> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Televizyon siyaset ve tarih
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Televizyon siyaset ve tarih  (Okunma Sayısı 791 defa)
30 Haziran 2012, 13:59:43
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 30 Haziran 2012, 13:59:43 »



Televizyon, siyaset ve tarih
Alper Çeker • 62. Sayı / DİĞER YAZILAR


Televizyon ve internet, genellikle kahvehanelerde gerçekleşen geleneksel sosyalleşme biçimlerini ortadan kaldırdı. İnsanların bir araya gelmemesi, kültürümüzün çok önemli bir özelliği olan sohbetin kaybolmasına neden oldu. Televizyon, sohbetin yerine tartışma programlarını koydu. Siyaset, tarih gibi disiplinler, bu tartışma programlarının konusu oldu. Tabii ki tartışma programlarının düzeni, yüzlerce yıllık birikimin ürünü olan sohbet adabından uzaktı.

Osmanlı Türklerini, 1915 yılında Ermenilere karşı soykırım yapmakla suçlayan bir tasarı Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde gerçekten komik bir oylamayla (tasarının lehine oylar bir fazla çıkar çıkmaz komite başkanı oylamayı bitirdi) geçince, arkasına büyük bir devleti almanın kibri ile birçok gazeteci, televizyona çıkıp artık Türklerin bu gerçekle yüzleşmesi, Ermenilerle empati kurmaya çalışması konusunda çağrılar yaptı.

Eşimin şikâyetlerini de göz önüne alırsak, sıkı bir medya takipçisi olduğumu söyleyebilirim. Özellikle saat başı çeşitli televizyon kanallarının haber programlarını izlerim. Ancak bu haber programlarını; haberleri değil, tarafları dinlemek için seyrederim. Bu karşılaştırma sayesinde aynı merkezden servis edilen ve aynı metinle sunulan haberleri fark eder, kimin hangi tarafta olduğunu görürüm.

Ermeni soykırımı hakkındaki yoğun gündem, geçtiğimiz ay Fatih Altaylı’nın Habertürk kanalındaki Teke Tek programında, ilk başta adını nereden duyduğumu hatırlayamadığım Sevan Nişanyan ve tarihçi Yusuf Halaçoğlu’nu bir araya getirerek gerçekleştirdiği tartışmanın büyük ilgi görmesine neden oldu.

Sevan Nişanyan, konuşması sırasında sürekli olarak Türk devletine ve Yusuf Halaçoğlu’na hakaret ederek, kimi zaman da bağırarak; tartışma programlarının sergilediği üslup seviyesinin bile altına indi. Bir an için bunun arkasında derin bir stratejinin olduğunu, Sevan Nişanyan’ın Halaçoğlu’nu aynı biçimde davranmaya zorladığını düşündüm; böylece sonunda Nişanyan kendisine hakaret edilen, bağırıp çağırılan mazlumu oynayacaktı. Daha sonra “Sevan Nişanyan” adını nereden duyduğumu hatırladım: Nişanyan, kısa bir süre önce kavanozda biriktirdiği insan dışkılarını karısının üzerine atması ile basında yer almıştı. Yani televizyonda sergilenen seviyesizliğin ardında derin bir strateji falan yoktu; Nişanyan büyük bir dürüstlük ve içtenlikle, sadece olduğu gibi görünüyordu.

İstanbul’un Ermeni ve Rumlarını, Türkiye’nin farklı bölgelerinden birçok insana tercih ederim. Bu tercihimin arkasında kesinlikle çok eleştirdiğim Cumhuriyet seçkinciliği yok; ama İstanbul sokaklarında bir Ermeni ya da Rum’u elinde lahmacunla gezerken görmeniz ya da dolmuşta lahmacun kokusundan rahatsız olanları bıçakladıklarını duymanız (ki bu son saydığım, şehrimizin sıradan adli vakalarındandır) mümkün değil.

19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında Batılı devletlerin Osmanlı ülkesine müdahale edebilmesini amaçlayan kalkışmalarda tek taraflı olarak Ermenilerin mağdur oldukları tezi bir tarih çarpıtmasıdır. Buna karşılık gerçekten de Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Ermeni ve Rumların mallarına haksız yere el konulmuş, daha sonra partililer tarafından el altından bu mallar sahiplerine geri satılmıştır. Ermeni, Rum ve Yahudiler, Türklerle birlikte tek parti döneminin mağdurlarıdır. Türkler de bu dönemde şapka takmadığı ya da muhalefet partisi kurduğu için idam edilmiş; kimi zaman da toplu olarak ülke dışına sürülmüşlerdir.

Tek Parti dönemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tabusudur ve tartışılması hoş görülmez. Bu dönemi çalışan tarihçiler arasında hemen aklıma gelen isimler şunlar: Mete Tunçay, Funda Şenol Cantek, Levent Cantek, Cemil Koçak, Hakkı Uyar, Erik Jan Zürcher, Bülent Gökay, Ahmet Demirel ve Nevin Yurtsever Ateş. Mutlaka unuttuklarım da olmuştur, ama ben bu listenin sıkı bir okuruyum. Bununla birlikte, anaakım televizyon kanallarındaki padişah sofralarının tartışıldığı programlarda bu isimlere kesinlikle yer verilmez. Televizyon, hiçbir ciddi meselenin tartışılma, çözüme kavuşturulma mecrası değildir; daha çok siyaset, tarih ve futbol gibi konuları sulandırmak, propaganda yoluyla kamuoyu oluşturmak gibi amaçlar için kullanılmaktadır. 28 Şubat öncesinde bunun örneğini yaşadık. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgali sırasında da Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli generaller televizyon kanallarında Amerikan ordusunun silahlarının mükemmelliği ve bu ordunun uydudan yönlendirilen süvari alaylarının durdurulamazlığı hakkında programlar yaptılar. Bu emekli generallerin adres vurduğunu iddia ettiği güdümlü füzeler Irak’taki hedefler yerine Şanlıurfa’nın köylerine düştü, durdurulamayan süvari alayı ise elektronik devreleri çöl sıcağına dayanamadığı için 1 saat ilerleyebildi.

Televizyon, siyasi sorunların da çözümü için mecra değildir. Siyasi gelişmelerle ilgili programlarda genellikle bir tarafta hükümet yanlısı gazeteciler, diğer tarafta da emekli yargı mensupları ve generaller karşı karşıya getiriliyor ve konu, emekli bürokratların gazetecilere hadlerini bildirmesi ile noktalanıyor.

George Orwell’in ünlü romanı 1984’te insanların evde olduklarında sürekli olarak açık bulundurmak zorunda oldukları televizyonlar vardı. Orwell, televizyonun günün birinde ev eğlencesi olmaktan çıkıp totaliterciliğin bir aracı haline geleceğini çok önceden sezmişti.

Sonuç olarak ben insanlara sosyalleşmek, tarihten konuşmak ve siyasi meselelere çözüm bulmak konusunda kahvehaneden şaşmamalarını tavsiye ediyorum. Halk irfanı, “halka rağmen halk için” yapılanlara galip gelecektir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Televizyon siyaset ve tarih
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:51:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Televizyon siyaset ve tarih rüya tabiri,Televizyon siyaset ve tarih mekke canlı, Televizyon siyaset ve tarih kabe canlı yayın, Televizyon siyaset ve tarih Üç boyutlu kuran oku Televizyon siyaset ve tarih kuran ı kerim, Televizyon siyaset ve tarih peygamber kıssaları,Televizyon siyaset ve tarih ilitam ders soruları, Televizyon siyaset ve tarihönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes