๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 21 Eylül 2011, 19:14:15



Konu Başlığı: Hz. Ali r.a. Böyle Seslendi
Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Eylül 2011, 19:14:15
Hz. Ali r.a. Böyle Seslendi



Temmuz 2007 - 103.sayı

Semerkand Dergisi kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Hamd o Allah’a mahsustur ki, (nimetlerini kullarına) vermemek ve tutmak O’nun mülkünde bir artışa sebep olmaz. Vermek ve el açıklığı göstermek de O’nun hazinelerini tüketmez. O’ndan başka kim başkasına mal
verse malı tükenir. O’ndan başka kim vermezlik etse kötülenir ve zemmedilir.

Kullarına nimetler veren ve onlar arasında rızıklarını taksimle ihsanda bulunan O’dur. Yaratılmışların hepsi O’na muhtaçtır. O, mahlukatının rızkına kefil olmuş, yiyeceklerini takdir ve tayin buyurmuş, kendisine başvuranlara ve lütf-u keremini isteyenlere yolu açık tutmuştur. Kendisinden isteneni vermekteki cömertliği, istenmeyenleri vermekteki cömertliğinden daha fazla değildir.

O el-Evvel’dir; kendisinin evveli olmadığından, O’ndan evvel bir şeyin bulunma ihtimali yoktur. O elÂhir’dir; varlığının sonu olmadığından, kendisinden sonra bir şeyin bulunması söz konusu değildir.

Gözbebekleri O’na değmez ve gözler O’nu kuşatamaz. Zamanın üstünde olduğundan, O’nda hal değişikliği olmaz. Bir mekânda olmadığından, O’nda bir yerden başka bir yere intikal olmaz.

Dağların madenlerinden fışkıran ve denizlerin içinden fırlayan gümüş ve altınları, inci ve mercanları verecek olsa, O’nun cömertliğine bunun bir tesiri olmaz ve O’nun geniş hazinesinden bunlar herhangi bir şey eksiltmez. İnsanların istemesi, O’nun katındaki nimetleri tüketemez. O öyle bir Cevad’dır ki, isteyenlerin istemesi O’ndakileri eksiltmez. İstemede ısrarlı davrananların ısrarı O’nu cimriliğe sevk edemez.

Bak, ey soran kişi! O’nun sıfatlarından Kur’an’ın gösterdiklerine uy. Ve Kur’an’ın hidayet nuruyla aydınlan. Bunun dışında her ne varsa şeytanın teklifidir ki, Allah onu sana Kitab’ında teklif etmemiş, Rasulullah Sünnet’inde bildirmemiş ve hidayet imamları bu hususta bir eser ortaya koymamıştır.

Bilmediğin yerde dur! Ve onu bilmeyi Allah’a havale et! Allah’ın senin üzerindeki hakkı budur.

Bil ki ilimde rüsuh bulmuş (derinleşmiş) olanlar o kimselerdir ki, örtülü olan gaybın tefsir ve tevilini bilmemeyi ikrar ve itiraf etmek, onları gaybın üzerine örtülmüş olan kapılara hücum etmekten alıkoymuştur. İlimlerin ihatası (zihnen, aklen kavranabilen) dışında kalan konular hususunda acziyetlerini itiraftan dolayı Allah o kişileri methetmiş, onların mükellef olmadıkları meseleleri araştırmaktan geri durmalarına “rüsuh” adını vermiştir. Sen de bununla iktifa et. Allah’ın büyüklüğünü aklının derecesi ile takdire kalkışma ki, helak olanlardan olmayasın!

O, Kadir’in ta kendisidir ki, O’nun kudretinin sınırını idrak etmek için önden vehimlerimiz ilerleyecek, vesveseden ari olan fikirlerimiz O’nun melekûtunun gaybî derinliklerine inecek, gönüller O’nun aşkı ile dolup sıfatlarını düşünmekle hayrete dalacak, akıllar en ince yollarla O’nun zatını bilmeye kalkışacak olursa, gayb uçurumlarının karanlıkları içinde yuvarlanarak geri dönmek zorunda kalırlar.

(Devam edecek.)