> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları  (Okunma Sayısı 1292 defa)
30 Eylül 2012, 21:19:26
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 30 Eylül 2012, 21:19:26 »



Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları
Ali ŞAHİN • 91. Sayı / DÜNYA


Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Hilafetin ilgası sadece Osmanlı coğrafyasında değil, bütün bir yerkürede yaşam süren Müslüman toplumların kaderlerini derinden etkiledi. Dünyanın ücra noktalarına serpilmiş Müslüman azınlıklar, Osmanlı ve Hilafet sonrası hamilerini kaybederek, bulundukları ülkelerin merhametlerine, kendi kaderlerine terk edildiler ve adeta yetim kaldılar. Tayvan’da Patini, Filipinler’de Moro, Myanmar’da Arakan Müslümanları yeryüzünün Güneydoğu Asya yakasında zengin İslam coğrafyasının zihninden silinmiş, unutulmuş Müslüman toplumlarından bazıları. Müslüman azınlıklar, bulundukları ülkelerin gerek halkları gerekse hükümetleri tarafından acımasız bir asimilasyona, ayrımcılığa ve soykırıma tabi tutuldular. Vatandaşlık hakları ellerinden alınarak sınıfçı bir Güney Asya kültürünün en alt sınıfı olmaya mecbur bırakıldılar. Aradan geçen 100 yıl içinde dünyaya gelen azınlık Müslümanlarının çocukları bu baskı ve dışlanmışlığı kanıksayarak bunun kaderleri olduğuna inanmaya başladılar. Bu kaderi en çetin şekilde yaşayanlar ise Myanmar’ın Arakan Müslümanları.

Müslüman coğrafyaların umurundan uzak Arakanlılar
Yılların ezilmişliğini esmer ve mahzun simalarındaki çile çizgilerinden rahatlıkla okuyabileceğiniz, gözlerden ırak bir Müslüman hikâyesidir Arakan. Rohingya Müslümanları adıyla da bilinen Myanmarlı Müslümanlar, Ortadoğulu Arap tüccarların Uzak Doğu ve Güney Asya’yı hedef alan ticari seferleri sonucunda ilk kez 8. yüzyılda İslam’la tanıştılar. 1430’lu yıllarda bugün yaşadıkları Bengal Körfezi’nin doğusunda ihtişamlı bir İslam devleti kurdular. 1784 yılında Budist Burma devletinin saldırıları sonucu Müslüman Arakan devletinin yıkılmasıyla Müslümanlar bir azınlık konumuna düştü. 1824 yılında bölgeye İngilizler geldi. İngilizler bölgedeki yerel unsurları kendi aralarında çatıştırarak zayıflatmak ve sömürülerine ortam hazırlamak için Budistler ile Müslümanlar arasına düşmanlık ektiler. İngilizlerin fitne politikalarıyla iklimlenen Myanmar’daki Budist-Müslüman ilişkileri 1820’li yıllardan günümüze kadar hasmane bir şekilde gelişti. Ayrımcılığın, baskı ve dışlanmışlığın en ağırıyla yüzleşen Arkan Müslümanları, 1942 yılında 100 binlerle ifade edilen büyük bir katliama maruz kaldılar. İngilizlerin o günkü adıyla Burma olan Myanmar’dan çekilmesiyle birlikte ülkede cunta rejimleri hüküm sürmeye başladı. Myanmar’ı dünyaya kapatan cunta rejimleri bir yandan sivilleşmeyi engellemek için Myanmar’daki üniversite öğrencileri ve demokrasi hareketlerini baskı altına alırken, Müslüman azınlığa karşı da eşi benzeri görülmemiş bir asimilasyon uyguladı. 1962 yılında darbeyle yönetimi ele geçiren komünist zihniyete sahip General Ne Win Müslümanların tüm haklarını kısıtlayarak yeni bir katliam başlattı. “Doğudaki bir Müslümanın ayağına diken batsa, batıdaki Müslüman o ayağına diken batan kardeşinin acısını hissetmedikçe kâmil iman etmiş sayılmaz” diyen bir peygambere ümmet Müslüman coğrafyaların umurundan uzak Arakanlılar, günümüze kadar kimsesiz ve çile dolu bir yaşam sürdüler.

Aung San Suu Kyi’nin Gandi benzeri pasif direnişi
Myanmar’ı ilk defa lisans ve yüksek lisansımı Güney Asya’da yaptığım 90’lı yıllarda tanıdım. O yıllarda dünyanın en baskıcı rejimleri arasında yer alan Myanmar’daki cunta, ülkedeki Müslüman ya da Budist her kesimi yoğun baskı altına almış ve ülke dış dünyaya nerdeyse tamamen kapanmıştı. Askeri rejimden kaçanlar Tayvan’a sığınmaya çalışıyorlardı. Kendisi de cunta içi rekabet sonucu bir suikasta kurban giden modern Burma ordusunun mimarı General Aung San’ın kızı olan Aung San Suu Kyi, Myanmar’da askeri diktatörlüğe karşı Gandi benzeri bir pasif direniş başlatmıştı. Kyi, Ulusal Demokrasi Birliği Partisi’nin liderliğinde 1990 yılında yapılan sözde genel seçimleri kazanmış ancak ev hapsinde tutulduğu için ülke yönetimi kendisine teslim edilmemişti. ABD, Suu Kyi’nin demokrasi hareketine uzun yıllar destek verdi. Kyi 1991 yılında Barış Ödülü’ne layık görüldü ancak bu ödülü bu yıl yani 2012 yılında alabildi. Hollywood 1995 yılında Hans Zimmer’in enfes müzikleriyle bezeli Beyond Rangoon filmini çekti ve San Suu Kyi’nin demokrasi mücadelesini dünya perdelerine taşıdı. Hollywood’un San Suu Kyi’ye olan demokrasi desteği 2011 yılında vizyona giren ve Kyi’nin yaşam hikâyesini anlatan The Lady filmi ile devam etti. Kyi’nin demokrasi mücadelesi şimdilik cunta destekli bir hükümetin iktidarında Myanmar Parlamentosu’nda devam ediyor.

Myanmar Müslümanları kendilerini doğal olarak demokrasi hareketini yürüten San Suu Kyi’ye yakın hissettiler. Ancak Kyi’nin uzun yıllar baskı ve ev hapsinde tutulması sağlıklı bir işbirliği geliştirmelerini engelledi.

Budist askeri diktanın hedefi: Müslümansız bir Myanmar!
Arakan Müslümanları şimdi yeni bir katliam dalgasıyla karşı karşıyalar. Cunta kalıntısı bir rejimin gözetim ve örgütlemesi altında sistematik bir şekilde öldürülüyor ve göçe zorlanıyorlar. Katliamlar güvenlik güçlerinin gözetiminde fanatik Budistler tarafından gerçekleştiriliyor. Budist askeri dikta, Müslümansız bir Myanmar oluşturmanın çabası içerisinde. Bunun tek gerekçesi dinî farklılıklardan kaynaklanmıyor. Müslümanların yaşadığı Bengal Körfezi kıyılarındaki Arakan eyaletinin zengin doğalgaz ve petrol yataklarına ev sahipliği yaptığı düşünülüyor.

Myanmar’da doğalgaz ve petrolün büyük bir bölümü Kaçin ve Arakan gibi etnik eyaletlerden çıkarılıyor ve komşu ülkelere ihraç ediliyor. Ancak bu eyaletlerde yaşanan çevre yıkımı ve insan hakları ihlallerine rağmen petrol ve doğalgaz satışından elde edilen gelirlerin tek kuruşu bile bu eyaletlere geri dönmüyor. Şu sıralarda Shwe Gaz Projesi ile Müslümanların yaşadığı Arakan eyaletinde 30 yıl süreyle günlük 500 milyon kübik doğal gaz üretimi planlanıyor. Budist cunta rejimi Arakan’daki zengin enerji kaynaklarını güvenlik altına almak ve yüzyıllardır yaşadıkları topraklarda çıkarılacak enerji üzerinde olası hak taleplerinin önüne geçmek için Arakan Müslümanlarına şiddet uygulayarak göçe zorluyor.

Gerek Arakan, gerekse Moro ve Patani Müslümanları bizlere Osmanlı mirası ve emaneti Müslüman azınlıklardır. Diğer bir deyişle zalim coğrafyalarda unuttuğumuz mazlum akrabalarımızdır. Osmanlı döneminde imparatorluk sınırları içinde yaşamamış dahi olsalar, ırak coğrafyalarda Osmanlı’nın manevi varlığından ve Hilafet makamından aldıkları güçle Müslümanca yaşam sürdüler. Osmanlının çöküşü ve Hilafetin ilgasının ardından kendileri için son derece hayati olan bu himayeyi kaybettiler. Esir oldular, katliam ve sürgünlere maruz kaldılar, geri bırakılıp adeta köleleştirildiler. Çok daha kötüsü yeni doğan Müslüman nesiller bu ruh ve yaşam iklimi içinde doğdukları için bunun kaderleri olduğuna inandılar ve kabullendiler.

Türkiye’nin Arakan Müslümanlarına ve diğer Müslüman azınlıklara karşı bir Osmanlı mirası olması bakımından sorumlulukları bulunuyor. Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın topluluk kapsamını genişleterek Müslüman azınlıkları da ilgi alanına dâhil etmesi gerekiyor. Türkiye’nin uzaklarda gözden ırak kendi kaderine terk edilmiş ve zulme maruz bırakılmış küçük Müslüman toplulukların dramlarını dünya gündemine taşıması bile tek başına önemli bir görev olacaktır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi bir Müslüman ülke olması nedeniyle de Türkiye’nin böyle bir sorumluluğu olduğu kanaatindeyim. Myanmar’da bulunan Türk şehitliği de yine bu ülkede zulmün en ağırını yaşamış Arakanlı kardeşlerimize ilgi göstermemiz için yeterli bir nedeni oluşturuyor. Birinci Dünya Harbi’nde İngilizler tarafından esir alınan 12 bin civarında Türk askeri Myanmara götürülerek buradaki kamplarda çalıştırıldılar. Yıllarca Anadolu’ya dönme hasretiyle yaşayan esir Türkler, Arakan Müslümanları ile topladıkları paraları Türkiye’nin Milli Mücadele’si için gönderdiler. Arakan Müslümanları zor yıllarımızda tüm imkânsızlıklarına rağmen yanımızdaydılar.

“Türkler geldi bizi kurtaracak”
Bu satırları kaleme aldığım sıralarda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu bir heyetle birlikte Myanmar’da temaslarda bulunuyordu. “Türkler geldi bizi kurtaracak” diyerek Davutoğlu’na sarılan Arakanlı bir Müslüman’ın bu ifadeleri Türkiye’nin azınlık Müslüman toplumları için nasıl bir umut olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Davutoğlu’nun Myanmar Devlet Başkanı Thein Sein ile yaptığı görüşmede Arakan Müslümanlarına uygulanan ayrımcılıktan dolayı Türkiye’nin duyduğu rahatsızlığı iletmiş olduğunu düşünüyorum. Yine Başbakanlık’ın AFAD aracılığıyla başlatmış olduğu yardım kampanyasında Arakan Müslümanları için toplanan bağış miktarı 2 milyon 184 bin dolara ulaşmış durumda.
Türkiye’nin Arakan Müslümanları ve diğer Müslüman azınlıklarla ilgili üstleneceği diğer önemli bir misyon da genel sekreterliğini 2 dönemden bu yana yürüttüğümüz İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) etkin bir şekilde harekete geçirmek olmalı.

Osmanlı ve Hilafet sonrası yeryüzünde kimsesiz ve himayesiz kalan Müslüman azınlıklar yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından himaye edilebilmeliydi. Ancak maalesef bugüne kadar bırakın himayeyi, İİT dünyanın hangi coğrafyasında, hangi ülkesinde ne kadar Müslüman yaşar bunun envanterini bile çıkarıp ortaya koyamadı. Bugün Myanmar’da yaşayan Müslüman sayısı kaynaklara göre 2 ila 4 milyon arasında değişiyor.
İİT acilen yeryüzünde yaşayan azınlık Müslüman toplumların envanterini çıkarmalı ve Müslüman azınlıklar haritasını oluşturmalı. Oluşturulacak Müslüman Azınlıklar Komisyonu Müslüman azınlıkların yaşadıkları ülkeleri ziyaret ederek Müslümanların bu ülkede hangi şartlarda yaşadıklarını, herhangi bir ayrımcılığa maruz ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları
« Posted on: 23 Nisan 2024, 13:25:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları rüya tabiri,Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları mekke canlı, Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları kabe canlı yayın, Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları Üç boyutlu kuran oku Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları kuran ı kerim, Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları peygamber kıssaları,Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanları ilitam ders soruları, Zalim coğrafyaların mazlum Müslümanlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes