Konu Başlığı: Hz. Ali r.a. Böyle Seslendi Gönderen: Zehibe üzerinde 24 Eylül 2011, 18:55:10 Hz. Ali r.a. Böyle Seslendi Eylül 2007 - 105.sayı Semerkand Dergisi kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı. (Geçen sayıdan devam) Hakk’a kulluktaki istiğrakları onlarda Hakk'ın gayrısına bakmaya mahal bırakmamıştır. Onlar Hakk'a tam bir teveccühle yönelmişlerdir. O'nu bilmenin tadını tatmış, muhabbetinin zevkine varmışlardır. Aynı zamanda Hakk'ın korkusu da onların gönlünü sarmıştır. İbadetlerini çok bulmazlar; Cenab-ı Hakk'a uzun uzun münacattan ağızları kurumaz, zikir ve tesbihattan dilleri yorulmaz. İbadette kusur etmek ve yorulmak onlar için söz konusu değildir. İbadetlerinin sonu, tatlarının nihayeti yoktur. Göklerin muhtelif tabakalarında hiçbir nokta yoktur ki, orada secde halinde veya başka türlü ibadetle meşgul bir melek bulunmasın. Taatları çoğaldıkça Rabbleri konusundaki marifetleri de artar ve Rabblerinin izzeti gönüllerinde her an çoğalır. Yeryüzü taşkın denizler gibi dalgalanırken ve coşkun ırmaklar gibi köpükler savururken Cenab-ı Hak onu sakin kıldı. Yüksek dağları onun üzerine yükledi. Dağlardan göz göz sular fışkırtıp, yatakları vasıtasıyla ovalara sevk etti. Dağlar vasıtasıyla yeryüzünün hareketlerini dengeledi ve sarsıntılarını hafifletti. Havayı yeryüzü sakinlerinin teneffüsü için hazırladı ve onların bütün ihtiyaçlarını temin etti. Irmakların sulamadığı yerler için yağmurlar yarattı. İnsanlar ve hayvanlar için yerden otlar bitirdi. Yeryüzü Ademoğlu'na mesken olacak duruma geldikten sonra Hz. Adem'i yaratıp cennete yerleştirdi. Kendisine bol bol rızık verdi ve kendisini neden sakındırmış ise onu da açıkça bildirdi. Hz. Adem sakındırıldığı şeyden kendisini alıkoyamadı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, Hz. Adem'i, nesliyle yeryüzünü mamur kılsın ve kullara hüccet ikame etsin diye, tevbeden sonra cennetten indirdi. Sonunda Hz. Adem'in eceli geldiğinde onun ruhunu kabzettikten sonra, her nesilden, rububiyetinin hüccetini insanlara gösterecek peygamberler gönderdi. Nihayet bizim Peygamberimiz ile ilâhi hüccet tamam oldu. Cenab-ı Hak, rızıkları takdir ederek kimine çok, kimine az vermiştir; kiminin rızkını bol, kimininkini de dar eylemiştir. Bu bolluk ve darlıkla O kullarını imtihan etmekte, zengin ve fakir kıldığı insanlardan hangisinin şükredici ve hangisinin sabredici olacağını yoklamaktadır. Bazen rızık bolluğunu fakr u zarurete, sağlıklı ve sıhhatli olmayı hastalıklara, ferahı sıkıntıya dönüştürür. Kimimizin ömrünü uzatır, kimimizinkini de kısaltır ve ölümlerimizi muhtelif sebeplere bağlar. O, içinde sır saklayanların sırrını ve gizli konuşanların konuşmalarını bilir; gönüllere gelenleri, göz ucuyla yapılan hırsızlama bakışları, kalplerin gizli katlarında kalanları, küçücük karıncaların yerlerini ve ufacık böceklerin yuvalarını bilir. Yavrularını kaybetmiş kadınların iniltilerini, sessiz ayak tıpırtılarını, meyvelerin tomurcuklarından çıkacak yerlerini, vahşi hayvanların dağlardaki ve vadilerdeki inlerini, böceklerin ağaç kabuk ve dallarındaki duraklarını, yaprakların dallara tutamak yerlerini, yuvalardaki kuşların ötüşlerini, deniz diplerindeki sedeşerin içinde bulunanları, gece karanlığının örttüğü şeyleri, gündüz üzerine güneşin doğduğu nesneleri, her adımın izini, her hareketin sesini, her kelimeyi, her dudak oynamasını, her zerrenin miktarını, yeryüzündeki ağaçların ne kadar meyvesi bulunduğunu, ağaçlardan kaç yaprak düştüğünü duyar ve bilir. Hem de külfetsiz ve zahmetsiz olarak. Yarattıklarını korumak ve muhafaza etmek O'nu yormaz, onları idare etmekte O'na bıkkınlık arız olmaz. (Devam edecek) |