๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 26 Eylül 2011, 12:12:06



Konu Başlığı: Aya Bakış
Gönderen: Zehibe üzerinde 26 Eylül 2011, 12:12:06
Ay'a Bakış


Ekim 2007 - 106.sayı

Semerkand Dergisi kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

KAHT-I RİCAL MUHAMMED İKBAL (1873-1938)


Pakistanlı şair, mütefekkir, mücadele adamı.

Hindistan’ın Pencap eyaletinin Siyalküt şehrinde doğdu. Takvasıyla bilinen mutasavvıf bir aileye mensuptur.

İkbal, Farsça, Arapça edebiyat dersleri görür, Lahor’da yüksek felsefe derslerine devam eder. Avrupa’ya geçerek 1905’te Cambridge’de felsefe ve iktisat bölümlerini bitirir, Münih üniversitesinde felsefe
doktorası yapar. Bu arada felsefe, sanat ve edebiyat konularında verdiği konferans ve dersler yoğun ilgi görür.

Hindistan’a döndükten sonra avukatlık yapar, Lahor’da İngiliz Edebiyatı ve felsefe profesörlüğü görevinde bulunur. Türk kurtuluş savaşı için yardımların toplanması sırasında ateşli konuşmalarıyla Hint
müslümanlarını seferber eder.

Sanat, tefekkür ve siyasî mücadeleyi kendisinde birleştiren bir adam olan İkbal, 1927’de seçildiği Pencap yasama meclisinde “Bağımsız Pakistan” fikrini ortaya atar. Müslüman Hintli Mücahitler adıyla yazdığı şiirler, Hindistan’daki müslümanların İngiliz sömürge yönetimine başkaldırmalarında büyük rol oynar.

Din, dil, ırk esasına göre bölünmüş bir Hindistan’ı savunan İkbal, görüşlerini müslüman halka anlatır ve 1930’da Pakistan devletinin kuruluşu sırasında Muhammed Ali Cinnah’ın yanında yer alır. 1932’de
yeni kurulan devletin Anayasa çalışmaları için Londra’da bulunan İkbal, şiddetli ve uzun tartışmalar sırasında amansız bir hastalığa yakalanır ve 6 yıl sonra Hakk’ın rahmetine kavuşur.

Duygulu bir şair, gerçekçi bir siyasetçi ve azimli bir müslüman olan İkbal’i farklı kılan, İslâm coğrafyasının en zor dönemlerinden birinde yaşarken, hem mevcut sorunları, hem de parlak bir geleceği görebilmesiydi. Örneğin, İngiltere dönüşü ziyaret ettiği İspanya’daki Endülüs mirası Kurtuba mescidinde iki rekât namaz kıldıktan sonra, Büyük Vadi nehrine bakarak şunları söyler:

“Ey şanlı nehir şu anda senin kenarında duran kişi çok güzel bir hayal içinde. Bu adam geleceğin aynasında yeni bir dönem görmekte. Bu dönemin müjdeleri gözükmeye başladı. Fakat henüz insanların gözünden saklı durumda. Eğer Avrupa bu dönemi şu an fark etse, aklını kaybedip deliye dönerdi.”



AYIN HADİS-İ ŞERİFİ


“Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu hayırdır; bir zarar gelse sabreder, bu da hayırdır.”


BERCESTE


Ya Râb belâ-yı aşk ile kıl aşina beni / Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
(Aşk derdinden şifa bulması için Mekke’ye götürülen Mecnun’un Kâbe’yi görünce ettiği dua)

Fuzulî


AYIN İKTİBASI


“Nefsin karanlık orduları fevç fevç akıyorlar. Zaman ve mekânı dolduran et kokusu. Metin ol, vaat edilen bir şeyin vuku bulmaması seni şüpheye sevk etmesin. Basiretine güven.

Dünya nimeti için zaaf haline düşersin. Ona doğru koşma. fiükür ipi elinde ya. Her meseleye cevap veren, her gördüğünü kucaklayan, her bildiğini anlatan bir kimse mi gördün; derhal ondan uzaklaş.

Marifetin mukabili inkâr, ilmin mukabili cehalettir. Melal içindesin. Yoksul olduğunu düşünüyorsun. Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit. Unutma, ihtiyaç mütemadidir...

Ataullah İskenderî, Hikem-i Ataiyye, Haz. Mustafa Kara, Dergâh Yayınları, Ekim 1990.



SÖZ OLA

“Aynı gökte uçarlar; lakin karganın dünyası başka, şahininki başkadır.”

Muhammed İkbal