> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar  (Okunma Sayısı 1046 defa)
13 Eylül 2011, 22:01:46
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Eylül 2011, 22:01:46 »



İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar


Şubat 2007 - 98.sayı

Ali DEMİRTOPUZ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

İlk Müslüman-Türk Devleti hangisidir diye sorulduğunda çoğunlukla verilen cevap Karahanlılar oluyor. Ne var ki bu cevap bilimsel çalışmalar ışığında doğru görünmüyor. Doğru cevap için bakışlarımızı kuzeye, bugünkü Rusya topraklarına çevirmemiz gerekiyor.

Tarih yoruma açık bir alandır ve bilgide çarpıtma yapılmadıkça yorum ve kabullerde farklılık normaldir. İlk Müslüman-Türk devletinin hangisi olduğu konusu da böyle tartışılmıştır. Günümüzde ağırlık kazanan görüş, ilk Müslüman-Türk Devleti ünvanının İtil-Bulgar Devleti’ne ait olması gerektiği yolundadır. Bu görüşün kabul görmesinin sebebi, müslüman oldukları bilinen İtil Bulgarlarının Türk olduklarının da artık ispatlanmış olmasındandır.

Aslında Mısır’da kurulan Tolunoğulları ile Azerbaycan ve İran topraklarının bir kısmında kurulan Sacoğulları devletleri, hem Karahanlılar hem de İtil-Bulgar devletlerinden önce Müslüman-Türk idareciler tarafından yönetilmiş devletler olarak tarihe geçmişlerdir.

Ne var ki statüleri ve yapıları ilk Müslüman-Türk Devleti ünvanını almaları için yeterli görülmemektedir. Abbasi Halifeliği’nin vilayetleri durumundaki topraklarda kurulmuş yarı-bağımsız ve halklarını da ağırlıklı olarak Türk olmayan unsurların oluşturduğu devletlerdir.

Avrupa’nın karışmış Türkleri


İmparator Attila’nın 453 yılında ölümüyle Avrupa Hunları bir dağılma sürecine girer. En küçük oğul İrnik, artık Orta Avrupa’da tutunmanın imkansızlığını görerek kalabalık bir Hun topluluğuyla beraber Karadeniz’in kuzeyindeki steplere, bugünkü Ukrayna’ya yönelir. Aynı dönemde bir başka topluluk da doğudan gelerek bölgeye giriş yapar. Bunlar başka Türk boylarının baskıları sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalmış Ogurlardır.

Aslen her ikisi de Türk kökenli olan Hunlar ve Ogurlar bir araya geldikleri Karadeniz’in kuzeyindeki steplerde birbirlerine karışırlar ve tarihi serüvenlerine Bulgar isminde kaynaşmış tek bir toplum olarak devam ederler. Bulgar ismi bugüne kadar Türkçe’den başka hiçbir dille izah edilememiştir ve ifade ettiği şey de son derece açıktır; “karışmak”, karışmış anlamında “bulamak”, “bulgamak” fiilinden türemiştir. Bu isim kayıtlarda ilk kez Doğu Romalılarca 482 yılında Bulgarlara yapılan askeri işbirliği teklifiyle ilgili olarak zikredilmiştir.

Bu Bulgar Türkler, Göktürk ve Avar hakimiyetinin gevşediği 635 yılında kendi devletlerini kurmuşlardır. Bulgar başbuğu Kurt’un kurduğu devletin ismi tarihte “Büyük Bulgarya” olarak anılır. Bu devlet uzun ömürlü olamamış ve Kurt’un ölümünden sonra dağılma sürecine girmiştir.

Tuna boyuna yerleşenler


Büyük Bulgarya’nın dağılma sürecinde Kurt’un oğullarından Esperüh, yanındaki Bulgar kitlesiyle batıya yönelir. Bizanslılarla yapılan mücadelelerden sonra Dobruca’ya egemen olur ve 681’deki antlaşma ile kendisini Bizans’a resmen tanıtır. Tuna-Bulgar Devleti bundan sonra bölgede etkin bir siyasi güç olur ve Balkanlar’da büyük ilerlemeler kaydeder.

Özellikle Kurum Han zamanındaki İstanbul’u zaptetmeye yönelik faaliyetler Bizanslıları bunaltır. 864 senesi ise Tuna Bulgarları için bir dönüm noktası olur. Bu sene içinde Tuna-Bulgar Devleti’nin başındaki Boris Han, Hıristiyanlığı kabul eder ve vaftiz olarak Mikhael adını alır. Sonrasında da han ünvanı terkedilir ve bunun yerine çar ünvanı kullanılmaya başlanır.

Esasen sonradan geldikleri Tuna havzası ve yayıldıkları Balkanlar’da Türk olmayan geniş kitlelerin ve özellikle Slavların arasında yönetici bir azınlık olarak yaşamış olan Bulgar Türkleri, Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra Slav-Bizans etnik ve kültürel çevresi içinde asimile olmuşlardır. Dolayısıyla bugünkü Bulgarların Türk olduklarını ileri sürmek fazla uç bir yorumdur.

Ne var ki son zamanlarda yapılan çalışmaların, Karadeniz’in kuzeyinden Tuna havzasına gelen ve ismi Bulgar olan kitlenin esasen Türk olduğunu açıkça ortaya koymuş bulunmasının günümüz Bulgar milletini fazlasıyla rahatsız ettiği de bir gerçektir.

Bugüne kadar doğudan gelen atalarıyla övünen Bulgarlar artık bunu fazla umursamamakta ve şu anda tamamen farklı bir millete dönüştüklerini söylemektedirler. Artık bilim çevrelerince tartışmaya bile gerek görülmeyen bir gerçek olarak kabul edilmiş eski Bulgarların Türklüğü meselesini zorlama yorumlarla çürütmeye çalışmaktadırlar.

İtil Bulgarları


Esasen yukarıda yaptığımız açıklamalar Bulgar meselenin daha açık bir surette anlaşılması için yapılması zorunlu açıklamalardı. Ama bizi esas ilgilendiren Büyük Bulgarya’nın dağılma sürecinde kuzeye yönelen diğer Bulgar kitlesidir. Çünkü onlar İslâm coğrafyasının fazlasıyla uzağında olan ve o günün müslümanları tarafından pek bilinmeyen bir bölgeye göç etmiş olmalarına rağmen İslâm’la şereflenmiş ve tarihte resmi dinini İslâm olarak değiştiren ilk bağımsız Türk devleti olma ünvanına da sahip olmuşlardır.

Dağılma sürecinde Karadeniz’in kuzeyinden daha da yukarılara hareket eden bu Bulgar topluluğu Orta İtil’e yerleşmiş ve burada bir devlet kurmuşlardı. Yeni yurtta yazın geceler, kışın da gündüzler son derece kısalıyor, Vikinglerle karşılıklı ticaret yapılıyor ve kışın kaskatı olan yeryüzü sebebiyle ölüler bile gömülemiyordu. Fakat zamanla kuzeyden ve güneyden gelen tüccarların bir buluşma merkezi haline gelen bölge zenginleşmeye de yol açmıştır. Bu dönemde güneyden gelen müslüman tüccarların telkinleri Bulgarlar arasında İslâmiyet’in yayılmasını da sağlamıştır.

Müslümanlaşmakta olan bu devlet ile ilgili en mühim yazılı kaynak İbn Fadlan’ın seyahatnamesidir. İbn Fadlan, bugün İtil Bulgarlarına dair sahip olduğumuz çok önemli bilgileri bizim için kaydetmiştir. Peki, Bağdat’ta yaşamakta olan İbn Fadlan o günün şartlarında neredeyse dünyanın bir ucu sayılabilecek Orta İtil bölgesine neden gitmiştir?

Uzaklardan bir elçi


Karahanlılar Devleti’nin İslâm’ı resmi din olarak kabul ettiği 944 senesinden tam 23 sene önce 921 yılında Abbasi Halifeliği’nin merkezi Bağdat’a çok uzaklardan bir elçi geldi. Elçiyi Bağdat’a İtil-Bulgar hanı göndermişti. İbn Fadlan elçinin geliş sebebini ve görüşmelerin sonucunu şöyle açıklıyordu:

“Bulgar hükümdarı Almış bin Şilkî İlteber’in, müminlerin başkanı Muktedir’e İslâm dinini anlatacak, şeriatın hükümlerini öğretecek, ülkesinde ve bütün memleketinde kendi adına hutbe okunması için minber ve cami yapacak bir heyet göndermesini ve düşman hükümdarlardan korunabilmek için bir kale yaptırmasını isteyen mektubu geldiğinde, bu konuda isteği kabul edildi.”

Halife, Bulgarlar’a istedikleri şeyleri götürecek bir heyet kurulmasını emretti. İbn Fadlan da Bulgar hanına halifenin mektubunu okumak, hediyeleri teslim etmek, fakih ve öğretmenlere nezaret etmek vazifeleriyle heyete dahil oldu. Elçiler Bağdat’tan 21 Haziran 921’de yola çıktı ve pek çok ülke geçerek yaklaşık bir yıl sonra 12 Mayıs 922’de İlteber’in karşısına çıkabildiler. Buluşma anını İbn Fadlan şöyle anlatır:

“Bizi görünce, Allah’a şükürler olsun diye secdeye kapandı. Yeninde sakladığı gümüş paraları üzerimize saçtı. Bizim için kubbeli çadırlar kurdurdu. Bu çadıra indik.”

İlteber’in teslimiyeti


Birkaç günlük dinlenme müsaadesinden sonra İlteber, bütün beyleri, kumandanları ve aile fertlerini toplayarak elçilerle buluşur. Halifenin gönderdiği eyerle İlteber’in atı eyerlenir ve kendisine de siyah hilatlar giydirilir. Sarık sarılır. Sonra İbn Fadlan halifenin mektubunu çıkarır ve İlteber’i mektup okunurken ayakta durması için uyarır. Bunun üzerine han ile beraber herkes ayağa kalkar. Bu sahneyi İbn Fadlan şöyle anlatıyor:

“Mektubu okumaya başladım. Giriş kısmını okuyup ‘Sana selam olsun. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a hamd ederim’ cümlesine gelince ‘Müminlerin Başkanının selamını al’ dedim. O ve yanındakiler hep birlikte selamı aldılar. Mektubun okunmasını bitirince, oradakiler hep bir ağızdan tekbir getirdiler. Yerler sarsıldı.”

İlteber’in dinî teslimiyetinin en çarpıcı misallerinden biri de hutbede yapılan değişiklikle ilgilidir. Yine İbn Fadlan anlatıyor:

“Benim adıma hutbe okunması nasıl caiz olur?’ dedi. Ben de ‘Senin ve babanın adı ile’ dedim. Hükümdar ‘Babam kâfirdi. Onun adının minberde söylenmesini istemem. Benim adımı da bir kâfir verdiğine göre, adımın da hutbede zikredilmesini arzu etmem. Acaba efendim Müminlerin Başkanının adı nedir?’ dedi. Ben, ‘Cafer’ dedim. Hükümdar ‘Benim onun adını almam doğru olur mu?’ dedi. Ben de ‘Evet, olur’ dedim. Bunun üzerine ‘Kendi adımı Cafer, babamın adını Abdullah şeklinde değiştirdim’ dedi. Hatibe, hutbeyi bu isimle okumasını emretti. O da bu emri yerine getirdi.”

Halife parasının bereketi


Abbasi halifesinin gönderilmesini emrettiği para, vazifeyi üstlenenlerin hatalarından dolayı Bulgar hanına götürülememişti. Elçilerden şüphelenen eski adıyla İlteber yeni adıyla Cafer bin Abdullah onları para hususunda sıkıştırmış ama gerginlik uç noktalara gitmemiş ve üzücü olaylara sebebiyet vermemiştir. Aslında Cafer bin Abdullah’ın halifeden gelecek paraya ihtiyacı da yoktu.

İbn Fadlan bunu Cafer bin Abdullah’a sormuştur. Bunca zenginliğine rağmen neden ısrarla halifeden gelmesini umduğu paranın peşine düşmektedir? Bulgar hanının cevabı çok ilginçtir:

“Halifenin devletinin bahtı açık olduğunu, vergilerinin helalinden alındığını gördüğüm için bu teşebbüste bulundum. Ben kendi mallarımla altından veya gümüşten bir kale yaptırmak istersem bir güçlük çekmem. Halifenin mal...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar
« Posted on: 19 Nisan 2024, 11:10:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar rüya tabiri,İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar mekke canlı, İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar kabe canlı yayın, İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar Üç boyutlu kuran oku İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar kuran ı kerim, İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar peygamber kıssaları,İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar ilitam ders soruları, İlk Müslüman-Türk Devleti: İtil-Bulgar önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes