๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 24 Ekim 2011, 20:44:54



Konu Başlığı: Malezya
Gönderen: Zehibe üzerinde 24 Ekim 2011, 20:44:54
Malezya


Mart 2005 - 75.sayı

Ahmet MİROĞLU kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


“Birçok müslüman , İslâm imparatorluklarının çöküşünü takdir-i ilâhîye bağlamıştır. Halbuki geri kalmışlığımızın sebebini bizzat kendimizde aramalıyız. Allah'ı sorumlu tutamayacağımız yoksulluk ve geri kalmışlığımızdan, ancak kendi çabamızla kurtulabileceğimizi kafamıza sokmadan olmaz.”

Eski Başbakan Mahathir Muhammed


    Beşte üçü ormanlarla kaplı, mekâna yeşilin içirildiği; halkın, yeşili ve mekânı korumayı ibadet saydığı bir ülke… Bakımlı yollarla birbirine bağlı bayındır ve modern şehirlerde yaşayan; farklı dinlerden, renklerden, ırklardan, başka dil ve lehçelere sahip barışık bir halk... Allah'a, insana ve tabiata saygı sloganıyla hareket eden, hayatı bu değerler üzerine kurmuş inançlı, samimi, çalışkan, geleneği ile kavgasız, çağdaş ve makul ülke insanına, Mevlâ'nın bahşettiği doğal varlıkları ve güzellikleri sevgiyle harmanlayarak sunan kalkınmış bir diyar…

    Topraklarının büyük kısmı tropik ormanlarla kaplıdır. Dünyanın en zengin ekosistemlerinin başında gelen bölgede yüzlerce kuş ve sürüngen, binlerce bitki ve böcek türü yaşar. Bir ağacı kesmenin cezası yaklaşık 130 bin Dolar'dır . Şahıslar ağaç kesemez. Devlet de kestirmek zorunda ise, ağaç başına en az iki ağaç diktirmelidir.

    Ülkede tüm yıl boyunca tropik, sıcak ve nemli bir hava hakimdir . Yüksek yerler haricinde geceleri bile ısı 20 derecenin altına inmez. Gündüzleri sıcaklık 26-30 derece arasında değişir. Muson yağmurları yağsa da güçlü Muson rüzgarları esmez. Tufanlar ülkenin kilometrelerce uzağından geçer. Güneybatıda Nisan-Ekim, kuzeydoğuda Ekim-Şubat dönemleri yağmur sezonudur. Bu sezonlarda her gün yağmur yağabilir. Genelde öğleden sonraları kısa süreyle, ama bardaktan boşanırcasına...

    Teslimiyetçiliğe ve kaderciliğe boyun eğmeyen, ağlayıp sızlanmak yerine iş yapmayı yeğleyen liderleriyle ve halkıyla, ekonomik açıdan bir türlü güçlenemeyen müslüman ülkelere yeni ve güzel bir model sunmakta olan bir ülkedir burası.

    Yaptıklarının karşılığını alan, enflasyonun yüzde 1, işsizliğin yüzde 3, fert başına milli gelirin 4 bin Dolar dolayında seyrettiği bu ülke, Asya krizini hiçbir dış finans kuruluşuna el açmadan tamamen kendi imkanları ile atlatmıştır. Şimdi arkasına bakmadan geleceğe koşmaktadır. Sırf bu açıdan bile incelenmeye değer özelliktedir. Halbuki daha yarım asır önce bağımsızlığına kavuştuğunda sömürge yönetiminden, kauçuk ve kalay üretimine dayalı geri bir ekonomi, karmaşık ve bölünmüş bir toplumsal yapı, bölgeler arası dengesizlik gibi sorunlar devralmıştı.

    Burada müslümanlar azınlık konumunda değildirler ama ezici bir çoğunluk da teşkil etmezler. Nüfusun sadece yarıdan az fazlası müslümandır . Müslümanlar hakim konumda olmalarına rağmen Budistlere, Taoistlere , Hindulara, Hıristiyanlara kem gözle bakmaz, onları küçümsemezler. Sadece gerçeği görrmeleri için dua etmekte, İslâm'ın güzelliklerini anlatıp açıklamakta ve iyi örnekler olmaya çalışmaktadırlar. İşte burası Malezya'dır.



----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

640 kilometrenin bile ayıramadığı


Malezya, Güney Çin Denizi'yle birbirinden ayrılan Batı ve Doğu bölgelerinden oluşur. Batı Malezya kuzeyde Tayland, batıda Malakka Boğazı, güneyde Singapur, doğuda da Güney Çin Denizi'yle çevrilidir. Batı Malezya'ya uzaklığı 640 kilometreyi bulan Doğu Malezya, Borneo Adası'nın kuzey batısında Saravak ve Sabah eyaletlerini içine alır. Batı ve Doğu Malezya, birçok bakımdan iki ayrı coğrafi bölge özelliğini taşır.

Tarihi açıdan Malezya'nın en önemli parçası sayılan Malaya'da insan yerleşimi en az 6 bin yıllık bir maziye sahiptir. Milattan önce 2000'lerde buraya Hindistan'dan gelen bazı serüvenci topluluklar yerleşti. Hint etkisi yaklaşık bin yıl sürdü 30 kadar küçük devlet ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu devletler genelde Siyam (bugünkü Tayland), Kamboçya, Sumatra ve Cava'da hüküm süren Hintlileşmiş imparatorlukların egemenliği altında kaldı. Güney Doğu Asya'nın bu bölgesine İslâmiyet yayılmazdan önce, işte bu küçük Hindu ve Budist krallıklar egemendi.

Ulemanın etkisi ve “Pondok”lar

Bölgenin İslâm'la tanışması, Hz. Peygamber Efendimiz'in ahirete irtihalinden yaklaşık 42 yıl sonrasına dayanır. Meşhur ticaret merkezi Kelang limanını kapsayan Malay takımadaları kıyılarındaki insanlar, 200 yıl kadar sonra 878'de İslâmiyeti bir hayli benimsediler. İslâm'dan önce yerli Malaylar Hindu/Budist inanç biçimlerine dayalı kadim bir dinî inanışa sahiptiler. Hayat tarzı ve yaşam biçimi birden fazla dinin etkisini taşıyordu. Bu durum yönetimde de geçerliydi. Yerli halk İslâm'ın kendilerini kölelikten ve çıkar çevrelerinin sömürüsünden kurtarabileceğini görmüştü. Yeni din, sıradan veya o ana dek ezilmiş kimseleri İslâm cemaatinin kıymetli birer üyesi sayarak onlara insani değer ve itibarlarını iade ediyordu.

İslâmiyet bir bölgeden diğer bölgeye mahalli müslüman alimler vasıtasıyla yayıldı. Ulemanın ilk işi “ Pondok ” adı verilen bir dinî eğitim merkezi açmak ve öğrenciler için inşa edilmiş kulübe yurtlar kurmak oluyordu. Evlerde, mescitlerde ve camilerde verilen derslere, yapılan konuşmalara ek olarak ulema, şahsi kapasitelerine göre tarlalarda, bahçelerde, beceri isteyen işlerde ve mesleklerde çalışıyorlardı. Sadece birer öğretmen olmaktan öte, aynı zamanda köylülere ve cemaatlere gündelik iş hayatında rehberlik yapıyorlardı. Mezuniyetten sonra öğrenciler ulema zincirinin birer halkası olarak ülkenin çok uzak bir köşesine dönüyordu.

Malezya'nın en ünlü ve en eski “ Pondok”u , Tok Guru Hacı Muhammed Yusuf (veya Tok Kenali )'ye ait olanıdır. Bu mahalli medreseyi Kota Bahru ( Kelantan )'da bizzat kendisi kurmuştur. Muhammed Yusuf, temel eğitimini Kelantan'da aldıktan sonra, hemen hemen bütün Pondok müderrisleri gibi Mescid -i Haram'a (Mekke) gidip, müderrislik payesine erişmişti. Bu Pondok o kadar ünlüydü ki, farklı eyaletlerden çok sayıda öğrenciyi eğitmek durumunda kalmıştı. Daha sonra hepsi aynı zamanda birer cemaat önderi olan öğrencilerinden bazıları yeni Pondoklar açtılar.

Ulemanın İslâm'ın ilke ve kurallarını benimsetme çabaları kanun koyuculardan yöneticilere, toplum önderlerine ve sıradan halka doğru kademeli bir şekilde ilerledi. Banten , Doğu Cava, Makassar , Kalimantan , Filipinler, Tayland, Malaka , Trenggau … gibi yerler bu çabalardan nasibini aldı. Alimler yönetim kademesinde de etkili oldu ve güçlü sultanları İslâmî hükümleri uygulamaya yönlendirdiler. ( Hajj Ahmad Kamar , “ The Spread of Islam in Peninsular Malaysia ”, Al- Nahdah )

Malezya'da İslâmiyet'in yayılışı ve Malay ırkının gelişmesi, esas itibariyle 14. yüzyıl sonlarında yarımadanın batı sahilinde Malaka sultanlığının kuruluşu ve bu sultanlığın 15. yüzyılda bir ticaret imparatorluğuna dönüşmesiyle hız kazanmı ştır. Bu yüzyıllarda Malaka'ya bağlı yarımada üzerindeki krallıklarda yaşayan halkın neredeyse tamamı İslâmiyet'i resmen kabul etmiştir.

Dindarlık, kültür ve medeniyet


İslâmiyet'in Malay yarımadasında hakimiyet sağlamasından sonra İslâmî kültür de gelişti. Beş yeni harfin ilavesiyle zenginleştirilmiş 33 harfli Arap alfabesini kullanan Malayca ile genelde Arapça ve Farsça kaynaklardan faydalanarak Arap dili, tefsir, hadis, fıkıh, usul-i fıkıh, tasavvuf konularında risaleler, felsefi derlemeler ve dinî hikayeler gibi daha ziyade İslâmiyet'in manevi yönüne önem veren ve eğitim ve öğretimi hedef alan bazı eserler yazıldı. Bu eserler daha sonra yörenin başka dillerine de çevrildi. Toprakların bir bütün teşkil etmeyip adalar halinde ve İslâm medeniyet merkezlerinden uzakta olması, islâmlaşma sürecinin uzun zaman alması, asırlar süren sömürge idaresinin baskısı ve yoğun misyonerlik faaliyetleri islâmî edebiyatı olumsuz yönde etkilemiştir.

Malay İslâm Edebiyatı örnekleri beş grupta değerlendirilmektedir: Peygamber kıssaları, siyer-i nebi, sahabenin hayatı, gazi ve kahramanların hayat ve mücadeleleri, eğitim öğretim gayesiyle yazılan karışık dinî eserler...

20. yüzyıl başlarına kadar mahalli medreselerde genellikle tefsir, hadis, akaid , fıkıh, ahlâk ve tasavvuf gibi klasik İslâmi ilimler okutulmuştur.

Tasavvufun derin etkisi


Malezya'da sufilik , İslâmiyet'in yöreye girişinden günümüze değin etkisini sürdürmüştür. Sürekli bir yerden diğer yere hareket eden sufiler İslâmiyet'in yayılmasına çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ticaret ve sanatkârlıkla geçinen tasavvuf erbabının müsamahakâr tutum ve davranışları halkı cezbetti ve İslâm'ı benimsemelerine yol açtı. Buralarda tasavvuf, kelam ve fıkhın önünde seyretmiştir. İbn Arabî'nin ve Hallac -ı Mansur'un görüşleri yayıldığı gibi, bu görüşlere şiddetle karşı çıkanlar da oldu. Kadirîlik, Rufaîlik, Nakşibendîlik, Semmaniye , Şüttariye , Halvetîlik, Şazeliyye , Ticaniyye , Kuşşaşiyye … gibi tarikatlar diğer İslâm ülkelerinde olduğu kadar burada da taraftar buldu.

Halk nezdinde büyük itibarları olan şeyhler sömürgeciliğe karşı yürütülen mücadelede çok önemli fonksiyonlar ifa ettiler. Özellikle 19. yüzyıldaki ayaklanmalarda ziyadesiyle etkili oldular. Hatta yer yer bu mücadeleye bizzat liderlik ettiler. Şeyhler, alimler ve sultanlar, cihada ( perang sebil) önderlik etmede adeta birbiriyle yarıştılar. Söz konusu mücadele, daima İslâmî bir kimlik ve özellik taşımıştır.

Uzun zaman çok hukuklu bir sistemin uygulanması sonucu, bazı bölgesel farklılıklara rağmen Şafiî mezhebinin içtihatlarına dayalı İslâm hukuku daha çok aile, miras ve vakıfla ilgili hususlarda geçerliliğini korumuştur.

Bala üşüşen sinekler


Malezya, tarihi boyunca Portekizliler, Çinliler, Hollandalılar, İngilizler, Japonlar tarafından çeşitli tarihlerde istilaya uğramıştır. En son 1945'te İngilizler tarafından işgal edilen ülke, 1956 yılında İngilizler'in çekilmesiyle bağımsızlığına kavuşmuş, 1957 yılında bugünkü Malezya devleti kurulmuştur.

Malaka'nın , bölgenin değerli baharatlarının toplandığı önemli bir ticaret merkezi haline gelmesi, 16 yüzyıl başlarından itibaren Portekizli sömürgecilerin dikkatini çekti. Malaka sultanlığı 1511'de saldırgan Portekizliler tarafından yıkıldı. 16. yüzyıldan itibaren ise Hollandalı sömürgeciler gelmeye başladı ve 1641'de Malaka'yı bunlar istila etti. 18. yüzyıl sonlarına doğru bu sefer İngilizler geldiler ve Hollandalılarla rekabete başladılar. 1785 yılından itibaren Malay topraklarını İngilizler ele geçirdiler. 1819'da Malaka Boğazı ve yarımadanın sahilleri dahil , Singapur adasının yönetimi tamamen İngilizlerde idi. 1824'te İngiltere ile Hollanda Malay dünyasını Malaka Boğazı ile ikiye ayırdılar. Bu antlaşma, sonraki dönemlerde sınırların çizilmesine esas teşkil ettiği gibi, bugünkü Malezya ve Endonezya devletleri arasındaki sınırı da belirleyici özelliğe sahiptir.

Malaylar İngiliz işgalinin yanı sıra 19. yüzyıl başlarında bir de Tayların (Taylandlı) işgaline muhatap oldular. 1909 İngiliz-Tay antlaşması da bugünkü Malay-Tay sınırını belirlemiştir.

İngiliz sömürge yönetimi Malaya'ya asıl 19. yüzyıl sonlarına doğru iyice yerleşti. Fakat milli ve dinî bilincin gelişmesine engel olamadı. Bu dönemde adalara yerleşen müslüman tacirlerin Malay kadınlarla evliliklerinden meydana gelen melez Jawi Peranakan grubu da Malay dilinin ve kültürünün gelişimine katkıda bulundu. Prestijli mesleklerde çalışan ve onurlarına düşkün olan bu insanların etkisi kısa sürede hissedildi. Alimlerin gayretleri, yayın faaliyetleri de artmıştı.

Malezya, İkinci Dünya Savaşı sıranda Japon işgaline uğradı. Savaştan sonra tekrar İngiliz denetimine geçti. Fakat gelişmeler birbirini izliyordu. İngilizler Malezya'yı kaybetmemek için çok farklı yöntemler denedilerse de başarılı olamadılar.

Siyasi birlik, ekonomik refah


Malaylar 1946'da UMNO (United Malays National Organizations) adında bir teşkilat şemsiyesinde birleştiler. 1955'te genel seçimler yapıldı. 1957'de ise bağımsızlık ilan edildi. 1963'te Malaya Federasyonu Kuzey Borneo ve Singapur'u da içine alacak şekilde yeniden organize edildi ve adı Malezya olarak değiştirildi. 1965'te Singapur federasyondan ayrılarak bağımsız bir devlet oldu. Federasyona katılmayan Bruney sultanlığı ise 1984'te İngiltere'den bağımsızlığını kazanarak ayrı bir devlet oldu.

1960'lı ve 70'li yıllarda ülkede çok sayıda teşkilat kuruldu. Malezya İslâm Gençlik Hareketi (ABIM) bunlardan birisidir. Darü'l-Erkam ile Cemaat-i Tebliğ de diğer önemli teşkilatlardır.

Malezya, müslüman grupları kendisine çeken UMNO ve onun dinamik ve geniş ufuklu lideri Muhammed Mahathir sayesinde ekonomik bakımdan büyük gelişme kaydetmi ştir.

Meşruti monarşi ile yönetilen ülkede kral, 13 eyaletin 9'unda bulunan sultanların oluşturduğu Sultanlar Konseyi tarafından, kendi aralarından, rotasyon usulüyle 5 yılda bir seçilir. Eyaletlerin kendi parlamentoları ve başbakanları vardır. 12 Aralık 2001'den itibaren Tuanku Syed Siracuddin krallık yapmaktadır.

Federal Meclis, Millet Meclisi ve Senato'dan oluşur. Millet Meclisi'nin 193, Senato'nun 69 üyesi vardır. Ülke, 14 partiden oluşan büyük bir koalisyon hükümeti (Barisan Nasiyonal-Milli Cephe) ile idare edilmektedir.

Huzur, güven, istikrar ve ucuzluk ülkesi olan Malezya, yabancı yatırımcıları çekmekte, çevredeki istikrar sıkıntısı çeken ülke finansörlerin paralarını değerlendirme imkanı sağlamaktadır. Bu yüzden daha önceleri palmiye yağı ihracatçısı olarak bilinen Malezya'ya son yıllarda “Uzakdoğu'nun İsviçre'si” gözüyle bakılmaktadır.

1997 Asya krizinden kısmen etkilenen Malezya, IMF ve uluslararası diğer finans kuruluşlarına minnet etmeden, kendi öz kaynakları ve yerli politikalarıyla o kötü günlerin izlerini silmiş, geleceğe güvenle bakan, kendinden emin bir eda ile tecrübelerden de ders almış bir ülke olarak, yepyeni bir kalkınma hamlesi başlatmış durumdadır.