๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 05 Haziran 2012, 16:37:26



Konu Başlığı: Stratejik Hayatlar
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 05 Haziran 2012, 16:37:26
Stratejik Hayatlar
Orhan URALTAN • 56. Sayı / TOPLUM


Stratejik hayatları görebilmek için etrafınıza daha dikkatli bakın: Çoğunlukla saygın ve yüksek makamları işgal ediyor ya da topluma önderlik ediyor halde bulursunuz onları. Diğer hayatları teferruat kabul eden sayısız çarpık anlayışı koyabilecek genişlikte bir portföye sahip olan bu stratejik hayatları nasıl tanımlar ve anlamlandırırız?

Hayatı anlamlandırma çabası, onu değerli kılan unsurlar üzerinde kafa yormakla başlıyor çoğu zaman. Süreç, bilinçli olsun ya da olmasın, her insan için işliyor ve bizi kimi tercihler yapmak durumunda bırakıyor. Nihayetinde her insan kendisi için uygun bir anlam dünyası inşa ediyor. Dışarıdan nasıl algılanırsa algılansın, yaşadığımız hayatın, bir başka hayattan daha değersiz ya da daha önemsiz sayılmasını içimize sindirmemiz elbette ki mümkün değil. Oysa insanlık tecrübesi, önümüze diğer hayatları teferruat kabul eden sayısız çarpık anlayışı koyabilecek genişlikte bir portföye sahip.

Bazı hayatları teferruat kabul etmek, kuşkusuz diğer bazılarını aslî unsur addetmekle başlıyor. Dünyayı anlamlandırmak, ona yön vermek, düzenleyip şekle sokmak bu hayatların işidir. Eğer onların üzerinde çokça çalışılmış, ince hesaplar yapılmış, derin analizlere tâbi tutulmuş stratejileri olmasa, insanlığın büyük bir kaosa sürüklenmesi, geri kalmışlığın kök salması, ekonomik sefaletin kol gezmesi işten bile değildir. Sahip oldukları ve doğuştan getirdikleri muazzam donanımları nedeniyle bu görev kendiliğinden ve kaçınılmaz olarak onlara tevdi edilmiştir. Onlar bizim için “stratejik bir hayat” sürmeyi göze alırlar.

Stratejinin hayata ettiği

Hayatı stratejik olarak algılamak demek, dünyayı ve içindekileri büyük bir oyunun parçası olarak görmek, insanları bu oyun içerisinde aldıkları ya da birileri tarafından kendilerine biçilen roller üzerinden değerlendirmek, onlarla kurulan her türlü ilişkide bunu akıldan çıkarmamak demek. Böylece arkadaşlık, dostluk, düşmanlık, ahde vefa ya da yarı yolda bırakma hep bu ilişki biçimi etrafında şekilleniyor.

Aslında yola ilk çıkıldığında her şey daha iyi, daha yaşanır, daha müreffeh bir dünya içindir. İdealleştirilen amaçlar her insanın altına imza atabileceği türden ulvi vasıflar taşımaktadır. Zamanla sahne robotların, kendilerini üreten insan efendilerini köleleştirdiği bilim kurgu filmlerinden farksız bir hâl alır. Sözde insanlığın hayrına yürütülen çabalar sekteye uğramasın diye pek çok insanın üstüne basıp geçmekten çekinilmez olur. Aksine stratejiyi akamete uğratacağı düşünüldüğünden, insani tereddütler bir zayıflık ve ilkesizlik emaresidir. Artık insanlar da, duygular da, idealler de kavramsallaştırılmıştır. Bu, süreci daha da kolay işler hale getirir. Böylece kavramlaşan duygular acıtmaz, insanlar üzerlerine titrenecek, özen gösterilecek varlıklar olmaktan çıkar ve nihayet stratejik süreç ideallerin yerini alıverir.

Bir ağaca bakarken ormanın bütününü kaçırmak ya da ormanı bütüncül olarak görüp, tek tek ağaçları ıskalamak gibi bir derdiniz yoktur. Ağaç da, orman da birer stratejik kavramdır nasıl olsa. Onların oyun içerisindeki işlevselliğine bakılır yalnızca.

Yangında ilk yakılacaklar

Stratejik hayatların farkına varmak, bize saçma ve mânâsız görünen pek çok durumu anlaşılır hale getirir. Söz gelimi daha ahlâklı bir topluma erişme idealini dillendirenlerin, daha etkin ve güçlü bir konuma gelebilmek için nasıl olup da yolsuzluğu bir yöntem olarak seçebildiğini anlayabilirsiniz. Sürekli daha demokratik ve çağdaş bir toplum vurgusu yapanların, farklı yaşam biçimlerini akademik yolları tıkamak, mesleği icra etmekten alıkoymak için yeterli sebep saymalarını bu sayede izah edebilirsiniz.

Bazı hayatların sona ermesini, geride kalanların mağdur olmasını hedefe ulaşmada küçük zayiatlar olarak kabul eden, tökezleyen dostu da olsa dönüp bakmayan, alınan bir kararla pek çok insanın geleceğini, umutlarını karartan, kurumsal ya da ideolojik faydayı insanî değerlere yeğ tutan stratejik hayatları görebilmek için etrafınıza daha dikkatli bakın: Çoğunlukla saygın ve yüksek makamları işgal ediyor ya da topluma önderlik ediyor halde bulursunuz onları. Tabii ki etraflarında günün birinde bir teferruat olarak görülecek ve kolayca feda edilecek çok sayıda “küçük“ hayatla birlikte.

Strateji karşısında kadîm kültür

Oysa “Haksız yere bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” düsturu, bu toprakların harcını karmıştır binlerce yıl. Masum bir insanın canını yok hükmünde göremez hiçbir anlayış. Kul hakkını, Yaradan’ın hakkının bile önüne koyan bir inanışla beslenen bir toplumda, hakların görmezden gelinmesi ya da önemsenmemesi düşünülemez bile. Böylece, stratejik hayatlara karşı direnmek, onları etkisiz kılabilmek için kadim kültürün değerlerine sahip çıkmak, yüreklere ulaşmasına çalışmak bir başlangıç teşkil ediyor. Toplumda baskın bir hâl almaya başlayan yoz ahlâkın yerine kadîm değerlerin şekillendirdiği ahlâkı yeniden çoğaltarak yola koyulmak gerekiyor.