๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 02 Kasım 2011, 22:20:18



Konu Başlığı: Kardeş Mektuplar
Gönderen: Zehibe üzerinde 02 Kasım 2011, 22:20:18
Kardeş Mektuplar


Mayıs 2005 - 77.sayı

Ahmet BİRLER kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Aziz kardeşim,

Seçkin dostum,

Günlerdir, mektubunda andığın “şeytanın damarlarımızda dolaşabildiğine” ilişkin uyarıyı tekrar tekrar okuyorum.

Şöyle diyorsun: “Şeytanı uzakta, dışarıda değil kanımızda, damarlarımızda yani en gizli niyetlerimizde, kendimizin bile unuttuğu emellerimizde, nerede ve nasıl oluştuğunun farkına varmadan güttüğümüz amaçlarımızda ve aslında içimizin içinde, niyetlerimizin niyetinde, amaçlarımızın amacında arayalım. Ama, arayacağımız yer hakkında ne kadar da cahiliz. Zaten, düşmanı bulmak için nereye bakacağımızı biliyor olsaydık, onu bulmuş olurduk. Onu bulsaydık, ya onunla uzlaşır ya da düşmanlığımızı pekiştirirdik. Ama her halükârda, düşman hakkında bir bilinç, bir uyanıklık sahibi olurduk.”

Bunlara benzer düşünceleri ben de zaman zaman dile getirmişimdir. Ama bana hitaben yazılmış bir mektupta bunlarla karşılaşınca, bu sözlerin tarihin ve toplumun tanıklığına teslim edilmek üzere değil, benim şuur dünyamı doldurmak üzere yola çıktığını derinden kavradım. Belki bir süredir niyetler ve ihlâs üzerinde düşünüyor olmam da bunda etkili oldu.

İhlâs üzerine düşünmeye başlayınca aklıma hemen İmam Gazalî rh.a. gelir; İmam Gazalî deyince de, büyük veli Ebul Hasan Şazelî k.s.' nin onun hakkında söylediği, “dualarınızda İmam Gazalî ile tevessülde bulunun” sözü. Bu zincirleme hatırlayış, bir iki saniyeliğine zihnimin dağınık ve karanlık eşyasının bir yıldırım çakışıyla aydınlandığını hissetmeme, böylece kendimi, beni doğduğum topraklarda sabırla bekleyen yüzlerce yaşındaki atalarıma dönmüşüm gibi duyumsamama sebep olur.

İlim hakkında yüzlerce yıldır çeşitlenerek haklı olarak oluşan yüceltiş edebiyatını, kendi mesleki kariyerinin tartışılmaz göz alıcılığının asla izin vermemesi beklenen bir sorgulamaya tabi tutan benzersiz bir akıl ve bilgi insanıdır İmam.

İmam Gazali rh.a ., ilmin, ait olduğu dindeki tartışılmaz yerini, bulunduğu düzeyden ötürü ilme tartışılmaz bir biçimde borçlu oluşla pekiştiren bir medeniyetin görkemli günlerinde, bilginin ardındaki niyeti sorgulamıştı.

Ne diyordu hani, o inkisarını dile getirdiği satırlarda: “Gördüm ki ilim sevgim, işin sonunda halkın takdirini gözettiğim için dünyalık bir niyete sahipmiş.”

Ben bu büyük İmam'ın, hayatındaki her şeyin adeta tuz-buz olmasına yol açabilecek, bütün bir hayatın hasılasını bir uçurumun kıyısına getirip yığıverecek, bu en ince, en hassas noktayı bulup çıkardığı anı merak ediyorum mesela. Acaba, tam da bu ölümcül hamleyi yaptığı anda, nişan aldığı av yerine, eline beklenmedik bir şekilde düşüvermiş av yardımcısı şahine bakakalan avcının bakışıyla öylece kalmış mıdır bir an?

Şöyle de olmuştur sanırım: Her şeyi sanki göksel bir ilhamla birden aydınlatan bir tek şey, zihnin dehlizlerine değin ışıyarak kendisini göstermi ş; İmam, bilincin uyanırken sergilediği hoyratlıkla devirip parçaladıklarından elinde kalan son şeylere bir süre belki özlemle bakakalmıştır.

Ben, sımsıkı bağlı olduğumuz, hayatımızın merkezine çaktığımız her şeye, ama ilim de, ibadet de, zikir de, fikir de dahil herşeye İmam'ın gözüyle hayatta en az bir kez bakmamız gerektiğini düşünüyorum artık. Bir kez olsun, bu çapta bir inkisar yaşamamız gerektiğine; hayatımızı bütünüyle alt üst etmesinden korktuğumuz, hayatımızı koca bir pişmanlıkla noktalamak tehdidini bize duyuran bir sorgulama geçirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Yenisini inşa edebilmek için eski binanın gözden çıkarılması gerekir: gerekirse hatıraların, o binaya emek vermiş akla duyulan güvenin, o binayı kutsamayla karışık bir korumayla çevreleyen inançların ve alışkanlıkların da... Aslında, Hz. Mevlâna'nın ya da Derviş Yunus'un veya başka birçok aşk ehlinin yeniden doğuşları benzersiz bir öz-yıkımı yaşamalarının ardından olmamış mıydı?

Sen neler düşünüyorsun bu konuda? Bana yazar mısın?

Bence, İmam'ın yolundan giderek, amellerinin ardındaki niyet hususunda en derini hedefleyen bir sondajı gerçekleştiren pişman olmayacaktır. Ama bu öyle kanlı bir işlem ki, insanın elinden her şeyi alma, insanı bir hiç'e çevirme ihtimali vardır. En güvendiğin amellerinin karanlık emellerle beslendiğini öğrenmenin doğuracağı düş kırıklığını bir düşün! Sahabilerin , savaşta öldürülen arkadaşları için, ‘Şimdi o şehit oldu, değil mi ey Allah'ın elçisi?' sorusuna verilmiş, ‘Nereden biliyorsunuz, belki kahraman olarak anılsın için savaştı.' yanıtına hak ederek muhatap olmanın ağırlığını bir düşün.

Değerli kardeşim,

İnsanın ibadetlerine güvenmemesi, amellerini, başka her şeyden önce, kendisine tanınmış ve değerlendirme bahtiyarlığına ermiş fırsatlar olarak görmesi önemlidir, demiştin bir keresinde. Seni selamlıyorum şimdi hatırladığım bu sözün için de.

Sevgimi, selamımı kabul et.

Arzularına yenik kardeşin.