๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 10 Haziran 2012, 12:46:21



Konu Başlığı: Sahaf
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Haziran 2012, 12:46:21
Sahaf
Sadık ŞANLI • 52. Sayı / SAHAF


Selanik’te Osmanlı Matbuatı Gonca-i Edep


Takvim yaprakları 13 Mart 1883’ü gösterdiğinde Osmanlı Matbuatı yeni bir dergiyle daha tanıştı. Gonca-i Edep ismini taşıyan bu dergi Selanik merkezli olarak çıkmıştı. Dergi kendisini künyesinde yer alan “Fünûn ve edebiyattan bahseder. On beş günde bir neşr olunur” ibaresiyle tanıttı. Kurucusu ve imtiyaz sahibi Muallim Sa’dî Efendi olan derginin başyazarı ise Osman Tevfik Bey (Yalman) idi. 

Öğütlerle dolu didaktik bir yayın olan Gonca-i Edep’in ilk sekiz sayısı on beş günde bir düzenli olarak çıktı. 8. sayısından sonra düzensiz bir şekilde çıkan dergi, 11. sayısını çıkardıktan sonra hiçbir gerekçe belirtmeden yayınına son verdi.

Muallim Sa’dî Efendi ve Osman Tevfik Bey dışında Ziya Paşa, Fazlı Necip Bey, Ahmet Emin (Yalman), Musluhiddin Adil (Taylan) başta olmak üzere yüze yakın değişik ismin yer aldığı dergide, Victor Hugo, La Fontaine, Le Baron ve Madam Segalen gibi önemli Fransız yazarlarına ve Alman şair Pişe’den İranlı şair Şeyh Remzi Efendi’ye kadar dünya edebiyatının tanınmış birçok yazar ve şairinden çevirilere de yer verildi.

Yayın macerası sadece 11 sayı süren derginin etkisi sonraki yıllarda ortaya çıktı. Zira bu dergide yazan isimlere daha sonra Tevfik Fikret, Mehmet Rauf ve Halit Ziya gibi birçok yazarın da katılmasıyla doksan üç sayı devam eden bir Mütalaa Gazetesi çıktı.

Türk Matbuat hayatının pek bilinmeyen, fakat son derece önemli bir dergisi olan Gonca-i Edep’in yayımlanmış 11 nüshası, İstanbul’da bulunan Turkuaz Sahaf tarafından sadeleştirilerek kitaplaştırıldı. Selanik’te Osmanlı Matbuatı - Gonca-i Edep ismini taşıyan kitapta, Gonca-i Edep’in 11 nüshası dışında Osman Tevfik Bey albümü başta olmak üzere, 19. yüzyıl Selanik’ine ait birçok fotoğraf, kartpostal ve haritaya da yer veriliyor.

Edep Yahut Edebiyat


Binaenaleyh, edebiyatın ahlaka hizmet ettiği ve lisana yardımı olduğu bir vechile inkâr olunamaz. Bunu teslim etmeyecek bir akl-ı selimin vücudu tasavvur edilebilir mi? Hangi millet edebiyat ve ahlaka ehemmiyet vermiş ise ol nispette evc-i ala-yı terakkiye pervaz etmiş ve hangisinin ahlakı bozulmuşsa köşe-i betaet ve tedennide kalmıştır. Ruhsuz vücut yaşayamadığı gibi edebiyatsız millet dahi payidar olmaz. Edebiyata ahlak nokta-i nazarından bakar isek ne derece ehemmiyet ve meziyeti haiz olduğunu görür anlarız.

İmdi biz edebiyata göstereceğimiz heves ve rağbet sayesinde terakki edeceğiz…

Fazlı Necib, Gonca-i Edep, 13 Mart 1883, sayı 1.

Osmanlı’nın Gezici Sahafları Bohçacılar


Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine göre sahaflar, “ulema hizmeti gören esnaf”lardı. Genel olarak ulema sınıfına kitap temin eden bu esnaf grubu, yine Çelebi’den öğrendiğimize göre 17. yüzyıl İstanbulu’nda yaklaşık 50 sahaf dükkânına ve 300 çalışana sahipti.

İstanbul sahafları ilkin, 15. yüzyılda yapımı tamamlanan Kapalıçarşı’da sonradan mücevher bedesteni olarak hizmet verecek bölümde toplandı. Kendi aralarında bir lonca oluşturarak mesleki örgütlenmelerini oluşturan bu esnaf grubu, ellerindeki kitapları satmakla birlikte, bir yayıncı gibi hizmet görerek müşterilerinin talep ettikleri kitapları hattatlara yazdırmayı da ihmal etmedi.

Bugün sık kullanılan bir ifadeyle, müşteri memnuniyetini amaçlayan sahaflar, çok sonraları daha çok ulema sınıfı olan müşterilerinin ayaklarına giderek satış yapıyordu. “Bohçacı” olarak isimlendirilen bu sahaf grubu, ele geçirdikleri kitapları konakları dolaşarak satıyordu. 18 ve 19. yüzyıllarda sayıları hızla artan bohçacılardan müşterileri oldukça memnun olsa gerek; bohçacıların yeniden kitap getirmelerini sağlamak için paranın tamamını vermemek de neredeyse bir gelenek halini almıştı.

Mizah

18 Temmuz 1945’te Nuri Demirağ’ın önderliğinde bir grup politikacının kuruluş dilekçesini verdiği Milli Kalkınma Partisi (MKP) Türk siyasi hayatı için önemli bir dönüm noktasıydı. Zira bu gelişmeyle birlikte Türkiye’de çok partili hayata kesin geçiş yapıldı. Bu gelişmenin hemen ardından 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti (DP) ise, bu geçişi perçinledi. MKP kısa sürede siyasi yaşamdan silinip giderken, DP en büyük rakibi CHP’yi kısa sürede alt etmeyi başararak 1950-60 arası ülke yönetimini üstlendi. Çok partili hayata geçişle birlikte bu iki parti arasında yaşanan rekabet uzun yıllara damgasını vurdu. Ülkemize has bir üslubu olan bu rekabet, 50’li yılların mizah dergilerine sıklıkla malzeme olmuştu. Yukarıda gördüğünüz o döneme ait karikatür, günümüz için de oldukça manidar değil mi?

SAHAFTAN ÇIKAN HAZİNE: DİVAN-I LÜGAT-İT TÜRK

Her sahaf dükkânı,  içinde nice gizli, kıymeti biçilemez hazineleri barındırır. Sahafların tozlu raflarını aşındıran eski kitap meraklılarını sahaflara götüren en önemli sebep de budur;  gizli kalmış o hazineleri bir avcı edasıyla açığa çıkartma merakı... Bizim hikâyemizde gizli hazine, Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugat-it Türk isimli eseri. Avcımız ise, Milli Kütüphane’nin kurucusu Ali Emiri Efendi (1857-1924). Bundan tam 99 yıl önce bir hayal gerçeğe dönüşür ve hazine ile avcısı karşılaşır. Osmanlı ulemasının asırlardır peşinde koştuğu, dünyada bir başka nüshası daha olmayan bu kıymetli eser, ummadığı bir anda Ali Emiri Efendi’nin eline geçer. Ne Ali Emiri Efendi, ne de kitabı satın aldığı sahaf Burhan’ın bu eserin Divan-ı Lugat-it Türk olduğundan haberleri vardır. Kitabı satın alışından hemen sonra, elindeki eserin Divan-ı Lugat-it Türk olduğunu anlayan Ali Emiri Efendi, tarifsiz bir mutluluk içinde duygularını şu şekilde ifade eder: “Kitabı aldığım gibi eve geldim. Yemeği içmeği unuttum. Bu kitabı, sahaf Burhan 33 liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem.”