> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Girit
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Girit  (Okunma Sayısı 945 defa)
02 Ekim 2011, 17:30:38
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Ekim 2011, 17:30:38 »



Girit



Şubat 2006 - 86.sayı


Ahmet MİROĞLU kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Haritaya baktığınızda, Anadolu ile Rumeli’ni el ense tutmuş iki yiğit baş pehlivana benzetebilirsiniz. Rakip, oyun yapma fırsatı bulamasın diye ayaklarını birbirinden biraz açık tutmuşlardır. Başların, omuzların birbirine yaslandığı, pazuların şişip kabardığı, kasların zorlandığı göğüs göğüse sürdürülen güreş o kadar ilgi çekicidir ki, yukarıdan ve doğudan Asya, batıdan Avrupa, aşağıdan da Afrika merakla izlemekte ve alkış tutmaktadır. Afrika tarafından seyirci saflarını yarıp öne çıkan yaramaz bir çocuk, elini başının altına destek yaparak Akdeniz’in masmavi sularına çimlere serilircesine uzanıvermiştir. İşte burası Girit Adası’dır.

Mizansen veya çağrışım bir yana, Girit bayağı büyük ve hayli önemli bir adadır. Aslında İslâm’ın öz evladıdır da... Bu mübarek dinle daha doğuş çağında tanışan, ardından önce yaklaşık bir buçuk asır, sonra da iki buçuk asırdan daha uzun bir süre müslümanlara vatan olan bu güzelim toprak parçası, çeşitli sinsi ve hain oyunlarla nihayet Yunanistan’a mal edilmiştir.

Adanın islâmî döneme ait son derece zengin kültürel miras çeşitliliğine sahip tarihi eserleri içler acısı durumdadır. Osmanlı eserlerinden çoğu yok edilmiştir. Ayakta bırakılanlar ise başka amaçlarla kullanılmaktadır.

Verimli ovaları, yüksek dağları, derin kanyonları, sert rüzgârları, gür suları olan adada narenciye de yetişir, kestane de… Sebze ve meyvenin her çeşidi mevcuttur ama burada asıl bitki zeytindir. Ayrıca adada her çeşit şifalı otu bulmak mümkündür. Giritlilerse bu otları hiç yüksünmeden her daim mideye indirirler.

Burası, Asya’nın, Avrupa’nın, Afrika’nın ortasında başlı başına bir dünya gibidir. Gelin şimdi semalarında bir zamanlar ezan seslerinin çınladığı Akdeniz’in bu büyük adasına biraz daha yakından bakalım.

Ege Denizi’nin kilidi


Girit’e Batılılar Krete, Creta, Créte; Araplar Akritiş veya İkritiş derler. Doğu Akdeniz’in Kıbrıs’tan sonra en büyük adasıdır ve adeta Ege Denizi’nin kilididir. Nüfusu 650 bin dolayındadır. 8618 km² büyüklüğündedir. Doğu-batı doğrultusunda yaklaşık 260 km. uzunluk ve yer yer daralıp açılan 15-56 km. genişliktedir.

Ada Anadolu topraklarını andıran bir görüntüye sahiptir. Genellikle dağlıktır. Gerilla savaşı için Kafkas ve Afgan dağlarından geri kalmaz. Derin vadiler, irili ufaklı sayısız mağaralar da cabası... Onun için Osmanlılara çeyrek asır geçit vermemiş, İkinci Dünya Savaşı’nda da Nazilere karşı zorlu bir direniş göstermiştir. Yerleşime müsait olmadığı için sadece üç-beş köyün bulunduğu güney kıyılarında sarp dağlar ve yalçın kayalıklar denize dikine iner. Halbuki kuzey sahilleri hem korunaklı körfez ve koylara sahiptir hem de yerleşime uygundur. Bu kesimde ziraat ve ulaşım da yapılabilmektedir.

Girit adasının ilk sakinleri Anadolu’dan gelip yerleşenlerdir (MÖ 3000-1400). Sonra bilindiği kadarıyla Yunan ve Mısır medeniyetlerinden etkilenmiş, daha sonra da çeşitli kavimlerin saldırılarına maruz kalmıştır. Korsan yatağı olması ve etrafa güvensizlik telkin etmesi sebebiyle Romalılarca işgal edilmiştir (MÖ 67/66). Romalılar burayı daha çok askeri ve iktisadi bir üs olarak kullanmışlardır. Roma İmparatorluğu ikiye bölününce (MS 395), ada Doğu Roma (Bizans) tarafında kalmıştır.

Müslümanların Girit’e ilgisi


İşte bu safhadan sonradır ki Girit İslam’la tanışmıştır. Herakliyus’un bütün çabasına rağmen Suriye, Mısır ve Trablus’a hakim olan müslümanlar, Muaviye b. Ebu Süfyan’ın Şam valiliği sırasında tesis edilen donanma sayesinde Akdeniz adalarına yönelik akınlarını başlattılar. Ve yine onun hilafeti döneminde Cünade b. Ümeyye el-Ezdî komutasındaki İslâm ordusu, Rodos’tan Girit’e hücum etti fakat adayı alamadı. Akınlar Abbasîler döneminde de sürdü. Harun Reşid zamanında Humeyd b. Ma‘yuf el-Hemdânî Girit’te bazı mevkileri fethetmeyi başardı. Fakat tamamıyla fethi, Halife Me’mun zamanında oldu.

Endülüs’te patlak veren Rabd Vakası üzerine ülkeden sürülen 10 bin kişi bir müddet Mısır ve İskenderiye’de ikamet ettikten sonra 210/825’te reisleri Ebu Hafd Ömer komutasında 30 parça gemi ile Girit’e geçerek adaya tedricen hakim oldular. Girit’e yerleşen müslümanlar burada Rabd el-Hendak (Kandiye) Şehri’ni kurdular. Eskiden küçük bir kasaba olan İraklion bu dönemde büyük bir şehir olarak yeniden kuruldu. Kenti surlarla çeviren, surların dışına da hendekler kazarak savunma engeli oluşturan bu müslümanlar, şehre bu hendeklere izafeten Handakas (Hendekler) adını verdiler. Müslümanlar Girit’i fethettikten sonra yaklaşık bir buçuk asır burada kalmışlardır.

Bizanslılar bu adayı tekrar ele geçirmek için çeşitli girişimlerde bulundular ve nihayet 12 aylık bir kuşatmadan sonra 961’de Kandiye şehrini zapt etmeyi başardılar. Müslümanların hakça yönetimini gören Giritlilerin Bizans hakimiyetini kabulü kolay olmadı. Nitekim memnuniyetsizliklerini sık sık isyan ederek gösterdiler. İsyanlarda adalıların belli vergileri ödemek istemeyişinin etkisi büyüktü.

Girit, 4. Haçlı Seferi’nde Bizans İmparatorluğu arazisini aralarında pay eden Haçlılardan Montferrat Markisi’ne düştü. Marki de adayı Venediklilere sattı. Venedikliler anavatandan getirdikleri ahaliyi adaya yerleştirmekle kalmadılar, bütün kıyı şehirlerini tahkim ettiler, iç kesimlerde müstahkem kaleler dikerek, garnizonlar kurdular.

Girit Venediklilerce 20 bin kişilik bir ordunun korumasına emanet edilmişti. Tabii bu iş için halktan ağır vergiler alınması gerekiyordu. Venedik hakimiyetinin bedelini Girit ahalisi ödüyordu. Bu sadece iktisadi bir bedel değildi. Venedikliler Girit köylüsünü ezdikleri gibi, adanın Ortodoks ruhban sınıfını da benzer baskı ve işkencelere tabi tutuyorlardı. Nitekim ada tarihini inceleyen bazı Avrupalılar daha sonra gelecek Osmanlı yönetiminin adaleti karşısında hayranlıklarını gizlemeyecek ve şöyle diyeceklerdir: “Türkler insanlıkla kabil-i telif olmayan böyle bir harekete hiçbir zaman teşebbüs etmemişlerdir.” (Hippolyte Noiret, Documents inédits pour sercir à l’historie de la Donination Venétienne en Créte de 1380 à 1485, Paris, 1892, s. V, VI; Perrot, L’lle de Gréte, Paris 1867, s. 151).

Venediklilerin baskı ve zulmünden yılan Giritliler, 1,5 asırda 20’den fazla isyan girişiminde bulundular. Fakat isyanlar her defasında bir öncekinden daha kanlı bir şekilde bastırıldı. Sonuçta Giritliler isyan hareketlerine son verdiler. Fakat çoğu İslâm idaresinde yaşamayı tercih ettiklerinden Mısır’a hicret ettiler ve burayı yurt tuttular.

İslâm’la ikinci tanışma ve fetih


Girit’in müslümanlarla ikinci kez tanışması, Aydın beylerinden Umur Bey vasıtasıyla 1341’lerde oldu. Bir sonraki müslüman Türk akınıysa 1427’de vuku buldu. Osmanlılar Girit’i fethetme işine yeterince önem vermediler. Fakat adayı çeşitli seferler münasebetiyle gidiş gelişleri esnasında yoklamaktan geri durmadılar. Kanunî, Barbaros, II. Selim zamanlarında uğradığı Osmanlı akınları Giritliler için Venedik baskı ve zulmünden kurtuluşu getiremedi.

Aslında Trablus, Tunus ve Cezayir deniz yolları üzerinde bulunan Girit Adası, Osmanlılar tarafından er geç fethedilmek zorunda olmasına rağmen geç kalınmıştı. Adanın Venediklilerin elinde kalması Osmanlıların Akdeniz hakimiyetini tehdit ediyordu. Venedikliler ise her defasında siyasi ilişkilerini daha da güçlendirerek adanın Osmanlılarca zaptını engellemeye çalıştılar. Taktik yüzyıllarca işe yaradı ise de, Malta korsanlarının Girit sularını kullanarak Osmanlı gemilerine saldırması bardağı taşıran damla oldu. 1645’te Hanya Kalesi’nin alınması Girit’teki Osmanlı fetihlerinin başlaması anlamına geliyordu. Venedikliler Osmanlıları Girit’i tamamıyla fethetmekten alıkoymak için Bozca ve Limni adalarını zapt ettiler, Çanakkale Boğazı’nı ablukaya alarak Girit’e yönelik Osmanlı yardımlarını engellediler, fakat yine de adanın fethinden caydıramadılar. Harp uzadıkça uzadı ve Mustafa Nuri Paşa gibi bir Osmanlı tarihçisinin deyimiyle; “Girit Devlet-i Aliyye’nin talimhane-i harbisi hükmüne girdi.”

Savaşlar, anlaşmalar derken, Girit sonunda 1692’de tamamıyla Osmanlı hakimiyetine alınmış oldu.

İslâm’la gelen huzur dönemi

Osmanlıların düzenli kayıtlarından, fethin ardından Girit halkı arasında yoğun bir ihtida süreci yaşandığı anlaşılmaktadır. Fetih esnasında veya sonrasında adaya gelen Osmanlı unsurlar ile adalılar arasında yapılan evliliklerin ihtida hareketlerine katkısı tartışılmaz özelliktedir. Yunan resmi tarihi telaşla aksini iddia etse de, sosyal bir hareket halini alan bu din değiştirme ve Türkleşme sürecinin zorlayıcı politikaların sonucu olduğuna dair ciddi bir işaret bulunmamaktadır. 30 Ocak 1923 tarihli Ahali Mübadelesi Sözleşmesi kapsamında Girit’ten Türkiye’ye gönderilen müslümanların, ana dil olarak Türkçe değil, Rumca konuşmaları buna delil gösterilebilir.

Osmanlılar adada can ve mal güvenliğini sağladıkları gibi, ahalinin mal ve mülküne de dokunmamışlardı. Böylece Girit hasardan ve tahripten kurtulmuş, asırlarca özlemi duyulan barış ve huzura kavuşmuştu. Türkler yerli halkın dinî yaşayış ve anlayışlarını rahatça yaşamalarına imkan tanıdılar. Dinî-ruhanî müesseselerini idarede onları serbest bıraktılar. İstedikleri gibi mektep açmalarına izin verdiler, adet ve ananelerine ilişmediler. Ana dillerini konuşmalarına müsaade ettiler.

Girit, Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğu dönemde devrinin hakikaten en makul ve insaflı yönetim tarzıyla yönetilmiştir. Zirai ve iktisadi açıdan kalkınmış, halkının refahı sağlanmıştır. Osmanlılar zam...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Girit
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 00:50:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Girit rüya tabiri,Girit mekke canlı, Girit kabe canlı yayın, Girit Üç boyutlu kuran oku Girit kuran ı kerim, Girit peygamber kıssaları,Girit ilitam ders soruları, Girit önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes