๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 09 Kasım 2011, 21:00:42



Konu Başlığı: Duvarları Yüksek Evler
Gönderen: Zehibe üzerinde 09 Kasım 2011, 21:00:42
Duvarları Yüksek Evler


Ağustos 2005 - 80.sayı

Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


İnsan da bir ev değil midir? İnsanın da, kendisini gizlediği duvarları yok mudur? Bazı insanların duvarları yok iken, yani onların her şeyleri ortaya dökülmüş iken, bazılarının duvarları çok yüksek ve kalın olabilmektedir.

Tarihte yaşanmış olayların şahidi olan sokaklarımız vardır. Bu sokaklar buram buram tarih kokarlar. Kokuyu ciğerinin derinliklerine kadar teneffüs edebilenler, adeta kokunun mücessem hale gelmesiyle, aynı sokakta fakat birbirinden farklı devirlerde yaşanmış olayları bir film şeridinden izler gibi görebilirler.

Böylesi bir basirete sahip olan kişi, kişisel idrakinin sınırlarını aşmaktadır. Kulaç attığı zamanötesi âlemde, korku ve hüzün olmadan seyr u sefer etmektedir. “İyi bilin ki, size benden bir hidayet geldiği zaman, kimler benim hidayetime uyarsa, artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 38) “Kim inanır ve uslanırsa onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (En'am, 48; Â'raf, 35) Basireti gelişmiş ârif insan, şehrin sokaklarında gezinirken her iki tarafta yer alan evleri müşahede etmektedir. Acaba bu kişi, her evi aynı derecede mi görür ve inceler?

Evlerin bir kısmı bahçelidir. Bahçesi olan evlerin bazısının duvarı vardır, bazısının yoktur, bazısının da duvarı yıkılmıştır. Evleri tanıyabilmek, içlerindeki güzellikleri görebilmek, ancak bu duvarların aşılması ile mümkün olabilir.

İnsan da bir ev değil midir? İnsanın da, kendisini gizlediği duvarları yok mudur? Bazı insanların duvarları yok iken, yani onların her şeyleri ortaya dökülmüş iken, bazılarının duvarları çok yüksek ve kalın olabilmektedir. Örülen duvarlar, yükseklikleri ölçüsünde kendi evinde oturan insanı mahrem kılar.

Benim duvarım ancak omzuma kadar gelir. Dolayısıyla merak eden herkes üzerinden bakabilir ve varsa eğer, evdeki değerli şeyleri görebilir. Ancak Allah dostlarının, üstadların duvarları, bizim duvarlarımızdan en az birkaç kulaç yüksekliktedir. Çünkü, insan kendi derununa kıvrılabildikçe, hem gayreti hem de Allah'ın lütuf ve inayetiyle manevi seviyesini yükseltebildikçe, bu duvarlar da muhkem hale gelmektedir. Kalp evimizin etrafını saran sözkonusu duvarlar, kalınlığı ve yüksekliği ile normal insanların duvarlarından farklıdır.

Yüksek duvarlar ardında sırlar vardır. İlâhi güzelliklerle bezenmiş hazineler vardır. Bunları görebilmek için ya öylesine uzun bir merdivenle duvara tırmanmalıyız -ki bu durumda duvarın öte tarafından da iniş sıkıntısı vardır- ya da duvarda var olması muhtemel bir kapıyı bulmalıyız. Eğer bir kimse kapıyı bulup da içeri giremezse, ne ilâhi güzelliğin hazinelerini ne de bu hazinelerin bekçilerini görebilir.

Malumdur ki; Kapı'yı bulanlar azdır.

Bizim gibi insanların kabiliyetleri ve erdemi, tepecikler gibidir; üzerlerinden kolaylıkla aşılabilir. Manevi önderler ise, güneşin nuru gibidirler. Bütün derinlikleri ile onlara erişilebilir mi? Az da olsa erişenler de vardır ki, bu kişiler “inşirah” ile desteklenerek ilâhi lutfa mazhar olmuşlardır. “Biz senin bunalan göğsünü açmadık mı? (Ondaki bunalımları, sıkıntıları giderip, onu ilim, hikmet ve huzur ile genişletmedik mi?) Senin şanını yükseltmedik mi?” (İnşirah, 1, 4)

Bu gerçeğe rağmen insanın gayret göstermesi gerekmez mi? Hepimizin, Yüce Yaradanımız'a samimi dualarımızla yalvararak kendisine iltica etmemiz beklenmez mi?

Bir kimse kendisini, değer abidesi olan ve değer üreten insanlardan ayırmak isterse, bu kimsenin aya ve güneşe zararı dokunabilir mi? O kişi, bu tavrıyla sadece kendi kabiliyetsizliğini deşifre etmiş olmaktadır.

Göğe merdivenle gidilemeyeceği gibi, üstadımıza da belki hakkıyla erişemeyebiliriz. Ama onun duvarındaki kapısının şifresini çözerek bahçesine adım atabilmek de kurtuluşumuza vesile olabilir.

Sükûnet diyarının sakinlerinden olabilenlere selam olsun.