> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Dünya Bizden Ne Bekliyor?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünya Bizden Ne Bekliyor?  (Okunma Sayısı 890 defa)
18 Eylül 2011, 17:28:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Eylül 2011, 17:28:52 »



Dünya Bizden Ne Bekliyor?


Mayıs 2007 - 101.sayı

Halil AKGÜN kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Bir insan başka bir insana, bir toplum diğer bir topluma neden özenir? Yani özünü, manevi varlığını, derununu neden başkasına verir, kendi kalıbını terkedip başka kalıba girmeye çalışır?

Özenilen, benzemeye çalışılan toplum, millet, kişi; hayranlık uyandıran, cezbeden üstün meziyetlere sahip olmalı, itminana, dünya- ahiret saadetine ulaştırmalı ki, özenilmeye değsin. Aksi durum ağır bir hastalıktır. Şatafata, gürültüye, akıntıya kapılıp, kimliksiz, kişiliksiz ortada kalıvermektir. Bugün müslüman toplumların, toplulukların Batı’ya özenme, onlara ulaşma, benzeşme uğruna gösterdikleri çaba tam da bu sonuca yol açmadı mı?
Özenen, özenileni taklit etmekle başlar kendini terketmeye . Önce görünür olan taklit edilir. Yollar onun geçtiği yollara, binalar onun oturduğu binalara benzetilir. Onun yediği yemekler yenir, onun baktığına bakılır, konuşurken bile onun gırtlak yapısına uygun sesler çıkarılmaya çalışılır. Özenilene benzemek için hocalar tutulur, eğitimden geçilir. İmaj danışmanları, kişisel geli şimciler, kozmetik uzmanları, spor eğitmenleri vs.

Ve sonunda bir toplum kendi kalıbını terkeder .

Öyle yaptık, yapmaya çalışıyoruz. Batı’ya özeniyoruz. Halbuki orası, bütün imkanlarına rağmen küçük bir dünya ve kısa bir zamana sıkışmış olmanın, dünyadan öte bir kapı açamamış olmanın acısını yaşıyor.

Ne kadar makyaj yaparsa yapsın, hangi maskeyi takarsa taksın, yüzündeki çirkinliği gizleyemiyor. Kendi içindeki sancıyı, kendi dışında olana bakışındaki kini saklayamıyor.

Normal olan, nehirlerin denizlere akmasıdır. Nehir, denize ulaştığında sakinleşir, huzura erer. Bizim akışımız nereye? Yolun sonunda deniz mi var, kuruyup gideceğimiz bir çöl mü?

Fazla söze hacet yok; müslümanlar Batıyı ararken, Batı müslümanları arıyor...

Her kriz dönemi, yeni umutların yeşermesine zemin hazırlar. İslâm dünyasından Avrupa ve Amerika’ya kadar, insanlığın bugün içinde bulunduğu kriz hali de benzer bir imkanı içinde barındırıyor.

Giderek derinleşen anlam arayışı, anlamlı bir şeylerin söylenmesini daha da önemli hale getiriyor. Eskiden bir topluluğun yahut coğrafyanın sorunları üzerinde kafa yormak yeterli görülebilirdi. Bugün yerel olanı küresel olandan ayırmak gittikçe zorlaşıyor. Bir ülkenin yaşadığı iç sorunlar, bütün dünyayı ilgilendirebiliyor.

Bu yüzden insanlığın ortak geleceği üzerinde düşünmek ve kalıcı çözümler üretmek, hepimize ait bir sorumluluk. İslâm dünyasının yapacağı bir hamle, sadece
İslâm ülkelerinin değil, bütün insanlığın
geleceğini etkileyecek mahiyette olacaktır.

Modern dünyanın bunalımı, sadece ekonomi yahut sosyal politikalar alanında yaşanan bir bunalım değil. Üretimtüketim dengesi açısından baktığınızda, mevcut dünya ekonomisi yeryüzündeki bütün insanları doyuracak nitelikte. Yani dünya bakabileceğinden daha büyük bir nüfusa sahip değil.

Doğru ve kapsamlı bir ahlâk anlayışı, daha adil, barış içinde yaşanabilir bir hayata pekalâ imkan sağlayabilir. Peki bu neden yapılamıyor?

İslâm'ın Evrensel Değerler Sistemi

Sorun, tam da bu noktada netlik kazanıyor: Hangi değerler üzerinde nasıl bir hayat inşa edeceğiz?

Küreselleşen kapitalizm ve yeni sömürgecilik, ahlâkî değerlerin çözülmesine ve çıkarlar uğruna istismar edilmesine yol açtı. Modern dünyanın tabiat, insan, evren, toplum ve birey anlayışı, özünde ahlâki değerleri göz ardı ederek oluşturuldu. Tabiat alemine sömürülmesi gereken bir nesne olarak baktığımızda, ahlâklı olduğumuzu ileri sürebilir miyiz? Aynı şekilde ‘öteki’ olarak adlandırılan bizim dışımızdaki toplum ve kültürlere Batılıların yaptığı gibi ‘ilkel’, ‘geri kalmış’, ‘gelişmekte olan’, vs. sıfatlarını taktığımızda, insanlığa karşı ahlâklı bir tavır içinde olduğumuzu söyleyebilir miyiz?

Modern dünyanın ideal toplum modeli arayışı, bizi bugün içinde bulunduğumuz krize getirdi. Francis Fukuyama’nın ‘tarihin sonu’ tezine göre, liberal demokrasi ve küresel kapitalizm, insanlığın gelebileceği son noktayı temsil ediyor. Fukuyama’ya göre insanoğlu derebeylik, krallık, monarşi, faşizm ve komünizm gibi pek çok modeli denedikten sonra, liberal demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin en mükemmel sistem olduğuna karar verdi. Bundan sonra, insanlar ancak bu model etrafında bazı yeni arayışlara yönelebilirler. Yine Fukuyama’ya göre bu ‘evrensel ve geri çevrilemez yürüyüş’e direnen tek güç ise İslâm. İslâm dünyasını mahkum etmek için söylenmiş olmasına rağmen, Fukuyama’nın bu tespiti dahi tarihe son noktanın henüz konulmadığını gösteriyor; tarih sona ermedi. İnsanlığın adil ve ahlâklı bir düzen kurma çabası hâlâ devam ediyor. İslâm dünyasının insanlığa yapacağı en büyük katkı işte bu alanda olacak.

Dünyevileşmiş İnsanın Çıkmazı

Batılı toplumlar, din ve nebevî geleneğe karşı aklı ve bireyi öne çıkartarak kutsaldan arınmış ( seküler ) bir dünya kurmaya çalıştılar. Dini ibadethenelere hapsedip, hayata etki etmesini engellediler.

Bu proje, ‘her şey benim tasarrufum altındadır’ cümlesiyle özetlenebilecek bir kibre dayanıyor. Bu yüzden 19. yüzyıl Avrupa devletleri, İslâm dünyasının yaklaşık yüzde seksenini işgal etmekte bir beis görmediler. Aynı dönemde hem tabiatın hem de insanların sömürülmesi bir tesadüf değil. Kendini ilâh gibi gören insanın merhametli davranmasını beklemek hata olur. Bugün insanı her şeyin merkezine koymanın ne tür sonuçlar doğurduğunu artık pek çok batılı da
görüyor. Bireysel özgürlük uyuşturucu kullanma hakkına dönüştü. Birey olma bilinci, ailenin ve toplumun parçalanmasına yol açtı. Yaşam hakkı, istediğin gibi tüketebilme hakkı anlamına geldi. Güçlü olmak, haklı olmanın yegane kriteri haline geldi. Adaletle hükmetmesi gereken hakim de, güçlü olan tarafından eğitilip yetiştirildiği için doğru karar veremiyor.

Yaratıcı’yı ve bütün mülkün O’na ait olduğunu inkâr ederek ‘biz kendi başımızın çaresine bakabiliriz’ dediğimizde, ortaya bir zulüm düzeni çıkıyor. Her şeyi insanın tasarrufuna vermek, dünyayı daha ‘insanî’ hale getirmedi, getirmiyor. İnsan ancak kendinin ötesinde ve fi zik ötesi bir kaynağa bağlandığında, yani Rabbiyle irtibata geçtiğinde anlam kazanan bir varlık. “Kendini bilen Rabbi’ni bilir” sözü, insanın ancak yaratıcısını bildiğinde kendini bilebileceği anlamına geliyor. İnsanın kim olduğunu bilmek için nereden geldiğini bilmesi gerekiyor. Bugününü anlamlandırabilmek için nereye gittiğini bilmesi gerekiyor. Aksi halde insanın bir tarafta ilâhlık taslaması, öte tarafta hayvan mertebesine inmesi, bugün olduğu gibi, kaçınılmaz bir sonuç.

Modern insan bu en temel gerçekleri unutmuş görünüyor. Ona bu gerçeği hatırlatacak İslâm’dan başka bir manevi damar var mı?

Hıristiyanlık böyle bir imkana sahip değil, çünkü Hıristiyanlık bu sürece dolaylı olarak katkıda bulunmuş bir din. Batı toplumlarında yaşanan kutsaldan uzaklaşma ve dünyevîleşme, Hıristiyanlık tarihinin beslediği bir süreçtir. Yahudilik hiçbir zaman evrensel bir din ve ahlâk sistemi olma iddiasında bulunmadığı için, bu sorulara İslâm’ın baktığı gibi bakamaz. Diğer dünya dinleri ve medeniyetleri ise dünyevîleşme ve batılılaşmaya karşı direnecek bir güce sahip görünmüyorlar.

İnsanlık bugün kendisine dayanabileceği ama tamamen kendi tasarrufunda olmayan bir tutamak, ilke, kaynak arıyor. Modern düşünce ve yaşam biçimi, bir araç haline getirilip tüketilemeyecek hiçbir şeyin olmadığı fi kri üzerine kurulu. Modern bilim ve teknolojinin temel sorusu ‘nasıl yapabilirim’dir . Yani bir şeyin imkanı üzerinde kafa yormak ve bir yolunu bulup yapmaktır. Oysa bugün en çok sormamız gereken soru ‘yapmalı mıyım?’ sorusudur.

Günümüzün teknolojik imkanlarını kullanarak yeni atom bombaları yapmak artık işten bile değil. Yeni biyolojik ve nükleer silahlar geliştirmek, gittikçe kolay hale geliyor. Dolayısıyla buradaki soru bir imkan sorusu değil artık. Soru, özünde bir ahlâk sorusudur: Bir insan olarak benim yeni bir silah geliştirmeye hakkım var mı?

Bir Merkeze Sahip Olmak

Bugün İslâm’ın en büyük meydan okuması askeri ya da ekonomik gücünden değil, hâlâ böyle bir soruyu sorabilecek fikri ve manevî derinliğe sahip olmasından
kaynaklanıyor. Yani metafi zik düzeyde insanlığın yanlış yolda olduğunu tutarlı, derinlikli ve ikna edici bir şekilde söyleyebilecek tek din ve medeniyet, bugün İslâm’dır. İslâm, modern insanın Yaratıcı’dan bağımsız bir dünya kurma projesine direnen tek din ve medeniyet. İslâm’dan duyulan rahatsızlık buradan kaynaklanıyor. Ama İslâm’ı günümüz insanlığı için vazgeçilmez kılan da işte bu.

Kutsal olandan uzak değerler üzerine adil, ahlâklı ve anlamlı bir hayat kurmak mümkün değil. Batılı toplumların yaşadığı sekülerleşme süreçlerine baktığımızda böyle bir hüküm vermek hiç de zor değil. Batının sekülerleşme sürecini taklit etmeye çalışan diğer dünya toplumlarının yaşadığı derin bunalım da bu sonucu teyid ediyor.

Sekülerleşme ahlâkî ve manevî değerleri işlevsiz hale getirmekle kalmıyor, aynı zamanda insanı dünyaya, hayata karşı da yabancılaştırıyor. Kendini alemin üstünde yarı tanrısal bir varlık olarak gören modern birey, kendini evrene ‘fırlatılmış’ ve anlamsız bir hayat yaşamak zorunda olan bir varlık olarak görüyor. Fizik ötesi gerçeklikle irtibatını koparttığı için, felsefe ve bilim alanındaki bütün gelişmeler modern bireyin varlık içinde ne kadar yalnız olduğunu adeta onun suratına çarpıyor.

Bu yabancılaşmayı aşmak için insanın büyük alışveriş merkezlerine koşması, ömrünü televizyon karşısında tüketmesi gerekmiy...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünya Bizden Ne Bekliyor?
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:42:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünya Bizden Ne Bekliyor? rüya tabiri,Dünya Bizden Ne Bekliyor? mekke canlı, Dünya Bizden Ne Bekliyor? kabe canlı yayın, Dünya Bizden Ne Bekliyor? Üç boyutlu kuran oku Dünya Bizden Ne Bekliyor? kuran ı kerim, Dünya Bizden Ne Bekliyor? peygamber kıssaları,Dünya Bizden Ne Bekliyor? ilitam ders soruları, Dünya Bizden Ne Bekliyor? önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes