๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 07 Ekim 2011, 19:01:12



Konu Başlığı: Kardeş Mektuplar
Gönderen: Zehibe üzerinde 07 Ekim 2011, 19:01:12
Kardeş Mektuplar


Mayıs 2006 - 89.sayı


Ahmet BİRLER kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Değerli kardeşim,
Soylu dostum,

Peygamber Efendimiz’in doğum yıldönümünün yaklaştığı şu günlerde duyduğum en güzel soru, belki de senin sorduğun oldu: “Mevlid Kandili yaklaşıyor. Bunu karşılamak için ne gibi hazırlıklar yapmalı?”

Hazırlıklar… Bu kelime önemli bir uyarıcı oldu benim için. Adeta düğün için yapılanlar gibi, yeni bir eve taşınma arifesinde yapılanlar gibi... Ya da çok hayatî bir günün yaklaşmasıyla başlayan telaşa benzeyen hazırlıklar…

O’nun gelişine dair bir idrak parlaması, bir içgörü zenginleşmesi, bir kavrayış elektriklenmesi gibi yepyeniliklere ihtiyaç duyduğumuzu hissettim.

Her sene gelen, ama aslında bir başka açıdan bakılınca senede sadece bir kere gelen, daha da başka bir açıdan bakılınca bütün bir dünya ve yaratılış tarihinde sadece bir kere gelmiş olan bir günden bahsediyoruz.

Bunları zaten biliyoruz aslında, ama hani çok alışıldık durumlar gözlerimize bir perde indirir, kulaklarımız bu durumların içsel sesine karşı sağırlaşır, o vakte kadar alışkanlıkların bestelediğini dinlemeye çağırır ya, işte Mevlid Kandili hakkında da böyle bir idrak daralması yaşıyoruz zaman zaman. Ama senin sorun taptaze geldi bana. Taptaze, çünkü bir çocuğun ya da meleğin saflığının katından soruluyormuş gibiydi.

Hazırlıkları düşünmeye başladım bir yandan da. Mısır’da bulunmuştum bir süre. Orada şöyle bir adet vardır kandillerde: Bütün ev, odalar, balkonlar hepsi irili ufaklı kandillerle ışıtılır. Evler, önemli misafirler bütün evi doldurmuşcasına pırıl pırıldır. Çocukların o gece dışarıya çıkıp oynamalarına izin verilir. Büyük camiler de apaydınlıktır, önleri, avluları ışıl ışıldır. Şerbetler, tatlılar, bülbül hafızlar… O gece çocuk hafızaları bu yenilikle zenginleşir, çocuk havsalası böyle bir gecenin şıklığı ve bulunmazlığı karşısında zorlanır.

Bunu düşündüm. Çocuğuma bu geceyi nasıl unutulmaz kılabilirdim? Evde hangi yiyecekleri yemeliydi, hangi şekerlemelerle şımarmalıydı, evi onunla el birliğiyle nasıl süslemeliydi? O gece onu bir zikir ve arınma meclisine götürmeli, onun ruhuna rahmetin ve marifetin kanat seslerini dinletmeliydi.

Bütün bunları düşündüm. Bu arada bu soruyu bir kaç kişiyle daha paylaştım. Hepsi de çok heyecanlandı. Herkesin kendine göre bir teklifi oldu. Bir fikri olmayanlar bir fikre gebe kaldı. Bir niyeti beslemiş olanlar, bu niyete gün yüzü gösterdi. Çok bereketli bir müzakere oldu.

Ama asıl önemli olan şu cevabı bir arkadaştan almam oldu. Dedi ki:

Ben bu gece hangi ibadeti yapmalı diye bir ârife sormuştum? Bu geceyi nasıl ihya etmeli, demiştim. Bana verdiği cevap benim bütün Mevlid Kandillerine bakışımı değiştirdi: Bana dedi ki: “Bugün çok, ama çok mutlu olmalısın. O’nun gelişinden doğan coşkuyu, sevinci paylaşmalı ve çok mutlu olmalısın. Yapman gereken ibadet budur.”

Mutlu olmanın da ibadet olabileceğini öğrenmem de, benim mutluluğa ve hatta dine bakışıma bir yenilik kattı diyebilirim.

Süleyman Çelebi Hazretleri’nin Mevlid eserinin bazı bölümlerini yeniden okudum sonra eve gidince. Doğrusu orada da bu mutluluğu farkettim. Pür samimiyet, pür coşku, pür aşk ve mutluluk gördüm orada da...

Sevgili kardeşim, mutluluklar dilerim. Mevlid kandilinde mutlu olmak bir nasip işidir, Allah Tealâ seni ve hepimizi bu nimetle rızıklandırsın.

Arzularına yenik kardeşin.