> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Dini Kimden Öğreneceğiz?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dini Kimden Öğreneceğiz?  (Okunma Sayısı 3658 defa)
12 Temmuz 2011, 16:05:48
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 12 Temmuz 2011, 16:05:48 »



Dini Kimden Öğreneceğiz?


Haziran 2011 150.SAYI
 

Taha YILDIZ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Aynı konuyla ilgili o kadar farklı kitaplar yazılıyor, televizyon programlarında hocalar öyle kıyasıya tartışıyorlar ki, dini bilmeyenlerin kafası karışıyor. “Peki, gerçek ne?” diye sormaya başlıyorlar. Halbuki din kafa karıştırmak için değil, sükunet bulmak için. Peki dinin hakikatini nereden ve nasıl öğrenebiliriz?

Bundan 30 yıl kadar önce ülkemizde yaşayan insanların dinlerini öğrenmek istediklerinde müracaat edecekleri eserlerin sayısı oldukça azdı. Mevcut kitapların pek çoğu Arap dünyasından veya Pakistan’dan yapılan tercümelerden oluşmaktaydı ve zamanın ruhuna uygun politik atıflar taşımaktaydı. Şüphesiz, ülkemizdeki insanların dinlerini öğrenmelerinde ve bilinçlenmelerinde bu eserlerin önemli katkısı olmuştur. Bununla birlikte, yazıldığı ülkelerin sorunları ve yazarların kendi coğrafyalarından hayata bakışları fikir olarak bu kitaplara hakimdi. Dolayısıyla bu kitaplarda yazılan pek çok şey bizim ülkemiz insanına uzak olduğu gibi bizim gündemimizde olmayan yeni sorunları da buraya taşımıştır.

Yeni kitaplar yeni sorunlar

Geçiş dönemi olarak kabul edebileceğimiz bu süreçten sonra, ülkemizde yetişen yazarlar halkın ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak pek çok eser kaleme aldı, almaya da devam ediyor. Bugün İslâmî neşriyatın satıldığı yayınevlerine gittiğinizde, rafları dolduran kitapların neredeyse tamamına yakınının bizim ülkemizde yetişen insanlar tarafından kaleme alınmış olduğunu görürüz. Burada kast ettiğimiz kitaplar elbette temel kaynaklarımız değil. Onlar hangi devirde ve hangi coğrafyada yazılmış olursa olsun ümmetin ortak mirasıdır, çağların tescilinden geçmiştir ve dinî anlayış ve irfanımızın temel direkleridir.

Yeni kitapların böyle yaygınlık ve çeşitlilik kazanması bir açıdan sevindirici olmakla birlikte, pek çok insanın İslâmî konularda yazıyor olması karşısında, kimin kitabının okunacağı hususunda kafalar iyice karışmış durumdadır. Zira aynı konuyla ilgili o kadar farklı kitaplar yazılmakta, o kadar farklı yaklaşımlar sergilenmektedir ki birinin yazdığını öteki kabul etmemekte, ortaya yazarlar sayısınca farklı İslâmî bakışlar çıkmaktadır. Alt yapısı olmayan, doğruyu yanlıştan seçme imkanı bulunmayan ve temel dinî bilgilere bile sahip olmayan insanımız, kafasını karıştıran böylesi neşriyat karşısında şaşkınlığa düşmüştür. Kime inanacağını bilemez durumdadır.

Televizyonlardaki dinî programlar

Aynı durum televizyon ekranlarında da karşımıza çıkmaktadır. İslâmî konuları ele alan o kadar televizyon kanalı var ki, birisi bir gün üşenmeden bu kanalların tamamını seyretmeye çalışsa kafası tamamen karışır. Zira pek çoğu İslâm’ı anlatıyor ama kanallar arasındaki farklı anlatımlara bakan seyirci hangisinin en doğru bilgiyi verdiği hususunda tereddüde düşer. Çünkü dinî meseleler her birinde farklı ele alınmakta, birinin dediğini diğeri onaylamamaktadır. Bazılarında ise Allah’tan kendisine özel bilgi geldiğini söyleyerek bir takım tavsiyelerde bulunanlar ekrana çıkarken, bir başkasında konuşmacı kendisinin beklenen mehdi olduğunu söyleyebiliyor. Bir diğerinde de matematik ve diğer bilimler yardımıyla Kur’an’dan bazı sonuçlar çıkaranlar ekranı işgal ediyor.

Bir de İslâm’ı anlatma ve halkımızı bilgilendirme çabası içinde olduğunu söyleyen bu insanların bir kısmı birbirleri aleyhine hem de isim vererek suçlamalar yapmaktalar. Ekranlar adeta dindar insanların birbirleriyle mücadele ettikleri alanlar haline gelmiş, bunları seyreden kimselerde de din bilginlerine karşı olan saygı, sevgi ve güven azalmıştır.

Diğer taraftan dinî ilimlerde uzman olan kişilerin kendi aralarında konuşmaları gereken meseleler ekranlarda konuşuluyor ve tartışılıyor. Alt yapısı olmayan insanlara anlayamayacakları ve kaldıramayacakları meseleler anlatılıyor ve bunlarla ilgili münakaşalara giriliyor. Bunları seyreden insanlar da artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez hale geliyor ve her şeyden kuşku duymaya başlıyor. Bu da insanların İslâm’a ısınmasına değil, bilakis başta ibadetler olmak üzere dinî hayattan uzaklaşmasına neden oluyor. Çünkü olsa da olur olmasa da olur anlayışına kapılan seyirciler duyarlılıklarını kaybediyor ve din onların nazarında sıradan bir olay haline geliyor.

Bütün bu tabloya bakıldığında, insanın neye inanacağını ve neyi kabul etmeyeceğini bilemez hale geldiği aşikârdır. Meselelere vakıf olanlar ise başkalarını İslâm adına suçlayan, onların doğru yolda olmadığını söyleyenler ile suçlamalara cevap yetiştirmeye çalışanlara bakıp, bu manzaradan utanır oldu.

“Bütün bu seyrettiğimiz programlardan hangisi gerçek İslâm?” diye soruluyor. Sıradan bir izleyici için yerden göğe kadar haklı bir soru bu. Evet, bunlardan hangisi gerçek İslâm?

Medyadan yayılan şüphe tohumları

Kısaca, televizyonlarda din adına yapılan tartışmalara baktığımızda, yapılanların ne kadar yanlış olduğunu anlarız. Şöyle düşünün: Namazdan, oruçtan haberi olmayan, daha dinin ne olduğunu bilmeyen, ailesinde en küçük dinî eğitim almamış olan insan televizyonlarda dinî tartışmaları seyrettiği zaman nasıl bir etkisi olur dersiniz? Dine karşı içinde bir sevgi mi oluşur, dinimi öğrenmeliyim diye mi düşünür? Yoksa “Hocalar bile dinin ne olduğunda anlaşamamışlar, demek ki din karışık bir şeymiş, en iyisi şu anki yaşantıma devam etmek, dinden de dindarlardan da uzak durmak.” diye mi düşünür?

Doğrusu ben bugüne kadar ekranlardaki dinî program ve tartışmaları seyrederek dine ısınan, namaza oruca başlayan kimse görmedim. Ama tersini çok gördüm. Muhtemelen sizler de aynı duruma şahitsinizdir. Her biri farklı şeyler söyleyen hocaları seyreden insanlar kalplerinde oluşturulan şüphelerle her şeyi bir tarafa bırakarak dini sadece imana indirmekte ve önceden yapmaya gayret ettikleri ibadetleri bile terk etmektedirler.

Biliyorsunuz, taşıtların bir taşıma kapasitesi vardır. Bir araca kapasitesinin üzerinde yükleme yapıldığı zaman gitmekte zorlanır. Bir seviyeden sonra da araç bozulur. Eğitim öğretim de böyledir. İnsanlara kaldırabileceklerinden fazlasını yüklemeye çalışmak, zihinlerinin bulanacağı şeyleri anlatmak İslâm adına yapılmış bir hizmet değildir. Hz. Peygamber s.a.v. insanlara akıllarının kaldırabilecekleri şeylerin anlatılmasını istemiştir. Dini tebliğ etmek için gönderdiği elçilere neleri anlatmaları gerektiği hususunda sıkı sıkı tembihte bulunmuş, sonunda anlatılması gereken meseleleri en başta anlatarak yeni müslüman olanların zihinlerini allak bullak etmemelerini istemiştir. Bu nedenle de anlatılacak hususlarda sınırlama ve sıralama getirmiştir.

Hz. Ömer r.a. da valilere bu hususta özel tembihte bulunurdu. Vaazlarında ölçüyü kaçıranları azarlar, vaaz etmelerini engellerdi. Önceliği olan hususların öne alınması istenirdi. Sırası gelmemiş bilgilerin öğretilmemesi istenirdi. Çünkü maksat İslâm’ın sevdirilmesi ve öğretilmesi ise bunda belli bir sıra takip edilmesi şarttır. Kaldı ki Allah Tealâ bile kitabında bunu uygulamış, Kur’an’ı birden iki kapak arasında indirmemiştir. İnsanları olgunlaştıra olgunlaştıra, önceki öğrendiklerini iyice bellemelerinin ve uygulamalarının ardından yeni buyruklar göndermiştir.

Ne yapalım?

Peki, TV kanallarında herkesin kendine göre benimsediği din anlayışını anlatmasının önüne geçilemeyeceğine ve bu programlar yasaklanamayacağına göre biz ne yapalım? Doğru dinî bilginin halka aktarılmasında Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve hassasiyet sahibi sivil İslâmî organizasyonlara büyük sorumluluk düştüğünü hatırlattıktan sonra kendimiz ne yapabileceğimize bakalım:

Her şeyden önce biz ve sorumluluğunu taşıdıklarımız, temel dinî bilgileri öğrenmeliyiz. Bunlar temel itikat ve ilmihal bilgileridir. İslâmî konulara dair diğer her türlü bilgi, şuurlanma çabası, hatta tasavvufî yaşantı bu temel üzerine inşa edilebilir. Başka bir deyişle alt yapıyı sağlama alırsak, onun üzerine birinci ikinci katı inşa edebiliriz..Temeli sağlam atmadan üzerine kat atmaya çalışmanın neticesi felakettir.

Bu nedenle öncelikle iyi bir akait ve ilmihal bilgisine sahip olmamız gerekmektedir. Ayrıca İslâm’ı yaşamayı, yaşatmayı gaye edinmiş bir rehber ve onun cemaatiyle birlikte hareket etmelidir. Sonra Allah Tealâ’nın bizler için göndermiş olduğu son kitabını tercümesiyle birlikte baştan sona okuyabiliriz. Bunu yapalım ki, kendimizi Rabbimizin kitabıyla doğrudan doğruya yüzleştirelim. Bunun ardından da konularına göre tertip edilmiş derleme bir hadis kitabını (mesela İmam Nevevî rh.a.’in Riyazü’s-Salihîn, merhum Ömer Nasuhi Bilmen’in 500 Hadis kitabı gibi) okumak güzel olur. Bununla da Hz. Peygamber s.a.v.’in mübarek emir ve tavsiyelerini hayatımıza taşıma imkanı bulmuş oluruz.

Bu aşamalar gerçekleştiğinde, insan hem Allah’ın Kitabı’nı hem Rasulü’nün buyruklarını öğrenmiş, hem de günlük yaşantısında gereken temel dinî bilgileri elde etmiş olur. Böylece artık anlatılanları değerlendirme ve kimin ne demeye çalıştığını anlama noktasında olgunlaşmış oluruz.

Geriye bir adım daha kalmaktadır: TV programlarında İslâm ümmetinin genel çizgisinin dışında şeyler söyleyen, farklı ve yeni bir yol tercih etmeyi önerenleri seyretmemek en çıkar yoldur. Esasen ölçü bellidir: Din televizyondan, gazeteden öğrenilmez.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dini Kimden Öğreneceğiz?
« Posted on: 19 Nisan 2024, 20:52:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dini Kimden Öğreneceğiz? rüya tabiri,Dini Kimden Öğreneceğiz? mekke canlı, Dini Kimden Öğreneceğiz? kabe canlı yayın, Dini Kimden Öğreneceğiz? Üç boyutlu kuran oku Dini Kimden Öğreneceğiz? kuran ı kerim, Dini Kimden Öğreneceğiz? peygamber kıssaları,Dini Kimden Öğreneceğiz? ilitam ders soruları, Dini Kimden Öğreneceğiz?önlisans arapça,
Logged
04 Eylül 2012, 19:41:05
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 04 Eylül 2012, 19:41:05 »

Dinin sahibi yalnızca odur eşi benzeri ve ortağı yoktur,O hükmüne kimseyi ortak etmez şanı yücedir.Güc kudret onundur.Bize ona hamdetmek düşer zira o kainatın tek sahibidir.Din konusunda tek yetki ondadır...çok güzel konu....
Allah razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes