๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 03 Kasım 2011, 21:12:05



Konu Başlığı: Evimiz ve Direkler
Gönderen: Zehibe üzerinde 03 Kasım 2011, 21:12:05
Evimiz ve Direkler


Haziran 2005 - 78.sayı

Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Direkler, dinin derûnuna giden yolları sembolize ederler. Kalb evimiz, onlar olmadan, yani yığma duvar ile yaşanılabilir hale nasıl getirilecek?

Bir ev yapılırken temelin üstünde yükselen direklere ihtiyaç vardır. Kaideleri temel üzerine oturan bu direkler, birbirleriyle kirişlerle bağlanarak kendilerine yüklenen yükü taşıyabilirler. Yapılacak her ilave kat için aşağı kattaki direkleri yani sütunları hesaba katmak zorunludur. Temelin sağlamlığını yani taşıma kapasitesini bu direkler temsil ederler. Ahşap evler için direksiz, betonarme binalar için kolonsuz veya sütunsuz bir yapı düşünülebilir mi?

Dinin zahirî boyutu, bir evin temelidir. Temel ne kadar sağlam olursa, o evde insan o kadar güvenle oturabilir. Farzlar yerine getirilmeden, ibadet olmadan, evin diğer yapı unsurları nasıl kurulabilir? Cenab -ı Hak Yüce Kitabımız'da buyurmaktadır ki; “Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz.” ( Ankebut , 69) Kuşkusuz bu cihad içerisinde nefislerimiz ile mücahede , temeldir. Asıl mesele, insanın önce zahirî anlamda nefsiyle mücahede etmesidir; âlemlerle cidale kalkışması değil! Yolların Yolu'na giriş, bir başka ifadeyle Allah'ın lutfettiği kulunu Yolu'na eriştirmesi, olgunlaşma sonrasındadır.

Dinin inceliklerini yerine getirmeden Allah sevgisi oluşabilir mi? Bütün büyüklerimiz dinin dış cephesinden haberdar idiler. İlimlerin pek çoğunu biliyorlardı. Bu aşamadan sonra Allah onlara ne verdiyse verdi... Gayretlerinin meyveleridir anladıkları ve yaşadıkları.

Zahirî boyut, hakikate giydirilmiş bir gömlektir; dinin sırlarını örter. Bu sırları deşifre etmeye kim cesaret edebilir ki! “Din edebinden korkarım söylemeğe / Ben bir lüleden sızarım yani şıp şıp akarım.” demiyor mu Hazreti Yunus!

Ancak şu durum da unutulmamalıdır ki, dinin dış görünüşü bir iskelet gibidir. Hangi insan, annesinin iskeletine sarılmak ister? Kendimizin iskeletinden bile korkar, kaçarız. Onun üzerine, doku, et, deri vs. lazımdır.

Temeli sağlam olan bir evde sütunların değeri olabilir. Çünkü temelsiz sütun, görünürde yapıyı taşıyor gibiyse de, ufak bir sarsıntıda binanın kısa sürede yıkılmasını durduramaz. Direkler, dinin derûnuna giden yolları sembolize ederler. Kalb evimiz, onlar olmadan, yani yığma duvar ile yaşanılabilir hale nasıl getirilecek? Peygamber ahlâkı ile ahlâklanabilirsek , bu yolların amacına ulaşmış olabiliriz.

Direklerin varlığı ve çokluğu temelin kapsamını daraltmaz, aksine temelin genişliğini ve derinliğini ispatlar. Her yeni kat ile temel, yeni bir açılım kazanmıştır. Her kat, temelin tekraren kendini ortaya koyuşudur. Katlar, temelin, direkler vasıtasıyla yüklenebileceği potansiyelini ifade eder. Temelde o potansiyel olmasaydı, usta direkler üzerindeki yeni katı çekmeye cesaret edebilir miydi?

Tek katlı bir evin çatısı için veya üst katların yapımı için sağlam kirişlere de ihtiyaç vardır. Marifeti temsil eden kirişlerin sağlamlığı ise, temelden çok kolonlara bağlı değil midir? Allah yolunda ilerlemek isteyen insan, geçmesi gereken yolun kurallarını benimseyebildikçe, yani bu aşamada iken fizyolojik ve psikolojik süreçlerini kontrol altına alabildikçe, bir bütün olarak bedenine ve ruhuna değil, aynı zamanda her hücresine Allah korkusunu ve sevgisini, O'nun insanı sarıp sarmalayan aşkını sindirebildikçe marifete doğru yaklaşmış olacaktır.

Binanın her bir direği, kirişi, duvar malzemesi ile temel arasında organik bir bağ vardır. Hakikat bütünlük ise, sütun ve kirişlerin birlikteliği, aradaki boşluğu dolduran duvarların bütünlüğü, hakikatin bir yansımasıdır. Evin herhangi bir direğini “bu gereksizmiş” diyerek ortadan kaldıramazsınız. Bu durum, binanın ve içindekilerin yıkımı anlamına gelir ve bu yıkımdan da tabii ki temel sorumlu değildir.

Binanın üst katlarında oturanların aralardaki katları unutup temelde yaşıyormuş gibi düşünmeleri bir illüzyon olsa gerek. Bu durum süreklilik kazanırsa halüsinasyona yol açaçak ve bu kişi tarafından bina, varolduğundan farklı algılanacaktır. Yanılsama ve kırılma sürecinde olan bireyin aşağıya doğru bakışı böyle ise, yukarıya doğru bakışını varın siz düşünün! Aradaki katları yok saydığı zaman bulunduğu kat, temelden çok yüksekte ve dayanaksız olarak havada asılı kalacaktır. Alttaki direkleri hesaba katmadan yeni bir kat ütopyası yaşatmaya çalışanlar, sanırım normallik ve olabilirlilik sınırını da aşmış olacaklardır.

Düşüncelerimizin sığlaştığı, duygularımızın yoksunlaştığı, ufuklarımızın daraldığı, insanlarımızın bunalımdan bunalıma koşarken ümitlerini yitirmeye yüz tuttuğu, nitelikten ziyade niceliğin egemen olduğu günümüzde, az ve yetersiz de olsa, yapılan çalışmaların bir ideal haline gelebilmesi ve bu gayretlerin yeni katın yapı malzemesi olabilmesi için tarihî ve ruhî gelişim serüvenimizdeki direklere ihtiyacımız vardır. İstikrara kavuşmamız, bir perspektif kazanmamız, düşündüklerimizin, duygularımızın ve aksiyonlarımızın tutarlılık ve süreklilik arzetmesi ancak bu direkler sayesinde mümkün olacaktır.

Direkler dikey boyutlara, kirişler ise yatay boyutlara işaret etmektedirler. Kesiştikleri noktadan, tükenmemiş olan, ama bütün derinliğiyle varlığı hissedilemeyen ve hayatımızda müşahhas olarak görmeyi arzu ettiğimiz medeniyet yeniden doğabilir.