> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Zamana direnen bir kültür ocağı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zamana direnen bir kültür ocağı  (Okunma Sayısı 734 defa)
24 Haziran 2012, 15:45:47
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 24 Haziran 2012, 15:45:47 »



Zamana direnen bir kültür ocağı: Koca Ragıb Paşa Kütüphanesi
Önder KAYA • 66. Sayı / DİĞER YAZILAR


Çocukluğumun geçtiği Aksaray, tam bir kütüphaneler cennetiydi. İskenderpaşa İlkokulu’nda okuduğum günlerde Murat Paşa Camii’nin hemen karşısında yer alan Ebubekir Efendi Kütüphanesi’ne giderdim. Bu mekâna ders çalışmaktan çok, daha o yaşlarda tarihe olan ilgim nedeniyle kütüphanenin ahşap raflarını, siyah deri ciltli kitap kapaklarını, avlusundaki tarihî mezar taşlarını, çıtırdayarak yanan sobanın çevresinde oynaşan kedilerini görmeye gelirdim. Bazen yolumu Fatih’e düşürürdüm. Orada Köprülü Mehmet Paşa’nın yeğeni Amcazade Hüseyin Paşa tarafından inşa ettirilen Amcazade külliyesinin kütüphanesine çıkardım. İkinci katta yer alan ve merdivenle ulaşılan bu kütüphane, beni alır başka âlemlere götürürdü. Ben tarihi biraz da buralarda sevdim.

Bu yazıya konu teşkil eden ve ne yazık ki 1999 depreminden beri âtıl durumda kalan Koca Ragıb Paşa Kütüphanesi’yle ise üniversite giriş sınavlarına hazırlandığım 1993 tarihinde tanışmıştım. Aslında bu kütüphanede biraz da içim burkulmuştu. Zira koca kitaplıkta en fazla 2-3 kişi bir şeyler okur haldeydi. Zaten bir süre sonra da kapısına kilidi asıverdiler. Ebubekir Efendi kütüphanesi ile Amcazadeyi de söylememe gerek yok. Bugünün çocuklarına artık bu şirin irfan yuvaları kapalı. Sorduğunuzda hep aynı cevap: “Depremde zarar gördü”, “Ödenek yok, memur istihdam edilemiyor”. Bugün Aksaray’da bunca kütüphane arasında ilköğretim ve lise çağı öğrencileri varlık içinde yokluk çekiyorlar. Hâlbuki Ragıb Paşa Kütüphanesi 1950’li yılların başlarında elden geçirilerek, çocuklar açısından elverdiğince cazip bir hale getirilebilmişti. 1954’te kütüphanenin giriş kapısının sağ ve soluna dağılan vakıf dükkânların üzerinde yer alan sıbyan mektebi, elden geçirilerek yaklaşık 5000 ciltlik kitabı içinde barındıran bir çocuk kitaplığına dönüştürülmüştü. Yine burayı cazip hale getirmek için belli günlerde çocuklara İngilizce, Almanca ve mandolin dersleri verilmesi, haftada bir gün de eğitici kültür filmlerinin gösterilmesi yoluna gidilmişti.

Ragıb Paşa’nın hikâyesi
Kütüphanenin banisi olan sadrazam Koca Ragıb Mehmet Paşa, III. Ahmet, I. Mahmut, III. Osman ve III. Mustafa dönemlerinde devlet kademesinde çeşitli görevlerde bulunmuş, son iki hükümdar devrinde ise sadrazamlık yapmıştı. 1699 tarihinde İstanbul’da doğan paşa, defterhanede yetişmiş, Arapça, Farsça öğrenip hat sanatında ilerlemiş ve okuryazar kimliği ile tanınan, şair ruhlu bir kişi olarak sivrilmişti. Şiirlerinde kullandığı “Ragıb” mahlası, ilerleyen yıllarda gerçek adı olan Mehmet ismini dahi gölgede bırakacaktı. Kuvvetli bir şair olan Paşa’nın yükselmesinde, bu yanı da önemli rol oynar. Nitekim daha yirmili yaşlarını sürdüğü bir sırada İran seferini kumanda eden Köprülüzâde Abdullah Paşa’nın maiyetine verilmiş, Abdullah Paşa’nın kazandığı zaferler üzerine kaleme aldığı muhammesiyle de şiir meclislerinde şöhret kazanmıştı.

Ragıb Paşa, Osmanlı Devleti’nin doğu bölgelerinde önce defterdarlık, akabinde valilikler yaptıktan sonra 1757’de sadrazamlığa getirildi. Sadrazamlığa getiriliş hikâyesi oldukça ilginçtir. Sultan III. Osman, devrin sadrazamı Bâhir Mustafa Paşa’dan Şam valiliği için münasip bir isim ister. Bâhir Mustafa Paşa da hararetle o sıralarda Halep valisi olan Ragıb Paşa’yı sultana metheder. Bunca yıllık devlet hizmetinde Ragıb Paşa kadar namuslu, aydın, iş bitirici bir vezir ile karşılaşmadığını sözlerine ilave eder. Sultan, sadrazamının bu iltifatı üzerine önce Paşa’yı Şam valiliğine tayin edecektir. Ancak beş gün sonra Bâhir Mustafa Paşa’yı azlederek yerine bu genç vezirini sadaret mevkiine getirir. Yani Mustafa Paşa bilmeden sadaretteki sonunu hazırlar. Her ne kadar paşa mevkiini kaybetse de, Osmanlı devleti son derece yetenekli bir idareci kazanır. Ragıb Paşa tatlı dili, diplomasiye olan vukufu ve aydın kişiliği ile kısa sürede sultanın gözüne girer. Bununla birlikte Ragıb Paşa’nın da bir süre sonra sadrazamlığı tehlikeye düşecektir. Padişah üzerinde önemli bir nüfuza sahip olan Darüssaade Ağası Ebukuf Ahmet Ağa, anlaşamadığı Ragıb Paşa yerine Kaptan-ı Derya Ali Paşa’yı sadarete getirme konusunda girişimlerde bulunur. Sadaret mührünü kaybetme tehlikesi baş gösteren Ragıb Paşa, bazı dostlarının tavsiyesi ile bir müddet saklanarak gözden kaybolur. Ölümcül hasta olan III. Osman’ın kısa bir süre sonra hayata gözlerini yumması sonrasında tahta çıkan III. Mustafa’nın desteğini temin ederek, görevine devam eder. Sonrasında ise Ebukuf Ahmet Ağa’yı önce sürdürüp sonra boğdurtacak ve bu olay sonrasında Darüssaade ağalarının saltanatını kıracaktır.

Ragıb Paşa icraatları ile III. Mustafa’nın da gönlünü fetheder. Uzun süredir sürekli açık veren devlet bütçesi, onun aldığı bazı tedbirler neticesinde 1761’de gelir gider dengesinde artı duruma geçer. Yeniçerilerle de iyi geçinen paşa, yangın sonrasında harap hale gelen yeniçeri odalarını tamir ettirip, maaşlarının düzenli ödenmesini temin edecektir. Yaşanan gelişmelerin bir tezahürü olarak Sultan da dul olan hemşiresi Saliha Sultanı, Ragıp Paşa ile evlendirme yoluna gitti. Paşa, böylelikle saraya da damat oldu.

Ragıb Paşa, buhranlı bir devreden geçen Avrupa’ya karşı politikasını da temkinlilik esası üzerine bina eder. Paşa’nın Avrupa politikasındaki belki de en önemli icraatı, Osmanlı devletini Avrupa’yı sarsan Yedi Yıl Savaşları’nın dışında tutmayı başarmasıdır. Prusya kralı Büyük Friedrich, Avusturya ve Rusya’ya karşı Osmanlı devletine ittifak teklif ederek mücadelenin içine çekmek istemiş, ancak Ragıb Paşa ucu karanlık olan bu yola girmeyerek, sadece Prusya ile dostluk ve ticaret anlaşmaları imzalamakla yetinmişti.

Âlim ve şair
Ragıb Paşa’nın devlete bir diğer hizmeti de gelecek vaat eden bazı simaları himaye ederek devlet kadrolarına hazırlamasıdır. Paşa’nın himayesi altına aldığı bu kişiler, gelecek yıllarda Osmanlı devletine önemli hizmetler ifa etmişlerdir ki, bunların başında Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Hamza Hamid Paşa, Halil Hamid Paşa, Ahmet Resmi Efendi gibi simalar gelir. Ayrıca Ragıb Paşa, gerek doğudan, gerekse de batıdan pek çok eseri Türkçeye çevirtme girişiminde bulunmuştur. Avrupa’yı yakinen takip etmiş, Volter ve Newton gibi aydınların eserlerini tercüme ettirerek okumuştur. Kendisi de daha ziyade şiir ve diplomasi alanında pek çok eser vermiştir.

Paşa, 18. yüzyıl Divân şiirine damgasını vuran Nedim ve Şeyh Galib’den sonra en önemli simalardan biri olarak kabul edilir. Kendi huzurunda şiir meclisleri tertiplediği gibi, devrin ünlü şairesi Nigâr Hanım ve şair Haşmet’e verdiği destek, latife kitaplarına bile girmiştir. Şair Haşmet’e kendi şiir anlayışını şu şekilde özetlediği rivayet olunur; “Haşmet, öyle bir şiir söylemek isterim ki, ne benden evvel kimse söylemiş, ne de benden sonra söylemek ihtimali olmuş olsun”. Bu anlamda kaleme aldığı pek çok dize, zaman içinde halk nazarında darb-ı mesel olmuştur. Halk arasında nesilden nesile aktarılan ve bugün de zaman zaman kullanılan darb-ı mesellerine birkaç örnek verelim;

     “Şecaat arz erderken merd-i kıbtî sirkatin söyler”
     “Tabibin olsa da kizbi, marîzin sıhhatin söyler”
     “Ehl-i feyzin eseri kalmasa da nâmı kalır”

Bir kültür kompleksi
Paşa hakkındaki bu bilgilerden sonra sözü, onun en önemli eseri olan kültür kompleksine getirelim. Kütüphanenin bugün kapalı olan iki kanatlı giriş kapısının üzerindeki “maşallah” yazısının hemen altında “Burada Kıymetli kitaplar var” ayeti ile karşılaşırsınız. Bu kapının sağında ve solunda sıralanan on dükkân ise Ragıb Paşa tarafından kütüphaneye gelir getirmesi amacıyla yaptırılmış. Kapının ve dükkânların üst tarafında bulunan yapı, Paşa tarafından sıbyan mektebi olarak tasarlanmıştı. Okumaktan büyük keyif alan ve bu nedenle de hayatı süresince topladığı yazma eserleri ciddi bir servet harcayarak ölümünden sonra insanların hizmetine sunmayı tasarlayan bir kültür adamının, çocukları unutması zaten düşünülemez. 15 pencereye sahip olan mekteb, bu sayede gün ışığından azami derecede istifade etmekteydi. Yapı, 1954’te aslî kullanım amacı ile örtüşen bir şekilde çocuk kütüphanesine dönüştürüldü. Ancak ne yazık ki muhtemelen Laleli semtinin 1980’li yıllardan sonra geçirdiği dönüşümün de etkisiyle zaman içinde okur kitlesini büyük ölçüde yitirdi. Bilindiği üzere bu tarihlerde İstanbul, Ortadoğu’nun turizm ve ekonomi merkezi haline getirilmeye çalışılmıştı. Bunun sonucunda da Süleymaniye, Fatih, Bayezid, Sultanahmet gibi camilerin, Topkapı Sarayı gibi yapıların hemen yürüyüş mesafesinde olan Laleli’nin kaderine de bir oteller semti olmak düşmüştü. Osmanlı’nın son ve Cumhuriyetin ilk yıllarında kibar İstanbul ailelerinin ikametgâhı olan muhit, 80’lerden sonra hızla boşalmaya başlamış, 90’ların başında komünist bloğun dağılması ile de bavul ticaretinin merkezi haline gelmişti. Bavul ticaretinin beraberinde fuhuş sektörünü de getirmesi, semtin sosyal dokusunun dönüşüm sürecini hızlandırmıştı. Laleli semtinin aileler tarafından boşaltılması sonucu, bir dönem hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip olan kütüphanenin parlak günleri de geride kaldı. Artık kütüphaneye okur, görece daha uzak semtlerden gelir oldu.

Giriş kapısından içeri girdiğinizde tam karşınıza kütüphane binası çıkar. Yapının hemen giriş kısmında benim kütüphaneye devam ettiğim yıllarda kütüphane görevlilerine oda olarak tahsis edilmiş olan bir küçük mescid karşılar sizi. Burası kütüphane ilk hizmete girdiğinde “hafızı-ı kütübü evvel”in yani en kıdemli kütüphane görevlisinin imamlığı ve “hafız-ı kütübü sânî”nin müezzinliğinde, hem görevlilerin hem de okuyucuların namazlarını eda ettikleri bir mesciddi. Kütüphaneden içeriye adımınızı attığınızda ise kendinizi birbirinden ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zamana direnen bir kültür ocağı
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:58:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zamana direnen bir kültür ocağı rüya tabiri,Zamana direnen bir kültür ocağı mekke canlı, Zamana direnen bir kültür ocağı kabe canlı yayın, Zamana direnen bir kültür ocağı Üç boyutlu kuran oku Zamana direnen bir kültür ocağı kuran ı kerim, Zamana direnen bir kültür ocağı peygamber kıssaları,Zamana direnen bir kültür ocağı ilitam ders soruları, Zamana direnen bir kültür ocağıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes