Konu Başlığı: Gönül Dergisi Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Eylül 2011, 17:24:26 Demiştik ki... Mayıs 2007 - 101.sayı Semerkand Dergisi kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı. Gönül Dergisi Bir hayra vesile için “bismillah” diyerek başlıyoruz. Gönüllerden geleni, gönüllere sunmak için... Malumdur ki, her yazının bir de “satır arası” vardır. Yazarların gerçek niyet ve hedefi satırların kendisiyle birlikte bu satır aralarında da gizlidir. Semerkand’ın satır aralarını okuyan dikkatli gözlerin, bir “gönül dergisi” müşahede edeceklerine inanıyoruz. Gönül dünyamızın her türlü saldırıya uğradığı bu devirde gönlümüzün muhabbetle ve gerçeğin bilgisiyle yeniden dirilmesine katkıda bulunmak asıl hedefi miz. Muhabbet ve Edep Varoluş vazifesini ifa edebilen insanlardan olabilmenin temel şartı muhabbettir. Muhabbeti temin için, Rabbimizin hoşlanmadığı şeylerden kalbimizi temizlemek ve nefsimizin esaretinden kurtulmak zorundayız. Hiç değilse niyetimizi bu yönde kurup, böyle bir gayretin yolcuları arasına katılmak zorundayız. Özellikle, Allah’ın dinini başka niyetlerimizin önüne meşruiyet malzemesi olarak kullanma ihtimalini kalbimiz titreyerek hesaba katmak zorundayız. Bu büyük vebalden ateşten kaçarcasına kaçmak, her adımda uyanık olmak kulluk vazifemizin tartışılmaz bir gereğidir. Müslüman yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Hedefi ubudiyet vazifesini yerine getirmektir. Ferdî ve sosyal vazifelerle ilgili bir acziyet ve tereddüt söz konusu ise, “kalbi Allah’ın zikrinden gafi l olanlara tâbi olmamak” mutlaka dikkate alınması gereken ölçüdür. İslam’ın bizden istediği “ edeb ”, inanıyoruz ki bu şuurda hayat bulacaktır. MUHAMMED SAKİEROL • OCAK1999 • SAYI 1 Kardeşlik ve dayanışma hukukuna uymayan fertlerden oluşan toplumlarda bela ve musibet, fitne ve ayrılık asla eksik olmayacaktır. Bu duruma düşmemek için Rabbimiz, “Allah’a ve Rasûlüne itaat ediniz. Birbirinizle çekişmeyiniz. Sonra korku ile zaafa düşersiniz, kuvvetiniz gider. Bir de sabrediniz. Allah sabredenlerle beraberdir” (Enfal/46) buyuruyor. Bu ilâhî hüküm milletçe ibret alınması gereken ölmez bir hayat prensibidir. İyi bilmek zorundayız ki, fi tne sadece çıkaranda kalmaz, insanlara sirayet ederek toplumu perişan eder. Birlik ve dayanışma bağlarını tahrip eden en korkunç felâket fitnedir. MUHAMMEDSAKİEROL • ŞUBAT 1999 • SAYI 2 Kaya Yankısı Yunus Emre: “Dertsizlere benim sözüm / Benzer kaya yankısına” diyor. Duygulu, heyecanlı, her kötülüğü, yolsuzluğu ve zalimliği kendisine dert edinen bir insanın, bu gibi şeylere hiç aldırmayan, vurdumduymaz, çıkarcı tipler karşısındaki üzüntüsünü, hiçbir söz bu kadar güzel anlatamaz. Sadece şu “kaya yankısı” buluşu, Türkçe ifade gücünün bir şaheseridir. Mısra ise, bütün bir psikoloji kitabı kudretindedir. İçli yüreğinizi açarsınız; söylersiniz, yanar yakılırsınız, bir çift sözden, bir bakıştan bir “evet”ten medet ummaktasınızdır. Karşınızda ise, kendi iç pazarlığı ile meşgul, küçük hesap, gelgeç mantık peşinde, yüzünüze bel bel bakan veya “senin nene gerek” gibisinden yarı alaycı başını sallayan birisi durmaktadır. Kayanın alnına karşı bağıra bağıra derdinizi dökseniz, kaya yine bir insanca iş yapacak, hiç olmazsa sözlerinizi size iade etmek nezaketi gösterecektir. Gamsız kişi, bunu bile yapmaz. İlgisizliği ile sizi kahreder. AHMET KABAKLI’ DAN • ŞUBAT 2003 • SAYI 50 Tv Kültürü Hanımlar erkeklerden neredeyse sadece televizyon konusunda şanslılar. Gün boyu televizyon açık duruyor. Mübarek aleti kapatsak bir daha açılmayacak sanki. Zaten kapalı olsa da akşam evin beyi geldiğinde açacak. Bu arada, televizyondaki muhteşem programları izlerken, ders soran çocuğunu hafi fçe tersleyecek, karısının anlattıklarına “he, he” deyip gözünü ona bile çevirmeyecek, ihtiyacını giderme saatlerini bile televizyona göre ayarlayacak. Yatsı namazından sonra haberleri, sabah namazından önce fi lmleri bitirmeyi bekleyecek. Böylece mükemmel bir baba, bir anne, bir çocuk, bir aile, bir toplum olarak yaşayıp gideceğiz. Hayatımızda değişen tek şey, televizyonda değişen diziler olacak. İlim televizyonda gördüğümüz tartışmalarla haberlerdeki garip olaylar, eğitim de Çarkıfelek’te bulmaya çalıştığımız şarkı sözleri olarak kalacak. KEMALREİSOĞLU NİSAN 1999 • SAYI 4 Osmanlı düşmanı olmak kolay ama, devlet adamı olmak zor. Silah gücüyle iktidarı ele geçiren ve padişah üzerinde baskı kuran İttihatçı zihniyet, ülkeyi batırırken, “vatanı kurtarıyoruz” diye haykırıyordu. MUZAFFERTAŞYÜREK • ŞUBAT 1999 • SAYI 2 Kadın Meselesi İslam alemine yönelik saldırılar, özellikle kadının şahsiyetini hedef almıştır. Bu saldırılar, müslüman kadının üzerinden fazilet elbisesini çıkarmaya;bunun yerine onu görünüm, düşünce ve hayat tarzı olarak yabancılaştırmaya çalışmaktadır.Bu uğurda çok yoğun ve sistemli baskı uygulanmaktadır. Ancak, İslam’a yabancılaştırma çabaları, dinini kavramış, bilgili, şuurlu müslüman kadının karşısında başarısız olmaya mahkumdur. ALİKAYA • EKİM 1999 • SAYI 10 Samimiyet İlahî buyruklar bütünü olan dini, herhangi bir ideoloji gibi genel kültürle yorumlamak tarifi imkansız büyüklükte bir hatadır. Hele dini, bir başka söylemin önüne vitrin malzemesi olarak koymanın ne büyük bir vebal olduğu da açık. Ne yazık ki günümüzde din adına konuşan ve yazan pek çok kişi, bir hobiden ya da herhangi bir sosyal vakıadan söz eder gibi rahat davranabiliyor. KEMALYILDIZ • OCAK 1999 • SAYI 1 Aktüalite ve Semerkand Bazı okuyucularımız dergimizde güncel olaylara dair haber ve yorumlara daha çok yer verilmesinden yana olduklarını bildiriyorlar. Bu, ilk bakışta popüler bir dergi için tartışılmaya bile gerek olmayan bir fikir gibi gözüküyor. Ama kanaatimizce bir de şöyle düşünmek lazım: Olayları konuşmanın, olayları yazmanın, günlük hayatın akışına hapsolmak ve daha da önemlisi gündem tarafından içerilmek gibi bir tehlikesi var. Her gün önümüze bir yenisi çıkan sığ tartışmalara taraf olup reaksiyoner kalma sakıncasını ise hepimiz biliyoruz., Biz olayları tartışmak yerine öncelikle kendi temel doğrularımızı ve hiç bir olayla sınırlanamayacak gerçek tavrımızı bilmek ve anlatmak zorunda değil miyiz? Kendi öz referanslarını yeterince özümsememiş, kalbi ve beyni dininin özüyle yeterince beslenememiş bir müslüman, hangi durumda hangi doğru tavrı takınabilir? SABAHATTİN AYDIN HAZİRAN 1999 • SAYI 6 |