> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Cezayir Kuşatması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Cezayir Kuşatması  (Okunma Sayısı 998 defa)
25 Ağustos 2011, 06:31:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 25 Ağustos 2011, 06:31:25 »



Cezayir Kuşatması


Mart 2008 - 111.sayı

Ali DEMİRTOPUZ kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Şarlken’in Cezayir kuşatması, sadece güçlü bir orduya sahip olmanın zafere yetmeyeceğini gösteren örneklerden biridir. Sabaha kaleyi alacağından emin olarak geceyi eğlenerek geçiren Şarlken, sabah neye uğradığını anlamadan kaçmak zorunda kaldı. Hem de bir avuç insan karşısında…

1541 yılı sonbaharında asker, erzak ve silahla tıka basa dolu beş yüze yakın gemi Cezayir kalesi önlerinde demirlemişti. Bir av partisi havasında başlayan seferin heyecanını yaşamak için gemilerde yerlerini almış olan kadın erkek pek çok Avrupa soylusu güvertelere çıkmış, düşmanın sığındığı kaleyi birbirlerine gösteriyorlardı.
Sonucu belli olsa bile, yine de bir savaşı, vücutlara saplanıp kıpkırmızı olarak çıkan kılıçları, feryatları, korku ve çaresizliği yakından görmek; bütün bunları başkalarından dinlemek değil de kendi gözleriyle görmek farklı olacaktı.

Çoğunun derdi kolay bir zaferin haz, şöhret ve ganimetine ortak olmaktı. Anlı şanlı amiral Andrea Doria, hatta Güney Amerika’da bir medeniyeti kendi kanında boğan Cortez bile oradaydı. Yaptığı soykırımın tadı damağında kalmış olmalı ki bu av partisine o da iştirak etmişti.

Bu şölenvâri sefere Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken bizzat komuta ediyordu. Nasıl olsa Kızıl Sakal Barbaros ortalarda yoktu. Efendisi “Muhteşem Süleyman”ın yanında, İstanbul’da, çok uzaklardaydı.

Küstah Teklif

Şarlken, karşısındaki muazzam donanmayı gören Hasan Reis’in kaleyi teslim edeceğinden emindi. Bir mektup gönderdi. Diyordu ki:

“Bu gördüğün kuvvete karşı koymaya, değil senin, Barbaros’un bile gücü yetmez. Gözün açıksa ve zerre kadar aklın varsa, kılıcını çıkar, başına mendil bağla, Cezayir kalesinin anahtarlarını bana getir! Huzurumda yer öpüp af dilersen, hayatını bağışlarım. Ben, İspanya, Napoli, Sicilya, Hollanda, Belçika, Amerika ve Almanya’nın imparatoruyum. Bana silah çekmek gibi bir çılgınlığa kapılmayasın. Yoksa İsa aşkına, senin her parçanı Cezayir burçlarına asarım!” Barbaros’un evlatlığı Hasan Reis’in leventlerden yana bir sıkıntısı yoktu. Leventler düşman karşısında güç dengesi hesaplarından pek haz etmezlerdi. Sorun yerli halktı. Karşılarında duran gemiler halkın akıllarını başlarından almış, ölümün yakınlığı dizlerinin bağını çözmüştü. Düşmanın daha önce Tunus’ta yaptığı katliamı burada da yapacağını düşünüyorlar, sürekli olarak direnmenin beyhudeliğinden dem vurup duruyorlardı. Hasan Reis ise oralı değildi. Şarlken’e şu cevabı yolladı:

“Kale ve ülke benim değildir ki sana vereyim. Sultan Süleyman’ın ülkesini sana teslim edip dünya ve ahirette adımı kötüye yazdıramam. Senden de zerre kadar pervam yok. Senin hayatın babam Hayreddin Paşa’dan dayak yemekle geçmiş. Yüce Allah elbette bana da zafer verecektir!”

Hayal ve Şarap Şarhoşluğu

Şarlken kaledekilerin teslim olmayacaklarını gördü ve direncini ölçmek için kaleye bir birlik sevketti. Günboyu süren çarpışmalardan sonra kaleyi ancak ertesi gün daha büyük bir taarruzla alabileceğine kanaat getirerek askerlerine o gece için izin verdi.

Kaleden bir saldırı beklemediğinden ve İspanyolların bir festivaline denk geldiğinden, gemilerden karaya şarap fıçıları nakledilmeye başlandı. Fazlaca erzak indirmeye gerek yoktu. Belki birkaç günlük… Nasıl olsa ertesi gün bölgenin bütün erzağı ellerinde olacaktı. Silah ve cephanelerini de indirdiler. Ertesi gün elde edecekleri zaferin sarhoşluğunu hayal ederek kendilerini şaraba teslim ettiler.

Hasan Reis’in adamları arasında İspanyol gemilerinde esir olarak uzun yıllar kürek çekmiş olanlar vardı. Bunlar İspanyolca’yı neredeyse anadilleri gibi biliyorlardı. Yine başka Avrupa dilleri bilen leventler de çoktu. Bunlardan bir kısmı, daha önceki savaşlarda ele geçirilmiş olan şövalye kıyafetlerini giyip düşman ordugâhına gittiler.
Casuslar Düşman Karargâhında Şarlken’in ordusunun kendinden geçmiş ve son derece tedbirsiz olduğunu gördüklerinde derhal kaleye dönüp durumu Hasan Reis’e aktardılar. Hasan Reis bir şeyler yapılabilecekse hemen o gece yapılması gerektiğini anladı. Gerçi düşman son derece kalabalıktı ama dışarıdan bir yardım gelmeyeceğine göre kalede savunmada kalmak da mantıksızdı. Eğer dışarıdan bir yardım gelme ümidi olsaydı, mesela üç-beş gün içinde Barbaros’un donanmasıyla beraber ufukta görüneceğini bilselerdi, kaleden çıkmayıp bu yardımı bekleyebilirlerdi.

Ama Barbaros İstanbul’daydı ve yakın bir zamanda dönmesi beklenmiyordu. Bu durumda kalenin eninde sonunda düşeceği belli olduğundan, ani baskından başka çareleri kalmamıştı. Hasan Reis, leventleri ve yerli gönüllülerden oluşan çok az sayıda mücahit, dağ yolundan biraz sonra karşılarına dikilecekleri onbinlerce hıristiyan askerinin bulunduğu karargâha doğru süzülmeye başladılar.

Göklerin Yardımı


Ay bulutların ardına gizlenmişti. Gece zifiri karanlıktı. Önce hafif, serin bir esinti yeryüzünü yalayıp geçti ve bulutlardan kopan ilk damla Cezayir toprağına çarpıp onu uykusundan sıçrattı. Hemen sonra rüzgar şiddetini artırıp düşman çadırlarını ve Akdeniz’i dalgalandırmaya başlarken, yağmur damlaları da saflarını sıklaştırarak yeryüzüne ulaşmak için yarışa başladılar. Sanki Mikail Aleyhisselam emir üzere suyun bendini açmış ve fırtınayı da onun refakatine vermişti. Nihayet gökyüzü Cezayir’e boşanırken deniz de çıldırmış ve üzerindekileri yıkıp içine almak için dört bir yana saldırmaya başlamıştı.

Kısa süre sonra yağmur yerini neredeyse yumurta büyüklüğünde dolu tanelerine bıraktı. Artık Cezayir’de gökyüzü ve yeryüzü birbirine karışmıştı. Karadaki Avrupalı askerler yerlerinde güçlükle durabilen çadırlara sığınmaya çalışırlarken, denizdekiler de gemilerini kurtarmak için büyük bir çaba içerisindeydiler.

Hasan Reis’in leventleri rüzgâr ve yağmura karışıp düşman ordugâhına daldılar ve kızılca kıyamet işte o zaman koptu. Bir avuç insanın kesinlikle böyle bir saldırıya yeltenmeyeceklerine kendilerini inandırmış hıristiyan ordusu arasında Barbaros’un ve belki de padişahın geldiği söylentileri süratle yayılmış, panik had safhaya varmıştı. Leventler o gece üç bin civarında düşmanı imha ettiler.

Korku Kalpleri Sarınca


Gün ağarırken Hasan Reis hâlâ endişeliydi. Bir karşı saldırıya dayanmaları çok zordu. Ama Şarlken bütün güvenini yitirmiş, yabancı bir ülkede, tanımadığı bir arazide tabiatın da onun karşısında olduğunu görerek büyük bir korkuya kapılmıştı. Gemilerin önemli bir kısmı erzakla beraber Akdeniz’in sularına gömülmüştü. Yiyecek sıkıntısı başlamış, tüfek ve barutları da ıslanmış, ateş almıyordu. Ağır zırhları içerisindeki şövalyeler yağmurdan balçığa dönmüş zemine adeta saplanıp kalmışlardı.

Şarlken kurtulabilen gemilerin harekete hazır olması emrini verdi. Askerleri de, korkaklıkta krallarının kendilerinden geride olmadığını görünce birbirlerini ezercesine sahile doğru koşmaya başladılar.

Bu durum, Hasan Reis için ikinci bir fırsattı ve bu kez yerli halk da gördükleri manzara karşısında vaktin sızlanma değil, kılıçları kapıp kâfire hücum etme vakti olduğunu anlamışlardı. Taarruz başladı. Binlercesi öldürüldü, binlercesi denizde boğuldu ve binlercesi de esir alındı. Alınan esirler o kadar çoktu ki tek tek bağlamaya yetişemeyen leventler bunları birbirlerine bağlıyorlardı.

Şarlken kalan gemileriyle uzaklaşırken, ordusunun büyük kısmını geride ölü veya esir olarak bırakıyordu. Karaya taşıdıkları bütün silahlar da leventlerin eline geçmişti.

Hasan Reis, düşman donanmasının geldiğini haber alır almaz kendi gemilerini korunaklı bir koya taşımıştı. Şimdi bunlardan bir kısmını esirler ve çeşitli hediyelerle doldurarak Barbaros’a ve padişaha sunulmaları için İstanbul’a gönderiyordu. Ve tabii, bu esirler arasında, bir av partisi eğlencesine katıldığını düşünen kadın erkek pek çok Avrupalı soylu da vardı.

Onların hataları, yeryüzünde imanları ve işleri dosdoğru olan insanların varlığından habersiz oluşlarıydı. Ve bir de, Allah dilemedikten sonra en güçlü orduların bile zafere ulaşamayacağının farkında olmamalarıydı.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Cezayir Kuşatması
« Posted on: 26 Nisan 2024, 00:37:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Cezayir Kuşatması rüya tabiri,Cezayir Kuşatması mekke canlı, Cezayir Kuşatması kabe canlı yayın, Cezayir Kuşatması Üç boyutlu kuran oku Cezayir Kuşatması kuran ı kerim, Cezayir Kuşatması peygamber kıssaları,Cezayir Kuşatması ilitam ders soruları, Cezayir Kuşatması önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes