> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Bengaldeş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bengaldeş  (Okunma Sayısı 1038 defa)
15 Ekim 2011, 06:47:43
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Ekim 2011, 06:47:43 »



Bengaldeş


Ekim 2006 - 94.sayı

Ahmet MİROĞLU kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


    Fakirliğin Pençesinde

    Onları İstanbul Tahtakale taraflarında yahut Süleymaniye Camii yakınlarındaki sözüm ona koruma altına alınmış, bir tür mafya tarafından kiralanan, yıkıldı yıkılacak eski konaklardan bozma hanların küçücük odalarında balık istifi yatarken görebilirsiniz.

    Veya küçük işletmelerde neredeyse boğaz tokluğuna üç beş kuruşa itile kakıla çalıştırılırken de rastlayabilirsiniz. Hatta hac esnasında üst geçit altlarında, yollarda, sokaklarda döküntü kıyafetlerle, ilkel koşullarda dilenirken tanışmış olabilirsiniz. Belki de, kim bilir Suud polisinin denetimi gevşettiği bir anda Kâbe’de ve Mescid-i Nebevi’de perişanlıkları her hallerinden belli vaziyette “Haci, şey’en lillah!” (Hacı, Allah rızası için üç beş kuruş bir şey) diye el uzattıklarına tanık olmuşsunuzdur.

    Kâbe ve Mescid-i Nebevi temizlik hizmetlerinde canla başla çalışanları ise, hiç kuşkunuz olmasın, en şanslılarıdır. İstanbul’da o boğaz tokluğuna çalışanlar var ya, onlar da bayağı şanslıdırlar hani. Tabii mali polise yakalanıp sınır dışı edilmedikleri sürece... Hiç değilse mideleri yemek görmektedir. “Viran olası hanede evlad ü iyal varsa” işte en beteri de o olsa gerektir. Bütün o horlanmalara, aşağılanmalara, küçümsenmelere niye katlanıyorlar sanıyorsunuz? Artık adları “kaçak işçi”, “pis Arap” tır. Arap değillerdir elbette ama derileri siyahtır ya, bu, yaftalanmaları için yeter de artar bile. Acaba Batılılara göre renk körü sayılan Türklerin gözlerinde de bir keskinleşme mi başladı dersiniz?

    Onlar aslında üzerinde herhangi bir dağa rastlanmayan binlerce nehir ve küçük akarsuyun birbiriyle birleşerek Hint Okyanusu’na aktığı düz ova şeklinde bir ülkenin vatandaşlarıdır. Bu nehirler ağının ovanın verimliliğini artıran bir faktör olduğunu zannederseniz, yanılırsınız.  Zira yazın şiddetli yağmurların sebep olduğu taşkınlar ülkeyi sürekli sel felaketine maruz bırakır. Bu seller her yaz binlerce kilometrekare zirai alanı kaplayıp, bir anda ürünleri, hayvanları, evleri ve insanları sürükleyip götürür.

    Ayrıca nehirler okyanusa ulaşırken çok düzensiz bir görünüm ortaya çıkarmışlardır. Bunlar med sırasında da taşarlar ve arazinin çoğunu yine sular altında bırakırlar.

    Ülkelerinin adıyla anılan körfezde alçak basınç alanı oluştuğu zaman meydana gelen tayfunlar ve med-cezirlere bağlı büyük dalgalar Bengaldeş’in hayatında başka bir tehdit unsuru oluşturur. Tayfunlar sırasında kasırganın hızı bazen saatte 150 kilometreye varmaktadır. Nitekim Mayıs 1991’de meydana gelen ve hızı saatte 235 kilometreye ulaşan kasırgada 100 bini aşkın insan ölmüş ve 10 milyon kişi de evsiz kalmıştır.

    Dünyanın en modern ülkelerinin bile doğal afetlerle baş edemediği günümüzde Bengaldeş gibi siyasi ve iktisadi krizlerle boğuşan dünyanın en fakir ekonomisine sahip bir ülkeden belki tayfunların ve muson yağmurlarının üstesinden gelmesi beklenmemelidir. Ama böyle bir ülkenin imkanlarını değerlendirmemek herhalde hayıflanılacak bir durum olsa gerektir.

    Bengaldeş bugün 150 milyona yakın bir nüfusa sahip olup dünyanın en kalabalık bölgelerinden birini teşkil etmektedir. Halkın yüzde 80-85’i geçimini ziraatle sağlar. Yine de gıda maddeleri ithal etmek zorunda kalmaktadır. İktisadi hayatı geliştirme çabaları olumlu sonuçlar vermesine rağmen Bengaldeş hâlâ dünyanın en fakir ülkelerinden birisidir.

    Biz nüfusumuzun ve topraklarımızın önemini ve verimliliğini, ancak batılılar insan gücü ihtiyacı duyup bizim “köylü” diye beğenmediğimiz, “banal” diye aşağıladığımız, “maganda, maço, kıro” gibi sıfatlar taktığımız vatandaşlarımızı “işçi” tuttuğunda; çöl diye beğenmediğimiz yerleri işgal eden düşman orayı yeşilliklere boğduğunda ve bizzat bize tarım ürünleri satmaya başladığında anlamışızdır. Onun için çok görülmez. Su akar biz bakarız. Modern ülkeler kendi vatandaşlarından yararlanır; yetmez, göç kampanyaları düzenler, çekilişler yapar dışarıdan emek ve iş gücü transfer eder, bizse elimizdeki hazır potansiyeli değerlendirmez, halkımızı açlık ve sefalete mahkum ederiz. Onun için çok görülmez...

Müslüman kurtarıcılarını karşılayan Bengal


Bengal adının Banga (Vanga) krallığından geldiği kabul edilir. Kelimenin aslı Bang iken daha sonra Sanskritçe’de “yüksek arazi” anlamına gelen “al” kelimesi ilave edilerek terkip halinde kullanılır olmuştur. Halk, belli bir devreden sonra yaşadığı toprakları Bangala adıyla anmaya başlamıştır. Nitekim Hint İslâm tarihçileri de bölgeyi Bang veya Bangala ismiyle kaydetmektedirler.

Bengaldeş tarihi; İslâm öncesi, İslâmî, İngiliz, Pakistan ve bugünkü Bengaldeş dönemi olmak üzere beş devreye ayrılır.

İslâm öncesi Bengaldeş tarihi karışıklık ve düzensizliklerle dolu idi. Miladi 650 yılından itibaren Hindistan’da Ganj ve Brahmaputra nehirlerinin aşağı mecraları ile ortak deltalarını ihtiva eden ormanlık, bataklık ve nüfusça kalabalık Bengal (Bengãle) bölgesini Pala ve Sena hanedanları yönetiyordu.

İslâm fetihleri her ne kadar 13. yüzyılın başlarında gerçekleşmiş ise de bölgenin müslümanlarla tanışmasının tarihi daha gerilere gitmektedir. Özellikle kıyı kesiminde yaşayan yerli halk müslüman tacirler vasıtasıyla çok daha erken dönemde (bilinen kayıtlara göre 9. yüzyılda) İslâm’la tanışmıştı.

İslâm fethinden önce Bengaldeş topraklarına Budist bir hanedan hâkimdi. Onları Hindû bir hanedan devirerek işbaşına geldi. Hindûlar Budistleri sistematik olarak yok etmeye çalışıyorlardı. Türk kumandanı Muhammed Bahtiyar Halacî’nin Bengal’i fethi işte tam bu devreye denk düşmüştü (1203-1204). Hindû zulüm ve baskısından yılan Budistler, müslümanların kendilerine tanıdığı özgürlük, adalet ve eşitlik ortamını görünce Bahtiyar Halacî’yi bir kurtarıcı olarak karşıladılar. Hakikaten Muhammed Bahtiyar önderliğindeki müslümanlar onlar için Allah tarafından gönderilmiş kimselerdi. Müslümanların yönetime gelmesiyle bölge halkının kurtuluş sevinci pek çok yerde belirtilmiştir. Nitekim o dönemde yaşayan Budist rahip Ramai Pandit bir şiirinde fatih Türkleri Allah’ın görevlendirdiği kişiler olarak selamlar. Ona göre Müslüman Türkler bölgedeki karmaşaya son veren insanlardır.

1203-1340 yılları arasındaki ilk safha Bengal yöneticilerinin Delhi Sultanlığı’nın hâkimiyetini kabul ettikleri dönemdir. 1340’ta bağımsız bir sultanlık haline gelen Bengal, 1576 yılında Babürlü İmparatorluğu hâkimiyetine girmiştir. Bu durum 1757’deki İngiliz işgaline kadar sürmüştür. Bu tarihte Bengal Sultanı Siracüddevle’nin Plassey Savaşı’nda İngilizlere yenilmesi üzerine bölge bütünüyle İngilizlerin eline geçmiştir.

Kültür ve maneviyat merkezi

İslâm fethinin ilk zamanlarından itibaren Bengal, Güney Asya’daki İslâm kültürünün, özellikle tasavvufun canlı merkezlerinden birini teşkil etmiştir. İlk zamanlar Hindû kast sisteminin katılığı altında ezilen yerli halkın büyük kitleler halinde İslâm’ı benimsemesi üzerine Şeyh Celaleddin-i Tebrizî (1244), Şeyh Anhi Siraceddin (1325), Şeyh Celal Mucarad-i Yenanî (1347), Mevlâna Ata (1350’den sonra), Şeyh Ata’ü’l-Hak (1398) ve Nur Kutb-i Alem (1416) gibi tasavvuf önderlerinin etkileri büyük olmuştur. (Allah cümlesinin sırrını mübarek kılsın.)

Bengal toplumundaki dinî ve kültürel çeşitlilik, tarih içerisinde zaman zaman değişik dinlerin birbirlerinden etkilenmesine yol açmıştır. Babürlüler döneminde Hinduizm’in İslâm’ı etkilemeye başlaması, dönemin İslâm alimleri ile mutasavvıflarının harekete geçmesine sebep olmuştur. İmam-ı Rabbanî k.s. (1624), talebesi Mevlâna Hanid Danişmend’i bu etkileşimi durdurmak ve İslâm’ı asli haliyle öğretmek üzere faaliyette bulunması amacıyla Bengal’e göndermiştir. Danişmend’in Burdvan’da kurduğu medrese bölgedeki İslâm’ı aslına irca ve tecdid hareketinin en önemli merkezi olmuştur.

Sömürge döneminde ise tecdid faaliyetleri aynı zamanda siyasi bir karaktere de bürünmüş ve müslüman halkın İngilizlere karşı bağımsızlık hareketine girişmesine yol açmıştır.

Batılılar tarafından yanlış olarak “Vehhabi hareketleri” olarak diye tanımlanan Seyyid Ahmed Şehid (1831) ile talebesi Mevlâna Keramet Ali’nin (1873) önderliğindeki Tarikat-ı Muhammediye ve Hacı Şeriatullah (1840) ile oğlu Duzu Miyan’ın (1862) önderliğindeki Feraiziyye hareketleri bunların en önemlilerindendir.

Müslüman eli dokununca


Müslümanlar Bengal topraklarında sadece halka hizmetle, yatırımlarla yetinmediler. Fetihten itibaren, diğer fethedilen topraklarda olduğu gibi imar hareketlerine giriştiler. Bengal arazisinde halen İslâmî döneme ait görkemli yapılar göz kamaştırmaktadır. Camiler, türbeler, kaleler... ve daha birçok yapı o dönemin imar faaliyetleri hakkında fikir edinmek için yeter de artar bile.

Gerek fatihlerle birlikte gelen, gerek sonradan İslâm’a giren halk arasında zamanla kültürlü ve aydın bir zümre oluşmuştur. Başlarda Arapça ve Farsça yazan bu aydınların geliştirdiği Bengal Edebiyatı ayakta kalmasını ve gelişimini Türk soylu müslüman sultanların himayesine borçludur. Zamanla Arapça, Farsça ve Türkçe karışımıyla özel bir Bengal lehçesi bile meydana gelmiştir.

Müslüman yazarlar, Hint tarzı etkisindeki Bengal Edebiyatı’nı geliştirip İslâmî ürünlerle zenginleştirerek önemli eserler telif etmişlerdir. İslâm’ın temel özelliklerinden, Hz. Peygamber s.a.v.’in ve diğer peygamberlerin hayatından, bölge sultanlarının tarihinden söz eden yazılı edebi ürünlere ve halk nezdinde rağbet gören müelliflere ait listeler çok uzun yer tutar. Başlıcalarını ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bengaldeş
« Posted on: 25 Nisan 2024, 18:04:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bengaldeş rüya tabiri,Bengaldeş mekke canlı, Bengaldeş kabe canlı yayın, Bengaldeş Üç boyutlu kuran oku Bengaldeş kuran ı kerim, Bengaldeş peygamber kıssaları,Bengaldeş ilitam ders soruları, Bengaldeşönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes