> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Diğer Yazılar > Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca  (Okunma Sayısı 648 defa)
02 Kasım 2011, 22:28:04
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Kasım 2011, 22:28:04 »



Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca


Mayıs 2005 - 77.sayı

Ali YURTGEZEN
kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.


Abdal'ın aptal'a tahavvülü, alık yahut ahmak haline gelmesi tamamen bizim zihniyet değişikliğimizle alâkalıdır; sadece kelimenin değil, kalbimizin de sertleşip katılaştığının delilidir.

İlim ve idrâkinin kıt olduğuna inandığımız insanların bir hadiseyi yahut gelişmeyi vukuundan önce bilmesi halinde, biraz kendimizi rahatlatmak, daha çok da şaşkınlığımızı yatıştırmak için “Aptala malûm olur.” deyimine sığınırız.

Bazen bu tabiri, tahmindeki isabeti izahtan ziyade, tahminde bulunanı istihza niyetiyle veya lâtife maksadıyla kullandığımız da olur. Fakat her hâl ü kârda hem aptal'a yüklediğimiz manâ hem de malûm'un ancak akılla elde edilebileceğine dair zımnî kabul, bizim idrâksizliğimizi ve cehaletimizi ifşa eder.

Abdal kimdir, ne demektir?

Doğru telaffuzu ebdâl olan kelime, Arapça bedîl yahut bedel'in çoğuludur. Arapça'da hem bedel hem de bedîl şeklinde okunan kelime “bir şeyin karşılığı, birinin yerine geçen” manalarına gelmektedir. Biz bu kelimeyi tekil manada kullanmış; bazan Farsça abdalân , bazan da Türkçe abdallar biçiminde bir daha çoğul yapmışız. Bugünkü imlâda kelimeyi aptal şeklinde yazıyor ve “ahmak, şaşkın, bön, alık, safderûn ” manalarına sıfat olarak kullanıyoruz. Aynı manaya gelen büdelâ'nın da yine bedîl'den türetildiğini ve dilimize budala telaffuzuyla yerleştiğini bu arada hatırlatalım.

Ne olmuş, yahut nasıl olmuştur da “birinin veya bir şeyin karşılığı” manasına abdal, ahmak haline gelmiştir? Abdal yahut büdelâ kelimeleri bazı hadis-i şeriflerde geçmekte, bu hadisler vesilesiyle tasavvufun ricâlü'l - gayb telakkisindeki bir zümreyi adlandırmak için kullanılmaktadır. Buna göre Allahu Teâlâ âlemdeki manevî nizamın muhafazası, hayırların temini, şerlerin def'i için sevdiği bazı velî kullarını vazifelendirmiştir. Ricâlü'l - gayb yahut gayb erenleri denilen bu seçkin kulların derece, rütbe ve makam itibariyle aralarında fark vardır.

Birçok kaynak ve bu arada hususen İbnü'l -Arabî'nin el- Fütûhâtü'l - Mekkiyye'sinde ricâlü'l - gayb hakkında, derecelerine, sayılarına, vazifelerine, nerede yaşadıklarına dair tafsilat bulunabilir. Avam arasında bir kısmı üçler, yediler, kırklar diye bilinen bu velîlerin kırkına abdal, yedisine büdelâ , dördüne evtâd , üçüne nükebâ , birine gavs veya kutub derler. Ricâlü'l - gayb dünyanın her ânında mevcuttur.Bunlardan bazı zümrelere abdâl yahut büdelâ denilmesi, kelimenin kök manasıyla alâkalıdır. Bir görüşe göre abdal, “nefsini ruhuna bedel eylemiş”tir . Veled Çelebi ise “Beşere has sıfatları Cenâb -ı Hakk'ın sıfatlarına tebdîl eden velî”ye abdal diyor. Aynı anda birçok yerde görünmeleri, kendilerine bedel birçok makam ve suret göstermeleri ve nihayet öldükleri zaman Allah tarafından yerlerine başka birinin geçirilmesi gibi sebeplerle de bu zatlara abdal denilmiştir. Ricâlü'l - gayb'den iki zümre olarak abdal ve büdela hakkında sözü Mesnevî şârihi Sarı Abdullah Efendi'ye bırakıp bahsin bu kısmını kapatalım:

“ Ebdâl , sülehâdan bir kavimdir ki dünya anlardan bir an hâlî olmaz. Kaçan anlardan birisi intikâl eylese yerine birisi dahî nasb olunub ana bedel olur. Büdelâ , ricâl'ullah'dan yedi nefer ricâldür ki, bâtınlarıyla Allah'a, nasîhat ve mev'ızeleriyle ıslâh-ı müslimîne müteveccihler olub , halkı Hakk'a da'vet ederler.”

Bugün istihza maksadıyla sarfettiğimiz Abdala malûm olur tabiri, işte bu ricalullah akidesi'nin bakiyesidir.

Abdâl nasıl aptal oldu?


Yukarıda izaha çalıştığımız ıstılah (terim) manâsını muhafaza etmek yahut en azından bu telâkkiye halel getirmemek suretiyle abdâl'ın zamanla daha umûmî bir mânâ kazandığını görüyoruz. Abdal az konuşan, az yiyen, az uyuyan, halktan ayrı yaşayan, bir yerde ikâmet etmeden yalın ayak baş açık devamlı dolaşan, nefislerini terbiye için dilencilik yapan, dilendiği nesneleri yolları üzerindeki fukaraya yahut tekkelere hediye eden ermiş olarak dü ş ünüldüğünden , bir müddet sonra bütün gezgin dervişler'e ad olmu ştur. Nitekim Türkistan'da Yesevî menkıbelerinden birinde, Hakîm Ata'nın vefatından sonra kırk aşı verilirken Kâbe'den kırk abdal'ın geldiği, bunlardan birinin Yeseviliğin meşâyih silsilesindeki mühim halkalardan Zengi Ata olduğu anlatılır ki, 12. asırdan itibaren bilhassa Yesevî   dervişlerinin abdal diye anıldığına delalet eder. Osmanlı'nın kuruluşunda rol oynayan Horasanlı dervişlerin de abdalân-ı Rûm şeklinde adlandırıldığı, Abdal Musa, Kumral Abdal gibi şahsiyetlerin varlığı hatırlanmalıdır.

Abdal'a bugün halk arasında verilen farklı ve menfî manâların hepsi, kelimenin bu şekilde umumiyet kazanmasından sonradır ve mutlaka gezgin dervişlerin bir hâlinden mülhemdir. Meselâ “tamahkâr, devamlı bir şeyler isteyen, dilenci” manâları , ya yozlaşan bazı dervişlerin haddi aşmalarının ya da cemiyetin dünyalık sevgisinden neşet eden su-i zannının ifadesi olabilir.

Anlaşılabilir, hatta mazur görülebilir bir istihaledir bu. Aynı şekilde davul zurna çalanlara abdal denilmesi, bazı gezgin dervişlerin nefîriyle alâkalı da olabilir, “davul çalan” manâsına ablât veya tabıldâr kelimelerinin telâffuz benzerliğinden kaynaklanan bir karışıklıkla  abdal'a tahvili ile de izah edilebilir. Amma abdal'ın aptal'a tahavvülü, alık yahut ahmak hâline gelmesi tamamen bizim zihniyet değişikliğimizle alâkalıdır; sadece kelimenin değil, kalbimizin de sertleşip katılaştığının delilidir. Mehmet Zeki Pakalın'ın ; “ kalendermeşreb ve derviş- nihât olanlar mâişet umûruna aldırmadıklarından, onlara kıyasen iş bilmeyen, kâra aklı ermeyen adamlara da abdal denmiş ve bunun lâzımı olarak idrâki zayıf ve düşüncesi ibtidâî kimselere de isim ve sıfat olmuştur” sözleriyle abdal'ın ilk manâsıyla son manâsı arasında kurduğu irtibat, mantığımıza uygun gelse de  gönlümüzü incitmelidir.

İlim kendini bilmektir

Bugünkü manâsıyla kullanılınca Aptala malûm olur tabirindeki malûmun, kişinin şahsî kesbi ve mantık cehdi olmaksızın, ona bahşedilen bir bilgi veya bilme tarzının varlığını ifade ettiği de bu arada gözden kaçırılıyor.

Malûm, “bilinen, ilim ile sahip olunan bilgi” demektir. İslâmî ıstılahta ilim, “hakikate ulaşmak ve hakikati idrâk etmek” ameliyesi olunca, bu deyimdeki malûm da hakikat bilgisi demek olur. İlmin bir kısmı, âdetullah bilgisi olarak kesbîdir. Eşyanın zahiri ve onu kullanma yolları hakkında insanı bilgi sahibi kılar. Faydalıdır ama izafîdir. Asıl ilim ise vehbî olandır ki, doğrudan doğruya Allah'tan alınır. Peygamberler ilmi böyle aldıkları gibi, peygamberlerden başka ricâlü'l - gayb gibi Allah'ın seçtiği bazı kullar da Allah'ın kendilerine ledünnünden verdiği bir ilme sahiptirler. Esasen bu ilim Âdem'e ve bütün âdemoğullarına esmâ bilgisi olarak önceden verilmiş, onların kalplerine ilkâh edilmiştir. Bu sebeple bizim bu dünyadaki imtihanımız öğrenmekten ziyade bize öğretilenleri hatırlamakla, bir başka deyişle kendimizi bilmek, kendimiz olmak ve kendimiz olarak kalmakla alâkalıdır. Âdem'e öğretilen isimler hem tek tek eşyayı hem de onun hakikatini bilmemize yarayan manevî ve kalbî techizatımızdır . Tasavvufta kalbin tezkiyesi bu techizattan istifade için şart ko ş ulmu ştur. Kalp zikirle, amelle, dinin çizdiği sınırlar içinde kalmaya itina ile, kısaca takvâ ile tezkiye edilebilir. Bundan dolayıdır ki ilim takvâsız olmaz, “Allah'tan, kulları içinde ancak âlimler korkar.” (Fâtır, 28)  vesselâm.

Abdala malûm olur sözüyle bir istihzayı ifade maksadı, bugünün akıllılarının dehşet verici cehlini saklama çabasına matuf olmasın? Karanlıktan korkanın şarkı söylemesi gibi ..


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca
« Posted on: 19 Nisan 2024, 23:56:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca rüya tabiri,Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca mekke canlı, Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca kabe canlı yayın, Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca Üç boyutlu kuran oku Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca kuran ı kerim, Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca peygamber kıssaları,Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Olunca ilitam ders soruları, Abdalın Malûmu Bizim Mechulûmüz Oluncaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes