> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Şahdamarda tufan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şahdamarda tufan  (Okunma Sayısı 1012 defa)
15 Ağustos 2012, 16:17:28
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 15 Ağustos 2012, 16:17:28 »



Şahdamarda tufan
Hasan Hüseyin ÖZ • 88. Sayı / DİĞER YAZILAR


Bu giriş, yazı bittikten sonra eklendi. Garip bir tecelli… “Her bitiş yeni başlangıçtır” sözünün tersinden tecellisi… “Her bitiş başa dönmektir” şeklinde tevil edilebilir. “Elest meclisinde” verilen sözün hikmeti bu olsa gerek. Varlığa dokunmak için çıkılan yolculuk, “nasıl doğum ölüm sürecinin başlangıcıysa, ölüm de doğumdaki varoluş hakikatini en saf şekilde ortaya koyar” hikmetinin göstergesi. Sözsüz başlangıcın, ömür denilen süreçte kelimelerle üstünün örtülmesi ve yine sadece titremeyle son bulması… Yazı da böyle bir şey işte. Şahdamarın ömürlük yolculuğunun hikâyesi gibi.

Sonsuzluğun üstünü örtmek
Sokak lambaları yandı. Işığa ayarlı sensörler, bulutlu bir akşamüstü, niceliksel zaman tasavvuruna uygun ayarına rağmen, Şarlo’nun Modern Zamanlar filmindeki bir manzarayı ortaya çıkarıyor. Normal bir günden güneşin batmasına ile birlikte yanan sokak lambaları, gökyüzündeki bulutlara kanarak, güneş batım saatinden bir saat önce yanmaya başladı, bir bitişin hikâyesini fısıldar gibi. Filmlerdeki New York ikilemi bu. Bir taraftan gelişmişliğin ve sefahatin başkenti New York, bir yandan da metropol sisteminin içinden çıkılmaz intiharı; her dem karanlık her dem gölge… Bütün modern kentlerin ulaşmak istediği ideal(!) kent. Ve fakat bu ideal tekdüzelikle biten bir son olduğu için, bugünün dünyasının açmazı. Varlığa bir kalıpta şekil veren ve fakat bu şekille birlikte yokoluş. Amerikan sinemasının yaydığı negatif dalga. Sokak lambasının erken yanışı bu hakikati ifşa ediyor bir taraftan.

Sokak lambalarının erken yanışı uzun bir gecenin habercisi… Tedirginlik, varlığa yakın temas sağlıyor. Kendisiyle yüzleşen insan ve kıyamet algısı… Kıyametin tanımlanamazlığı ile kendi korkularımızın oluşturduğu tasavvurlar arasında yaşanan çelişki, bu tedirginliği bir kat daha artırıyor. Tedirginlik şahdamarın hareketini tetikliyor…

Depreniş… Varlığın en net şekilde kendini gösterdiği hareket… Akıl bu hareketin üstünü örtmek için ne kadar formül üretti… Mantık denildi buna… Sonsuzluğun üstünü örtmek, onu yok saymak…

Akıl akla eklendi… Mantık mantığa! Sonsuzluğa müptela gönül yok sayıldı… Bu dünyanın sınırları içinde bir varlık sancısı, el yordamıyla yine formulüze edildi… Unutmak ve unutturmak üzerine kurulan dünya, insanın gönlünün varlığını inkâr ederek, kendi varoluşunun temeline dinamit koyduğunu da unuttu.

Dengelerden bahsedildi sonra… Sığ ve muğlâk… Ve fakat o kadar da matematiksel… İlk rakamın nicelikselliği sonsuzluğu sınırlılıkla eş değer kıldı… Sonsuzluk artık bir belirlenimden ibaretti…

Lakin şahdamarımızda dehşetengiz bir tufan… Bütün belirlenimleri, bütün mantık örgülerini silip süpüren bir tufan.

Fıtratın isyanını örtmek
Bu girizgâhla birlikte bir varoluş hikâyesini anlatmak isterdik… Lakin ne kelamda dirayet var ne de kalemde. Kuşatılmışlık ve araçsallaşmış aklın belirleyiciliği altındaki kelime, nicelik yüklenmişliğiyle niteliğe dokunamıyor. Gönle nisbet söz eksik… Gönle nisbet kelime, hakikatin üstündeki örtü. Gönle nisbet cümle, bütün varlığımızı yutan bir vakum…

Ve her şey söylem üzerine inşa edilmiş gibi duruyor… Büyük büyük cümleler altında yok edilen insanlık, gönlün telinin ifadesi olan fıtratın isyanını örtmek için göğe değmek istercesine gökdelenler inşa ediyor, köleye nisbet… Fakat köleliğinden habersiz…

Öz(ü)gürlük, bizzat insanın mahpusunun ifadesi haline geldi. İnsanı bu dünyaya hapseden, ahiretin verdiği hürriyetten mahrum bırakan bir mahpus… Nisyan galip, elest meclisinde verilen söze inat. Fakat şahdamardaki tufan, nisyanı dahi yerle bir edecek güçtü. Hevayı, put edinmek için sığınılan nisyanı.

Sokak lambalarının kirlettiği gece
Gece ilerliyor… Sokak lambalarının kirlettiği gece. Yıldızları örten lambalara inat, şahdamar amansız deprenişiyle bütün kainatı sallıyor. Sokak lambalarını paramparça eden bir irade. Yıldızlar kendilerini gösteriyor en saf ve hikmetli yönleriyle ve “gökyüzüne asılmış kandiller”e dönüşüyorlar…

Gelenek bütün ihtişamıyla yeni bilgiler veriyor… Balasagunlu Yusuf “Gönül dibi olmayan bir umman gibidir, bilgi onun dibindeki inciye benzer, çıkarmadıkça işe yaramaz” diye fısıldıyor bütün tevazusuyla.

“Semanın, arzın ve ikisinin arasındakilerin rabbine” hamdolsun… Modernliğin sığlığı ve baştan çıkarıcılığına inat, gönlün yolculuğuyla direnmek ve yeni sözler söyleyebilmek gücünü elde etmek için şahdamarın çağrısına kulak vermek gerekiyor; anladım…

Ağır cümleler kurmak niyetinde değilim… Anlaşılmaz cümleler yanımdan geçmez… Lakin en basit olan en zor anlaşılandır… Yunan “Genon” diyor buna… Yaratılıştaki basitlik… Bizde fıtrat…

Fıtratın üstünü örten teoloji… Theogenon… Seyredilen, doğuş… Nefse nisbet bir doğuş tasavvuru! Dokunulamayan ve yaşanamayan doğuş. Doğumhanelere hapsedilen ve aslından bütün ayrıntılarıyla gözlemlenilebilinmesine rağmen hikmeti unutulan bir oluş… Daha doğrusu teknikten ibaretin bir varlık algısı… Ruh yok beden var… Doğan insan mı sır mı? Yoksa sırrın ölümü mü?

Aslında sırrı ortaya koyan ruhtur. “Sana ruhtan sorarlar” hikmetinin sırrı bu noktada ortaya çıkıyor zannederim. Rabbimizin bilgisinde olan ruh, bu yönüyle bir yolculukta yaşanılabilen ve fakat bir türlü kavram içine hapsedilemeyen “şey”! Ruhun kendi olmaktan çıkarılıp bir tasavvur ve dolayısıyla kavram içine hapsedilmesi neticesinde bugünkü parçalanmış hayatın içine hapsolan bir insanla karşı karşıya kalıyoruz. Ruh, örtük olarak Yunanca “Psukhe” kelimesiyle açıklanıyor.

Psukhe… Nefs… Ruha isnad edilse de bizim dilimizde ruhun üzerini örterek, kendisini ruh gibi gösteren nefse daha uygun bir kelime. Genon kelimesinin açmazları Psukhe kelimesi için de geçerli. Hakikati örten nefs… “Var”lığı bağından koparan ve eksik bırakan bir kavram. Belirlenim içine hapsedilmiş bir insanın bir başka esareti. Yine Yunan düşüncesindeki “episteme”nin “onta”ya önceleme sorunu. Yani bilgi varolandan öncedir açmazı. Onun için Heidegger “varlık iki bin yıldır” unutuldu diyor. Aslına bakılırsa bu açmaz batı düşüncesinde derin yarılmalara sebep olur. Bugünkü dünya sisteminin temelinde de bu tarz bir açmaz olduğu içindir ki, içinde bulunduğumuz sorunlara doğru bir teşhis koymaktan aciziz.

Şahdamardaki tufan, bütün bu kavramların ve tasavvurların ötesindeki ruha temas etmemizi sağlıyor bu saatte… “Gökyüzündeki kandiller” azametin ölçüsü iken, ruh ise bütün her şeyi kuşatıyor. Ölüm ile yüz yüze bir varlık sancısı… Ölmeden önce ölünüz hikmetinin kendini en sarih şekilde ortaya koyması, geceyi bütün haşmetiyle kuşatması…

Gecenin örtü olma özelliği ortadan kaldırılırken…
İlerlemeci dünyanın oluşturduğu gerçeklik algısıyla devam edelim. Nedense sokak lambalarının dünün dünyasının ilerlemeci yönünü gösterdiğini düşünmüşümdür hep. İlerleme kavramı da bir dünya sistemi çerçevesinde ele alınılabilirse anlaşılabilir. Sokak lambaları bir gösterge. Yer ve göğün ayrıldığı, yerin mutlak anlamda gökten koparıldığı bir düşünce sisteminin devamı. Yukarıda bahsettiğimiz gibi insanın yıldızlarla ilişkisinin koparılması ve yeryüzüne hapsedilmesi, bunun da ötesinde gece ile sembolize edilen sır kavramının, ışıklarla yok edilmesi, insanı katı bir belirlenim hâline getirdi.

Aslında bütün bu olup bitenler dünya sisteminin de mahiyetini bize açıklıyor. Işık, “gecenin örtü” olma özelliğini ortadan kaldırırken, varlık kavramının da sırra içkin olma özelliğini yok etti. Düz bir zemin üzerinde kurgulanabilen ve davranışları gözlemlenebilen varlık, sanal politikaların aracısı haline getirildi. Kimine göre insan bugünkü teknoloji ile her şeye ulaşabiliyor. Artık geçmişe göre insan cahilliğe galip. Ve fakat bütün bu iyimserliğin ötesinde büyük bir kriz yaşanıyor. Bir uzaklaşma, bir kopuş krizi. Lakin dünya sistemi, tam da bu krizin üzerinde kendisini tanımlıyor.

Bakın David Harvey Sermaye Muamması kitabında ne diyor?
“Krizler sanki daima istikrarsız olan kapitalizmin irrasyonel rasyonalite (bence realite) sağlayıcıları idi. Şu anda içinde olduğumuz türden bir krizde, bu olguyu her zaman aklımızda tutmakta yarar var. Hep şu soruyu sormalıyız: Burada rasyonel hale getirilmekte olan nedir, rasyonalizasyon önlemleri ne yönde gelişmektedir? Çünkü bunlar krizden çıkış tarzımızı tanımlamakla kalmayacak, aynı zamanda kapitalizmin gelecekteki karakterini belirleyecektir. Kriz dönemlerinde hep alternatifler vardır. Bunların hangisinin seçildiği kritik bir faktör olarak sınıf güçleri dengesine ve neyin olanaklı olduğuna dair zihinsel kavrayışlara bağlıdır.”

Kriz kavramı dahi bu metne göre sahihlikten uzak. Yatay bir zemin üzerinde sıçrama gibi görünen şey, aslına bakılırsa sistemin devamı için oluşturulmuş bir simülasyondan ibaret. Belki de buna kriz kavramının içinin boşaltılması diyebiliriz. Yine teknokratlar, yine malumatı bilgi hanesinde sunan reklamcılar. Aynı şeyi allayıp pullayıp insana yeni diye yutturan sistem sahipleri. Buradaki devinim, aynı kriz kavramında olduğu gibi sahih değil, aynı noktada eşeleyip durma işi.

Bütün bu tespitler, zevahiri kurtarmak üzerine kuruldu. Zevahir, yığınsalın hikâyesi. Geçen yüzyılın başından itibaren yükselen bitiş senaryoları dahi bu zevahiri kurtarmanın bir parçası. Dünya sistemi her yeni şeyi alıp, kendi bünyesinde eritiveriyor. Krizler yeni imkânlar doğuruyor… Yeni imkânlar yeni doğumlar değil… Doğum oluştursa dahi yukarıda söylediğimiz gibi bir hakikatten ziyade içi boşaltılmış bir oluşla muhatabız.

Şahdamardaki tufan büyük ölçekte bir yıkım. Ve fakat yıkımın altından çıkan kavramlar bu kriz görüntüsünün meşrulaştırıcısı hâline gelebilir. Ve fakat bir ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şahdamarda tufan
« Posted on: 29 Mart 2024, 16:14:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şahdamarda tufan rüya tabiri,Şahdamarda tufan mekke canlı, Şahdamarda tufan kabe canlı yayın, Şahdamarda tufan Üç boyutlu kuran oku Şahdamarda tufan kuran ı kerim, Şahdamarda tufan peygamber kıssaları,Şahdamarda tufan ilitam ders soruları, Şahdamarda tufanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes