> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Haberler ve Gerçekler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Haberler ve Gerçekler  (Okunma Sayısı 814 defa)
15 Eylül 2011, 15:55:18
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Eylül 2011, 15:55:18 »



Haberler ve Gerçekler



  Mart 2007 - 99.sayı

Ali DEMİRTOPUZ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Siyaset ince iş. “Kuşa bak” diyerek çocuğa mama yedirmek gibi, kabul görmeyecek nice işleri toplum görmeden yoluna koymak da bu incelikler arasında. Bunun en etkili yolu da bir “haber” uçurmak. Nasılsa kalabalıklar da haberlerle beraber uçmaya hazır. Anlaşılan medya çıkalı mertlik kalmamış. Epey zamandır...

Tarih 5 Eylül 1833. Osmanlı Devleti’nin resmi yayın organı durumundaki Takvim-i Vekayi gazetesinde şöyle ilginç bir haber yayınlanır:

“Tırnava’da cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahireye dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır. İnsanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar. Hiç kimse bir şey göremez. Birkaç erkek ve kadının da üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: ‘Üzerimize sanki manda çökmüş sandık!’ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır.

Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adlı adam getirildi ve kendisiyle sekiz yüz kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir, resim hangi mezara bakarsa, cadı o mezardaki habis ruh imiş.

Büyük bir kalabalık ile mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim, sağlıklarında Yeniçeri Ocağı’nın kanlı zorbalarından olan Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şâkinin mezarlarına karşı durdu.

Mezarlar açıldı. Cesetleri yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer, dörder parmak uzamış bulundu. Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü. Bu adamlar, sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş, ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş, ecelleri ile ölmüş kişilerdi.

Sağlıklarında yaptıkları yetmemiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı. Cadıcı Nikola’nın tanımına göre, bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerinin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanır imiş. Ali Alemdar ile Apti Alemdar’ın cesetleri mezarlarından çıkarıldı. Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı. Fakat hiç tesir etmedi.

Cadıcı, ‘bu cesetleri yakmak gerek...’ dedi. Bu hususta şer’an da izin verilebileceğinden izin verildi ve iki yeniçerinin mezarlarından çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı ve çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu.”

Takvim-i Vekayi ve yeniçeriler


Tırnava (Bugün Bulgaristan sınırları içinde olan eski bir Osmanlı kasabası) kaynaklı akıllara zarar bu haber, tekrar hatırlatalım, Osmanlı Devleti’nin resmi yayın organı durumundaki Takvim-i Vekayi gazetesine düşüyor. Haberi İstanbul’a bildiren de sıradan bir isim değil; Tırnava kadısı Ahmed Şükrü Efendi.

Şimdi bu tuhaflığın arka planında ne olabilir, birlikte araştıralım:

Yeniçeri ocağının tarihe karışmasının üzerinden yedi sene geçmiş... Bir zamanlar meydanlarda tekbir getirip ileri atıldıklarında yeri göğü titretip düşmanın bütün moralini yerle bir eden yeniçeriler, aradan geçen uzun zaman zarfında o eski ruhu kaybetmiş ve kendi kişisel çıkarlarının peşine düşüp devletin ve milletin başına bela kesilmişlerdi. Gerçi o eski ruhu kaybeden sadece yeniçeriler olmasa da, onlar tüm olumsuzlukların kaynağı olarak görülmeye başlanmış ve büyük bir nefret ve öfkenin hedefi haline gelmişlerdi. 1826 yılı da kazanlarını son kez kaldırdıkları yıl oldu.

Devletin diğer güçleri ve halk el ele verip bu işe bir son vermek için harekete geçtiklerinde, bu kez durumun farklı olduğunu yeniçeriler de anlamışlardı. Her biri bu kararlı öfkeden kurtulmak için İstanbul’un ara sokaklarında kendilerine sığınacak bir yer ararken, devlet ricali ve İstanbul halkı da şehri adeta ikinci kez fethetmenin coşkusunu yaşıyorlardı. Yeniçeri meselesi kapanmıştı.

Tahrik edilen öfke

Ama bu ne korku ve öfkedir ki, onca yıldan sonra bile bir “kadı”nın yukarıda yazılan saçmalıkları İstanbul’a bildirmesine sebep olabiliyordu? Nasıl oluyor da, artık bedenleri toprağa terkedilmiş yeniçerilerin, ruhları ile ortalığı fesada vermeye devam ettiği yolunda vehimlere yol açabiliyordu.

Mesele bu kadar basit miydi? Bitmeyen bir öfkenin ve küllenmeyen hatıraların yeniden parlayıvermesinden ibaret miydi? Olmaması gerekir. Zira bu haberde bizi rahatsız eden pek çok unsur mevcut. Nasıl oluyor da bir kadı yukarıda yazılan saçmalıklara alet olabiliyor? Ve nasıl oluyor da bu saçmalıklar devletin resmi yayın organında yer bulabiliyor? Cevap verilmesi gereken sualler herhalde bunlardır.

İlk soru yani bir “kadı”nın olayın içinde bizzat yer alması ve de ayrıntılı izahatlar vererek büyük bir iş yapmış, Tırnava’yı saran dehşet dalgasını önlemek yolunda büyük mücadeleler vermiş pozunda ortaya çıkması ne demektir? Yeniçerilerin ruhlarının sağda solda gezip millete eziyet etmesi safsatası bir yana, gerçekten de iki yeniçerinin mezarları açılıp da cesetlerine yukarıda anlatılan muameleler yapılmış mıdır?

Bu konuda kesin bir şey söyleyemeyiz. Eğer yapıldıysa, bu ancak bizi dehşete düşürür. Ama kesin olan şu ki, bu muameleler yapılmış olsun veya olmasın, haber devletin resmi yayın organında yer bulmuştur. Bu durumda kaç misli daha fazla dehşet duymalıyız? Kaderin bir araya getirdiği bir cahil güruhu yukarıdaki olaylara imza atmış olsa bile, bu safsatanın resmi gazetede yer bulmasını nasıl izah edeceğiz?

Olayların arka yüzü


O halde meseleye daha geniş bir açıdan bakmaya çalışalım. Sene 1833, mevsim sonbahar. Yeniçeriler resmi gazetede vampir damgası yiyorlar... Birkaç ay geriye gidelim. Aynı yılın Temmuz ayı içerisinde Devlet-i Aliye Rus Çarlığı ile Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı imzalamıştır. Can attığından değil, kendisini mecbur hissettiğinden... Bu antlaşma Osmanlı Devleti’nin bir saldırıya uğraması halinde Rusya’nın hemen yardıma koşmasını öngörmektedir. Peki ama Osmanlı Devleti uzunca bir süreden beri kendisi için en önemli tehdit olarak gördüğü Rusya ile nasıl olup da böyle bir ittifak akdediyor ve kendi üzerindeki Rus nüfuzunu artıracak bir yola giriyordu?

Biraz daha geriye gidelim... 1820’li yıllar Mora’daki Yunan isyanlarıyla geçmiş ve Osmanlı Devleti’nin askeri gücü yetersiz kalınca Mısır valisi Mehmet Ali Paşa yardıma çağırılmıştı. Mehmet Ali Paşa’nın Babıali’ye sormaksızın askerlerini Mora’dan çekmesi ve 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında kendisinden talep edilen yardımı göndermemesi, Babıali’yi bu hırslı vali hakkında olumsuz düşüncelere sevk etmişti.

Bu arada Rusya’ya karşı yapılan savaş kaybedilmiş ve 1829 yılında Edirne Antlaşması imzalanmıştı. Antlaşmaya göre Mora’da tam bağımsız bir Yunanistan’ın kurulması da hükme bağlanıyordu. Bu hüküm 1830 yılında gerçekleşti ve Yunanlılar resmen kendi devletlerine sahip oldular. Aynı yıl Cezayir Fransızlar tarafından işgal edildi.

Bir sonraki yıl ise Osmanlı Devleti gerçek bir felaketle karşı karşıya kalacaktı; Mısır valisi Mehmet Ali Paşa Suriye’yi işgal etmesi için oğlu İbrahim Paşa’yı görevlendirmiş ve o da 1832 yılı içerisinde bu işgali tamamlamıştı. II. Mahmud’un bu pervasız girişimi durdurmak için gönderdiği ordu ise İbrahim Paşa’nın ordusu karşısında tam bir hezimete uğruyordu. İbrahim Paşa Torosları aştı ve Anadolu’ya girdi. II. Mahmud bir ordu daha gönderdi ama devlet ile onun bir vilayeti arasında geçen savaştan vilayet güçleri yine galip çıkıyordu.

Siyasi perde, sosyal körlük

İnanılmaz bir şekilde Osmanlı Devleti’nin payitahtı İstanbul, bir vilayet ordusu karşısında artık savunmasız kalmıştı. Osmanlı Devleti’nin varlığını sürdürebilmesi dışarıdan gelecek bir yardıma bağlıydı artık. II. Mahmud’un taleplerine tek somut yanıt Rusya’dan geldi ve 1833 yılı içerisinde 12.000 Rus askeri İstanbul’un Anadolu yakasına yerleştirildi. Sonuçta diğer büyük güçlerin de araya girmesiyle Osmanlı Devleti ve kendi valisi Mehmet Ali Paşa arasında 1833 ilkbaharında taviz dolu bir anlaşmaya varılmıştır.

Ve başladığımız yere dönüyoruz. Temmuz 1833’de Osmanlı Devleti kendisine yönelecek tehditlere karşı Rusya’nın korumasını kabul ettiği anlamına gelen Hünkâr İskelesi Antlaşmasını imzalıyor.

Şimdi daha başka bir açıdan bakmaya çalışalım meseleye... 1826’da yeniçeri ocağı şiddet kullanılarak kaldırılıyor. Yöneticiler, halk herkes memnun. Olay tarihe “Hayırlı Vaka” olarak geçmiştir. Hemen yeni bir ordu, “Asakir-i Mansure-i Muhammediyye” kuruluyor. Yeni ordu 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında büyük yararlılıklar gösterdiyse de, genel olarak Osmanlı savaş gücü yetersiz kalıyor ve Ruslar Balkanlar’ı aşarak Edirne’yi de alıp İstanbul’a yaklaşıyorlar.

Diğer taraftan da Erzurum’a kadar ilerlemişlerdir. Sonuç, Yunanistan’ın bağımsızlığına da yol açacak Edirne Antlaşması’nın imzalanması... Cezayir Fransız işgaline uğramıştır. Ve bitirici darbe Mısır valisinden, Mehmet Ali Paşa’dan geliyor. Artık meydanda İstanbul’u savunabilecek ciddi hiçbir güç kalmamıştır. Zorunlu olarak Rusya’ya yanaşılıyor ve 12.000 Rus askeri İstanbul’u savunmak üzere şehrin Anadolu yakasına yerleşiyor. Bu manzaranın son derece rahatsız edici olduğu açıktır. Yeniçeri ocağını tasfiye ettikten yedi sene sonra devlet kendisini yine kendi valisinden korumak için ka...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Haberler ve Gerçekler
« Posted on: 26 Nisan 2024, 08:40:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Haberler ve Gerçekler rüya tabiri,Haberler ve Gerçekler mekke canlı, Haberler ve Gerçekler kabe canlı yayın, Haberler ve Gerçekler Üç boyutlu kuran oku Haberler ve Gerçekler kuran ı kerim, Haberler ve Gerçekler peygamber kıssaları,Haberler ve Gerçekler ilitam ders soruları, Haberler ve Gerçekler önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes