๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 29 Mayıs 2012, 12:45:26



Konu Başlığı: Şiir kitapları sükût suikastına mı uğruyor
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 29 Mayıs 2012, 12:45:26
Şiir kitapları sükût suikastına mı uğruyor?
Ali SÖZER • 57. Sayı / DİĞER YAZILAR


Tanpınar’ın şiire ilgisizlik dolayısıyla sıraladığı “kitap yayınlamamak” ve “aynı muhitlere yazmamak” gibi sebeplerin, günümüz için geçerli olmadığı görülüyor. Çünkü o günlere göre daha çok edebiyat dergisinin arzı endam ettiği, hatta özel şiir dergilerinin yayınlandığı ortada. Öyle ki hemen her şairin en aşağı üç-dört kitabı var. Yine de okur, şiir kitaplarına ilgi duymuyor. Niçin?

Ahmet Hamdi Tanpınar, 1961 yılında daha önce çeşitli dergilerde yayınladığı şiirlerini bir kitapta toplar. Kitap yayınlandıktan sonra edebiyat çevrelerinde hiçbir şekilde kitaptan bahis açılmaz, şiirler üzerine yazı yazılmaz. Şairin yıllar sonra yayınlanan günlüklerinde bu durumu “sükût suikastı” olarak tanımladığı görülür. Günlüğünde aynı ifadeyi birkaç kez kullanan Tanpınar konuya dair şunları yazmıştır: “Tenkitlerden eser yok. Oktay Akbal’ın küçük bir yazısı. Bir de kitap saatinde… Akbal ezberlenmiş şiirlerin hâlâ havasını, tazeliğini muhafaza ettiğini söylüyor. Ama hakikaten ezberlenmiş olamaz. Çünkü bir kısmı değişmiş, bir kısmı eksik. Ne ise bırakalım, söylenmiş, muhakkak olan bir şey varsa yirmi sene evvel bir şöhretim olmuş. Kitap neşretmemek, aynı muhitlere yazmamak bu tesirin devamını men etmiş. Anlaşılıyor ki şiire az yer vermişim.”

Tanpınar, elli yıl önce kendi şiir kitabına karşı edebiyat çevresinin sessiz kalışına dair tespitlerde bulunurken “kitap neşretmemek” ve “aynı muhitlere yazmamak” gibi tespitlerde bulunuyor. Günümüzde ise şiir kitapları genel olarak hem yayınevlerinin hem de edebiyat çevrelerinin ilgisizliği ile karşı karşıya. Çünkü şiir kitapları satılmıyor. Doğal olarak birçok yayınevi şiir kitabı yayınlama fikrine mesafeli duruyor. Çok satan ve birkaç yılda bir baskıları tükenen kitaplar ise Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Attila İlhan, Cemal Süreya, Sezai Karakoç gibi geniş kitleler tarafından beğenilip –farklı sebeplerle de olsa– okunan şairlerin kitapları.

Günümüz şiir sosyetesi içinde, kitabını bastırmak için birkaç yayınevi dolaşan yahut matbaa parasını kendisi ödeyen şairler oldukça fazla. Yayıncılar kendileri için külfet olmaktan öteye gitmeyen ve depolarında kalacak olan şiir kitaplarını basmak istemiyorlar. Öte yandan okurun ilgisizliği bu durumu iyice körüklemiş görünüyor. Güç bela kitaplaşan dosyalar, şiir sosyetesi arasında, birkaç ahbabın dile getirmesi, bir dergi için bir şeyler çiziktirmesi sayesinde gündeme geliyorsa da, bunun okur üzerinde etkili olmadığı anlaşılıyor. Kimileri bu ilgisizliği romana ve öyküye rağbet olarak açıklıyor. Okurun romanlara daha çok ilgi gösterdiği söyleniyor. Bunlar bir yana, Tanpınar’ın ilgisizlik dolayısıyla sıraladığı “kitap yayınlamamak” ve “aynı muhitlere yazmamak” gibi sebeplerin, günümüz için geçerli olmadığı görülüyor. Çünkü o günlere göre daha çok edebiyat dergisinin arzı endam ettiği, hatta özel şiir dergilerinin yayınlandığı ortada. Öyle ki hemen her şairin en aşağı üç-dört kitabı var. Yine de okur, şiir kitaplarına ilgi duymuyor.

Attila İlhan Hangi Edebiyat adlı eserinde bu ilgisizliği, karşı olduğu İkinci Yeni şiir akımına bağlar ve bu şairlerin halkın anladığı şiiri deforme ettikleri için okurun ilgisinin azaldığı tespitinde bulunur. Yine de bunun tek geçerli sebep olması mümkün değil. Nitekim bir başka anlayışa sahip şairler de karşı tarafın şairlerini suçlayacaktır. Bu düşünceler bir yana, şair Ahmet Murat ise daha insaflı bir bakışla şiir ve şair çokluğuna dikkat çekiyor. Günümüzde eleştiri mekanizmasının daha ağır işlediğini, ancak zaman içinde iyi şiirlerin diğerlerinden ayrılıp kendi okurunu bulacağını belirtiyor. Bu noktada Ahmet Murat’a katılmamak mümkün değil. Zira geçmişten günümüze kalan iyi şiirler, iyi metinler hep zaman içinde diğerlerinden ayrılmış ve öne çıkan yönleriyle bu güne kadar gelmiştir. Yine de şiir ve çok satmak konusunda, insanları ve düşünce yapısı ile bize oldukça benzeyen İran ve Azerbaycan’da durumun biraz farklı olduğu çarpıcı bir örnek olarak önümüzde duruyor. Her iki ülkede de şiir rağbet görmeye devam ediyor. Bu durum farklı kalemler tarafından yakın dönemde çeşitli vesilelerle hayretle ifade edildi.

Aynı muhitlere yazmak ve sürekli şiir sosyetesi içinde yer almak da şiir kitaplarına karşı ilgiyi artırmıyor. Nitekim birçok dergide şiirleri yayınlanan, birçok şiir yıllığı hazırlayan şair Veysel Çolak, şiir sosyetesinin iyi tanıdığı isimlerden biri. Bu noktadan hareket edip, Çolak’ın on civarı şiir kitabını bir çırpıda basıveren yayıncı, çok geçmeden elinde kalan kitapları ne yapacağını düşünmeye başlar. Yine doksanlı yılların sonlarında Beyan Şiir Kitaplığı’ndan çıkan elli civarındaki şiir dosyası, kitap satışı yapan internet sitelerinde kelepir olarak okurun ilgisini beklemekte, hatta bir simit pahasına satılmasına rağmen yıllardır bitmemiş olması bizleri hayrete düşürüyor. Hatta bu serideki şairlerin birçoğu, günümüzde bile hemen her ay bir iki prestijli dergide şiir yayınlamaya devam ediyor. Kelepire düşmüş olmasından elde kaldığı anlaşılan bir diğer şiir serisi ise Merdiven Şiir Kitaplığı’ndan çıkmış olan dosyalar. Türkiye’nin en büyük yayıncısı olan Yapı Kredi Yayınları’nın da kimi şiir kitaplarını üç yüz elli nüsha bastığı ve yarısının depoda kaldığı biliniyor.

Şiir ve okurun ilgisizliği konusunda, yıllardır –sürekli– okuru suçlayan ve okurun tembellik yaptığını söyleyenler de konuya daha farklı bir yaklaşım getiriyorlar. Özellikle birçok şair bu ilgisizlikten kendisine asla pay çıkarmaz, insanların okumadığını, şiirleri anlamaya çalışmadığını öne sürer. Nitelikli okurun gittikçe azaldığı, insanların edebi zevklerinin eskiye göre zayıfladığı bir gerçek. Fakat yine de bütün suçu okura yüklemek doğru değil. Çünkü önüne gelen her metni şiir olarak yayınlayan dergiler var olduğu sürece, eleştirmenler arkadaşlarının kitaplarını eleştiriye tabi tutmadan bol bol övdüğü sürece ve şairler de şiiri aramak yerine her yazdığı metni şiir sayarak okura servis ettiği sürece şiire olan ilgisizlik devam edecek. Şiir kitaplarının basılması, şiir dosyalarının kitaplaşmasından öte bir şey ifade etmeyecek.

Sahi, şiir kimlerin suikastına uğruyor?