๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Kasım 2011, 18:44:53



Konu Başlığı: Kardeş Mektuplar
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Kasım 2011, 18:44:53
Kardeş Mektuplar


Nisan 2005 - 76.sayı

Ahmet BİRLER kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Değerli kardeşim,

Soylu ve seçkin dostum,

Bir iki gün önce sokağımızda bu senenin çiçek açmış ilk ağacını gördüm.

Baharın geldiğine inanmak için yeterli bir kanıt olarak, bir ağaçtaki kısa saltanatını süren bir renk ve koku çetesiydi gördüğüm. Tomurcuklanma aşamasını tamamlamamış, henüz yeterince iddialı gözükmeyen bu topluluğa baktım bir süre.

Biliyordum ki, bir haftaya kalmaz tam anlamıyla çiçeklenecek, hemen ardından da, tozlarını bal işçileri ve rüzgarın alıp dağıttığı zayıf yapraklar olarak yerlere serileceklerdi. Birkaç haftalık bu süre içinde, bir yandan bulundukları sokağa, bahçeye ve nihayetinde canlı bir odun olan ağaca hareketlilik ve renk katacaklar, ama bu arada baharı da haber vereceklerdi. Yani bir tür, bir yandan kendisini gösteriyor görünen, ama görmek isteyenler için aslında baharı gösteren, bahara işaret eden varlıklar olarak yaşayacaklardı. Güzellikleriyle, renkleriyle, varlıklarını dayatan sürprizli halleriyle, ağaç gibi kaba ve sert mekânlarına tezat biçimlerinin hissettirdiği kırılganlıklarının görende uyandırdığı dikkatle var idiler, oradaydılar. Ama aynı zamanda, hemen hatırlattıkları ve haber verdikleri bahar nedeniyle ve toprakta değil de ağaçta olmalarından ötürü bir yandan da dikkati kendilerine değil, ağaca çekmeleri nedeniyle -ne deriz: ağaç çiçek açmış! yani , burada dikkat çiçeğe değil, adeta çiçek açmış ağacadır- bir dekordan ibarettiler.

Bu durumdan çıkarılacak bir tevazu dersi, evet vardır!

Ağaçtaki çiçekler, aslında kendilerini takip edecek olan meyvelerin hazırlığıydı aynı zamanda. Çiçeklerin donmadan, sağlıkla döllenerek ömürlerini bitirmeleri, ikinci hayatlarında meyveye dönüşmelerini sağlayacaktı. Ama yok, eğer Mart ya da Nisan'ın soğuk geceleri onları kavurur ve böylece içlerinde barındırdıkları meyve oluş kuvvesini imha ederse, bu durumda çiçekler sadece kısa bir süre varolmuş , çevrelerini renklendirmiş ama meyveye dönüşüp varlıklarındaki gizilgücü sergileyememiş olarak ömürlerini tamamlayacaklardı. Dolayısıyla, öyle görünüyor ki, çiçek olmak geçilmesi gereken bir evreden, ulaşılıp aşılması gereken bir duraktan ibarettir, yoksa nihai amaç değildir.

Bu durumdan çıkarılacak bir seyr u sülûk dersi, evet vardır!

Bir de Orta Anadolu'nun bozkırlarının sert iklimlerinde yaşayan badem ağaçları var. Badem ağaçları, neredeyse baharın adını duyar duymaz açan, biraz safça ağaçlar. Çiçeklerini hemen açarlar ama hava biraz sertleşip dona dönünce de hemen kavrulup kararırlar. Baharın gelip gelmediğini hakkıyla bilmeleri faydalarına olurdu elbette, ama onlar aceleyle açıp çiçeklenir, çarçabuk çiçeksiz kalırlar. Bizim bahçemizde bir tane vardı; meyvesini neredeyse hiç tadamadık.

Bu durumdan çıkarılacak bir kemal dersi, evet vardır!

Bahçemizden bahsettim; büyükçe bir bahçeydi bu. İçinde her türden meyve ağacını bulunduran, bizim çocuk ölçülerimize göre dev gibi bitkilerle kaplı bir bahçe. Rahmetli babam, bir ara bahçeye arı kovanları getirmişti. Arılar, ağaçlar çiçek açtığında bir yandan bahçede bal için hazır nefis çiçekler bulacaklar, ama öte yandan da çiçeklerin döllenmesini hızlandıracaklardı. Bahçeye dağılan, çiçekler arasında adeta sarhoşlaşan arıları izlerdim hayranlıkla. Çiçekler tozlarını esirgemezler, arılar çiçekler arasında mekik dokurlar, bahçenin ruhu sürekli kımıldayıp dururdu. Gözlerini çiçek tozlarına dikmiş arıların cömert çiçeklerle ilişkisinden, bazı yerli topluluklarının bahar geldiğinde yaptıklarına benzer bir bereket dansı doğardı.

Bu durumdan çıkarılacak bir kerem dersi, evet vardır!

Çiçekler hem ağaca, hem bahara, hem meyveye işaret eden varlıklar olmalarına rağmen neden bu kadar güzeldirler? Bu geçici, bu narin, bu kısa ömürlü çiçekler bir başka varlığa ve evreye hazırlık görevlerini yerine getirirken bir yandan da adeta ‘sebepsiz' güzelliklerini hasbice sergilerler. Böylece sadece iyi değil, aynı zamanda güzel de olurlar. Sadece işlevsel değil, aynı zamanda estetik de davranırlar. Hatta onlar hakkındaki ilk izlenimlerimiz, işlevlerine dair olmaktan ziyade bu estetiğin etkisi altındadır. Çok önemli görevlerini bir de güzel olmakla taçlandırırlar.

Bu durumdan çıkarılacak bir cemal dersi, evet vardır!

Değerli dostum,

Sokağımızdaki o ağaca şükran borçluyum. Gözlerimi asfalttan, betondan, selülozdan kaldırıp kendisine yöneltmemi sağladı.

O ağaç bana bir başka şeyi daha hatırlattı: Bahar geliyor; tabiat değişecek, ağaçlar, sular, vadiler başkalaşacak. Edilecek tevbeyi hatırlayıp yataktan fırlamanın tam sırası.

Selamlarımı, sevgilerimi kabul et.

Arzularına yenik kardeşin.