> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Kapının Önünde Bekleyen
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kapının Önünde Bekleyen  (Okunma Sayısı 921 defa)
18 Ekim 2011, 21:19:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Ekim 2011, 21:19:29 »



Kapının Önünde Bekleyen


Ocak 2005 - 73.sayı

Sadık ŞANLI
kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Ramazan'ın son günü, yarın bayram. Evdeki bayram telaşından biraz olsun kurtulmak için iftardan sonra kendimi dışarı attım. Arkadaşlarla oydu buydu derken akşam bitti, geceden de hayli saatler tükettik. Nihayet dağıldık ama ayaklarım beni eve değil, biraz ötede bir akrabamın işlettiği restorana sürükledi.

Burası şehrin merkezinde büyük bir yer. Geceleri açık. Birçok yakınım burada çalışıyor. Hala çocukları, dayı çocukları herkes burada. Bu kez onlara takıldım. Saate baktığımda irkildim. Sabaha karşı üç! Etrafa bakındım, son müşteri de hesabı ödüyor. Adam kapıdan çıkınca herkes işe koyuldu, alelacele temizlik yapıldı, salonun ışıkları söndürüldü. Kalkmak için müsade istedim, fakat hala oğlu Burhan'ın beni eve bırakma ısrarı üzerine yeniden oturdum. İşimiz kısa sürer demişti.

Muhasebe odasında üç kişiydik. Ben, Burhan ve muhasebeci. İkisi birden günlük hesaba dalmış, adisyonları teker teker kontrol ediyor, hesap makinesi, kalem, işlemler yapıyorlardı. Kimse konuşmuyordu. Oldum olası para hesaplarının yapıldığı yerlerde duramam. Yanlarından ayrıldım, salondan geçerek ana caddeye bakan pencerenin önüne geçtim. Dışarıyı izlemeye başladım.

Bir şeyleri yerli yerinde tutma çabası, her şeyi yerli yerine koyma uğraşı zihnimin engel olamadığım faaliyetlerinden. Şehrin meydanını seyrederken soğuk havayı, yaklaşan kış günlerini düşünüyorum. Hemen sabahımızdaki bayramı düşünüyorum. Şehrin gecelere has hareketliliğini, karanlığa dayanamayan şehir insanının gündüz gibi aydınlattığı sokaklarda gezindiklerini göremiyorum. Işığın olmadığı yeri karanlık sanıyorlar. Zaman zaman benim de böyle hissettiğim oluyorsa da, bunun insanların etkisiyle olduğunu biliyorum. Karanlık dışarda ise bundan çok korkmamak lazım. Korkulacak olan karanlık içeridekidir.

Üç-beş dakikada bir geçen arabalar, aynı seyreklikte geçen insanlar, çocukluk yıllarımda araba geçsin diye pencereden baktığım zamanları hatırlattı. Fakat aynı hissi duymak ne mümkün. Şehrin ne kadar büyük olduğunu ve sokakları aydınlatmaya böylesine hevesli şehir halkının bu büyümeyi nasıl kanıksadığını düşündüm. İnsan olup bitenden haberdar olmak ister. Etrafında kimler yaşar, kimler hangi vakitlerde neler yapar? Böylesine büyük şehirlerde, olup bitenden nasıl haberdar olunur?

Meydanı boydan boya çevreleyen vitrinleri, aydınlık mağazaları izledim. İki kedi hızla geçtiler dükkânların önünden. Biri diğerini kovalıyordu. Biri diğerinden kaçıyordu dersek daha doğru olur. Şehrin içinde yabani bir şeylerin bulunduğunu bilmek içime huzur verdi. Ne zaman kedileri görsem aynı huzur sarar beni. Konuşularak ikna edilemeyecek kadar yabani. Şehirde kedilerin kapladığı yeri düşünmek fikri bir an sonra sıkıcı gelmiş olacak ki, tekrar insanların içine dönmeye karar verdim. Tam ışıklı meydana son kez bakıp içeri dönecekken, restoranın önünde bekleyen birini gördüm. Elleri paltosunun cebinde, bir sağa bir sola dönen, arasıra ellerini cebinden çıkarıp ağzına götüren, nefesini üfleyen, biraz ovuşturduktan sonra tekrar cebine sokan biri... Onun neden orada durduğuna ilişkin hükmüm çabucak belirginleşti. Saatine sıklıkla bakması uzun süredir birini beklediğini belli ediyordu. İçeriye dönmek için bir gerekçem daha oldu. İçerdekilere bu durumu haber verecek, bu durumdan onları da haberdar edecektim.

Odaya girdiğimde para sayıyorlardı. İşleri bitinceye kadar bekledim. Sonra:

- Dükkânın önünde birisi var, bekleyip duruyor, dedim.

- Ferhat o, dedi, Burhan. Bizim kapı görevlisi. Bu sırada muhasebeci elini alnına götürdü ve üfleyerek:

- Hâlâ bekliyor mu? Tüh yaa , ona para verecektik değil mi, dedi ve bıkkın bir ifadeyle sürdürdü:

- Patron paraları aldı götürdü. Kalan iki yüz milyon. Bu parayla da yarınki alışverişi yapacağız. Ferhat'a para veremeyiz.

Burhan sözü devraldı:

- Ayıp ettiniz abi . Çocuğu bir haftadır oyalıyorsunuz. Ayıp ettiniz, ayıp, dedi.

İçeride bunlar konuşuluyor, Ferhat dışarıda para bekliyor. Tüm işlemler bittikten sonra kalan iki yüz milyonu kasaya kilitlediler. Odadan çıkarken muhasebeci:

- Hadi geceniz iyi olsun. Ben Ferhat'a görünmeden arka kapıdan çıkayım. Görünürsem verecek cevabım yok, dedi ve çıktı gitti.

Aklıma kediler geldi. Şehrin içindeki yabani kediler. Kovalayan ve kaçan kediler. İnsanı bu kadar ehlileştiren şey nedir diye düşündüm. Neden Ferhat bu muhasebeciyi dışardaki kedi gibi kovalayamıyor. Hatta kovalamak bir yana neden dışarıda bekliyor? Neden içeri girip tıpkı o kedi gibi hakkı olanın peşine dü ş müyor ? Işıkların hepsi söndüğü halde neden bekliyor? Neyi bekliyor? Hatta biz çıkarken Burhan Ferhat'a iyi geceler dediğinde neden gelip bir şey sormuyor?

Bu sorular zihnimde ince çizikler atarak dolaşırken biz arabaya binmiş gidiyorduk. Burhan biraz sinirli:

- Hadi maaşını zamanında veremediniz, bari bayram harçlığı verin, dedi ve Ferhat'la akşam vakti konuştuğu şeyleri anlattı:

“Bir haftadır oyalıyorlar. Cebimde harçlığım olmadığı gibi, iki yaşındaki kızıma bayramlık bir atlet bile alamadım. İşten ayrılsam, ha deyince nerede iş bulurum.” demiş Ferhat.

Her şeyden ziyade beni meraklandıran, herkes gittiği halde ve bunu biliyor olduğu halde Ferhat'ın neden dışarda beklediğidir. Neden içeri girmiyor, ne olacaksa olmuyor? Para alsa da almasa da durumunu kesin bir hükme bağlamıyor?

Eve girince ışığı açmadım. Yatağa uzandım. Karanlıkta düşündüm durdum. İçinden çıkılamayacak bir durum benim için Ferhat'ın bekleyişi...

. . .

Bayram namazında hoca hutbeyi okurken, bayramla ilgili yapılması gereken şeyleri anlattıktan sonra her şeyi Allah'tan istemenin ve beklemenin zor, zor olduğu kadar da müslümanca olduğuna değindi. Bunları dinlerken bir şeyler yerli yerine oturuyor, geceleyin beni uykusuz bırakan meseleyi anlamaya başlıyordum.

Pek aşina olmadığım garip bir neşeyle sağa sola bakmaya başladım. Belki Ferhat buralardadır... Bakmak lazım, bakınmak lazım. Bu o olabilir mi? Caminin arka taraflarında, duvara yakın bir yerde gülümseyen bu adam...

Namazdan sonra bekledim. Yanılmamışım, oydu. Kendimi tanıtmadım, yüzündeki derin sükuneti seyrettim. Caminin hemen bitişiğindeki çay ocağına girdi. Peşinden ben de çay ocağına girdim. Yanına oturup selam verdim, bayramlaştık. Birer çay içtik. Mağazaların açılmasını bekleyeceğini söyledi, alışveriş yapıp eve öyle gidecekmiş.

Ayrıldıktan sonra Ferhat'ın herkes gittikten sonra soğuk ve karanlık gecede neyi beklediğini anladım. Fırından sıcak bir ekmek aldım, evin yolunu tuttum.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kapının Önünde Bekleyen
« Posted on: 30 Nisan 2024, 05:16:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kapının Önünde Bekleyen rüya tabiri,Kapının Önünde Bekleyen mekke canlı, Kapının Önünde Bekleyen kabe canlı yayın, Kapının Önünde Bekleyen Üç boyutlu kuran oku Kapının Önünde Bekleyen kuran ı kerim, Kapının Önünde Bekleyen peygamber kıssaları,Kapının Önünde Bekleyen ilitam ders soruları, Kapının Önünde Bekleyenönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes