๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 16 Ekim 2011, 14:26:17



Konu Başlığı: Karikatürde Yüz İfadeleri
Gönderen: Zehibe üzerinde 16 Ekim 2011, 14:26:17
Karikatürde Yüz İfadeleri


Kasım 2006 - 95.sayı

Murat YILMAZ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Kimi karikatürleri anlamak için ayrıntılara dikkat etmek ve düşünmek şarttır. Yazı kullanılmayan, konuşma balonu olmayan, yalnızca çizgiyle anlatıma dayalı karikatürler için bu kaçınılmazdır. Böyle karikatürler yazıyı anlamak için gösterilen çabayı hak eder. Hatta kimi karikatürlerdeki yüz ifadeleri yazıyla başarılamayacak kadar çok şey anlatır.

Karikatürün dili kendine hastır, çizgi üzerinden konuşur. Bu nedenle çizgilerin iyice algılanması, okunması gerekmektedir. Yani karikatür incelenmelidir.

Bazı karikatürler kolaylıkla anlaşılabilir. Yazılı karikatürler buna örnektir. Yazılı karikatürlerdeki çizgiler çok fazla incelenmez. Kişi yazı üzerinden karikatürün vermek istediği mesajı rahatlıkla anlayabilir. Fakat yazısız karikatürlerde durum farklıdır. Çizgilere daha dikkatli bakmak, daha dikkatli incelemek gerekmektedir.

Karikatürlerin anlaşılmasında çeşitli metotlar vardır. Bu metotlardan bir tanesi karikatürlerdeki yüz ifadelerine dikkat etmektir. Çünkü karikatürdeki mesaj bu yüz ifadelerinde yer alabilir. Konuyu örneklerle açıklamaya çalışalım:

Çelişkilerin dili


Yukarıdaki karikatür Semerkand Dergisi’nin Mart 2005 sayısında yayınlanmıştı. Bu karikatür yayınlandıktan sonra “ne anlatılmak isteniyor” diye sıkça sorulan karikatürlerden biri olmuştu.

Gerek çevremizde gerekse yazılı ve görsel medyada gördüğümüz bazı kişiler ve olaylar çerçevesinde karikatürü yorumlamaya çalışalım:

Karikatürde dört tane tip var. Fakat tiplerin giyimlerine bakıldığında zıtlıklar görüyoruz. Dindar bir adam ile giyimiyle dindar olmayan karısı... Sağ alt köşede de tesettürüyle dindar görünümlü bir genç kız ile sarmaş dolaş yürüdüğü tişörtü, şortu, dövme, kolyesi ve saç biçimiyle dindar olmayan genç arkadaşı. Bu zıtlıklar içindeki tiplerin ortak tek noktası yüzlerindeki gülümsemeleri yani mutlu olmaları. Karikatürdeki tiplerin hepsi de hallerinden memnun ve şikayetçi değiller.

Peki bu doğru mu? Yani gerçekten dindar bir adamın, karısının bu şekilde giyiminden rahatsız olmaması mı gerekir? Elbette değil. Elinden geldiğince İslâm’ı yaşamaya gayret eden bir adamın, karısının islâmî kurallara uymayan bu giyim şeklinden rahatsız olması gerekir. Fakat karikatürdeki dindar adam tiplemesinde bu rahatsızlığı görmüyoruz. Aksine gayet umursamaz bir tavırda gülümserken görüyoruz. Daha doğrusu hanımının bu halini dert etmediğini anlıyoruz.

Dert etme konusunda biraz durursak şunları söylememiz gerekir: Dindar bir adam düşünün, dinin emirlerine karşı hassastır, önemser ve elinden geldiğince yaşamaya çalışır. Bu adam karısına dinimizin örtünme ile ilgili emirlerini hatırlattığı halde, hanımı çeşitli nedenler öne sürerek örtünmeyebilir. Normal şartlarda adam bu duruma üzülür ve dert edinir. Bu karikatürün muhatabı bu üzülüp dert edinen insanlar değildir. Karikatürdeki eleştiri dert edinmeyen insanlar  üzerinedir.

Karikatürdeki dindar insan tiplemesi görünümüyle dindardır. Fakat yaşayışıyla dindar değildir. Görünümüyle dindardır, fakat hanımının veya kızının dinî ölçülere uymayan giyimine  karışmaz, faiz yer, içki içmese de içki içilen masalara gider, ucuz veya kupon veriyor diye dine hakaret eden gazeteleri alır, vb...

Aslında karikatür biraz daha dikkatlice incelendiğinde dindar adamın karısının da eleştirildiği görülür. Karikatürdeki dindar adamın karısının yüz ifadesinde de  gülümseme var. Kadın giyimiyle Batılı bir yaşam biçimini kabul etmiştir. Eğer kocasının bu dindar görünümüyle  belli bir makama gelme imkanı varsa veya yaptığı ticaret dolayısıyla maddi bir kazancı olacaksa fazla ses çıkarmaz. Dinî yaşayışında göstermelik ve samimiyetsiz bir tavır sergiler. Başını yarım yamalak kapatarak mevlid okunan yerlere gittiği gibi dekolte kıyafetler giyerek gece kulüplerine de gider. “Hacca da giderim, içkimi de içerim.” der.

Kendi örtünmese de başörtülü kadınlara saygı duyduğunu ifade eder. Fakat bu saygının altında kendince başörtülü kadınlara karşı bir acıma hissinin olduğunu da belli eder. Başörtülü kadınlara gösterdiği saygının aynısını özgürlükler adına eşcinsellere de gösterir. “Siz başörtülü bayanlar da bu toplumun bir parçasısınız, hep birlikte bu topraklarda birbirimizin yaşayış biçimlerine karışmadan kardeşçe yaşamalıyız.” diyerek üstü kapalı “herkes haddini bilmeli” anlamında uyarılarda bulunur.

Tesettürlü genç kıza gelince; tesettüre riayet etmeye çalışan biri olarak vakarını muhafaza etmesi, dinî hassasiyeti koruması beklenir. Çünkü insanlar dine yönelik eleştirilerini dindarlar üzerinden yapmaktadır. Örneğin toplumumuzda hacca giden insanlara karşı ayrı bir sevgi ve saygı duyulur. İsimlerinin başına “Hacı” sıfatı konur. Eğer bu hacı sıfatını taşıyan kişiler tasvip edilemez işler yaparlarsa “Bak işte, hacıdan hocadan korkacaksın!” diye kişinin dinle ilgili vasıfları öne çıkarılarak dine üstü kapalı bir eleştiri yöneltilir.

Başörtülü ve tesettürlü hanımlar için de durum aynıdır. Maalesef çevremizde tesettürlü olup da dinimizin tasvip etmeyeceği davranışları sergileyen kardeşlerimiz de var. Başında başörtüsü olup daracık elbiseler giyen, popçu hayranı olan, kızlı erkekli sıkışık vaziyette bu popçuların konserlerine giden, birbirlerini tanıma adına evlenmeden önce moda tabirle erkeklerle flört eden başörtülü ve tesettürlü bayanlar görmekteyiz. Bunlar da toplumda başörtüleri ve tesettürleri ön plana çıkarılarak ayıplanıyorlar.

Yüz ifadelerine dikkat etmek


Karikatürdeki yüz ifadelerinin önemi konusunda başka bir örnek olarak da Semerkand Dergisi’nin 2005 Eylül sayısında yayınlanan aşağıdaki karikatürü gösterebiliriz.

Karikatürde arkadaşına başkalarının bilmemesi gereken bir derdini veya sırrını kulağına fısıldayan bir tiple o sırrı ifşa eden başka bir tip görülüyor. İlk bakışta karikatürde sır saklamama, insanların derdinin veya kusurlarının başkalarına duyurulması eleştirilmektedir. Fakat kulağından megafon çıkan tipe dikkatlice bakıldığında yüz ifadelerinde bir yamukluk görülür. Sanki gözlerde ve ağız kısmında bir orantısızlık varmış gibi.

Bunu anlamak içinde kulağından megafon çıkan adamın yüzünün bir tarafını parmağınızla kapatın. Size göre yüzün sağ tarafını kapattığınızda ağız ve gözleriyle üzülen bir tip görürüsünüz. Arkadaşının kulağına fısıldadığı derdiyle dertlenen, üzülen bir yüz ifadesi dikkatinizi çeker. Neredeyse ağlayacaktır.

Sonra da kulağından megafon çıkan adamın yüzünün sol tarafını parmağınızla kapatın. Bu seferde kaşları çatılmış, sinsice gülümseyen başka bir yüz ifadesini görürsünüz. Verilen sırrı açıklamaktan zevk alan, sözüne güvenilmeyen bir yüz ifadesidir. Yani ikiyüzlüdür. Bu ikiyüzlülük kavramından yola çıkarak karikatürün yorumlanması daha geniş bir açıdan yapılabilir.

Karikatürde insan tiplemesi üzerinden ikiyüzlülük anlatılmaya çalışılıyor. Günümüzde ikiyüzlülüğün en çarpıcı örneklerine yazılı ve görsel medyada şahit olmaktayız. İnsanların bilmemesi gereken sırları, kusurları ifşa etmede reyting ve tiraj uğruna medyanın adeta yarış içinde olması dikkat çekicidir. Haber verme özgürlüğü kılıfıyla yaptıkları bu ifşaatların rağbet görmesi de başka bir toplumsal yara. İnsanların sırlarını öğrenmedeki merak ve heves ikiyüzlülere zemin hazırlamakta, bir bakıma onların suçlarına ortak olunmaktadır. İnsan “Acaba karikatürde kulağından megafon çıkan adamın yüzündeki yamukluk kendi karakterimde de mevcut mu?” diye düşünmeden edemiyor.

Farklı bir tarz


Aşağıda Çinli karikatürcü Wu Jina Joman’ın, eski İsrail başbakanı Ariel Şaron’u çizdiği bir portre karikatür çalışması var.

Karikatürde Ariel Şaron barışı simgeleyen beyaz güvercini ve zeytin dalını yemektedir. Çinli karikatürcü isteseydi Ariel Şaron’u kaşlarını çatmış, kurnaz bakışlı, aç kurtlar gibi dişleriyle barış güvercinini parçalıyor şekilde vahşice çizebilirdi. Fakat o şekilde çizmemiş. Aksine Şaron’un yüzünde vahşilik emaresi görünmüyor.

Karikatürün eleştiri noktası da işte bu yüz ifadesinde. Yani karikatürde Ariel Şaron’u, önüne ne konsa yiyen, yemek ayırt edemeyen, ne yaptığını bilmez, obur, zavallı bir insan olarak çizmiştir. Bir bakıma Şaron’a “Ey Şaron! Sana acıyorum... Sen kendini akıllı sanan, fakat hiç de öyle olmayan, ne yaptığını bilmez zavallı bir insansın!” demeye getiriyor.

Ariel Şaron bu karikatürü gördü mü bilmiyorum. Fakat görseydi sanırım kendisinin bu şekilde zavallı bir insan gibi çizilmek yerine vahşice çizilmeyi tercih ederdi. Çünkü vahşice çizilseydi kendini düşman yerine konulmuş sayıp muhatap alındığını düşünürdü. Belki “Bana düşman olduklarından dolayı bu şekilde çizmişler. Siyasi ve  askeri dehamı çekemiyorlar.” diyebilirdi. Ama karikatürdeki mesaj hiç de öyle değil. “Sana acıyorum ve muhatab alınacak adam yerine dahi koymuyorum!” denilmek isteniyor.

Yüz ifadelerinden yola çıkarak yaptığımız bu yorumları uzatabiliriz. Aslında bu yorumlar da kişiden kişiye değişebilir. Bu da gayet normaldir. Karikatürcüyle aynı şekilde düşünülecek diye bir kural yoktur. Karikatür çevrelerinde dahi, yıllarca karikatür çizmiş birçok karikatürcünün aynı karikatür üzerinde değişik fikir belirtmeleri, farklı yorum yapmaları sıkça görülen bir durumdur.

Burada üzerinde durmaya çalıştığımız konu karikatürü anlamaya çalışmaktır. Bunun için de karikatüre göz ucuyla değil inceleyerek bakmak gerekmektedir. Bu inceleme ister istemez düşünceyi harekete geçirerek çeşitli yorumlar yapmanıza sebep olacak ve karikatürü anlamanıza yol açacaktır.

Sonuç olarak yazının başında da belirttiğimiz gibi karikatürlerdeki yüz ifadelerine dikkat etmek karikatürü anlamada metotlardan biridir. Bu metot her karikatürde uygulanacak diye bir kural yoktur. Karikatürcü bazı karikatürlerinde yüz ifadeleri üzerinde fazla durmayabilir. Vermek istediği mesajı veya eleştirisini karikatürün içindeki başka çizgilerde verebilir. Zaten karikatür dikkatlice incelendiğinde mesajın yüklendiği çizgilerin de nerede olduğu belli olur.