> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları  (Okunma Sayısı 678 defa)
23 Haziran 2012, 16:38:57
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 23 Haziran 2012, 16:38:57 »



Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları
M. Mücahit KÜÇÜKYILMAZ • 67. Sayı / DİĞER YAZILAR


12 Eylül günü halkoylamasına sunulacak olan Anayasa değişikliği engellilerden işçilere, memurlardan kadınlara kadar pek çok toplum kesimini ilgilendiren yeni düzenlemeler öngörüyor. Buna karşılık siyasal kamplaşma şeklinde cereyan eden Anayasa değişikliği tartışmaları, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması konusuna odaklanmış görünüyor. Bunun nedeni ise darbecilerin yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılmasını öngören değişiklikte yatıyor. Galiba, geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan’ın grup konuşması sırasında ağlaması buna sebep oldu. İktidar ve muhalefeti sert biçimde karşı karşıya getiren olayda, Erdoğan, 12 Eylül askeri yönetiminin idam ettiği ülkücü ve solcu gençlerin mektuplarını okurken gözyaşlarını tutamadı. Necdet Adalı, Erdal Eren, Mustafa Pehlivanlı ve daha yüzlercesi… Daha geriye gidince Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Fahri Polatkan, Adnan Menderes… Bu memleketin evlatlarını darağacına çıkaran süreçler, nasıl başladı? Toplumsal hafızada yer eden travmatik anılar nasıl ortaya çıktı? Türkiye’nin yitip giden evlatlarının hikâyesini anlamak için, öncelikle devlet ile milleti birbirinden soğutan darbeler tarihine göz atmak gerekiyor.

“NATO ve CENTO’ya bağlı” darbe
Adnan Menderes Hükümeti’ni deviren ve 1 buçuk yıl sonra da Menderes dâhil 3 devlet adamını idam eden 27 Mayıs 1960 Darbesi, Albay Alpaslan Türkeş’in radyodan okuduğu bildiriyle ilan edildi: “Sevgili Vatandaşlar, bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır… Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası'na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk'ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO'ya inanıyoruz ve bağlıyız.”

27 Mayıs darbe bildirisinde o gün pek dikkat çekmeyen “NATO ve CENTO’ya bağlıyız” vurgusu, 12 Eylül darbesinde ABD Başkanı Jimmy Carter’a bir toplantı ortasında iletilen “Bizim çocuklar başardı” mesajı sonrası farklı anlamlar kazandı. İddiaya göre, dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze’e darbe haberini ulaştıran diplomat, “Your boys have done it”, yani “senin çocuklar işi bitirdi” demişti. İşte bu anekdot, 12 Eylül Darbesinde ABD'nin rolü konusunda tartışmalara neden oldu.

Her iki darbenin gerçekleşme sürecinde sanki devletin ve milletin dışında bir başka gücün etkilerini gösteren bu bilgiler, Türkiye’nin abluka altına alındığını düşündürten cinsten. Öyle ki, devlet ile millet arasındaki bağı zedeleyen darbe dönemi icraatları sadece seçilmişleri, meclisi ve demokrasiyi etkilemedi; idamlar, işkenceler ve kayıplarda olduğu gibi doğrudan vatandaşı da hedef aldı. 27 Mayıs’ta TBMM’yi ve seçilmiş iktidarı deviren darbe yönetimi, 1961 Anayasası ile bürokrasinin ağırlığını arttırarak millet egemenliğine ortak olan yeni kurumlar ortaya çıkardı. Siyasetin hareket alanını daraltan bu uygulamalar, 1970’li yıllar boyunca ülkenin siyasal krizlerle çalkalanmasına ve 12 Mart 1971’de bir askerî müdahale yaşanmasına zemin hazırladı. İstikrarsız koalisyon hükümetleri ve toplumsal çatışmalar bir anlamda 12 Eylül darbecilerinin meşruiyet sorununu hafifletti. Anayasa’da ve kanunlarda öngörülmediği halde, iç hizmet kanununa dayanarak ülke yönetimine el koyan TSK, böylece kendi kanununu Anayasa ve diğer kanunların üzerinde bir yere koymuş oluyordu.

“Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz”
TBMM ve partiler kapatılırken, siyasiler yasaklandı; Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş Gelibolu Hamzakoy ve İzmir Uzunada’da mecburi ikamete tâbi tutuldular. Ardından Zincirbozan askerî üssü günleri başlayacaktı. Emir, kendilerine şu sözlerle tebliğ edildi: “TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz.”

Aralarında ülkücü, solcu, Kürt aydın ve siyasetçilerin bulunduğu yüzlerce kişi yargılanmadan cezaevine atılarak işkence gördü. Hatta geçen yıl vefat eden Muhsin Yazıcıoğlu, darbecilerin bir ara “öldü” sanarak işkenceye ara verdiği o günleri şöyle anlatıyordu: “İşkence merkezine dönüştürülen yerde arkadaşlarımızla gözlerimiz bağlı olarak 20 gün kadar kaldım. İhtilalden sonra, sağcıları Mamak C-5 Blok'ta, solcuları Emniyet'te sorguladılar. Sağcılara solcu polis, solculara sağcı polis görevlendirmek suretiyle bu insanların yaşadıkları acılar derinleştirildi. C-5'teki sorgulama sırasında gözlerimiz bağlıydı. Çırılçıplak soyundurularak dilimizden, dişimizden, tenasül uzvumuzdan, ayak ve el parmaklarımızdan cereyan veriliyordu. Omuzlarımıza bağlanmış kalaslarla yukarıya çekip, boşluktayken sorgulama yapıyorlardı. En adi işkencelere maruz bırakıldık. İlk günler yemek ve su da vermiyorlardı. Daha sonra bir parça kuru ekmek, bir de ağzımızı ıslatacak kadar su verildi.”

Daha dramatik olan ise, 7 buçuk yıl cezaevinde kalan Yazıcıoğlu’nun hiçbir ceza almadan beraat etmesi, suçsuz yere 7 buçuk yılını cezaevinde kalmasıydı.

Darbe lideri Kenan Evren, “Asmayalım da besleyelim mi?” şeklinde siyasi tarihe geçen sözleri, 17 yaşında idam edilen Erdal Eren için sarf etmişti. Daha sonraları “Denge olsun diye bir sağdan bir soldan asıyorduk” diyecek olan Evren, 3 Ekim 1984'te yaptığı Muş gezisi sırasında şunları söylemişti: “Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan, bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?”

Bugün Anayasa değişikliği sadece 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını içermiyor elbette. Hak ve özgürlüklerin önemli ölçüde genişlemesi ve Anayasal güvence altına alınmasını ifade eden değişiklikler tam anlamıyla kamuoyunun gündeminde yer almadı. Ancak darbe dönemlerinde bu ülkenin neler kaybettiği hatırlanınca, sadece 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını engelleyen bir maddenin kaldırılması bile Türkiye için bir ilk niteliği taşıyor.

12 Eylül Darbesinin Bilançosu
Bugün dahi gündemin tartışma konusu olan asıl travma toplumsal planda yaşandı. Rakamlar kesin olmasa da bilanço ağır:
•     650 bin kişi gözaltına alındı.
•     1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
•     Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
•     7 bin kişi için idam cezası istendi.
•     517 kişiye idam cezası verildi.
•     Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı.
•     300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
•     Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
•     171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
•     14 kişi açlık grevinde öldü.
•     16 kişi -kaçarken- vuruldu.
•     95 kişi -çatışmada- öldü.
•     73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
•     43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.
•     3 gazeteci silahla öldürüldü.
•     71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
•     98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
•     30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
•     14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
•     30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
•     937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
•     23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
•     3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
•     400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
•     Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
•     31 gazeteci cezaevine girdi.
•     Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
•     13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
•     39 ton gazete ve dergi imha edildi.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları
« Posted on: 25 Nisan 2024, 17:07:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları rüya tabiri,Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları mekke canlı, Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları kabe canlı yayın, Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları Üç boyutlu kuran oku Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları kuran ı kerim, Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları peygamber kıssaları,Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıkları ilitam ders soruları, Referanduma giderken 12 Eylül’ün hatırlattıklarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes