> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Dört Köşeli Yadigâr
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dört Köşeli Yadigâr  (Okunma Sayısı 836 defa)
23 Temmuz 2011, 12:03:17
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 23 Temmuz 2011, 12:03:17 »



Dört Köşeli Yadigâr


Mart 2010 - 135.sayı

Hüseyin KAYA kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Sizin de her renkte mendilleriniz olmuştur. Sizin de kalbinizin üstünde muska gibi taşıdığınız, avuçlarınızdan su gibi kayan kenarı işlenmiş ipek mendiller dilinize bin türkü, bin şiir düşürmüştür de, bugün diliniz dönmez bu türkülerin hiç birine.

Erken solan hatıralar

Belki de sırf yıllar sonra biz öyle hatırlayalım diye her şeyin siyah beyaz olduğu bir dönem sunuldu bizim çocukluğumuza. Ve biz, bize verilen bu iki renkten ancak gri bir dünya kurabildik kendimize yıllar sonra.

Yalnız iki rengi doya doya yaşadığımız çocukluğumuzdan bu güne, siyah beyaz fotoğraflarımız kaldı okul kayıtları için çektirilmiş. Sararmış albümlerde babamızın askerlik fotoğraflarını çocuksu, kederli bakışlarla seyrederken, bir gün kendi siyah beyaz fotoğraflarımıza da aynı kederle bakacağımızı elbette düşünemezdik.

Evet, her şey siyah beyazdı. Bizi gündüz vakti dahi perdeleri çekilmiş odaların köşelerine tıkabilen, sadece bir kanaldan ibaret ve ancak günün belli vakitlerinde yayın yapan, hali vakti yerinde evlerin baş tacı televizyon henüz renklenmemişti. Yalnız televizyon mu, öğretmenlerimizin kim bilir hangi ders için haftada bir gün almamızı ve sınıfa getirmemizi istediği gazetelerin çoğu da renksizdi. Defterlerimizin kenarlarını desenlerle renklendirsek de ders kitaplarımız hatta zaman zaman ders kitaplarımızın arasına yerleştirdiğimiz çizgi romanlar dahi siyah beyazdı. Siyah önlük, beyaz yakalıkla okul bahçelerinin ve belki biraz da hayatın renksiz çiçekleriydik.

Her mendile işlenen hüzün

Geride kalan her şeyin rengi, kokusu yıllar geçtikçe uzaklaşsa da zihninizden, bazen kalbe düşen küçücük çağrışımlar, ayrıntılar büyük bir dünyanın eşiğine taşır ve canlandırır silinmeye yüz tutan renkleri, hatıraları.
Güneşli bir bahar günü mahallenizdeki okulun önünden geçersiniz. Okul bahçesinden dışarı taşan onca uğultu ve çocuk sesi arasında yalnız bir ses diğerlerinden ayrılır ve doğrudan kalbinizin üzerinde yürümeye başlar: “Yağ satarım, bal satarım…” Arkanıza bırakılan bir mendilin renkleriyle aydınlanır tüm hatıralar ve güneşin tüm renkleri bir mendilden dolar ruhunuza. Dokunmak için uzanırsınız, aynı mendil elden ele dolaşır bu kez bir mendil kapmaca oyununda ve sonunda katlanır, düzeltilir, önlüğünüzün üst cebine konulur. Bir temizlik kontrolünde, tırnakları kesilmiş parmaklar onun üzerinde sergilensin diye. Ki bu yüzden adı temizlik mendilidir ve okullara yakın bakkalların hepsinde itina ile muhafaza edilerek satılır.

Yalnızca kenarlarında ince çizgiler bulunan beyaz bir bez parçasıdır o. Ancak dolaşır durur zihninizde; rengini, yerini arar dünyanızda. Her haliyle yeniden gelir hatırınıza ve her gelişinde başka başka yerleri çizer kalbiniz üzerinde.
Çocukluktan, gençlikten başlayarak hayatınızın her dönemi bir başka mendilin ucuna bağlanmıştır da yıllar sonra fark edersiniz bunu.

Bir sonbahar günü kalabalık bir mecliste hapşırıp da ortada perişan kaldığınızda yardımınıza koşan, ninenizin yeleğinin iç cebindeki mendildir ki, en çok böyle durumlar için hazır tutulmuştur hep orada. Bir bayram sabahı öptüğünüz elin size uzattığı harçlık, küçücük ellerinize küçük bir mendille tutuşturulmuştur.

Herkes cebinde bambaşka mendiller taşısa da en çabuk yıpranan mendil dedelerinkidir. Zira kâh bohçaya dönüştürülüp yazın bostanlardan siyah erikler, olgun armutlar taşınır torunların önüne, kâh tarlada çatlamış alınlardaki teri siler. Bazen en ağır yaralar onunla sarılır. Bazen bir yağmur sonrası bayırdan toplanmış mantarlar onunla getirilir. Mevsimlerden kış ise soba kenarında kurumayı bekleyen mendil de dedenizin mendilidir ve muhtemelen bir abdest sonrası havlu yerine kullanılmıştır. Sıcak bir yaz öğlesi başınıza gün geçmesin diye dedenizin dört ucuna dört düğüm atarak başınıza bir şapka edasıyla bıraktığı şey de mendildir aslında.

Mendilim sende kalsın

Sizin de her renkte mendilleriniz olmuştur. Bir halayın başında serçe parmağınıza dolayıp başınızda çevirdiğiniz, ilk gençlik yıllarınızda kanayan kalbinizin yarasına bastırdığınız ve bir zaman sonra nerede yitirdiğinizi unuttuğunuz…

Sizin de kalbinizin üstünde muska gibi taşıdığınız, avuçlarınızdan su gibi kayan kenarı işlenmiş ipek mendiller dilinize bin türkü, bin şiir düşürmüştür de, bugün diliniz dönmez bu türkülerin hiç birine.

Siz görmeseniz, yerini bilmeseniz de kına izleriyle sandık köşelerinde saklanan ve zaman zaman üzerine damlayan gözyaşlarıyla muhafaza edilen mendilleriniz de vardır.

Bir tren istasyonunda ya da bir otobüs garında, beyaz bir mendilin elinizde yüreğinizin yerine çırpındığı da olmuştur yolcu ettiklerinizin ardından. Belki de bu yüzden her mendil biraz da ayrılıktır; memleketten, eşten, dosttan.

Her beyaz mendil kim ne yazarsa onunla değer bulan, renklenen bir beyaz kâğıttır. Bazen sevgiliye yazılmış bir mektup olur, bazen gözyaşlarıyla yıkanmış dilsiz bir dost. Umutlar ona işlenir, ayrılıklara onunla tahammül edilir. Kan da onunla silinir, ter de... Onu cami önüne serilmiş dört köşeli bir umudun ortasında da görebilirsiniz, mahcup bir ordunun yere indirilmiş bayrağının yerinde de. Ve doktorların dahi söyleyemediği ölümcül hastalıkları yalnız o fısıldar sahibine.

Hatıralarınız kendini mendillere işler ve siz mendil taşımasanız da mendiller size fark ettirmeden hatıralarınızı taşır yıllarca.

Bir mendil niye kanar

Yerini kâğıt mendile bırakıp, tüm renkleriyle çoktan karanlık sandık köşelerine ve mazinin renksiz sayfalarına saklanmış olsa da, her mendilin köşesinde bir dünya, her dünyada onlarca hikâye saklıdır. Yalnız hâl ehlinin okuyabileceği hikâyeler... Bazen güneşli bir bahar günü mahallenizdeki okulun önünden geçerken sizi kendine çağırır, bazen bir türkünün rengârenk aydınlığında düşer içinize. Zarafet medeniyetinin en içli yadigârıdır o; ki hatırlandıkça kanar, unutuldukça kanar kendi kendine.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dört Köşeli Yadigâr
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:07:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dört Köşeli Yadigâr rüya tabiri,Dört Köşeli Yadigâr mekke canlı, Dört Köşeli Yadigâr kabe canlı yayın, Dört Köşeli Yadigâr Üç boyutlu kuran oku Dört Köşeli Yadigâr kuran ı kerim, Dört Köşeli Yadigâr peygamber kıssaları,Dört Köşeli Yadigâr ilitam ders soruları, Dört Köşeli Yadigârönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes