> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Resmin edebiyatla akrabalığı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Resmin edebiyatla akrabalığı  (Okunma Sayısı 1252 defa)
20 Temmuz 2012, 14:50:49
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 20 Temmuz 2012, 14:50:49 »



Resmin edebiyatla akrabalığı
Yakup ÖZTÜRK • 76. Sayı / DİĞER YAZILAR


Sosyal medya diye bir olgu var artık hayatımızda. İnsanlar, facebook ve twitter aracılığıyla ne düşündüklerini, ne hissettiklerini istedikleri biçimde, anında ifade edebiliyorlar, bunu birkaç cümlelik yazılarla aktarabiliyorlar. Buradaki birkaç cümlelik ifadesi önemli. Yakın zamanlara kadar edebiyatın işlevi ve yapısı ele alındığında ilk gözlemlenen özellik, sözcüklerle resim yapmaktı. Tasvir, her edebî eserin temel taşıyıcılarından biriydi. Edip, okura nasıl bir ortamda bulunduğunu göstermek ve okuru tesir altına almak için tasavvura ihtiyaç duyuyordu. Hatta edebiyatımızda bir dönem, şiirler tasvir ağırlıklı yazılmaya başlandı. Ancak günümüzde, uzun metinlerin yerini birkaç cümleyle oluşturulan twitler aldı. Bu sadece edebiyatta değil, diğer sanatlarda da geçerli. Kısa videoların popülerleşmesi nasıl ifade edilebilir?

Edebiyatın resimle ilişkisi her zaman varolmuş. Edebiyatçılar ya bir dekor, malzeme, destekçi olarak resme başvurmuşlar ya da bizzat resimle kendilerini ifade etmişler. Resim, İslam’da kısmen yasaklı bir sanat olduğu için, Türk edebiyatının resimle ilişkisini ele alırken bunu gözardı etmememiz gerekiyor. Bundan dolayı, Müslüman sanatçının algısını, İslam’a aykırı bir faaliyette bulunmadan nasıl sanat icra ettiğine bakmamız gerekir.

Müslüman için her şeyin bir sonu var. Her şey gelip geçici. İnsan, bu dünyada bir süre bulunduktan sonra ebedî âleme göçecek. İnsanın vazifesi, maddeye itibar etmemek, ondan azâde olmaya çalışmak. Böyle bir bilinçle yetişen Müslüman sanatçı da İslam estetiği dairesinin dışına çıkmadı. Kabartma, minyatür ve resimlerde yer alan insan, hayvan ve bitki motiflerinde derinlik yok. Perspektiften yoksun bu eserler, figürler, gerçek ölçülerinin dışında sanat eserine aksettiriliyorlar ve duygularını açık etmiyorlar. Minyatürler, bir gece anını resmetse bile her şey güneş altında gerçekleşiyormuş gibi aydınlık bir ortamda sunuluyor.

Her konuda canlı gibi resmetmeyi yasaklayan İslam dini, sanatçının kendini ifade edecek başka biçimler bulmasına imkân sağlamış. Bitki motifleri stilize edilerek, tabiatta bulunmadıkları biçimleriyle resmedilmişler. Bu durum kimi haksız yorumları da beraberinde getiriyor. İslam sanatçısının dünya hayatının boş olduğuna inandığını iddia etmek, dünya görüşüyle elindeki malzeme arasında sıkıştığını söylemek haksızlık. Müslüman hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatı için, her an ölecekmiş gibi ahiret hayatı için çalışmalı.

Batı’da resmin ortaya çıkışı Hz. İsa’ya kadar götürülebilir. Kiliselerde, Hz. İsa’nın tasvir edildiği freskler var. Bunlarda, Hz. Meryem’in, Havarilerin ve Hz. İsa’nın çektiği çileler resmediliyor. Ümmî olanlar da bu şekilde dinleri hakkında malumat sahibi oluyorlardı. Dini referans alan resim sanatı, Batı sanatçısının önünde geniş bir alan açıyordu. İslam söz konusu olduğunda mabede resmin bu yolla girmesini gerektirecek bir durum yok. Allah, zamandan ve mekândan münezzeh çünkü. İnsan, Allah’ı suretle tanıyacak biçimde donatılmamış. Bu sebeple, resmin Batı’daki gibi İslam mabetlerine girmesi imkânsızdı. Resim, İslam toplumlarında sadece devlet erkânının saraylarında, çini kaplamalarda ve yazma eserlerde karşımıza çıkmıştı. Önceleri kitabın içeriğine uygun olarak hayalî olan bu resimler, zamanla gerçek hayattan alınır hâle geldi. Leyla ile Mecnun gibi mesnevilerde, eğlenceleri anlatan Surnamelerde, halk hikâyelerinde resim kullanıldı.

Minyatür’den resme doğru
Resim yoğun bir şekilde klasik dönem Osmanlı ve İslam toplumunda mevcuttu fakat ayrı bir tür olarak ele alınmamış, her zaman, başka bir sanat eserinin destekleyicisi, uzantısı olmuştu. Halk hikâyelerinin yer aldığı kitaplar yaygın bir biçimde varlıklarını sürdürmüş, resim de hikâyelerde anlatılanları görselleştirmişti ancak burada da suret, portre karşımıza çıkmıyor. Portre, Osmanlı’nın modernleşme dönemlerinde resme girdi.

Hatice Bilen Buğra, minyatürü, kitap resimciliği, el yazması eserlerin konusuna uygun resim çizilmesi olarak tarif ediyor. (Edebiyat-Resim İlişkisi) Bu sanat, 9. asırda Halife Me’mun tarafından yerleştirilmişti. Osmanlı’da da minyatür pahalı bir iş olduğu için saray himayesinde gelişti. 16. asırda sarayda sanatçılardan oluşan “Ehl-i Hiref” adıyla bir kurum dahi kurulmuştu. II. Selim ve III. Ahmed dönemlerinde minyatür en ihtişamlı dönemini yaşadı. Minyatürlerde, padişahların katıldığı zaferler, padişahın adaleti, savaş araçlarını nasıl mahir bir biçimde kullandığı, düğün ve sünnet merasimleri, halk için kurulan sofralar anlatılıyor. Osmanlı Devleti’nin bu dönemde Batı’yla yakın ilişkiler kurması sonucunda, Osmanlı coğrafyasına Batılı sanatçılar, seyyahlar geldi. Minyatürün bu doğası seyyahlara cazip geldi, minyatür bir yandan da onlara satılmak üzere yapıldı. Bu ticaret, minyatürün içerisinde perspektifi olan yeni bir türün doğmasına imkân sağladı.

1835 yılında, devlet Avrupa’ya resim sanatını öğrensinler diye on öğrenci gönderdi. Daha sonra, devlete muhalefet için kaçanların da tesiriyle Batı sanatı ve resmi Osmanlı toplumuna girdi. Tanzimat edebiyatçısı da bu dönemde resimle tanıştı. Bu isimlerin başında gelen Recaizade Mahmud Ekrem, güzellik ve aşkın sanatı ortaya çıkardığına inanıyor. Güzel sanatlar içerisinde şiirle resmi birbiriyle akraba görüyor ve “şiir resim gibidir” diyor. Edebiyatımızda resmi bir dekordan öteye götürüp, bizzat şiirden gören şair Tevfik Fikret’ti. Şiirinde, söz sanatlarıyla görsel sanatları bir arada kullanmayı önceledi.

Yahya Kemal, resim sanatının işlevsel olmamasından dolayı atalarımızın yüzlerini, eski şehirlerimizi, yıkıp gitmiş yapılarımızı, ülkeler fetheden şerefli ordularımızı göremediğimizi söylüyor. “Hayal Beste” şiirindeki "Şi’re aksettirebilseydin eğer, dinlerdim / Yüz fetih şiri, okundukça çelik tellerden / Resme aksettirebilseydin eğer, ömrümce / Ebedi cedleri karşında görürdün, canlı / Gönlüm isterdi ki mazîni dirilten sanat / Sana târîhini her lâhza hayâl ettirsin.” mısraları da bize şairin düşüncesini gösteriyor. Ahmet Haşim, göze çarpan her şeyden sanatçının yardım alması gerektiğini söylerken de resmin görsel gücüne atıf yapıyor. Haşim, kısa manzum eserlerinde uzak doğu sanatlarından, ilkel kabile sanatlarını andıran akımlardan da faydalanıyor. Bu da şairin, resimden istifade etmekte “sınır” tanımadığını gösteriyor.

Kuşkusuz geleneksel kültürü eserlerinde ustaca işleyen isimlerin başında Ahmet Hamdi Tanpınar gelir. Onun için söylenen, eski ile yeni arasında, birbirini iten iki kültürün ortasında sıkışıp kalan yazar sözü oldukça doğru. Bu arada kalmışlığının ağır tesirini, çoğu zaman klasik sanatları bir malzemenin ötesinde eserlerinde işleyerek hafiflettiğini söyleyebiliriz. Resim söz konusu olduğunda da bu böyledir. Tanpınar, yazarlarımızın eşyaya ve tabiata Batılı bir gözle bakmaya başladıktan sonra, edebiyatımızın resmin imkânlarıyla zenginleştiğini ifade ediyor. Mimarîde yaldızla taşı birleştiren Türk zevkinin, çini yerine yaldızı kullanmaya başlamasının sebebini de resmin Türk sanatlarındaki 17. asırdan sonraki tesirine bağlar.

19. asırda devlet eliyle getirilen Batılı mimarî tarzlarını eleştiren Tanpınar, Barok, Rokoko, Rönesans, Endülüs mimarisi gibi anlayışların Tanzimat döneminde İstanbul’a ikame edildiğini söylüyor. Bunların İstanbul’un ahşap sivil mimarisini yıktığını ifade ediyor. Tanpınar bunu “Zevk hezîmeti” diye adlandırıyor. Tanpınar, musiki ile zaman, mimari ile de mekân arasında ilişki kuruyor ve bunu Osmanlı kültürünün temeline oturtuyor. Kent kültürünü coşku ile dile getiren musiki ile bu coşkuyu sınırlayan mimariyi bir arada ele alıyor. Tanpınar’ın edebi eserlerinde de bunu gözlemlememiz mümkün.

Ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu da edebi geleneğimiz içerisinde resmi en çok kullanan edebiyatçılarımızdan biri. Gelenekle halk sanatını bir araya getirerek özgünlük talebinde bulunmuş bir isim. Eyüboğlu, edebiyat ve resme bakışı noktasında “Başka memleketlerde birbirlerine çok candan bir alâka ile bağlı olan resim ve edebiyat, bizde birbirlerine arkalarını çevirmişlerdir. İşin tuhafı ressamların edebiyatla gayet sıkı bir alâka içinde olmasına, ondan sayılı zevklerinden birisini almalarına mukabil, edebiyatçılarımız için resim hiçbir zaman üzerinde uzun müddet durulacak bir mevzu olmamıştır” diyor ve bizde resim zevkinin gelişmemesini az resim görmemize bağlıyor.

Resim ve edebiyat ilişkisinin bizzat faillerinden biri olan hikâyeci, ressam ve mimar Cihat Burak, resme kent hayatının girişini sağlamış bir isim. Onun için İstanbul aşığı bir ressam denebilir. Hayvanlara da özel bir yer ayıran Burak, resimde hayvanları maddi çıkar uğruna kullanmadığını söyler: “Bir dolu kedili resmim var. Ama satış için kedi resimleri yaparak kedileri asla sömürtmem! Eski meski bende vicdan diye bir şey var çünkü!”

“Bugün şiir yazıyorsak, düz yazının anlatamayacağı şeyler var da ondan.” diyen şair Oktay Rıfat da, tuval önüne geçen edebiyatçılarımızdan. Şiirlerinin yanına, bir kendini ifade biçimi olarak resmi de koymuş. Son olarak edebiyatımızda resim-minyatür ilişkisini ele alarak aslında bir ilke imza atan Orhan Pamuk’u saymamız gerekiyor. Benim Adım Kırmızı’nın omurgasını bu ilişki oluşturuyor.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Resmin edebiyatla akrabalığı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 14:33:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Resmin edebiyatla akrabalığı rüya tabiri,Resmin edebiyatla akrabalığı mekke canlı, Resmin edebiyatla akrabalığı kabe canlı yayın, Resmin edebiyatla akrabalığı Üç boyutlu kuran oku Resmin edebiyatla akrabalığı kuran ı kerim, Resmin edebiyatla akrabalığı peygamber kıssaları,Resmin edebiyatla akrabalığı ilitam ders soruları, Resmin edebiyatla akrabalığıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes