> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Müslüman Hakları ve Adalet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müslüman Hakları ve Adalet  (Okunma Sayısı 727 defa)
10 Ekim 2011, 17:35:08
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Ekim 2011, 17:35:08 »



Müslüman Hakları ve Adalet


Haziran 2006 - 90.sayı


Kemal SÜLEYMANOĞLU kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’in şehri Medine hayır dualar şehri idi ve bunun için adalet ve huzur oradaydı. Ve bizden de “müslüman olduk” dememizle birlikte, yaşadığımız şehirleri, mahalleleri, köyleri beddualar değil, dualar üzerine kurmamız sözü alındı.

Karakolların, mahkemelerin bu kadar yoğun, böylesine kalabalık olabileceğini düşünemezdim eskiden. Neden olsun ki? Herkes işinde gücünde bir hayat mücadelesi sürdürüp giderken, polise hakime kırk yılda bir ihtiyaç duyuluyor olmalıydı.

Fakat bir sebeple dünyanın pek de öyle süt liman olmadığını, çok garip bir hal aldığını görmüş olduk. Şöyle de diyebiliriz, meğer pek çok şeyin farkında değilmişiz.

Geçen günlerde bir arkadaşımın başına gelen bir trafik kazası sebebiyle ona refakat ettim. Birlikte karakola gittik. Orada işlem için sırada bekleyenlerin çokluğunu görünce hayret ettim. Uzun bir kuyruk vardı.

Gerçi günlük televizyon haberlerindeki mahkeme salonu görüntülerinden, hakimlerin önündeki yığın yığın dosyalardan bir yoğunluk olduğunu seziyordum, ama bunu biraz da habercilerin araya araya hep böyle haberler bulup göstermelerine bağlıyordum.

Fakat karakoldaki kalabalık, işlerin hiç de iyi gitmediğini tartışmasız biçimde görmeme sebep oldu. Aynı günlerde mahkemeye intikal etmiş olan davalarla ilgili bir araştırma yapmak için birkaç kez Adliye Sarayı’na gidip geldim. Aynı yoğunluk orada da fazlasıyla var.

Karakolların, mahkemelerin, hapishanelerin dolup taştığı bir toplum haline geldik. Bu neye alamet acaba?

Hukuk var, ya haklar?


Toplum düzeni için hukuka, hukukun etkin olması için de elbette cezaya ihtiyaç var. İnsanlar ne kadar uyumlu, düzene uygun bir hayat sürdürüyor olsalar da, hiç beklenmedik durumların arıza çıkarmaması için hukuk kuralları, adli sistem, güvenlik güçleri olacak. Ama sadece bunlar, dikte edilen kurallar, yasalar toplum düzeni için yeterli mi?

Tarihte de yasalar yazılmış, hakimler, mahkemeler, cezaevleri olmuş. Eski Mısırlıların, İran’da Sasanîlerin ve Anadolu’da hüküm sürmüş olan kadim devletlerin bıraktıkları eserlere baktığımızda, birçok hapishane kalıntısına rastlıyoruz. Fakat tarihî araştırmalardan çıkan garip bir sonuç da var: Bu zindanlar çoğu zaman adalet için değil, adaletsizliğe kurban gidenleri perişan etmek için kullanılmış.

Diğer taraftan, Adem Aleyhisselam’dan beri peygamberler hep bu gidişin önüne çıkmışlar ve insanlık onuruna yaraşır bir hayatı tebliğ etmişlerdir. Dönem dönem iyileşmeler meydana gelmiş olmasına rağmen, şeytan ve yandaşları durmadan iyiliğin önünü kesip, dünyayı kavgalara, haksızlıklara sürüklemişlerdir.

Adalet şehri


Yine böyle karanlık bir dönem yaşanırken, Yüce Mevlâ Son Peygamberi’ni gönderdi. O Yüce Peygamber s.a.v., insanları on üç yıl Mekke’de hakka, hakikate, adalete davet ettikten sonra Medine’ye hicret etti.

Medine, dört tarafında zulümle, zindanlarla hüküm süren devletlerin bulunduğu bir şehirdi. Allah Rasulü s.a.v. bu şehrin her şeyi oldu. Çarşısını, pazarını, ordusunu, hukukunu, sistemini tamamen O oluşturdu. Fakat Medine’de yapılmayan bir tek şey vardı. Nedir o, biliyor musunuz? Hapishane...

Hz. Peygamber s.a.v.’in şehrinde hapishane yoktu, ihtiyaç duyulmadı. Yalnızca birkaç kişinin cezalandırılması gerekti, onları da mescitte gözetim altında tuttular.

Mahkeme salonlarına da ihtiyaç duyulmadı. Rasul-i Ekrem s.a.v., davacı ve davalıları mescitte dinledi ve hükmünü orada verdi. Çevre şehirlere tayin etmiş olduğu Muaz b. Cebel r.a., Hz. Ali r.a. gibi hakimler de aynen O’nun gibi yapmışlardı.

Elbette o saadet günlerinde de insanlar arasında bazı anlaşmazlıklar meydana geldi. Bir hakim olarak Rasul-i Ekrem s.a.v. bu davalara bakıyor ve hükmünü veriyordu. Ceza alması gereken cezasını alıyor, zarar vermiş olan kişi tazminatını ödüyordu. Ama bunların sayısı çok sınırlıydı.

Zamanla merkezi Medine olan bu yeni devletin sınırları bir hayli genişlemiş olmasına, bir de insanların hepsi cahiliye anlayışından yeni kurtulmuş olmalarına rağmen, mahkemelere müracaat edenlerin sayısı oldukça azdı. Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in hüküm vermiş olduğu veya kendisine intikal etmiş olan yargıya dair rivayetler bir araya getirildiğinde bu açıkça görülmektedir.

Söz az, mana çok


Mesela, Abdullah Muhammed b. Ferec el-Kurtubî (ö.497/1104) ismindeki bir alim, Efendimiz s.a.v.’in yargıya dair hükümlerini bir araya toplamış ve ancak yüz yirmi sayfa civarındaki küçük hacimli bir eser meydana getirmiştir. Bu eserin adı “Akdiyetü Rasulillah Sallallahu Aleyhi ve Selem” (Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Selem’in Yargılama ile İlgili Vermiş Olduğu Hükümler)dir. Adlî sisteme dair yalnızca bir küçük kitap... Nice kalın siyah ciltli kitaplar değil!

Adaleti sağlayan şey, kalabalık yasama organları, sayısız hukukçu yetiştiren hukuk fakülteleri, binlerle karakol, cezaevi ve güvenlik gücü değildi. Bütün bunlardan önce, ancak iman muhabbetine sahip bir müslümanın anlayabileceği bir hayat ve insan algısının hüküm sürdüğü bir toplum vardı.

Hukuk kuralları aşılmaması gereken sınırları gösterir. İnsanları bu sınırlara vardırmayacak tedbirleri almak lazımdır. Bu tedbirler, insanlık onuruna yaraşır ve gönülleri harekete geçirir cinsten olmalıdır. Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in meydana getirdiği toplum, işte tedbirlerin böyle olduğu bir toplum idi. Yaşadıkları asır bunun için “Saadet Asrı” oldu.

Hayal gibi, ama gerçek


Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır:

• Karşılaştığın zaman selam ver,
• Seni davet ederse davetine katıl,
• Senden nasihat isterse nasihat et,
• Aksırdığında Allah’a hamd ederse ‘yerhemukellah’ de,
• Hastalandığında onu ziyaret et,
• Vefat ettiğinde cenazesinin ardından git.” (Müslim)

Bir toplum düşünün ki o toplumda her fert, başka biriyle karşılaştığında bu karşılaşmanın bir hak doğurduğunu biliyor ve muhatabına güler yüzle davranıp hemen selamını veriyor: “es-Selamu aleyküm” diyor. Yani, selam üzerine olsun; Yüce Mevlâ dünya ve ahiret sıkıntılarını senden uzaklaştırsın, diye dua ediyor. Selam vererek dua ederken sadece karşısındakine iyi bir davranış göstermiş olmuyor; Mevlâsının da huzurunda olduğunu biliyor ve O’nun rızası, hoşnutluğu için de bir adım atmış oluyor. Çünkü biliyor ki gerçek adaletin sahibi ondan bu davranışı bekliyor. Yoksa selam vermediğinde hukuk sistemine aykırı bir davranışta bulunmuş olacak, ya da peşine polis takılacak değil. Allah’ın huzurunda sorumlu tutulacağı bir hakkı çiğnemek istemiyor.

Bir toplum düşünün ki o toplumda insanlar birbirlerini özenle dikkate alıyorlar. Biri diğerini davet ettiğinde, öncelikle onun davetine icabet etmesinin bir görev olduğunu düşünüyor. Onu asla küçük görmüyor. Davete katılmasına engel olabilecek bir mazereti olduğunda bunu nezaketle karşı tarafa bildiriyor, onun gönlünü alıyor. Keza, bir arkadaşı nasihat istediğinde samimiyetle gönlünü ona açıyor ve derdine şifa olmaya çalışıyor.

Bir toplum düşünün ki o toplumda bir kimse aksırdığında Allah’a hamd ediyor ve yanında bulunanlar ona “yerhemukellah”, yani Allah sana merhamet eylesin diye dua ediyor; onun için iyilik dileklerini dua ederek dile getiriyor. Aksıran da “yehdina ve yehdikümullah” diyerek, Allah sizi de bizi de hidayet üzerinde tutsun duasıyla karşılık veriyor.

Bir toplum düşünün ki aralarından biri hastalandığında hiç kimse onu ihmal etmiyor. Hemen onu ziyarete gidiyor. Hatta abdest alarak, mümkünse hediyelerle ibadet yaptığının bilincinde olarak onu ziyarete gidiyor. Çünkü Efendimiz s.a.v.’in, “Kim abdest alır, abdestini de güzel bir şekilde tamamlar ve sırf Allah için bir müslüman kardeşini hastalığı dolayısıyla ziyaret ederse cehennemden yetmiş yıl uzaklaştırılır.” (Ebu Davud) buyurduğunu biliyor.

Ve bir toplum düşünün ki o toplumda bir insan vefat ettiğinde insanlar, hayatta olduğu gibi son yolculuğunda da onu yalnız bırakmıyorlar. Geride kalanlarla ayrılık üzüntüsünü ve ayrılıktan sonra yaşanabilecek zorlukları paylaşıyorlar. Vefat eden hakkındaki güzel şahitliklerinin de Allah tarafından kabul edileceğini umut ediyorlar.

Böyle bir toplumun karakolları, mahkeme salonları, hapishaneleri boş kalmaya mahkum değil midir? İnsanların birbirlerinin iyiliği için dua ettikleri bir yerde adaletsizliğin yaşanması mümkün müdür?

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’in şehri Medine, hayır dualar şehri idi ve bunun için adalet ve huzur oradaydı. Ve bizden de “müslüman olduk” dememizle birlikte, yaşadığımız şehirleri, mahalleleri, köyleri beddualar değil, dualar üzerine kurmamız sözü alındı.

Bugün yaşananlara baktığımızda, ne dersiniz, acaba sözümüzde durmuş muyuz?


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müslüman Hakları ve Adalet
« Posted on: 25 Nisan 2024, 22:58:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müslüman Hakları ve Adalet rüya tabiri,Müslüman Hakları ve Adalet mekke canlı, Müslüman Hakları ve Adalet kabe canlı yayın, Müslüman Hakları ve Adalet Üç boyutlu kuran oku Müslüman Hakları ve Adalet kuran ı kerim, Müslüman Hakları ve Adalet peygamber kıssaları,Müslüman Hakları ve Adalet ilitam ders soruları, Müslüman Hakları ve Adalet önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes