi. Ne var ki bunların çoğu Hıristiyanlığı kabul ederek Slavlaşmış ve yitip gitmişlerdir. Sayıları yediyi bulan bu boylar, tarihçilerce “Kayıp” veya “Asimile” kavimler olarak adlandırılır.

Balkanlar'a giren ikinci Türk kuşağını Osmanlılar temsil ediyordu. Yerli halk Osmanlı'nın gelişine kadar Dördüncü Haçlı seferinin (1204) artığı Frank, Katalan ve Cermen unsurların Balkanlarda kurduğu feodal devletlerin tahakkümü altında yaşamak zorunda kalmı ş tı . Edirne'nin fethini izleyen zamanda feodalite, yerini Osmanlı hakimiyet ve adaletine bıraktı. Kosova Meydan Savaşı (1389) ve ardından Niğbolu zaferi (1396) devletin Balkan egemenliğini perçinledi.

Hedef Roma


Fatih Sultan Mehmed'in Bosna fethi (1463) ile Osmanlılar Dalmaçya sahillerine dayandılar. Artık hedef İtalya, daha doğru bir ifadeyle Roma'ydı. Ne yazık ki Fatih'in vefatıyla Balkan fetihleri durakladı.

Kanuni Sultan Süleyman'ın Macar tehlikesini yok etmek için Belgrad Kalesi'ni alması (1521) fetihlerin yönünü değiştirdi. Böylece Katolikliğin hakim olduğu Kuzey Dalmaçya , Kuzeybatı Hırvatistan ve Slovenya bölgeleri Osmanlı hakimiyeti dışında kalmı ştır.

1526 yılında kazanılan Mohaç zaferi ile Balkanlar'da kesin ve mutlak Türk egemenliği başlamıştır. Bundan sonradır ki Anadolu'dan seçme aileler Batı Trakya, Bulgaristan, Makedonya, Eski Yugoslavya ve Romanya'ya yerleştirilmiştir.

Pax Ottomanica ve başarının sırrı


Balkanların fethinin bu kadar çabuk olması ve yıllarca ciddi bir muhalefetle karşılaşmaksızın devam etmesi, bir takım siyasi, sosyal ve kültürel sebeplerle açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun en baş sebebi herhalde Osmanlı idaresiyle gelen adalet ve eski zulüm düzeninin kalkması idi. Mesela Bizans idaresi zamanında yılda dört-altı ay efendisinin tarlasında ücretsiz çalışmak zorunda kalan Ortodoks Hıristiyan köylüsü yeni toprak rejimi sayesinde bu ağır yükten kurtarılmış, İslâm Hukuku hükümleri gereği, yalnız vergi (haraç, ispenç) vermekle mükellef tutulmuştur.

Osmanlı idaresinin Balkanlara yerleşmesi gerçek bir inkılâp meydana getirmiş ve Ortodoks Hıristiyanlar, Katoliklerle eşdeğerde gördükleri feodalizmden bu sayede kurtulmuşlardır.

Osmanlılar Balkan yarımadasına siyasi ve ticari bir bütünlük kazandırmış ve ayrıca bölgeye Pax Ottomanica (Osmanlı Barışı) olarak bilinen 200 yıllık bir barış getirmi ştir.

Anadolu kadar Osmanlı


On beşle on sekizinci yüzyıllar arasında Rumeli ekonomik bakımdan çok gelişmiş, zirai üretim artmış, birçok yeni kasaba ve köy kurulmuştu. Zirai gelişmenin ana sebebi Anadolu'dan, özellikle Konya ve Karaman yöresinden getirilerek Balkanlara yerleştirilen Türk göçmenlerdi. Göçmenler bölgeyi kısa zamanda canlandırmışlardır. Çalışkan Türk köylüsü ziraat ve ticaretten kazandığı maddi gelir sayesinde Balkanlar'da muazzam bir medeniyet inşa etmi ştir.

“Fatihlerin Evladı ( Evlad -ı Fatihan)” olarak anılan bu insanlar, yeni kurdukları köylere Anadolu'daki eski yerleşim birimlerinin, kendilerine önderlik eden dede, baba, şeyh gibi atalarının ad ve unvanlarını vermişlerdir. Müslüman nüfusun zamanla bölgenin hâkim unsuru haline geldiği kesindir. Nitekim tahrir kayıtlarına göre o zamanlar, bugünkü Bulgaristan'da hıristiyan nüfus 300 bin civarında iken, 1550 yılında müslüman nüfusun 1 milyon 2 yüz bin olduğu görülmektedir.

Rumeli o dönemde belki Anadolu'dan bile önde ve cazip bir müslüman diyar idi. O zamanlar Balkan yarımadası, camiler, medreseler, hamamlar, mektepler, çarşılar, yoll...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rumeli
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:18:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rumeli rüya tabiri,Rumeli mekke canlı, Rumeli kabe canlı yayın, Rumeli Üç boyutlu kuran oku Rumeli kuran ı kerim, Rumeli peygamber kıssaları,Rumeli ilitam ders soruları, Rumeliönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes