> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Makedonya
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Makedonya  (Okunma Sayısı 900 defa)
11 Eylül 2011, 15:59:59
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 11 Eylül 2011, 15:59:59 »



Makedonya


Kasım 2008 - 119.sayı

Ahmet MİROĞLU kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

“Makedonya’daki müslüman Makedonlar, Arnavutlar ve Romanlar, Slav olarak değil ‘Türk ve Müslüman’ olarak tanımlanmayı tercih ederler.  Onlar Türklüğü ve Müslümanlığı öz kimlikleri olarak benimsemişlerdir.”

(Eran Frankel. ‘’Turning a Donkey into a Horse: Conflict and Paradox in the Identitiy of Macedonian Muslims.’’ 23rd National Convention of the AAASS, Miami 1991)

Her Yönüyle Hâlâ Osmanlı


Burası, göz alabildiğine uzanan yemyeşil topraklarıyla, çan kuleleriyle yarışırcasına göğe yükselen minarelerin süslediği köyleriyle, Arnavut kaldırımlı şehirleriyle, köprüleriyle hâlâ Osmanlı’yı hatırlayan ve hatırlatan çiçeği burnunda bir Balkan devletidir.

Akapak tülbentlerinin, namaz başörtülerinin, yaşmaklarının, uzun entarilerinin yahut şalvarlarının, öncüklerinin (önlüklerinin), arkalıklarının, kuşaklarının, yeleklerinin (kolsuz cepken) içinde daha bir güzel ve zarif tesettürlü müslüman hanımların ülkesi. Makedonyalı müslüman hanımlar da “üç eteği” Anadolu’daki bacıları gibi artık yalnızca düğünlerde ve bayramlarda giyer olmuşlar. Başlıklar deseniz bir âlem. Feslisi, altınlısı, gümüşlüsü, pullusu... Tıpkı Türkiye. Ramazan gelmeye görsün, bu hanımlar koltuklarının altında mushaflarıyla hatimden hatime koşarlar. Zaman kuşluk vaktidir. Sabah temizliğinden sonra düşülür yola. Mukabele öğle namazından epeyce önce bitmelidir. Zira bütün bir öğleden sonrası iftar telaşına ayrılacaktır.

Ülkeyi yakın dönemde ziyaret eden bir vatandaşımızın izlenimlerine göre Makedonya’da yabancı dil bilmenize gerek yoktur. Türkçe neyinize yetmez! Hatta çarşı pazarda tesettürlü hanımlara takkeli erkeklerin eşlik ettiği “muhafazakâr” bir hava teneffüs edilir orada.

Yahya Kemal’in daha önce bir yazımızda (Semerkand, Haziran 2005) aktardığımız ifadelerini bir daha hatırlayalım isterseniz. “Avrupa’ya doğru cezr ü meddi biten bir deniz gibi o dağlardan çekilmiş, lakin tuzumuzu bırakmışız. Bütün o toprak biz kokuyor.” demiş büyük şair. Ne kadar haklı değil mi? Giyimiyle, kuşamıyla, inancıyla, ibadetiyle biz kokan bir topraktır burası.

Bu o kadar böyledir ki, Makedonya’da yaşayan müslümanlar diğer Balkan müslümanları gibi kendilerini “Türk ve Müslüman” olarak tanımlarlar. Bu tanım onları “düşman” gören Balkan milliyetçileri tarafından bile benimsenmiştir. Nitekim Türk olmayan ve Türkçe konuşmayan Balkan müslümanı Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Makedonlar, Romanlar herkes tarafından “Türk” olarak nitelenirler. (Maria Todorova, “The Ottoman Legacy in the Balkans.” The Balkans: A Mirror of the New International Order, Istanbul 1995, s. 70)  Onun için Makedon kimliği ve tarihi üzerine yapılan tartışmalar bizi neredeyse hiç ilgilendirmiyor.

Resmi kayıtlara göre İslâmiyet ülkenin ikinci dinidir ve Makedonya’da her üç kişiden biri müslüman, her yüz kişiden dördü de Türk’tür. O, bu oranlarla Balkanlarda en büyük müslüman nüfusu barındıran belli başlı ülkelerdendir. Müslümanlarsa gerçekte yarıdan fazla olduklarını, resmi istatistiklerle oynandığını belirtirler ki ciddiye alınması gereken bir iddiadır.

Makedonya ziyarete layık bir ülkedir. Hiç kuşkunuz olmasın, müslüman aileler size kapılarını ve gönüllerini açacaklardır. Geniş bahçeli evlerde, meyve yüklü ağaçların altında Rumeli böreği yemek, vişne şurubu içmek, ev sahiplerinin soylu davranışlarını ve konuk ağırlayışlarındaki inceliği izlemek sizi çok farklı dünyalara götürecektir. O halde... (H)adi davranın bre ne duriyersiniz (h)ep birlikte gidelim Urumeli’ne...
Büyük İskender’in memleketi

25 bin 333 kilometre kare yüz ölçümüne sahip Makedonya buram buram tarih kokar. Milattan önce 510-479 yılları arasındaki Pers hakimiyetine kadar yerel hanedanlıklarca yönetilir. Perslerin çekilmesinden sonra gittikçe güçlenir ve nihayet Büyük İskender (m.ö. 356-323) zamanında zirve dönemini yaşar. Onun ölmesi üzerine yaşanan karmaşa ortamının ardından Roma egemenliğine girer (m.ö. 168). Ardından Bizans’a bağlanır (m.s. 395). Sarmat ve Cermen kavimlerinin saldırılarına uğrar, Gotlar tarafından yağmalanır. Altıncı yüzyılın sonlarına doğru Slav yerleşimine sahne olur. Sekizinci yüzyılda Bizans, dokuzuncu asırda Bulgar, peşinden yine Bizans ve 1331-1355 arası Sırp Krallığı topraklarına katılır.

İşte bizi asıl bundan sonrası ilgilendiriyor. 1361 yılında Edirne’nin Osmanlı topraklarına katılmasıyla Balkanlar’daki Türk nüfusu artmaya başlamış, “Rumeli” adı verilen bu topraklar, Anadolu’yla birlikte Osmanlı Devleti’nin iki temel siyasi ve kültürel hakimiyet alanından biri olmuştur.

Tarihçilerin ifadesine göre aslında bölgedeki Türk varlığı eski dönemlere dayanmaktadır. 376 yılından itibaren Volga nehrini geçerek bölgeye ulaşan Hunlar, Balkanlar’dan Doğu Avrupa’ya yayılan bir bölgede büyük ve etkili bir güç haline gelmişlerdir. Onları Bulgar, Oğuz, Peçenek, Kuman göçleri izlemiş ve nihayet Osmanlılar gelmiştir.

Makedonya, 1389 Kosova Savaşı’ndan sonra Osmanlı hakimiyetine girer. Bundan sonra müslüman Türk yerleşimciler Makedon topraklarını mesken tutar, yurt yuva edinir, canla başla çalışmaya, kalkındırmaya girişirler. Ülke, 15. ve 18. yüzyıllar arasında Osmanlı’nın sağladığı barış ortamında huzur içinde yaşar. 17. yüzyıla gelindiğinde Makedonya büyük oranda İslâm ülkesi görünümüne kavuşmuştur. İslâmlaşma sadece kırsal kesimle sınırlı kalmamış şehirleri de kapsamıştır. Üç asırlık bir dönemde Slavlar, Arnavutlar ve Romanların hızla İslâmlaştığına tanık olunmuştur.

Batılı tarihçiler İslâmlaşmanın zorla veya iktisadi sebeplerle gerçekleştiğini iddia ederler. İslâmlaşmanın özünü, zorlamada ve iktisadi sebeplerde aramak beyhude bir çabadır. Makedon, Slav, Arnavut veya Roman bütün Makedonya sakinleri bilinçli bir tercihle müslüman olmuşlardır. Zira onlar uzun asırlar boyunca arayıp durdukları huzur ve mutluluğu İslâmiyet’te bulmuşlardır. Onları İslâm’la tanıştırmak şerefi ise Osmanlılara nasip olmuştur.

“Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene / Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.”

Müslüman kademinin bereketi


Açıklanması zor bir iddiadır belki ama İslâmlaşma sadece insanları değil toprağı da etkilemiştir. Mesela Makedonya’da öz be öz Türkçe isim taşıyan şehirler vardır. Belki bunların başında Kalkandelen yer alır. Sonra da Makedonya’nın kültür ve ticaret merkezlerinden Köprülü (Rumeli şivesiyle Körpüli) gelir. Vardar nehri kıyısına kurulmuştur. Adını ecdadımızın hâlâ hizmet veren köprülerle donatmasından almıştır. Gelin de Mimar Sinan’ı anmayın. Devlet-i Aliye topraklarını doğusundan batısına kuzeyinden güneyine neredeyse iki köprüyle birbirine bağlayacak kadar usta olan Sermimaran Sinan Ağa, yaptığı sayısı belirsiz köprülerden birisinin üstüne şu beyti yazdırmıştı:

Dünya bir köprüdür, geçmededir nev-i beşer / Ne gedâ bâkî kalır bunda, ne şâh-i kâm-bîn.
Yani insanlık dünya denilen bu köprüden gelip geçmektedir. Ne muhtaçlar, dilenciler ne de başkalarına “Dile benden ne dilersen.” diyen sultanlar burada baki kalabilir.

Belki de Köprülü, bu derin sırra aşina kentlerdendir. Zira köprülerin altından çok sular akmıştır.
15. yüzyıl Türk fetihlerinden 20. yüzyıl Balkan Savaşları’na kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan kent, Enver Paşa’nın İkinci Meşrutiyeti ilanına tanıklık etmiştir. Osmanlı devri mabedi olan Kara Cami halen ibadete açıktır.

Ya Ahmed Âgâh’ın, yani Yahya Kemal’in şehri Üsküp’ü nasıl anlatmalı? Şairin burayı “kaybolan şehir” olarak nitelemesine bakmayın, o başka bir şeyden bahsediyor.  “Üsküp’te doğdum. Orada doğmasaydım yanardım” diyen kendisidir. O halde Üsküp bizim anladığımız manada “kayıp” değildir. Oradadır. Hayır, buradadır. İçimizdedir, gönlümüzdedir, yüreğimizdedir. Kısacası hak ettiği yerdedir. Üstelik İstanbul’un, Kocaeli’nin ve Adana’nın kardeş şehridir. Şehri, ortadan ikiye bölen Vardar Nehri’nin ismi de yine bize yabancı değildir.

“Manastır’ın ortasında var bir havuz/Canım havuz
Manastır’ın ortasında var bir çeşme/Canım çeşme.”

Baba dağı eteklerinde Dragor nehri kıyısında kurulmuş Manastır şehri de Osmanlı tarihine önemli tanıklıklarda bulunmuştur. Öncelikle burası Oruç Reis’le, sonradan Barbaros Hayrettin Paşa ünvanını alacak olan Hızır Reis’in babası Yakup Ağa’nın memleketidir.

Şehir 1382 yılında Birinci Murat Han döneminde Timurtaş Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, Balkan Harbi’nde kaybedilmiştir (1912). Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde geçtiği üzere o dönemde 3 bin hanesi, 20 mahallesi, 900 dükkânı, 70 mescit ve camisiyle Rumeli vilayetinin gözde şehirlerindendi.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde İttihat ve Terakki’nin en önemli muhalefet merkezlerinden biri olmuştur.

İştip ise Sabahattin Zaim Hoca’nın şehriydi.  Soylu Selçuklu ailelerinin yerleştirildiği kent halkı, ciddiyetiyle ve disipliniyle tanınırdı. Nüfusun tamamına yakını Türk’tü.

Adını Kumanlardan alan Kumanova, Osmanlılar tarafından 1519 yılında fethedilmiştir. Evliya Çelebi 17. yüzyılda ziyaret ettiği şehirde 600 evin; cami, tekke, medrese, kervansaray gibi çok sayıda yapının ve pek çok bağ ve bahçenin bulunduğunu belirlemiştir.

Türklerin yoğunluk teşkil ettiği, özellikle Ege bölgesine göç vermiş Pirlepe’yi, tipik bir Osmanlı şehri olan Gostivar’ı ve 10 cami,1 tekke ve Safranbolu misali evleriyle Ohri’yi de unutmamak gerekir.

Yarınlar bizim


Makedonyalı müslümanlar da Balkan ülkelerinde yaşayan diğer Türk ve müslüman halk gibi Osmanlı’nın yıkılmasından sonra anavatanla bağlarını kes...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Makedonya
« Posted on: 25 Nisan 2024, 23:46:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Makedonya rüya tabiri,Makedonya mekke canlı, Makedonya kabe canlı yayın, Makedonya Üç boyutlu kuran oku Makedonya kuran ı kerim, Makedonya peygamber kıssaları,Makedonya ilitam ders soruları, Makedonya önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes