> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor  (Okunma Sayısı 943 defa)
17 Ağustos 2011, 07:26:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 17 Ağustos 2011, 07:26:25 »



İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor


Temmuz 2011 151.SAYI


Halil AKGÜN kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


2011 yılının başından beri Arap dünyasında yaşanan hadiseler tarihî bir nitelik arzediyor. Kimsenin on yıllardır hayal edemediği gelişmeler birkaç ay içerisinde meydana geliyor. Libya, Yemen ve Suriye’de yaşanan kısa vadeli sıkıntılara rağmen, bu hadiseler Arap ülkelerinin ve İslâm aleminin geleceği için ümit vaad eden gelişmeler.

“Arap Baharı” adı verilen halk ayaklanmaları, aynı anda birkaç efsaneyi birden yıktı. “Araplar ataletten kurtulamaz, siyasî aktör olamaz!” diyenler, fena halde yanıldılar. “Arap-İslâm kültürü körü körüne itaate dayalıdır; diktatörlük bu toplumların özünde var.” diyenlerin de Arap kültürünü ve tarihin akışını doğru okuyamadıkları ortaya çıktı. Tabii bu iddialar sadece Arap dünyasıyla sınırlı değil. Alem-i İslâm’a oryantalist ve Avrupa-merkezci bir gözle bakanların hepsinde aynı önyargılar, aynı yanılgılar var.

İslâm dünyasını birkaç diktatörle ilelebed yöneteceğini zanneden Batılı ülkeler ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Yıllarca otoriter, halkına yabancılaşmış, hatta düşman kesilmiş, yolsuzluklara bulaşmış rejimleri destekledikleri için halk nezdinde hiçbir itibarları yok. Düne kadar Arap sokağını küçümseyen çevreler, şimdi o sokağa nasıl gireriz diye düşünüyor.

Bu tarihî olaylar, Araplar açısından da bir dönüm noktasını ifade ediyor. Arap sosyalizminin ve milliyetçiliğinin çare olmadığını gören kitleler, şimdi yeni bir arayışın içindeler.

Arap dünyasının geleceği hangi dünya görüşüne, ahlâk tasavuruna, siyasî düzene göre şekillenecek? Bu yeni düzenin sosyal, ekonomik ve kültürel kodları ne olacak? Batıya bağımlılık ve taklit devam edecek mi? Yoksa Arap dünyası kendine özgün bir model üretebilecek mi?

İslâm dünyasının yeni dinamikleri

Bu sorular sadece Arap dünyasını değil, bütün İslâm alemini ilgilendiriyor. Uzun bir çöküş dönemi, ardından gelen işgal ve sömürgecilik yılları, müslüman toplumlarda derin bir travma doğurdu. Tarihe yön vermiş, evrensel medeniyet üretebilmiş bir dünya, bir anda tarihin kenarına itildi. İslâm dünyasının içinde bulunduğu siyasî ve ekonomik şartlar, müslüman kimliğin mümkün kıldığı asalet ve özgüven karşısında tam bir çatışmaya, psikolojik gerginliğe neden oldu uzun yıllar.

Şimdi İslâm dünyası bu atalet ve uykudan uyanıyor. Kendi kimliğinin imkanlarını yeniden keşfediyor. Dünyaya farklı bakmayı öğreniyor. Tarihe yön verebileceğine olan inancını yeniden kazanıyor. Hakim güçlere karşı aşağılık kompleksi içinde davranmıyor. Herkes için adalet, eşitlik, özgürlük, refah istiyor. Kendi değerlerinin de evrensel olduğunu görüyor. Ve bu değerlere göre yaşamak için mücadele veriyor.

Yedinci yüzyıldan onyedinci yüzyılın ortalarına kadar neredeyse bin yıl ahlâkın, bilimin, kültürün, sanatın, zenginliğin merkezi olan İslâm dünyası yeniden ayağa kalkmak için mücadele veriyor. Arap ülkelerinden Afrika’ya, Güneydoğu Asya’daki Müslüman ülkelerden Balkanlarda ve Batıda yaşayan müslüman topluluklara kadar İslâm coğrafyasının her köşesinde büyük bir ihya ve tecdid dönemi başlıyor. Bilim ve kültürden ekonomiye, uluslararası ilişkilerden eğitime, mimariden medyaya kadar her alanda ümit verici bir canlanış, dinamizm, enerji var.

Tarihin yeni mecraları


Müslüman toplumlar kendi kaynaklarını harekete geçirirken, tarihin akışı da batıdan doğuya ve Asya’ya doğru kayıyor. Doğu ile batı arasındaki ekonomik uçurum giderek azalıyor. Dünyanın en dinamik ekonomileri artık Amerika ve Avrupa’da bulunmuyor. Genç nüfus, bu süreci tetikleyen unsurların başında geliyor. Batı toplumları yaşlanırken, Batılı olmayan dünyadaki genç nüfus hızla artıyor. Küreselleşmenin sağladığı imkanları bir fırsata dönüştüren toplumlar, tarihin merkezine doğru emin adımlarla ilerliyor.

Tarihin bu büyük kırılma anının temel sebeplerinden biri Batı paradigmasının eski gücünü yitirmesi. Avrupa medeniyetinin ondokuzuncu yüzyılın ortalarında ve yirminci yüzyılın başlarında sergilediği büyüme ve yayılma enerjisinin yerinde bugün ekonomik krizler, yaşlanan nüfus, özgüvenini yitirmiş ve bohem bir toplum var. Batı ile dünyanın geri kalanı arasında var olan bağımlılık ilişkisi, artık açık bir şekilde sorgulanıyor.

Arap baharı, bu nesnel şartlara paralel olarak ortaya çıktı. Bundan sonraki istikameti de bu çerçevede belirlenecek. Ama yapacak daha çok iş var. Birkaç diktatörü devirmek, yapısal sorunları çözmek için yeterli değil. On yıllar boyunca kronik hale gelmiş sorunların birkaç ay içinde çözüleceğini varsaymak naiflik olur. Dahası çok partili seçimler yapmak, anayasa yazmak, basın özgürlüğünü garanti altına almak, atılması gereken adımlardan sadece bazıları.

Yeni bir tarihî sürecin daha başındayız. Bu yeni tarihin dayandığı ilkeler ne olacak? Arap ve İslâm dünyası Batıyı taklit ederek yeni baskı rejimleri mi üretecek, yoksa gerçekten köklü ve sahici bir dönüşüm mü geçirecek? Bu tarihe yön verecek olan temel ahlâkî, manevi ilkeler, toplumsal değerler nelerden müteşekkil olacak? Bunlar, Mısır yahut Tunus’ta seçimlerin ne zaman yapılacağından daha önemli sorular.

Yeni bir modele doğru


Arap ve İslâm dünyasının temiz bir başlangıç yapabilmesi için, yeni bir dünya görüşünü ve alem tasavvurunu benimsemesi ve hayata geçirmesi gerekiyor. İnsanı ve onun arzularını her şeyin merkezine koyan batı hümanizmi artık iflas etti. Bunun yerine insanı büyük varlık dairesi içine yerleştiren, ona eşref-i mahlukat olarak bakan ama ahlâkî sınırlarını da çizen bir insan tasavvuruna ihtiyaç var.

İslâm tefekkürü, insanı hem özgürlük hem de sorumluluk sahibi bir varlık olarak tanımlar ve yer ile gök arasında bir köprü olarak görür. İnsanın yeryüzünde Mevlâ’nın halifesi, yani temsilcisi olması bu hakikate dayanır. İnsan yeryüzünde adaleti tesis etmekle mükelleftir. Onun en büyük ameli Allah’a kulluk etmek, O’nu tesbih etmektir. Bunun anlamı şudur: Akıl ve irade sahibi, özgür bir varlık olarak insan, kendi varlık evreninin merkezine, her hakikatin ve hayrın mutlak kaynağı olan Yaratıcısını yerleştirmelidir.

Bu dengeyi kuran insan, bütün zaaflarına rağmen, yeryüzünde Allah’ın halifesi olur ve adaleti evrensel bir ilke olarak tesis eder. Bu dengeden uzaklaşan insan, ancak azgın nefsinin arzularına uyar ve varlık üzerinde hoyratça tasarrufta bulunmaya çalışır. Modern bireyin çıkmazı, kendini varlığın efendisi olarak görmesi ama bunun getirdiği ahlâkî ve insanî sorumlulukları yüklenmek istememesidir.

İslâm dünyası tam da bu noktada dünyaya yeni bir insan ve alem tasavuru sunabilir. Siyasi ve ekonomik düzenini buna göre tanzim edebilir. Üreteceği yeni modellerle başka toplumlara örnek olabilir. Arap baharının uzun vadede düşünmesi gereken temel mesele budur.

Bu süreçte Türkiye’nin oynadığı özgün role dikkat çekmekte fayda var. Türkiye bugün müslüman kimliğiyle adil ve şeffaf bir siyasi düzeni, ekonomik kalkınmayı ve aktif dış politikayı telif edebilmiş bir ülkedir. Bu sentez, müslüman olmakla dünyada söz sahibi olmak arasında bir çatışma yahut çelişki olmadığını göstermektedir. Şüphesiz Türk toplumunun bu alanda hâlâ kat etmesi gereken mesafeler var. Ama tasavvur ve idrak düzeyinde ve giderek sosyal alanlarda köklü bir değişimin olduğu açık.

Tarihle ve coğrafyayla barışmak


Artık biz müslüman kimliğimizi bir yük, tarihimizi bir sorun, coğrafyamızı bir engel olarak görmüyoruz. Düne kadar bu değerleri büyümenin, kalkınmanın, ilerlemenin, sözüm ona “çağdaş” olmanın önünde engel olarak gören elitlerin dönemi artık sona eriyor. Bunun yerine kendi ahlâkî ve manevi değerlerinden güç alan, tarihini, kültürünü ve coğrafyasını stratejik değer olarak gören yeni nesiller var.

Bu idrak düzeyine ulaşmak kolay olmadı. Bunun hayata geçirilmesi ve siyasete, ekonomiye, eğitime, kültüre, dış politikaya yön veren bir tasavvur haline gelmesi için de çok çalışmamız gerekiyor. Ama şurası açık: Artık dünyada söz sahibi olmak için kendi değerlerimize, insanımıza, tarihimize, coğrafyamıza yabancılaşma dönemi sona ermiştir. Yeni bir sayfa açılmaktadır.

Bu yeni sayfa, son dönemde Arap ülkelerinin, İslâm dünyasının ve Batının da yakın ilgisine mazhar oluyor. Ve bazı gözlemciler buna “Türkiye modeli” adını veriyor. Hiçbir gurura, kibire kapılmadan ve tevazu ve haşyeti elden bırakmdan bu yeni süreç üzerinde bizim de kafa yormamız, bu yeni tecrübeyi zenginleştirmemiz, derinleştirmemiz, olgunlaştırmamız gerekiyor.

Yıllarca baskının, zulmün, ataletin, ihanetin, yolsuzluğun, fakirliğin pençesinde yaşamış olan Arap dünyasının bugün yeni bir silkinmeyle ayağa kalkmaya çalışması, tarihin yeniden yazıldığının en somut delillerinden biridir. Adaleti, özgürlüğü, barışı, eşitliği, insanın izzetini esas alan bir siyasi ve toplumsal düzen inşa etmek mümkündür ve bunu yapmak bizim elimizdedir. “Yapamayız, yaptırmazlar...” dönemi artık geride kalmıştır. Biz istesek de istemesek de tarih bizi bu istikamette yürümeye zorlayacaktır. Bu büyük kırılma döneminde tek tek bireylere, ailelere, sivil toplum örgütlerine, yayın organlarına, eğitim kurumlarına, iş adamlarına, siyasi liderlere, dinî yol göstericilere, eğitimcilere, anne ve babalara, kısacası kadın erkek herkese tarihî roller düşmektedir.

Hidayet kaynağımız Kuran-ı Kerim, “Bir kavim kendi nefsinde olanı değiştirmedikçe Allah onların içinde bulunduğu hali değiştirmez.” buyuruyor. Bu evrensel değişim ilkesi, içinden geçtiğimiz bu büyük dönüşüm dönemine de ışık tutuyor. Biz nefsimizde, gönlümüzde, kalbimizde, ruh dünyamızda olan şeyi ahlâkî kemale ve ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor
« Posted on: 20 Nisan 2024, 17:09:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor rüya tabiri,İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor mekke canlı, İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor kabe canlı yayın, İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor Üç boyutlu kuran oku İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor kuran ı kerim, İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor peygamber kıssaları,İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor ilitam ders soruları, İslâm Dünyası Ayağa Kalkıyor önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes