Konu Başlığı: Mehmet Akif Ersoy Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Eylül 2011, 18:36:20 Ay'a Bakış Aralık 2007 - 108.sayı Semerkand Dergisi kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı. MEHMED AKİF ERSOY (1873-1936) Milli şair, özü sözü bir dava adamı. İstanbul’da doğar. Medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona “Rağıyf” adını verir, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu “Âkif” diye çağırır. İyi bir eğitim alan Akif, şiire yatkınlığı ve Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca bilgisiyle dikkat çeker. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine memuriyet alabilmek için Baytar Mektebi’ne girer ve 1893’te birincilikle mezun olur. Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ı dolaşır. İlk şiirlerini Resimli Gazete’de yayımlar. 1913’te Mısır’a iki aylık bir gezi yapar. Dönüşte Medine’ye uğrar. Aynı yılın sonlarında Umur-u Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa eder. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girerken, cemiyetin bütün emirlere değil, sadece olumlu bulduklarına uyacağına dair and içer. I. Dünya Savaşı sırasında Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Berlin’e gönderilir; Almanların eline esir düşen Müslümanlar için kurulan kampta incelemeler yapar. Yine görevli olarak Necid ve Lübnan’a gider. Dönüşte yeni kurulan Dâr-ül Hikmet’ülİslâmiye’nin başkâtipliğine getirilir. Savaş sonrasında Anadolu’da başlayan ulusal direniş hareketini desteklemek üzere Balıkesir’de etkili bir konuşma yapınca, 1920’de Dâr-ül Hikmet’deki görevinden alınır. Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır’da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtılır. Burdur mebusu sıfatıyla TBMM’ye seçilir. Meclis’in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri uygun bulunmayınca, maarif vekilinin ricası üzerine 17 Şubat 1921’de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart’ta Birinci Meclis tarafından kabul edilir. Sakarya Zaferi’ndensonra kışları Mısır’da geçiren Mehmed Akif, yeni kurulan sisteme kendini yakın hissetmez ve Mısır’da yaşamaya karar verir. Orada Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yapar. Bu gönüllü sürgün yaşamı sırasındasiroz hastalığına yakalanır ve yurdunda ölmek isteğiyle İstanbul’a dönerek 27 Aralık 1936’da rahmet-i Rahman’a kavuşur. Ayın Hadis-i Şerif’i “Amelinin kendisini geri bıraktığı kimseyi, nesebi (soyunun asaleti) öne geçirmez.” Söz Ola “Aynı gökte uçarlar; lakin karganın dünyası başka, şahininki başkadır.” Söz Ola "Aynı gökte uçarlar; lakin karganın dünyası başka, şahininki başkadır" Muhammed İkbal Berceste Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol… Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Mehmed Akif Ersoy, İstanbul, 30 Ekim 1919 Ayın İktibası “Kalbe gelen bir düşüncenin hayır mı şer mi olduğunu ayırt edebilmek için din âlimleri onun şu dört ölçüden biriyle tartılması gerektiğini söylüyorlar: Birinci ölçü dinin kurallarıdır. Kalbe doğan düşünceleri din terazisiyle tartarız; uygunsa hayırdır, uygun değil veya şüphe ediyorsak şerdir. Şayet bundan bir sonuç alamazsak ikinci ölçüye başvururuz. Bu da o düşünceyi, salih mümin olduğuna inandığımız kişilerin amelleriyle karşılaştırmaktır. Eğer onların güzel ahlâkına uyuyorsa hayırdır; uymuyorsa şerdir. Bundan da bir sonuç alamazsak üçüncü ölçüye başvururuz. Bu da nefistir. Nefsine bakarsın, eğer nefis çekindiği, korktuğu için değil de, tabii olarak ondan tiksiniyorsa o hayırdır; nefret duymuyorsa o şerdir. Dördüncü ölçü de nefsin meylidir. Eğer nefis, o fikre karşı tabii bir meyil duyuyor ve onu yapmayı arzuluyorsa, o şerdir. Çünkü nefis, hayra tâbi olarak bir şeye meyletmez... Kalbine doğan düşünceler eğer Allah’ın adının anılmasıyla zayıflıyorsa şeytandandır. Çünkü şeytan, Allah’ın zikrine karşı dayanamaz.” İmam Gazalî rh.a., Minhâc’ül-Abidin (Abidler Yolu) |