> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Ruh Cevherimiz Hakkında
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ruh Cevherimiz Hakkında  (Okunma Sayısı 972 defa)
13 Eylül 2011, 20:43:42
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Eylül 2011, 20:43:42 »



Ruh Cevherimiz Hakkında


Şubat 2007 - 98.sayı

Dilaver SELVİ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Ruh, Rabbimizin özel bir tecellisidir; Emir Alemi denen melekût ve gayb aleminin özelliklerini taşır.

Ruh deyince, insana hayat sebebi yapılan ve insanî özellikler taşıyan manevi cevher kasdedilir. İsra Suresi 85. ayette belirtildiği gibi, bizlere ruh hakkında çok az bilgi verilmiştir. Hakkında az bilgi olması, onun hiç bilinmez bir şey olduğunu anlatmıyor. Onun bilinen yönü, bilinmeyen yönüne göre çok azdır.

Ruh, insana Yüce Allah’ı müşahede için verilmiştir. Ruhun Yüce Allah ile ayrı bir irtibatı vardır. Cenab-ı Hak, ruhu özel olarak zatına nisbet etmiştir; öyle ki insanın yaratılışında ruh verilme safhasını anlatırken, “Ona ruhumdan üfürdüğüm zaman” (Hicr, 29; Secde, 9; Sâd, 72) buyurmuştur. Bu nisbetle Yüce Allah ruha ayrı bir şeref, farklı bir özellik, kudsî bir kuvvet ve yüksek kabiliyet vermiştir.

Hissetme, anlama, düşünme, sevme, kızma gibi bütün insanî özellikler bizlere ruh vasıtasıyla verilmiş harika nimetlerdir. Ruhtaki bu özellikler sebebiyle insan kainatta Allah’ın halifesi yapılmış, mükellef olmuş, yerlerin ve göklerin kaçındığı manevî emaneti taşıma ehliyetini elde etmiştir.

Ruhun özellikleri

Seyyid Abdülaziz Debbağ k.s. Hazretleri “el-İbrîz” adlı eserde ruha ait sıfatlar ve özellikler hakkında çok orijinal bilgiler verir. Bunların özeti şöyledir:

1. Ruhun bir özelliği, varlık aleminin her zerresinde yansıyan ilâhi nurlardan zevk almasıdır. Bu zevk, ruhta sabit bir nurla alınır. Ruh bu nur ile Cenab-ı Hakk’ın kainatta tezahür eden fiillerindeki nurlarından zevk alır. Bu nurlar, yücelik aleminde mevcut olup, ezeldeki ilâhi takdire göre her varlıkta derece derece yansır. Ruhun nurlardan zevk alması çok özel bir şekilde olur. Bu durum, bedenin diğer azalarının zevk almasına benzemez. Ruh, aldığı zevki, bir kısmı ile değil, bütünü ile alır.

Mesela ruh, balı hiç görmeden ve tatmadan sadece bal ismini işitmekle zevk alır. Hatta balın varlığını bilmesi bile ona zevk verir. Maddi şeyleri tatma duyusu olan dil ise böyle değildir. Dil, balı görmekle veya ismini işitmekle zevk almaz, balı ancak tadarak tanır ve tadından zevk alır.

Yine ruh, cenneti görmeden cennet ismini işitince zevk alır. Rıdvan ve rahmet kelimelerini işitince onlara ait bir zevki tatmaya başlar. Ruh, Kur’an-ı Kerim’den bir ayet işittiği zaman, ilk alacağı zevk onun Yüce Hakk’ın sözü olmasıdır. Bundan sonra ayetlerdeki diğer zevkleri alır.

Yani bir mümin işittiği ayetlerin manasını bilmese bile ruhu Yüce Rabbinin kelamını dinlemekten zevk alır. Ruh bu şekilde Yüce Allah için yapılan bütün dua, zikir, fikir, iş, ibadet ve hizmetlerden manevi bir zevk alır. Ruhun bu sıfatı en üst derecede Hz. Rasulullah s.a.v. Efendimiz’de bulunmaktadır.

2. Ruh, aslı itibariyle temiz, nuranî ve safidir. Bu safiyeti ile Rabbini tanır. Aslında sadece ruh değil, kainatta mevcut, canlı cansız bütün varlıklar, kendi hal ve derecelerine göre Yüce Allah’ı tanır. Hepsi kendilerini yokluk karanlığından varlık aydınlığına kimin getirdiğini bilir. Onu kendi diliyle tesbih eder, över, yüceltir, hükmüne tabi olur, emirlerini yerine getirir.

Yani varlıkların hakikati ruhla tanınır; hepsinde saklı ilâhi nur ruhla görülür. Her varlığın kendi diliyle yaptığı zikir, hamd ve tesbihler ruhla anlaşılır, işitilir ve dinlenir.

Her ruh aynı safiyet, temizlik ve marifete sahip değildir. Hepsinin nurdan nasibi farklıdır. Bu konuda da Hz. Rasulullah s.a.v. Efendimiz s.a.v. en önde bulunmaktadır. Rasulullah Efendimiz’in saadetli ruhu en geniş ilme ve temyiz gücüne sahiptir. Onun için gayb alemi, şahadet alemi gibi açık, net ve yakındır. O, insanları gördüğü gibi melekleri de görür. Dünyayı seyrettiği gibi ahireti, berzah alemini, cenneti, cehennemi ve ruhlar alemini de seyreder. Seyreder ve ilâhi izinle bizlere de onlardan bahseder, bilgi verir ve insanlığı o aleme davet eder.

3. Ruhun bir diğer özelliği basirettir. Basiret, ruhun perdelerden kurtularak varlık alemine nurla bakması; sır perdesini aralayıp hakikati müşahede etmesidir.
Kısaca basiret, varlığın aslını, özünü, önünü, içini ve sonunu görmektir. Yani ahirette görülecek hakikatleri dünyada görüp yakîn derecesinde bir ilme ulaşmaktır, Allah ve Rasulü’nün her haberini gözle görmüş gibi tasdik edip şek ve şüpheden kurtulmaktır. Bu da çok özel bir terbiyenin ve manevi temizliğin sonucu elde edilecek bir saadettir. Basireti açılmayan kimse veli olamaz.

4. Ruhun bir diğer özelliği, cehalet ve gafletten kurtularak tam bir uyanıklık haline sahip olmasıdır. Bu halde ruh sürekli Rabbini müşahede eder, O’nu zikir ve sena ile meşgul olur. Buna ihsan hali denir. Bu sıfatta da Rasulullah Efendimiz s.a.v. varlıklar içinde en önde bulunmaktadır. Veliler veraset yoluyla ruhun bu özelliğine sahip olurlar.

5. Ruhun en önemli özelliği, varlıklara nüfuz, etki ve tasarruf etme özelliğidir. Bu iş, ruha verilen ilâhi bir kudretle olmaktadır. Kendisine ilâhi izin ve yetki verilen hür ruh, bu kuvvetle dağları ve duvarları deler geçer, engelleri aşar, zor işleri başarır, harika işlere güç yetirir, dilediği yere gidip gelir. Ruh bu kuvvetini kendine tabi olan ve aralarında aşk derecesinde sevgi oluşan bedene de yansıtır. O zaman insan Allah’ın izni ile ruh ve bedeniyle olağanüstü şeyleri yapar duruma gelir.

Mesela, Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in ruh ve bedeniyle yaptığı miracı, ruh-i saadetlerindeki kuvvet ve kabiliyetin beden-i şeriflerine geçmesi ile mümkün olmuştur.

Diğer bütün mucizeler ve keramet halleri de -ilâhi izinle- ruha verilen bu kuvvet ve kabiliyetle olmuştur, olmaktadır. (Ahmed b. Mübarek, el-İbrîz (Beyrut 2004), s. 76-80)

Ruh safiyetini bulunca


Muhyiddin ibn Arabî k.s. Hazretleri der ki: “İnsanî ruh, tabiatın perdelerinden yani bütün gaflet ve günah çeşitlerinden temizlenip Rabbi ile arasındaki bütün perde ve engellerden kurtulunca, ilâhi izinle melekleri, felekleri seyreder, kalplere inen ilim, hal, düşünce ve benzeri şeyleri görür ve bilir.” (İbn Arabî, et-Tecelliyâtü’l-İlâhiye (Beyrut 2002), s. 121-122)

Avârif sahibi İmam Sühreverdî k.s. Hazretleri’nin belirttiği gibi, ruh inkâr ve şirk karanlığı ile perdelenmez, boş zevklerle meşgul edilmez ve günahlarla kabiliyetleri öldürülmezse, cevherindeki özellikler ve güzellikler ortaya çıkar, inkişaf eder ve kemal halini bulur. Ruh sahip olduğu bu güzellikleri, kendisine tabi olan kalbe, nefse ve bedene yansıtır. Onları kendisine verilen nurla destekler, feyzle besler, güzelliklerle süsler, yetkilerle kuvvetlendirir, kalbi ve nefsi peşine takıp Melekût Alemi’ne çeker, onları nur alemine aşık eder, gayb aleminin harikalarıyla tanıştırır. Bu durumda insan sanki melekler aleminin bir ferdi olur. Orada gönlü ile bulunur, adı anılır, tanınır, sevilir, desteklenir. İşte böylece insanda kudsî kuvvet oluşur. (Sühreverdî, Gerçek Tasavvuf: Avarifü’l-Meârif, s. 22, 27, 112)

Azidüddin-i Nesefî rh.a. Hazretleri de der ki:

“İnsanlar bu süflî alemde (dünyada) yolcudurlar. Çünkü semavî meleklerin ruhundan olan insan ruhu, yüce bir aleme aittir. Kemal halini bulmak için bu aleme gönderilmiştir. Ruh kemal halini bulunca cevherleşir, o zaman döneceği yer semavî meleklerin arası olur, yücelik alemine kavuşur. Ruh bu kemal halini vasıtasız bulamaz. Bunun için ruh insan bedenine kondu. İnsan ruh ve bedenden oluştu. İnsanın ruhu yücelik aleminden, bedeni süfli alemdendir. Ruhu emir aleminden, bedeni halk alemindendir.

Bazı insanlar bu alemde yolcu olduklarını ve buraya kemal (insanî olgunluk) kazanmak için geldiklerini bilmezler. Bilmedikleri için onun peşine düşmezler; yemek içmek ve şehvetlerle meşgul olurlar. Bütün bunlar halk için birer puttur. Bunlar görünüşte insandır, fakat manen insan değildir.

Bazıları dünyaya niçin geldiklerini bilirler, fakat kemal halini elde etmeye hiç çalışmazlar; onlar da dünyanın geçici zevkleri ve dış güzellikleriyle oyalanırlar. İnsanı yüce Rabbinden alıkoyan, onun kemal halini bulmasına engel olan ve onu kulluktan uzaklaştıran her türlü sevgi bir çeşit puttur. Hepsinin kalpten temizlenmesi gereklidir.

Bazı insanlar da bu süflî alemde yolcu olduklarını ve buraya kemal aramaya geldiklerini bilirler. Bunun gereğini yaparlar, kâmil olurlar. Bunlar içinde bazı yüksek hal sahipleri hem kâmil hem de mükemmil olur; kendi nefisleri gibi diğer insanların da kemal halini bulmasına yardımcı olurlar. Bunlar kâmil mürşidlerdir. İlim, mücahede ve zikir olmadan kimse kâmil olamaz.” (Nesefî, İnsan-ı Kâmil, s. 34-35)

Hz. Yunus ne güzel demiş:

Ben gelmedim kavga için.
Ben gelmişem Mevlâ için.

Yeryüzünde Mevlâ’nın halifesi olacak kıvam ve kabiliyette yaratılan insanın aslını bilmemesi, Mevlâsını tanımaması ve hizmetine verilen dünyanın kölesi olması ne kadar acıdır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ruh Cevherimiz Hakkında
« Posted on: 26 Nisan 2024, 22:25:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ruh Cevherimiz Hakkında rüya tabiri,Ruh Cevherimiz Hakkında mekke canlı, Ruh Cevherimiz Hakkında kabe canlı yayın, Ruh Cevherimiz Hakkında Üç boyutlu kuran oku Ruh Cevherimiz Hakkında kuran ı kerim, Ruh Cevherimiz Hakkında peygamber kıssaları,Ruh Cevherimiz Hakkında ilitam ders soruları, Ruh Cevherimiz Hakkında önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes